Yazarlar

“Suud Baharı” ailede mi başlıyor?

Körfez bölgesinde Arap baharıyla birlikte artan tansiyon, Suudi Arabistan’da kraliyet kararnamesiyle önemli emirler ve bakanların azledilmeleri ve hatta bazılarının gözaltına alınmalarıyla yeni bir boyut kazandı. Görevden alınmaların yaşandığı saatlerde Riyad’daki Emir Halid Uluslararası Havalimanı da Husilerin balistik füzeli saldırısına uğradı. Görevden alınmalara ve hatta azledilen kişilere aileleriyle birlikte yurtdışına çıkma yasağı konulmasına, bu gece oluşturulan Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu’nun kararı neden oldu. Kimlerin koltuklarını kaybettikleri belli ancak gözaltına alınanların isimleri henüz tam olarak açıklanmış değil. Bu ayrıntıyı çok yakında öğreneceğiz.

Kraliyet kararnamesinin hedefinde onlarca kişi var. Aralarındaki en önemli isimler şunlar;

Önceki kral Abdullah’ın yeğeni işadamı Emir Velid Bin Talal el Suud, Ekonomi Planlama Bakanı Adil Bin Muhammed Fakih, Ulusal Muhafız Birlikler Komutanı Emir Mut’ab Bin Abdullah, Eski Riyad Valisi Emir Turki Bin Abdullah

Kraliyet Meclis Başkanı Halid Tuveyciri, MBC Medya grubu Başkanı Velid İbrahim, ABC Medya grup Başkanı Salih Kamil ve iki oğlu.

 

Kral, veliaht, kuzen ve sürpriz tasfiyeler

Kral Abdullah’ın ölümünden bu yana Suudi Arabistan’da ciddi bir iktidar değişikliği yaşanıyor. Ölümü beklenen Selman bin Abdulaziz’in herkesi şaşırtarak kardeşinin ölümünden sonra ortaya çıkışı ve yönetime el koyması bu beklenmedik gelişmelerin önünü açtı. İlk icraatı kardeşi Abdullah’ın ekibini tasfiye oldu. Nisan ayında yayımladığı bir kararnameyle Kara Kuvvetleri Komutanı, Kültür Bakanı, Sivil Hizmetler Bakanı ve Yatırımlar Komisyonu Başkanı’nı görevden aldı. Tam da bu dönemde oğlu Muhammed Bin Selman ortaya çıktı. Muhammed Bin Selman’ın ilk işi babasından sonra kral olması beklenen kuzeni veliaht prens Muhammed Bin Nayif’i denklem dışına çıkarmak oldu. Haziran ayında toplanan Sadakat Konseyi Muhammed Bin Selman’ı yeni veliaht prens olarak ilan etti ve Nayif’i azletti. Zira Nayif her ne kadar Veliaht Prens olsa da başta içişleri bakanlığı olmak üzere devletin bir çok noktasına hakimdi.

 

Selman kendini ne ile sağlama almaya çalıştı?

Bütün bunlar yaşanırken Muhammed Bin Selman gücünü artırmaya ve iyiye perde arkasından Suudi Arabistan’ı yönetmeye başladı. Varlığını ilk olarak Yemen’de Husilere karşı gösterdi. Amcası Kral Abdullah zamanında ülkesine sığınan Yemen Devlet Başkanı Abdurabbu Mansur’a sadece sığınma hakkı vermekle yetinmedi, bizzat Husiler’e karşı savaş ilan etti ve hava operasyonlarıyla geri püskürtmeye çalıştı. Bu arzusu sadece Taiz’in geri alınmasına yardımcı oldu. Ancak bir yılda fazla bir süredir Yemen’de yürütülen operasyonlar, sivil kayıpları da dikkate alırsak bir başarı olarak görülmüyor.

Belli ki Muhammed Bin Selman yakında resmen Riyad’da yönetimi ele alacak. Bunun için kendini sağlama almak zorunda. Zira amcasının döneminden kalma ekibin bir gün kendisini de tasfiye edebileceğini biliyor. Bunun için bu gece ilk olarak Ulusal Muhafızlar Birlikleri Komutanı Emir Mut’ab Bin Abdullah’ı görevinden aldı.

 

Bütün bu azil süreçleri “yolsuzlukla mücadele” olarak anlatılıyor. Bunu besleyen kanaati ise yolsuzlukla suçlanan bakanların yerine atanan isimlerin temiz kişilerden seçilmesi oluşturuyor. Mesela Ekonomi Planlama Bakanlığı’na atanan Muhammed Tuveyciri, bir İngiliz bankasının Suudi Arabistan’daki Müdürü idi. Aynı zamanda İhvan’a yakınlığıyla biliniyor. Ulusal Muhafız Birlikleri Komutanlığı’na atanan Halid Bin Ayyaf da temiz sicile sahip kişilerden. Azil süreçleri tek bir nedenle açıklanamayacak kadar karışık. Aralarında Velid Bin Talal’ın da bulunduğu işadamlarının gözaltına alınması onların potansiyel tehlikeleri nedeniyle olabilir.

 

Suud – İran çatışmasına zemin mi hazırlanıyor?

Riyad’da herkesi şok eden bu gelişme, bölgesel siyasi gelişmelerle de bağlantılı. Muhammed Bin Selman’ın BAE ile İran karşıtlığı ekseninde Katar’ı dışlaması, İran’ın Yemen ve Bahreyn’de etkisini kıracak adımlar atması Körfez’de uzun süredir ciddi kırılmalara yol açıyor. Şimdi tam da böyle bir dönemde Lübnan önemli bir kriz yaşıyor. Lübnan’ın Sünni Başbakanı Saad Hariri dün itibariyle istifa ettiğini açıkladı. Dini ve mezhebi dengelerin son derece hassas olduğu ülkede yaşanan bu istifanın arkasında da Muhammed Bin Selman’ın olduğu yönünde İran’ın iddiaları var. Zaten Hariri de istifasını ilan ettiği konuşmasında doğrudan İran’ı suçladı. Riyad’da konuşan Hariri, İran’ın Hizbullah üzerinden Lübnan’ı ele geçirmeye çalıştığını söyledi. Bu açıklama ülkedeki dengeleri alt üst edecek gibi görünüyor.

Zira gerek Suudi Arabistan gerekse diğer bir çok ülke İran’ın Lübnan’daki ve Irak’taki etkisinden rahatsız. Tahran yönetimi hem Lübnanlı Marunileri hem de Hizbullah’ı doğrudan destekliyor. Saad Hariri 2005 yılında öldürülen babası gibi bir akıbetin İran tarafından kendisi için hazırlandığını düşünüyor. Bir kaç gün önce de bir suikast girişiminden kurtulduğunu söyledi.

 

ABD, bütün Körfez ülkelerini neden silahlandırdı?

İsrail Başbakanı Netanyahu, Hariri’nin istifasına, İran’ın düşmanca politikalarının neden olduğunu iddia ederken İsrail Savunma Bakanı Avidgor Liberman bu istifanın Hizbullah’ın Lübnan’ı esir aldığının göstergesi olduğunu belirtti. Liberman, İsrail’in kuzeyinde Hizbullah tehlikesine izin vermeyeceklerini söyledi.

Yani bu istifa İran ile Suudi Arabistan arasındaki gerginliğin su yüzüne çıkmış en önemli adımı diyebiliriz.

Şunu net olarak söyleyebiliriz; Muhammed Bin Selman kontrolü tamamen ele alacağı yeni bir Suudi Arabistan yönetimi kuruyor. Bu şekilde Körfez’de ve Ortadoğu’da yeni politikalar uygulamak istiyor. Bu politikalar Ortadoğu’yu daha karmaşık hale getirebilir. Körfez’de Katar’ı hedef alan kriz daha da derinleşebilir. ABD’nin bütün Körfez ülkelerine sattığı silahlar, potansiyel bir karmaşanın da habercisi.

Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ilişki, yaklaşan kriz öncesi son derece önemli. Daima sağduyu içinde, dengeli, derinlikli, asimetrik ve çok yönlü bölge politikası yürüten Türkiye’nin bütün tarafları sağduyuya çağıran etkisinden söz edebiliriz. Aynı zamanda Türkiye’nin İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı olması da burada etkili bir rol oynayabilir.