Yazarlar

Allah’a verilmiş söz

Tarihin kalbi paramparça.

Bin yılın yorgunluğu haritanın bütün renklerine karışmış.

Dağlar, denizler, yollar, sonsuz boşluğun kitabı gibi açılmış yeryüzüne.

Kitabın tam ortasındayız biz.

Biz, biz Türkler.

“Coğrafya kader” değil, coğrafya kılıcımızdaki sestir, diyenler.

O ses, tekbirdir.

Allah en büyüktür. Ve biz, tarihin en ön safında omuz tutmuş bin atlı akıncıların yeryüzünden eksilmeyen nidalarıyız.

AllahAllahAllah Allah…

İlk sözümüz de son nefesimiz de budur.

Dedemiz Korkut, atamız Alparslan, otağımız Anadolu, yurdumuz göktür.

Selçuk’tur, Tuğrul, Çağrı, Arslan’dır. Bey’dir. Töredir, kılıçtır, kındır, gürz, kan, at ve ahittir.

Yıl 1071’dir. Beyaz kefeni ile yine meydandadır.

Ok, yay, kılıç ve topuz. Burası Malazgirt. Ve duası ile Alparslan.

“Ölürsem kefenim bu olsun. Ey Allahım. Sana müvekkil oldum, bu cihatla sana yaklaştım, senin katında secdeye kapanıyor, yakarıyorum. Bu ordun, binlerce yıldır müminlerin yaptıkları o gaza için huzurunda. Bu sözlerim hakikatli değilse beni ve askerlerimi yok et. Eğer hakikatli ise, bu cihatta bana yardım, beni muzaffer bir sultan kıl.”

Yıl 1071.

Burası Malazgirt’tir. Alpaslan’ın kılıcı, Türk’ün kılıcıdır o.

Kılıç toprağın milyonlarca yıllık kalbine kök salmış, göğün hilaline mühürlenmiştir.

İlââhir.

Kimiz biz?

Soru yanlış.

Neyiz biz?

Allah’a verilmiş söz.

İsmail Halis

4 yorum

Yorum göndermek için buraya tıklayın