Yazarlar

Ebü’ş-Şühedâ: Şehîdlerin Babası

“Müminlerden Allah’a verdikleri söze bağlı kalan nice yiğitler vardır ki! Onlardan bir kısmı, Allah’a verdikleri şehîd olma sözünü yerine getirmiş (şehîd olmuştur). Bir kısmı da (şehîd olmayı) beklemektedir. Onlar, verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.” (Ahzâb, 23)

Mustafa ÖZEL

O haber, herkesi derinden sarstı. Siyonistlerin her bayramda bir kez daha, bin kez daha yaraladığını biliyorduk. Ahlaksızlıklarını, kirli saldırganlıklarını her fırsatta gösteriyorlardı. Bunu da biliyorduk. Ama bütün bu bilmelerimize rağmen her kanlı hadise derin kederlere, sonsuz hüzünlere yol açıyordu.

Eminim ki bu bayramda da birçok kişinin aklına benim gönlüme düştüğü gibi “Acaba katiller bu bayramda nasıl bir cinayet işleyecek, nasıl bir katliam yapacaklar?” sorusu gelmiştir.

Ramazan Bayramı’nın daha ilk gününde o sorunun cevabı geldi. İsmail Heniyye’nin üç oğlu, üç torunuyla birlikte şehid edilmişti.

Bir suikast şebekesi olan siyonist devletin mazisi bu açıdan oldukça kabarıktır. Filistinli karikatür sanatçısı Naci el-Ali’den HAMAS’ın kurucu lideri Ahmed Yasin’e, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün iki numaralı ismi Ebû Cihad’dan Salih Aruri’ye, Filistin İslami Cihad Hareketinin kurucusu ve genel sekreteri Fethi Şikâkî’den Filistinli ilim adamı Fadi el-Batş’a kadar uzayıp giden bir listedir bu. Suikast yapılan isimler bir listeye sığmaz.

Siyonist ajanlar ilim adamını da katleder, sanatçıyı da, sıradan bir insanı da, bir imamı da, bir hareket liderini de, bir hareketin liderinin çocuğunu da. Tüm bunları sözde güç gösterisi için yapar. Sinsidirler, mutlak sinik kötüdürler, bundan dolayı hiçbir Filistinlinin karşısına elinde silahıyla çıkamazlar. Haksızlığın, gaspın, işgalin ruhu sinmiştir onlara. Sefildirler, sefihtirler.

Kendisine baskı yapıp yıldırmak için üç çocuğu ve üç torunu, aynı anda aynı yerde şehîd edilen İsmail Heniyye kim peki?

Taşıdığı son sıfatı zikredersek HAMAS’ın siyasi kanadının lideri. Altmışını aşmış bir Askalanlı o, batı medyasının Aşkelon dediği şehirden. Nekbeden (15 Mayıs 1948’deki Büyük Felaketten) sonra Gazze’ye iltica eden bir ailenin 23 Ocak 1962 (veya 1963) tarihinde dünyaya gelen evladı. Kayıtlar onun tam adının, İsmail Abdüsselam Ahmed Heniyye olduğunu bildiriyor. Birçok Filistinli gibi o da bir mülteci kampında dünyaya gelmiş. İlk ve orta eğitimini, BM Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu’nun (UNRWA) okullarında almış. Liseyi ise Ezher’de okumuş. 1987 yılında Gazze’ye dönerek İslam Üniversitesi’nde Arap Dili ve Edebiyatı Fakültesi’nde eğitim görmüş. Üniversite yıllarında Öğrenci Birliği Konseyi’nin faal bir üyesiymiş. Sportif faaliyetlere de oldukça ehemmiyet verirmiş. Okuduğu üniversitede değişik hizmetleri olmuş. Fakültesinin dekanlığını yürütmüş. 1997’de Şeyh Ahmed Yasin’in ofisinin başkanlığına getirilmiş.

İşgalci devletin hapishaneleriyle ilk kez 1987’de tanışmış, bu tanışıklık 18 gün sürmüş. İkincisi ise bir yıl sonra ve 6 ay olmuş. Bir yıl sonra 1989’da HAMAS üyesi olmakla suçlanmış ve hapse atılmış, burada 3 yıl tutuklu kalmış. Ardından Lübnan’ın güneyindeki Mercu’z-Zühûr’a sürülmüş. Burası birçok Filistinlinin sürgün edildiği bir yer. Hatta siyasi literatüre bu bağlamda “Mercu’z-Zühûr’a Uzaklaştırılanlar” (müb’adû merci’z-zühûr) diye bir ifade bile girmiş. Bu konuda yapılan bir listede 413 isim yer almakta. Heniyye, 13 Eylül 1993’te o zamanki Filistin devlet başkanı Yâsir Arafât ile siyonist devletin başkanı İzak Rabin arasında imzalanan Oslo Barış Anlaşması’nın ardından Gazze’ye dönmüş. Bu sürgün, bir yıl sürmüş.

Başına gelen bunca hadisenin ardından suikast girişimlerine de maruz kalan Heniyye, 6 Eylül 2003’te, aralarında Şeyh Ahmed Yasin’in de bulunduğu üst düzey HAMAS liderlerine, terör devletinin yaptığı saldırıda elinden yaralandı. Fetih örgütü ile HAMAS arasında 20 Ekim 2006’da meydana gelen silahlı çatışmada konvoyu saldırıya uğradı. Siyonist devletin Gazze’ye karşı yürüttüğü savaşta kendisini öldürmek amacıyla Gazze’deki evini bombaladı.

2006 Ocak’ında yapılan seçimlerde HAMAS bağlantılı Kütletü’t-Tağyîr ve’l-Islâh (Değişim ve Islah Grubu), Filistin Yasama Meclisi’nde çoğunluğu elde etti. 20 Şubat 2006’da İsmail Heniyye, hükümeti kurmakla görevlendirildi. 29 Mart’ta başbakan olarak yemin edip göreve başladı. Filistin devlet başkanı Mahmud Abbas, 14 Haziran 2007’de onu görevden aldı. Ancak o, bu kararı tanımadığını belirtti ve görevini devam ettirdi. Ancak İsmail Heniyye, Filistin’in çıkarlarını ve menfaatlerini düşünerek görevinden istifa edip başbakanlığı, Necah Üniversitesi hocalarından Rami Hamdullah’a devretti (2 Haziran 2014). 

6 Mayıs 2017’da video konferans yoluyla, eşzamanlı olarak Gazze ile Katar’ın başkenti Doha’da yapılan seçimlerin ardından HAMAS Şura Meclisi, İsmail Heniyye’yi hareketin siyasi ofisinin başkanlığına getirdi.

Hayatı kısaca bu şekilde özetlenebilecek olan İsmail Heniyye, tarihte hangi fotoğrafıyla yer alacak sizce? Benim kanaatim, dün çocuklarının ve torunlarının şehîd edildiği haberini aldığındaki görüntüsüyle. Evet, o fotoğraf tarihteki yerini çoktan aldı. O duruş, o bakış, o vakar, o metanet hepimizin kalbine yerleşti. O hale imrenmeyen, hayran kalmayan kimse kalmış mıdır acaba? Halkının sorumluluğunu omuzlarında taşıyan bu heykeli dikilesi adam, yaptığı duanın ardından hastane ziyaretine, kardeşlerinin hal ve hatırını sormaya devam etmiştir. Bu, mütevekkil olmanın en örnek timsalidir. Kadere rıza göstermenin zirve halidir. Müslüman olmayanın, İslam’ı içine sindirmeyenin anlayamayacağı, kavrayamayacağı bir tavırdır.

İsmail Heniyye, Ebü’l-Abd künyesini taşıyordu. Dünkü hadiseden sonra ona, Ebü’ş-Şühedâ:  “Şehîdlerin babası” denilmeli. Gelen bilgilere göre ailesinden şimdiye kadar 60 kişi şehadet şerbetini içmiş durumda. Örnek insanların giderek azaldığı günümüzde İsmail Heniyye’nin o duruşu, kalplere çölde susuzluktan kıvranan insanın aradığı su gibi geldi. Mümin ve mütevekkil olmanın çok müşahhas bir örneğini gördük.

Kendisine taziyelerimi sunarken başta ailesi olmak üzere, bütün Filistinlilere en kalbî dualarımı, niyazlarımı gönderiyorum. Rabbim onlara ve bizlere, işgalcileri en kısa zamanda kahr u perişan etmeyi nasip etsin. O ordunun bir neferi olmakla şereflendirsin…

Âmîn!