Yazarlar

‘Kapalıçarşı’, Tahran’a Karşı!

Başkent Tahran dahil birçok şehirde hükümeti protesto eden binlerce kişi sokaklara dökülmüş durumda. Tahran’daki çarşı esnafı dükkanlarını kapatarak İran’ın para birimi olan riyalin değer kaybını ve artan fiyatları,ekonomik krizi protesto etmeye devam ediyor.Diğer bölgelerde ekonomik protestolar dışında dış politika,su şebekeleri,su ve enerji kesintileri de protesto ediliyor.Ve henüz İran’a uygulanan yaptırımlar tam kapasiteye ulaşmamışken. İran’da durum […]

Başkent Tahran dahil birçok şehirde hükümeti protesto eden binlerce kişi sokaklara dökülmüş durumda. Tahran’daki çarşı esnafı dükkanlarını kapatarak İran’ın para birimi olan riyalin değer kaybını ve artan fiyatları,ekonomik krizi protesto etmeye devam ediyor.Diğer bölgelerde ekonomik protestolar dışında dış politika,su şebekeleri,su ve enerji kesintileri de protesto ediliyor.Ve henüz İran’a uygulanan yaptırımlar tam kapasiteye ulaşmamışken.

İran’da durum gergin. Bu dağınık ama şiddet dozu hayli yüksek gösterilerde öncülük eden bir parti, hareketin varlığı görülmüyor. Ağırlıklı gençlerin olduğu bu dağınık gösterilerde liderliğin olmaması Tahran yönetiminin bu gösterileri bastırmasını güçleştiriyor. İran’daki protesto gösterilerinde yönetimin muhalefeti artık eskisi kadar kolay ezemediği de anlaşılıyor. Hatta eskiye nazaran tam tersi Tahran yönetimi karşı baskılara maruz kalmış durumda. Irak’taki nüfuzu sarsılan Tahran’ın Ortadoğu’daki yayılmacı tutumu, Suriye’deki askeri varlığı, Esad’a verilen destek İran sokaklarında artık yüksek sesle sorgulanıyor.

Başta çarşı esnafı olarak bilinen tüccarların çoğunun 1979’da Şah’ın devrilmesinden bu yana ülke liderlerine sadık kaldığı biliniyor. Gösterilerde ön planda olmaları da bu sadakatin eskisi gibi devam etmediğini gösteriyor. Zira daha 1978 ve 1979 yılları arasında Şah’a karşı başlatılan şiddetli ayaklanmaların yaşandığı dönemden bu yana Tahran’daki Çarşı hiç kapanmamıştı. Gene bu çarşı esnafının başta ‘imam payı’ olmak üzere dini görevlilerin maaşlarının ödenmesi ve yardımlar için yüzlerce derneğe gelirlerinden pay ayırdığı da biliniyor.

Neticede Kapalı Çarşı ya da Büyük Çarşı İran tarihinde 31 eyaletten insanları temsil eden büyük üye sayılarına sahip dernekler aracılığıyla her zaman ülkedeki sosyal uyumu temsil eden en önemli mali ve sosyal yapı olarak gösteriliyor.

SOKAKTA KİM VAR?

Kırsal kökenli ve muhafazakarların çoğunlukta olduğu İran’ı yönlendiren sınıfın etkisinde yaşamak istemeyen içinde kadınların da olduğu eğitimli sivil bir halk sınıfı sokaklardaki protestolarda yer alıyor.

Protestoların olduğu kentlere,bölgelerin dağılımına bakıldığında İran’da, ırk ve mezhep farklılıklarına göre kalkınma ve çözüm projeleri de farklı olan dini bir devlet yapısı karşımıza çıkıyor.

Meşhed başta olmak üzere Kürt ve Arap bölgeleri diğer Fars bölgeleri gibi Tahran’dan yeteri kadar tahsisat, destek almıyor. Hatta toplumsal bilinçlenmenin oluşamaması içinde belkide Tahran bu bölgelerde toplumsal fakirleşmeye göz yumuyor. Gösterileri bastırmaya çalışan Beşiç güçlerinin de işte bu kırsal alanlardan toparlanan gençler olduğunu da hatırlatayım.

İRAN, BİR YUDUM SUYA MUHTAÇ

İran’da uzun yıllardır devam eden kuraklık,görmezden gelinen su krizi kırsaldan şehirlere göç dalgalarını oluşturdu. İdeolojik olarak siyasal İslam’dan kopyalanarak oluşturulan ‘Siyasi Şii’lik’ ile hayal ve hedef pompalanan bu kitleler şehirlerde altyapıyı zorlayıp,işsizliğin artmasına bürokrasi ve halk arasındaki makasında daha fazla açılmasına sebep oldu.

İran’daki gerginliği anlamak için Tahran’a bakmak yeterli olacaktır. Uzun yıllardır devam eden ve çözülemeyen kuraklığa bağlı ekonomik ve sosyal etkenler ve Tahran’ın güneyindeki yoksul mahallerinde büyüyen “sefil ve işsiz genç bir nesil” oluşturdu.

İran toprakları artık istihdam edilemeyecek kadar eğitimli bir insan nüfusunu barındırıyor. 4.7 milyon üniversite öğrencisinin işsizliği hariç, genç nüfus içinde işsizlik oranı yüzde 20. İran’da artık mezunların büyük çoğunluğu göç etmek istiyor. Tahran Ticaret Odası’na göre 3.5 milyon İranlı ülkeyi terk etmeyi planlıyor. Hatta Türkiye’de yakalanan İranlı göçmenler düşünüldüğünde Türkiye’nin bu insanlar için bir çekim merkezi oluşturduğu görülüyor.

Toplumun çeşitli kesimlerden kuraklık,ekonomi,siyasi reform başlıklarında talep,eleştirilere,gelen çağrılara kulak tıkayan Tahran yönetimine en önemli uyarılar bizzat yönetimin içinden de geliyor.”İran Devrimi”nin 39. yıldönümünde İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin hükümet liderlerini uyararak ve ‘Halkı dinlememeleri halinde’ kaderlerinin Şah’ın kaderiyle olacağını söylemesi dikkat çekiciydi.İlginç olan “devrim”in solunda sayılan Ruhani ile “devrim”in sağının önemli temsilcisi eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın eleştirilerde birleşerek aynı cümleleri farklı tonlarda söylemeleri ve uyarmaları.

Siyasi yapıda demokrasinin bir vitrin süsü olduğu İran’da Humeyni rejimi ve İran halkı arasındaki gerginlik birikmiş bir fay hattı oluşturmuş durumda.Ne zaman nerede hangi konuda bir sosyal patlama yaşanabilir,kestirilemiyor.

(SURİYE’DE ÇATIŞMALARDA ÖLEN Şİİ MİLİSLERİN CENAZE TÖRENİ)

İRAN’IN “Şİİ CİHADI”

İran’da yönetim ülkede olan her olumsuz durumu izah etmekte ve buna kılıf bulmakta hünerli. Dahili,bölgesel,uluslararası her gelişmeyi İran’a karşı komplo veya entrika olarak yorumlayıp bu şekilde bir strateji izliyor,başından savıyor. Reform ya da umut parıltısı vaat etmeyen Tahran yönetimi halka Lübnan,Irak,Yemen ve Suriye örneklerini işaret ederek ‘güç’ vurgusu yapıyor. Ancak seyri ve sıklığı değişsede artık İran sokaklarında milislerin işlediği suçlar diğer ülkelerdeki askeri varlıklarına rağmen siyasi çözüm sürecine girmeyi beceremeyen Tahran yönetimine eleştiriler hayli yüksek sesle dillendiriliyor.

Sadece PKK örneğinde de görüldüğü gibi Türkiye’ye karşı tutumu net olmayan,dayanışma içinde bulunmayan,PKK gibi bir kartı dahi koz olarak kullanmaya çalışan, yaptıkları ve söyledikleri uyuşmayan, komşularını tehdit eden, bölgedeki ve dünyadaki birçok ülkenin içişlerine müdahale etme konusunda bağımlı hale gelmiş bir İran yönetimi karşımızda duruyor.

İran’da karar alıcılar dünyada giderek yalnızlaştıklarının,kendilerine ve yayılmacı politikalarına karşı birleşmiş bir dünya kurulduğunun henüz farkında değil.

İran yönetimi Suriyeli mültecilerin bulundukları yerde özellikle de Lübnan, Ürdün ve Türkiye gibi ülkelerde kalmalarını sağlamak için ikna etmeye çalışıyor. Suriye’deki yerleşim projelerini gizlemek için kentlerin nüfus merkezlerine uzak alanlarında kalıcı yerleşim alanları oluşturup, Devrim Muhafızları yerleştirip, askeri üsler inşa ederek bu bölgelerin güvenliğini almaya çalışıyor.

Yaşatılan zorunlu göçlerle İran’ın nüfus genişlemesi için Suriye daha da cazip bir bölge haline geliyor. Irmaklarla sulanan tarım alanları ve yağmur suyuyla sulanan alanları tutarak örneğin iki büyük Sünni yerleşim yeri olan Hama ve Humus şehirlerinin karşısındaki Gab ovasında Şii yerleşim yerleri kuruyor.

İran yönetimi yıllar boyunca Iraklıların,Suriyelilerin,Lübnanlıların,Yemenlilerin başta olmak üzere nüfuz ettiği coğrafyalarda insanların hayatını hüzün ve mateme çevirmeye çalışıyor. Hz. Hüseyin’in ölüm matemi biter bitmez Hz. Hüseyin’in kırkı başlıyor. Hz. Hüseyin’in kırkı biter bitmez Zehra, ardından Abbas, Zeynep, Kazım, Şabaniye, Seccad ve el-Musevi’nin matemi başlıyor. Bu şekilde bu matem, her yıl Muharrem ayında Aşura matemi adı altında bir seneye yayılıyor. İnsanlar kabirden kabre ve matemden mateme koşuşturmaya devam ederken İran beşinci sınıf bir ekonomi ile güçlü bir ordu inşa etmeye ve özellikle de askeri silah imalatına yoğunlaşmaya çalışıyor.Nükleer silah üretme yolunda ilerliyor.

YAĞMUR DUASI’NDA KAR YAĞDI-MOLLALARIN YAĞMUR DUASI

İran’ın önde gelen din adamlarından Ayatullah Reza Ostadi Ocak ayında bu kuraklık meselesinin sürekli gündeme getirilmesi üzerine bir Cuma vaazında kuraklık konusuna değinmiş “Allah daima insanları çeşitli felaketlerle sınamaktadır.Bizler yağmur duası için akıttığımız göz yaşlarımızı bağışlanmamız için ona sunuyoruz”‘demişti. Çıkılan yağmur duasının ardından ertesi gün başlayan kar fırtınası Tahran’da hayatı kilitledi. Hava sıcaklığı Tahran’da -20 dereceyi gördü, okullar tatil edildi,ulaşım felç oldu.

Bu yağış 47 yıldır yaşanan kuraklığın son bulması için bir başlangıç mı olacaktı? Ya da halkın bir kesiminin dillendirdiği gibi yağmur duasına değil güçlü,iyi yöneten bir yönetime mi ihtiyaç vardı?

12 milyonluk Tahran’a içme suyu sağlayan en büyük iki barajın su seviyesinin tarihin en düşük seviyesinde olduğu biliniyor. Bu durum elektrik üreten barajları da olumsuz etkiliyor. Ki ülkenin çeşitli bölgelerinde elektrik kesintileri de yaşanıyor.

İran’da Huzistan, İlam, Buşehr, Kohgiluye,Buyer Ahmed, Fars, Sistan-Belucistan, Güney Horasan, Kuzey Horasan, Horasanı Rezevi, İsfahan, Merkezi ve Zencan eyaletlerinde kuraklık aşırı boyutlarda.

Huzistan eyaletine bağlı Abadan kentindeki musluk suyunun tuz oranının yüksek olması nedeniyle arıtma maliyetlerinin de yüksek olduğu bu nedenle kentteki üretimin durma noktasına geldiği bildiriliyor.

Urumiye gölü’nün dahi kuruduğu İran’da kuraklık, su kaynaklarının yetersizliği ve hava kirliliği ülkenin temel sorunlarının başında yer alıyor. Su kaynakları ihtiyaçları karşılayamaz halde. Hükümet,çözüm bulmaya,projeler geliştirmeye çalışsada Yemen,Suriye,Lübnan,Irak başta olmak üzere ‘Siyasi Şii’liği’ yaymak ve desteklemek üzere gönderilen paralardan dolayı kalıcı bir çözüm bulunamıyor, bütçe ayıramıyor.

İran’daki suların büyük bir bölümü, özellikle tarımda ve kentsel kullanımda israf ediliyor.

İran’da 130 milyon metreküp suyun yüzde 92’si tarımda, yüzde 6’sı kırsal ve kentsel kullanımda ve yüzde 2’si de sanayide tüketiliyor. Dünya ortalamasına göre ise suyun yüzde 70’i tarımda, yüzde 8’i kırsal ve kentsel kullanımda ve yüzde 22’si ise sanayide harcanıyor. Su tasarrufu eksikliği çiftçileri genç işsizliğin yaklaşık yüzde 30’una sahip olan şehirlere göçe zorluyor.

Devrim Muhafızlarının sürekli baraj inşaatı yapması,bu suların buharlaşması,tarımda sulama tekniklerinin eski olması eleştirilerine rağmen yetkililer örneğin Tahran’da su kullanımının dünya tüketim ortalamasının iki katına çıktığını söyleyerek fiyatları yükseltiyor ve halkı suçluyor.

İran’a akan nehir sayısı 7 iken ülkeden dışarıya 41 nehir akıyor. İran son yıllarda ülkeden dışarıya akan 40 adet nehrin ağzını kapatmak için faaliyetlerini sürdürüyor. Ahvaz kentinde yer alan Karha ve Karun nehirleri üzerinde yürüttüğü bu tür faaliyetlerden dolayı İran yönetimi şehir halkı tarafından eleştiriliyor.

Önümüzdeki yıllarda 53.7 derece sıcaklığı gören İran’ın komşu ülkeleriyle su krizleri yaşaması oldukça muhtemel gözüküyor.

Su meselesinin İran hükümetinin önceliği arasında olduğu sanılabilir.Lakin  “Lar” ve “Latyan” barajlarının kurumasından dolayı Tahran’ın doğu mahallelerinde elektriklerin günlük 7 saatten fazla kesilmesi durumu söz konusu. Buna rağmen Tahran yönetimi bölgesel nüfuzunu anlatarak insanları ikna etmeye ve susturmaya çalışsada artık Esad’ı Suriye’de desteklemenin,Yemen,Lübnan’da neden askeri faaliyet gösterildiğinin İran’a ne kazandırdığını somut örnekleriyle halka anlatmak zorunda kalıyor.

İranlı şirketlerin Suriye’deki su ve elektrik projelerinin yüzde 50’sinin yanı sıra petrol rafinerilerini, buğday ambarlarını ve SAIPA otomobil şirketinin fabrikalarını aldığı biliniyor.Şam ve civarına Afgansitan,Pakistan olmak üzere Asya’dan getirilen Şii nüfusun yerleştirildiği de dikkat çekiyor. Suriye’de başta İsrail,ABD ve Suudi Arabistan tarafından İran’ın “koridoru”nun Irak’tan sonra Suriye’de de kesilmeye çalışıldığı anlaşılıyor.

Görkemli askeri geçit törenlerindeki ağdalı ve tehdit dolu nutuklar yurtdışından gelen milislerin tabutlarını örtemiyor.

Suriye’deki İran askeri harcamalarının doğrudan maliyetlerinin 4 milyar doları bulduğu tahmin ediliyor. Lübnan’daki Hizbullah’a ve İran’ın yarattığı ve kontrol ettiği diğer silahlı gruplara, 15-20 milyar dolara kadar değişen miktarlarda yardım edildiği biliniyor.

Tahran yönetiminin Asya,Yemen,Lübnan,Irak ve Suriye’deki siyasi ve mezhebi hırsları yüzünden kendi ekonomisinin acil ihtiyaçlarını feda ediyor. Sosyal güvenlik,emeklilik,işlevsiz bankacılık sistemi,takipteki krediler, inşaat patlaması,su krizinin dışında 1979’dan beri biriken sorunların bazılarını oluşturuyor. İran yönetimi birikmiş sorunları çözmek yerine çatışmalı bölgelere para aktarıp balistik füze programını genişletmeyi önceliyor.

Tahran hegemonyasını değişik coğrafyalarda genişletme hayalleri kurarken artık İran sokaklarında İran yönetiminin Ortadoğu’daki rüyalarını terk etmesini talep eden aç bir halk ve iflas etmiş bir devleti protesto eden kitleler var.