“Askerler köyümüzü bastığında herkes ormana doğru kaçmaya başladı. Yanımıza bir şeyler almak için zamanımız yoktu. Ben de sekiz aylık bebeğimi kucağıma alıp tüm gücümle koştum. Ormanın başladığı yere varınca omzumda bir acı hissettim. Durup ne olduğunu anlamaya çalıştım. Bir kurşun sol omzumu sıyırmış ve bebeğime isabet etmişti. Arkadaşlarım bebeğin cesedini kucağımdan alıp ormana bıraktı. Kan kaybettiğim için bitkin haldeydim, beni sırtlarına alıp günlerce taşıdılar. 10 gün yürüdükten sonra bu kampa varabildik. Artık hayattayım ama artık ne evim ne de çocuğum var.”
Balukhali kampındayız. Bir yandan bebeğini kaybeden Muhammed’in hikayesini dinliyor, bir yandan kampta naylondan çadırlar kurmaya çalışan mültecileri izliyorum. Aradan iki ay geçmesine rağmen Arakan’dan Bangladeş’teki kamplara göç devam ediyor. Resmi rakamlar göç edenlerin sayısının 600 bini geçtiğini söylüyor.
Daha önce Suriye kamplarında bulunmuş, dünyanın farklı yerlerinde ihtiyaç sahipleri görmüştüm fakat Rohingyaları anlatacak kelimeler bulmakta zorlanıyorum. Yüz yıldır maruz kaldıkları baskı, kimliksizlik, vatansızlık ve katliamlar hepsini silikleştirmiş; yalnızca bedenleri kalmış. Kampta, ne çocuk gülüşmelerini ne de ayaküstü yapılan sohbetleri duymak mümkün. Nüfusu 100 bini aşan bu kampı görmesem kulaklarım bana boş bir arazide olduğumu söylerdi.
Kamp ziyaretinin ardından Naf Nehri’ne doğru yola çıkıyoruz. Yol, insan seli. Caddenin iki tarafını dolduran binlerce kişi ülkenin iç kısımlarına doğru yürüyor. İnsanlar canını kurtarmış fakat hayatları geride kalmış; sığınabilecekleri bir yer, yiyebilecekleri bir lokma ekmek arıyorlar.
Nehrin kıyısına vardığımızda teknelerle Bangladeş’e geçmeye çalışan insanlar görüyorum. Birçoğu köyünden ilk defa çıkıyor. Belki bir daha hiç dönmeyecekleri vatanlarına son kez dönüp bakıyorlar. Sahip oldukları tek şey ellerindeki birkaç parça ev eşyası. Rohingyalar bu sınıra varabilmek için günlerce yol yürüyor. Ellerindeki son parayı da teknelere verip karşıya geçiyorlar.
Maalesef herkes bu kadar şanslı olamıyor. Öğrendiğimiz kadarıyla parası olmadığı için tekneye binemeyen yaklaşık 5 bin Rohingya, Naf Nehri kıyılarında yaşamaya çalışıyor. Yüzerek veya eski sallarla Bangladeş’e geçmeye çalışanların bazıları ise nehirde boğuluyor.
Dinledikçe, gördükçe omzumdaki yük ağırlaşıyor. Şahit olduğum her acı bir öncekini unutturuyor. Sonra hepsinin ağırlığı çöküyor üzerime. Yüzümde bir şey yapamamanın mahcubiyeti birikiyor, içimde dipsiz, kıyısız, tarifsiz bir öfke.
Bangladeş sınırında gün batarken, ben diğer gün mülteci kamplarına dönmek üzere Cox’s Bazar şehrine doğru yola koyuluyorum.
Yorum ekle