Yazarlar

Eski Suriye Cumhurbaşkanı Mareşal Hasan Hüsni Zaim’in Çocuklarɪ Yɪllar Sonra Türkiye’de..

Bir Osmanlı zabiti ve Cihan Harbi Gazisi olan Hasan Hüsnü Zaim baba tarafından Arap asıllı bir Suriyeli aileden olup ana tarafından Erzurumlu bir aileye mensuptu. Suriye’nin Fransız mandası olarak kalmasına rağmen ülkesini terketmemiş ve ne pahasına olursa olsun Cumhuriyet Türkiyesi hükümetinin de desteğini alarak Suriye’de kalmıştı. 1949 yılında Suriye Cumhurbaşkanı olduğunda Türk basını, “Hüsnü Zaim Suriye Cumhurbaşkanı oldu” diye manşetler atmış, onun idaresini desteklemişti. Eşi Nuran hanımdan olan çocukları Taksim’deki Suriye hanı da dahil olmak üzere, babalarından kalan servete rağmen Türk vatandaşlığı alıp hayatlarının geri kalan kısmını Türkiye’de yaşamak istiyorlar. Ailenin Türkiye’deki avukatı Uğur Faruk Tüzün Bey aracılığıyla tanıdığımız Osmanlı dönemi Şam ve Halep’in bu tanınmış ailesinin güzide mensuplarının geçmişinin izlerini Osmanlı arşivinde sürmek mümkündür.

Hasan Hüsni Zaim Kimdir ?

Arapça kaynaklarda Hasan Hüsni el Za’im olarak geçen Suriyeli asker ve devlet adamı, 1897 yılında Șam’da Arap kökenli bir ailede doğdu. Osmanlı Ordusunda subaydı. Fransa’nın Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Suriye üzerinde sömürge mandasını kurmasının ardından Fransız Ordusunda Suriye’de asker olarak görev aldɪ. 1946’da Suriye’nin bağımsızlığını kazanmasının ardından Türkiye’nin de desteğini alarak Genelkurmay Başkanı oldu. 1948 yılında Arap-İsrail Savaşı’nda Suriye Ordusunu İsrail’e karşɪ savaşa sokması emredildi. Yeni kurulan hükümetin böyle bir savaşa girmesi ve Arap Birliği güçlerinin bu savaşta yenilgisi Suriye’nin itibarını zedeledi ve ülkenin parlamenter demokrasisine olan güveni sarstı.

30 Mart 1949’da Za’im kansız ve sessiz bir darbeyle iktidarı ele geçirdi. Darbeyi ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı’nın (CIA) planladığı yönünde oldukça tartışmalı iddialar vardır. Şu anda mevcut olan kanıtların çoğu, darbeyi başlatma kararının yalnızca Za’im’e ait olduğunu gösterse de Za’im, operasyonun planlanmasında bir dereceye kadar Amerika’nın yardımından yararlanmɪştı. Bu darbe esnasında Hüsnü Zaim ayrıca cumhuriyeti devirmek için komplo kurmakla suçladığı Münir el-Ajlani gibi birçok siyasi lideri de hapse atmıştı. Darbe, Amerikan büyükelçiliğinin gizli desteği ve Suriye Sosyal Milliyetçi Partisi’nin desteğiyle gerçekleştirildi ancak Za’im’in kendisinin üye olduğu bilinmiyordu. Za’im’in yönetimi ele geçirmesine yardım eden subaylar arasında, her ikisi de daha sonra ülkenin askeri liderleri olacak olan Adib el-Şişaklı ve Sami el-Hinnawi de bulunuyordu.

Suriye tarihindeki ilk askeri darbe olan Hüsni Za’im’in yönetimi ele geçirmesi, ülkenin kırılgan ve kusurlu demokratik yönetimini parçalayacağından ve giderek şiddetlenen bir dizi askeri isyanı başlatacağından dolayı kalıcı etkilere sahip olacaktı. Zaim’in seküler duran devlet politikaları ve kadınlara oy hakkı vererek özgürleşme hareketine yönelik önerileri, Müslüman dini liderler arasında bir heyecan yaratmıştı. Vergilerin artırılması iş adamlarının da şikayetlerine sebep oldu ve Arap milliyetçileri onun İsrail’le ateşkes imzalamasının yanı sıra ABD petrol şirketleriyle Trans-Arap Boru Hattı’nın inşası için yaptığı anlaşmalar konusunda rahatsızdı. İsrail’e, ateşkes hattı ve İsrail’in Tiberya Gölü’nün yarısı boyunca sınır değişiklikleri karşılığında 300.000 Filistinli mülteciyi Suriye’ye yerleştirmeyi teklif eden bir barış antlaşması yaptı. Mültecilerin yerleştirilmesi, Suriye ekonomisine yeterli dış yardım sağlanması şartına bağlandı. Bu proje Tel Aviv tarafından çok yavaş yanıtlandı ve en nihayetinde ciddiye alınmadı. 

Öte yandan halk desteğinden yoksun kalan Za’im, sadece dört buçuk ay sonra meslektaşları el-Şişaklı ve el-Hinnavi tarafından devrildi. El-Hinnavi askeri cuntanın lideri olarak iktidara geldiğinde, Hüsni Za’im hızla Şam’daki Mezze hapishanesine götürüldü ve Başbakan Muhsin el-Barazi ile birlikte kurşuna dizilerek idam edildiler.

Hasan Hȗsnȗ Zaim’in Șam’daki Mezarɪ, (Nevine Zaim Aile Arşivi)

Türk dışişleri arşivindeki belgelere göre ise “Bugünkü tarihli 1115/302 (Şam.1116) sayılı rapora ekli olarak Zaim’in başına gelen felakette buralarda her siyasi olayda olduğu gibi, İngiliz parmağının esaslı bir rolü olduğu yolunda bir kanaat ta yok değildir. 30 Mart darbesi kahramanından talimatana Mısır Kralından alan Başvekilin bundan bir kaç gün evvel inglizlerden şikayet etmiş olması buna delil olarak gösterilmektedir. Zaim’in Irak ve Şark-ı Ürdün’ü tutan İngilizlere karşı Amerikan ve Fransız siyasetinde kalkan olarak kullandığı ve Türkiye’de nötralize etmek gayesiyle ona platonik avanslarda bulunduğu bu hususta ileri sürülen tahrik sebeplerindendir. Amerikan himayesinde olan Tapline’e bahşedilen imtiyaz da Orta Doğudaki Anglo-Ameriken petrol rekabetinde ingilizleri kızdıran bir unsur olarak Ileri sürülmektedir. Ancak Zaim’in Anglo-İranian şirketiyle de bir anlaşma yapmış olduğu nedense göz önünde tutulmuyor. Her ne olursa olsun inglizlerin Zaim’den pek hoşlanmadıkları muhakkaktır..” şeklinde önemli notlar düşülmüştür.

Zaim, Suriye’de kadınların oy kullanma ve kamu görevine aday olma hakkına verdiği destekle tanındı. Esasında bu yasa, 1920’den bu yana Suriye Parlamentosu’nda tartışılıyordu ancak Zaim dışında hiçbir lider yasayı desteklemeye cesaret edemiyordu. Suriye’deki 137 günlük hükümdarlığı boyunca Hüsni Za’im kimseyi idam etmedi. Sadece bir keresinde ülkede ekmeğin kalitesi yenilemeyecek seviyelere düştüğünde Zaim’in, tüm fırıncılara ayaklarından kan akana kadar çakıl üzerinde yalınayak yürümelerini emrettiği bilinir.

Hüsnü Zaim’in Ailesi

Hüsnü Za’im’in eşi olan İstanbul’da doğan Nuran Hanım (Bakizade), Nisan’dan Ağustos 1949’a kadar Suriye’nin ‘First Lady’siydi. Nuran hanım eski Halep Müftüsü Müderris Ahmed Efendi’nin torunu olup Türk akrabalarından dolayı İstanbul’da doğup büyümüş fakat evlenince dede toprağı Suriye’ye dönmüştü. Kızı Nevine hanımın ifadesine göre babaannesi de Erzurumluydu.

Nuran Hanım gazeteye verdiği mülakatta annesinin Türk olması hasebiyle İstanbul’da doğup bȗyȗdȗğȗnȗ söylemişti

Dolayısıyla aile tam bir Osmanlı ailesi gibi Anadolu ile içiçe yaşamış, kız alıp vermişti. Hüsnü Zaim’in Cumhurbaşkanı olmasından iki yıl önce, 1947 yılında evlenmişlerdi. Zaim, genç karısını memnun etmek için 11 yaşındaki kız kardeşi Kerime’den Şam’da kendileriyle yaşamasını istemişti. Ona da bir kız kardeş gibi davrandı ve onu Lycee Laique okuluna (şehirdeki en iyi hazırlık liselerinden biri) göndermişti. Başka bir kız kardeş olan Orfan ise onları sık sık ziyaret ediyor ve bir gardiyan olan Abdül Hamid Sarraj (cumhurbaşkanlığının güvenlik şefi, daha sonra içişleri bakanı) ile oynama alışkanlığını edinmişdi.

Zaim’in tutuklanması sırasında gardiyanlar onu tutuklamaya geldiğinde Zaim giyinmiş ve hamile eşine birkaç sözle veda etmişti. Ona dönerek “Rahat ol, İlk bebeğimizi birlikte büyütmek için yakında yanɪna döneceğim!” demişti. Röportajımızı kabul eden ve İstanbul’da yaşayan kızı Nevin hanım “Annem ve teyzem bana oturdukları kanepenin kurşunlarla dolu olduğunu söyledi” demişti. Za’im ve Başbakanı Muhsen el-Barazi’nin idamına yol açan darbeden bir haftadan az bir süre önce eşi Nuran’ın kuzenleri ona gelerek istihbarat bilgilerini doğruladıklarını söylediler ve Sami el-Hinnavi’nin olduğunu söylemişti. Bu rakibi aslında onu 1948 savaşında öldürmeyi planlıyordu. Zaim, Hinnavi’yi çağırdı ve doğrudan sordu: “Sami, kayınbiraderlerim bana beni öldürmek istediğini mi söylüyorlar?” Hinnavi, “İmkansız. liderimi ve arkadaşımı nasıl öldürebilirim?”

Başkanın 14 Ağustos’ta tutuklanmasının ardından Nuran ve kız kardeşi bir hafta boyunca ev hapsinde tutuldular. Nevin hanım, “Eve yiyecek getirilmedi” dedi. Senegalli bir gardiyan, kendi yemeğini pencereden uzatarak onlara yardım etmeye çalışmıştı.

İşte Zaim ailesinin hatıralarında geriye Suriye ile ilgili bu hazin hikayeler kaldı. Nuran Hanım, eşinin vefatından sonra yalnız kalınca bir süre sonra Fahri Dardari ile izdivaç yapmış ve ondan Ahmed adında bir oğlu olmuştu. Şimdi her ikisi de Türkiye’de yaşayan anadan bir babadan ayrı olan ve birkaç yabancı dil bilen bu kardeşler son derece varlıklı olmalarına rağmen aile geçmişlerinden ötürü Türk vatandaşlığı almak ve Türkiye’de ay-yıldızın gölgesinde ölmek istiyorlar.

Nuran Hanɪm (Bakizade)kocasɪnɪn doğumunu göremediği biricik kɪzɪ Nevin’le, 1950’ler