Röportaj

“16 Temmuz sabahı güneş bir başka doğdu”

15 Temmuz gecesi köprü en hareketli noktalardan biriydi. Onlarca kişi şehit düştü, yüzlercesi de yaralandı. Gazilerden Taha Kurt, Mücerret’e konuştu.
İhanet dakikalarına nasıl direndiler? 4 yıl sonra neler hissediyor? Yargılama süreçlerini nasıl değerlendiriyor?

 

15 Temmuz gecesi neredeydiniz, neler yaşadınız, kısaca anlatır mısınız?

15 Temmuz gecesi işten gelmiş oturmaktaydım. Yakın arkadaşımın telefonuyla Çengelköy’de askerlerin halkı derdest ettiğini ve bir noktaya topladığını öğrendim.  Daha sonra haber kanallarını açtığımda köprünün kapatıldığı haberlerini gördüm. Sosyal medyadan, askerlerin sıkıyönetim ilan ettiğinin ve darbeye kalkıştığının bilgisini aldım. O andan itibaren sokaklara çıkmaya başladık. Öncelikle yakında bulunan Cumhurbaşkanlığı Konutu önüne geldik. Orada polislerle güvenlik önlemlerini aldık, beklemeye başladık. O an devlet başkanlarından, yetkililerden açıklamalar geldi ve biz köprüye yöneldik. O zamanki adıyla Boğaziçi Köprüsü’ne yöneldik. Köprüye yöneldiğimizde polisler karşılıklı bir çatışma olduğunu, polis güçlerinin önlem aldığını, halkın gitmemesini söyledi. Fakat biz çatışma sesleri arttığından dolayı o bölgeye yöneldik. Yöneldiğimiz yerde çok sayıda şehit ve yaralı vardı, onlara yardım ettik, bölgeden uzaklaştırdık. Şahsım da 2.15-2.30 arası sol alt adalemden kurşun alarak gazilik şerefine nail olmuş kişiyim.

ŞEHİTLERİMİZ, VATAN SEVDASINI TARİF ETTİ

 Nasıl bir ruh hali sizi direnişe ve gaziliğe itti?

Gazilikten ziyade ertesi gün ne olacağını bilmeden sokağa çıktık. Önceliğimiz devlet başkanımızı, başbakanımızı ve genelkurmay başkanlığını göz önünde bulundurarak ne yapabileceğimizi analiz etmekti. O andan itibaren en yakın noktaya gittik, oradaki büyüklerimizden bilgi aldık. Daha sonra da devlet erkânımızdan gelen bilgilerle kendimize en yakın bölgedeki çatışma noktasına gittik. İstanbul’da çatışmanın en yoğun yaşandığı noktadaydım, Boğaziçi Köprüsü’nde. Bundan da gurur ve şeref duyuyorum. Allah’a şükürler olsun ki al bayrak uğuruna kanımızı dökebildik. Bu da bizim için büyük bir şereftir.


Şehitler için ne söylersiniz?

Tüm şehitlerimiz için Allah’tan rahmet diliyoruz. Allah’ın onların mekânını cennet eğlediğine inanıyoruz. Umarım onlar da Resullulah’ın sancağı altında toplanmışlardır, bizleri bekliyorlardır. Verdikleri mücadele, ailelerinden vazgeçişleri Türk milletinin nasıl vatan sevdalısı olduğunu ortaya koymuştur.

16 TEMMUZ SABAHI GÜNEŞ BİR BAŞKA DOĞMUŞTU

15 Temmuz gecesi mühim elbet fakat 16 Temmuz sabahını anlatmanızı isteyeceğim. Bir gazi için 16 Temmuz sabahı ne ifade ediyor?

16 Temmuz sabahının ifade ettiği şey 15 Temmuz gecesinden daha önemlidir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti içerisinde yaklaşık yarım asırdır büyüyen kanserli bir hücrenin açığa çıkması ve bu kanserli hücrenin vücuttan atılmasının başladığı andı. 16 Temmuz sabahı milletin ufkunun açıldığı, devlet yöneticilerinin hatalarını anladığı ve milletin bir daha böyle gaflete düşmemesi gerektiğini anladığı bir sabahtı. O sabah güneş bile bir farklı doğmuştu. Çünkü yıllardır beklenen o birlik ve beraberlik sağlanmıştı, acı bir şekilde sağlanmıştı ama hamdolsun devletimiz bunun farkına varabilmişti.

KÖPRÜ DAVASI’NDA ÇIKAN SONUÇ MİLLET VİCDANINA UYMADI

– 15 Temmuz davalarını yakından takip ediyorsunuz. Son olarak Köprü Davası’nda karar çıktı. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

15 Temmuz davalarını yakından takip ettim. Kendi davamın bir-ikisi hariç tamamına katılmış bulunuyorum. Fakat çıkan sonuçtan hiç memnun değiliz. Çünkü bizim şehit edilmemiz, gazi olmamızın yanı sıra devlete küfreden, savcıyı tanımadığını, mahkemeyi tanımadığını söyleyen, Cumhurbaşkanını hiçe sayan açıklamalarda bulunan Harbiyeli öğrenciler beraat kararı aldılar. Bu, milletin vicdanına uyan bir karar değil. Gaziler ve şehit aileleri olarak bu karardan memnun değiliz. Bu sürecin iyi analiz edilemediğini düşünüyoruz. Çünkü devlet erkânı orada yeteri sayıda olmadı. Allah razı olsun, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı İl Müdürü Selim Çelenk bey vardı.  O her zaman bizim yanımızdaydı ama 15 Temmuz’u savunduğunu söyleyen ve 15 Temmuz üzerinden pirim yapan isimler hiçbir davaya gelmediler. Kendileri gelmediği gibi ekiplerini de göndermediler. Ne zaman karar davası oldu, kameralar karşısına geçip çok yanlış ve milletin vicdanının sesini yansıtmayan açıklamalar yaptılar. Bu, bizi çok üzdü. Bunu bizim ağzımızdan söylüyormuş gibi söylemeyin, bizim üzerimizden pirim yapmayın. Kendi görüşlerinizi belirtebilirsiniz ama biz memnunuz gibi bir şey söylerseniz hiç kimsenin onuruna gidecek açıklama olmaz. Bu bizi derinden yaraladı. Özellikle siyasi başkanların protokol kavgası yaparken şehit ailelerinin salon dışı kalması bizim şahit olduğumuz bir olaydır. Bizim için çok acı bir olaydır.

15 TEMMUZ’UN ÖNEMİNİ ÖNÜMÜZDEKİLER SENELER DAHA İYİ ANLAYACAKLAR

Peki, halkın tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? 15 Temmuz nasıl akis buldu, nereye varıldı?

15 Temmuz belirli çizginin geçilmesiydi. Millet olarak uyanmamız gerektiğini, irademizin ve nefsimizin bizim kontrolümüz altında olması gerektiğinin çok net göstergesiydi. O süreçten sonra milletimiz bunun farkına vardı. Dini cemaatlere ve vakıflara karşı duruşları farklı yönde gelişti. Artık daha temkinli şekilde yaklaşıyorlar, analiz ediyorlar. Artık körü körüne bağlanma, biat etme konusunda bir kat üste çıktığımızı düşünüyorum. Tabi 15 Temmuzun tiyatro olduğunu söyleyenler var. Fakat ben şuna inanıyorum, önümüzdeki yıllarda 15 Temmuz’un aslında ne kadar kritik bir gece olduğunu 15 Temmuz’da elde ettiğimiz zaferin ne kadar kritik olduğunu daha iyi görecekler.

15 Temmuz’u 1 cümle ile anlatmanızı istesek?

Savaş Türk’ün düğünüdür, Hamdolsun ki böyle bir milletin evladıyız.