Sinemamızın taze kana ihtiyaç duyduğu dönemlerdi. Eşkıya’dan sonra gişe yeniden hareketlenmişti. 2002 ile birlikte zaten memleket yepyeni bir sürece girmişti. Televizyondan beslenen yeni bir akım ile sinemada çok izlenen filmler birbiri ardına geliyordu.
2001’de Vizontele vizyona girince hakikaten yepyeni şeyler söyledi. Hem Anadolu’yu anlatıyordu, hem de Anadolu’dan anlatıyordu. Yıllardır televizyonda ve sahnede kendisine hayran kaldığımız adam sinemaya da adım atmıştı. Bundan iyisi, Şam’da sinemaydı. Gişedeki karşılığı 3 milyon 308 bin biletti…
2005’te Organize İşler vizyona girdiğinde de durum farklı değildi. Antikahraman hikayesini (her daim şerh düştüğüm bir yöntem) kendine has üslubuyla işleyince gişede 2 milyon 618 bini görmüştü.
Aradan 14 sene geçti. Bu işlerde imzası bulunan Yılmaz Erdoğan birçok film çekti. Çok filmde oynadı. Gişede milyonlarca bilet sattı.
Ve devam filmlerine yenisini ekledi: Organize İşler 2: Sazan Sarmalı.
İki film arasında geçen 14 senede çok şey değişti. Çok fazla şey değişti. Öyle, böyle değil. Dünya da memleket de akılalmaz şekilde değişti.
Peki, filmde bir değişiklik var mıydı?
Serinin ikinci filmi cuma günü vizyona girdi. Sadece 3 günde 900 binden fazla bilet sattı. 5 milyonu bulması uzak değil.
Gişede böylesi rağbet görmesinin çok sebebi var elbet. Geçtiğimiz haftalarda patlak veren ‘patlamış mısır’ krizinde önemli figürlerden biri olmasının da bunda etkisi olabilir.
Allah daha çok versin.
Fekat benim Allah’tan dileğim bu olmazdı. Sinema namına güzel şeyler yapan Yılmaz Erdoğan’ın, ülke sinemasının en çok izlenen filmlerinden birinin devamında yenilikçi bir dil ile karşımıza çıkmasını beklerdim.
Neden?
Çünkü Yılmaz Erdoğan buna uzak biri değil. Şair, komedyen, senarist ve yönetmen olarak çok yönlü. Her bir bileziği diğerini besliyor. Hayatının her alanında bunu görüyoruz. Ama sinemasında ciddi bir durağanlık var.
Çok izlenen gişe filmlerinin yanında sinemasal tadı olan Kelebeğin Rüyası ya da Neşeli Hayat filmlerinin yanında rol aldığı Gergedan Mevsimi gibi yapımların, Yılmaz Erdoğan’ın dünyaya bakışına ve haliyle de sinema yöntemine daha çok yansımasını beklerdim.
Oysa Erdoğan, bunu tercih etmedi.
Evet, bu bir tercihti.
Özellikle Tatlım Tatlım’da bunu hissetmiştim. Tiyatro sahnesinden beyaz perdeye taşıdığı kalemi, yöntem olarak bir şey vermiyordu. Tiyatro metni olduğu gibi vizyona çıkmıştı. Ticari olarak mantıklıydı. İyi oyuncular ve kendi imzasıyla fena gişe yapmadı.
Peki, Yılmaz Erdoğan’ın yapması gereken bu muydu?
Gişeyi ihmal etmeden de gayet güzel ve derinlikli eserler ortaya koyabilirdi.
BKM ile ortaklığı, BKM’nin her yıl en az 10 adet ‘milyon barajını geçen’ film yapması, bunun artık bir kabul olması ve geleneğe dönmesi Yılmaz Erdoğan’a da yansımalı mıydı?
Organize İşler özelinde devam edelim…
İlk filmin en önemli özelliklerinden biri elbette Yılmaz Erdoğan’ın komedi tarzı ve teknik olarak da filmde başarılı bir manzara olmasıydı. 2005 için çok şey ifade eden ‘drone kamera’ kullanımı, filmde sıklıkla kullanılmış ve olumlu etki doğurmuştu.
14 sene sonra çekilen filmde de bu kadar çok drone kullanılması gerekir miydi?
Filme bir şey kattı mı?
Ya hikaye?
Espriler?
Bu denkli kendini tekrar eden bir film çıkması Yılmaz Erdoğan’a yakıştı mı?
Normal şartlarda 15 yılda 1 kuşak değişir. Ancak 2000’li yıllarla birlikte kuşak makası daraldı. Artık 2 senede bir kuşak değişiyor. Dünya bambaşka bir yere gidiyor. Neden Yılmaz Erdoğan yeni şeyler söylemiyor?
Gişede başarı kazanması, Yılmaz Erdoğan’ın tek hedefi miydi?
Ya da öyle mi olmalıydı?
Şiirleriyle mizah yapan, mizahıyla duygulandıran adam nerede?
90’lara damgasını vuran bu adamın 2000’lere sunacağı şey bu mu olmalıydı?
Mizahımızın en özgün isimlerinden biri, sinemamızın da özgünlükte parmakla gösterilir isimlerinden biri olmayı neden tercih etmedi.
Evet, bu bir tercihti.
Organize İşler 2: Sazan Sarmalı’nda yeni olan tek şey belki de oyunculardı. Kadronun bir kısmı yeni. Özellikle Kıvanç Tatlıtuğ, Kelebeğin Rüyası’nda Yılmaz Erdoğan’ın elinde gösterdiği başarılı oyunculuğunu burada da tekrarlamış. Rol aldığı karaktere hakkını vermiş. Yönetmeni de kendisini de tebrik etmek gerek.
Fekat Yılmaz Erdoğan bundan çok fazlası…
Çok fazlasından daha da fazlası…
Gönül ister/di ki, zaten gişesi belli seviyenin altına düşmeyecek olan bu filmle birlikte yeni şeyler söylesin…
Yılmaz Erdoğan, sinemada yeni bir ‘ara form’ oluşturabilecek ya da kalıcı eserler ortaya koyabilecek isimlerden biri olmaya aday. Bunu yapması için daha derinlikli çalışmalara imza atması gerek.
Beklentim ve –hala- umudum bu yönde.
Yorum ekle