Yazarlar

İran, ‘Hürmüz Boğazı’nı Kapatamaz

İran, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin son açıklamalarında söyledikleri Hürmüz Boğazı’nı kapatma ve petrol ihracatını engelleme tehdidinde geri adım attı.

İran Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politikalar Komisyonu Başkanı Haşmetullah Felahetpişe, ülkesinin dünyanın en önemli deniz yolu geçiş noktalarından biri olan Hürmüz Boğazı’nı kapatmasının mümkün olmadığı söyledi. Felahetpişe uluslararası piyasaya toplam petrol ihracatının %46’sının Körfez’den geldiğini ve bu bölgenin petrol ihracatında önemli bir rol oynadığının kabul edilmesi çağrısında bulundu.

Başta Ruhani olmak üzere İran’ın tehditleri, artık diplomatik ifadelere bürünüyorken Hürmüz tehdidi meselesi ilk defa gündeme gelmedi.

İran,1979 yılından yani “devrim”den beri Hürmüz Boğazı tehdidini sayısız kez dile getirdi ve karşılaştığı her ciddi krizde boğazı kapatma tehdidini yüksek sesle dile getirdi. Eğer İran,Hürmüz Boğazı’nı kontrol etme kudretini kendinde bulsaydı bunu 1979’da yapardı. İran, 1979’dan beri karşı karşıya olduğu baskıları hafifletmek için işte bu sözlü tehditlerle yetinmek zorunda kalıyor.2018 yılında ise bu seferki ‘Hürmüz Boğazı’ tehdidi nükleer anlaşmaya sadık kalan dostlarına içine düştüğü siyasi ve ekonomik krizden kurtulması için kendisine yardım etmelerini içeren bir mesajı taşıyor.

İran’ın yaşadığı en büyük “petrol” savaşı olan ve  Irak ile 8 yıl süren çatışmalarda dahi Hürmüz Boğazını kapatamadığını da bir not olarak ekleyeyim.

1988 YILI ABD’NİN HÜRMÜZ BOĞAZI’NDAKİ İRAN BOMBARDIMANI

Keza şiddetli çatışmaların yaşandığı 1988 Nisan ayında dahi düşmanı ABD, bölgede bu tehditlere rağmen İran savaş gemilerini çok defa hedef almış arkasından İran gene Hürmüz Boğazını kapatmakla tehdit etmiş ama yine de buna cesaret edememişti.

İran’ın Hürmüz Boğazını kapatma tehdidi dünya genelinde pek ciddiye alınmadı çünkü bu hamle tüm dünya ülkelerinin birleşerek İran’a karşı savaş ilan etmesi anlamını taşıyor.

1988 YILINDA ABD TARAFINDAN VURULAN İRAN’IN PETROL PLATFORMLARI

Neticede İran dünyanın en önemli,stratejik nakliyat noktalarından birinin ulaşımını kesmenin sonuçlarının ne olacağını çok iyi biliyor.İran tehdit edip çekiliyor,tehdidini hayata geçiremiyor.

ABD Enerji Enformasyon İdaresi (EIA) verilerine göre, Hürmüz Boğazı dünyada en çok petrol taşımacılığı yapılan boğaz konumunda ve 2016 verilerine göre günlük ortalama 18.5 milyon varil petrol taşınıyor. Bu rakam deniz yoluyla yapılan petrol ticaretinin yaklaşık yüzde 40’ını oluşturuyor.

Boğaz, petrol ihraç eden Körfez ülkeleri (İran,Katar,Birleşik Arap Emirlikleri,Suudi Arabistan,Irak) ve İran’ın okyanusa açıldığı tek çıkış noktası durumunda.

Bölgede petrol nakliyatı için alternatif güzergahı olabilecek ve 1947 yılında yapımına başlanan Trans Arabistan Petrol Boru Hattı’nın verimsiz ve işlevsiz olması ise tüm gözleri yine Hürmüz Boğazı’na çeviriyor.

Hürmüz Boğazı’nı kapatması halinde dünya çapında bir enerji krizine ve petrol fiyatlarının yüzlerce dolara ulaşmasına neden olacak olası bu girişim özetle İran’ın intihar etmesi anlamına geliyor.

 

TRUMP’TAN PUTİN’E: FIRAT’IN DOĞUSUNA KARŞI, İRAN VARLIĞI TAKASI

Netanyahu’nun aracılığında Helsinki’de 16 Temmuz’da gerçekleştirilecek Trump-Putin zirvesi ile ilgili kınu başlıkları ortaya çıkmaya başladı.

ABD Başkanı Trump ile Rusya Devlet Başkanı Putin’in baş başa olacak görüşmesinde ABD’nin Avrupa’dan önemli miktarda ABD askerinin çekilmesi, ABD’nin Avrupa Komutanlığı’nın savunma fonlarının azaltılması ya da kesilmesi,NATO’nun doğu Avrupa ülkeleriyle askeri tatbikatlarını durdurması gündeme gelecek.Ayrıca bu görüşmede Ukrayna’dan ABD askeri varlığının azaltılması ya da çekilmesi konuşulacak.

Bu görüşmenin en önemli detaylarından bir tanesi Suriye’nin doğusundan yani Fırat’ın doğusundan Tenef üssü dahil ABD varlığına karşı,Suriye’deki “İran varlığı” takası gündeme gelmesi olacak. ABD,6-8 sürmesini planladığı İran’ın varlığını azaltmasını gözetlemek istiyor.Suriye(Tenef Üssü), Irak,Ürdün üzerinden gözetlemek istiyor. Bu düşüncenin iletildiği Beşar Esad ise somut olarak ilk adım ve iyi niyet göstergesi olarak Suriye’deki Tenef üssü’nün kapatılmasını talep eden bir planı Moskava’ya iletti.

Bu görüşmede “İran varlığı” tanımı kullanılacak olup ‘askeri varlığa’ dikkat çekilecek olsada burada kastedilenin İran Ordusu mu? Dünyanın çeşitli yerlerinden savaşmak için getirilen Şii milis grupları mı?İran Devrim Muhafızları mı?İran Askeri danışmanlarının mı olduğu görüşme sonrası sahadaki gelişmelerden anlaşılabilecek. Neticede askeri anlamda bir İran varlığı konuşulsada İran’ın Suriye’de üniversite,okullar,kültür evleri,dini merkezler açtığı bilindiği gibi Şam yakınlarında,Gab Ovası’nda Şii nüfus için yerleşim yerleri oluşturduğu da biliniyor. Siyasi ve dini propagandasını Suriye’nin her yerine yaymak için bu topraklara tohum ekmiş İran’ın askeri olarak çekilmesi olasılığını ciddiye alıp elimizde tutsak bile İran’ın Hizbullah benzeri bir siyasi parti ile Suriye’de politikaya etki etmek isteyeceği de unutulmamalı.

Bu görüşmenin bir şekilde İsrail’in güvenliğini de kapsayacağı da aşikar.Tahran ve Moskova gerginliğinde Moskava Tahran’ı bir “Rusya Suriye’si” ne ikna etmeye çalışıyor. İsrail,işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri’ni geri vermek istemediği gibi Rusya’nın Esad’ı arada tampon bölgenin olduğu 1974 Suriye-İsrail anlaşmasına ikna etmesini bekliyor.

 

ABD VE TÜRKİYE ARASINDA YENİ YOL HARİTASI

11 Temmuz’da NATO zirvesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Trump arasında bir görüşme yapılması bekleniyor. Bu görüşmede Menbiç yol haritasındaki planlamaların hızlandırılması ele alınacak. YPG meselesinin de ele alınacağı bu görüşme sonrası ABD ve Türkiye arasında Tel Abyad merkezli Rakka ve Deyr Ez Zor’u kapsayan yeni bir ortak yol haritasının da açıklanılması beklenilmeli.