Röportaj

Maraş’ta yaşatılan edebiyat Türkiye’yi aşacak noktaya geldi

Şehirlerin hafızası vardır, şehirlerin kimliği ve tarihi vardır. Kahramanmaraş Türkiye’nin edebiyat hafızasıdır. Maraş, bir neslin gelişimine katkı sağlayan şair ve düşünce adamlarını yetiştiren edebiyat şehirdir.

Ülkemizdeki çoğu şair ve yazar gibi Kahramanmaraşlı olan Ömer Yalçınova, yetiştiği şehrin edebiyat ekolünün gelişimi ve Maraşlı genç yazarların gelişimi için büyük bir çaba sarf ediyor.

Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi tarafından yayınlanan Evelahir Dergisi’nden Ömer Yalçınova ile edebiyata, Necip Fazıl’a, Yedi Güzel Adam’a, Maraş’a, Evelahir’e ve birçok meseleye dair çok özel bir röportaj gerçekleştirdik.

İyi (Mücerret) okumalar

Türkiye’nin edebiyat başkenti Maraş kabul ediliyor. Maraş’ın edebiyat başkenti olarak kabul edilmesinin nedenini öğrenebilir miyiz, Maraş’ta edebiyata ve kültüre dair neler yapılıyor?

Edebiyatın başkenti gibi tabirler tartışmaya açıktır. İstanbul’a da edebiyatın başkenti denilebilir. Çünkü İstanbul binlerce yazarın yaşadığı, doğduğu, hayatını devam ettirdiği bir şehirdir. İstanbul’dan sonra edebiyat şehri dendiğinde Kahramanmaraş akla gelir. Anadolu’da edebiyatıyla, şiiriyle öne çıkan şehirdir Kahramanmaraş. Bunun sebebi Maraş’ta bir şiir kültürünün olmasıdır. Şu cümle Kamil Aydoğan’ın “Kısık Vadisi” romanında geçiyor: “Benim annem okul yüzü görmedi ama bize Yunus Emre ve Karacaoğlan’dan şiirler okurdu.” Maraş’ın bir köyünde yaşayan bir anneyi düşünün ve o, okul yüzü görmemiştir fakat çocuklarına Yunus Emre ve Karacaoğlan’dan şiirler okuyor. Böyle bir şehre edebiyat şehri veya şiir şehri demeyelim de ne diyelim?

Osmanlı döneminde Sultanü’ş Şuara olarak anılan Sümbülzade Vehbi Maraşlıdır. Maraş’ta doğmuş, daha sonra İstanbul’a göç etmiştir. Cumhuriyet dönemine geldiğimizde yine Sultanü’ş Şuara olarak anılan Necip Fazıl Kısakürek Maraşlıdır. Halen de Kısakürek sülalesi Maraş’ta yaşamaktadır. Necip Fazıl’dan sonra Yedi Güzel Adam geliyor. İsimlerini Yedi Güzel Adam olarak söylüyorlar ama sayı olarak daha fazlalar. Çok tanınan isimler haricinde Maraş’ın yüzlerce şair ve yazarı vardır. Bu durum Maraş’ta şiir ve edebiyat kültürünün varlığını gösteriyor. Bu Osmanlı döneminde de böyleydi. Günümüz Türk edebiyatında “Maraş ekolü”nün bir ağırlığı vardır. Kahramanmaraş’ta şiirden anlamayan neredeyse yok gibidir. Sokakta bir Maraşlıya şiir okuyun, hemen o an, o şiir hakkında iyi veya kötü diyerek değerlendirmede bulunur. Bu yüzden de Maraş edebiyat şehri olarak bilinir.

Kahramanmaraş’ta kültüre ve edebiyata dair pek çok çalışmalar var. Şiir ve edebiyat festivalleri, edebiyat söyleşileri, şiir dinletileri ve bunların kitaplaştırılması gibi etkinlikleri sayabiliriz. Her hafta edebiyat etkinliğiyle karşılaşılır Maraş’ta. Mevsimlere göre etkinliklerin sayısı artıyor veya azalıyor. Dışarıdan şair ve yazarlar Maraş’a getirildiği gibi Maraş’tan da şair ve yazarlar başka şehirlere gidip etkinliklere katılıyor. Yedi Güzel Adam Edebiyat Müzemiz var. Belki de Anadolu’nun ve Türkiye’nin en büyük edebiyat müzesidir. Edebiyat müzesinde Büyükşehir Belediyesi “Kahramanmaraş Akademi” diye ders programı oluşturdu. Orada yazı atölyesi, dergi atölyesi, düşünce atölyesi gibi birçok dersler veriliyor. Yazı, şiir, öykü özelinde verilen kurslar var. Buralara talep bizim tahmin ettiğimizden çok oluyor. Gençler edebiyat ve kitapla ilgili burada. Son dönemlerde Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi bu alanda ciddi bir atak gerçekleştiriyor diyebilirim.

Maraş’ta yaşatılan edebiyat ve Maraşlı edebiyatçıların potansiyeli Türkiye’yi aşacak noktaya geldi

Kahramanmaraş’a baktığımız zaman her alanda Türkiye’ye örnek olan bir şehrimizi görüyoruz. Edebiyatta, şiirde, kültür ve sanatta önemli bir noktada olan Kahramanmaraş şimdi de UNESCO‘ya Türkiye’den edebiyat alanında müracaat eden ilk ve tek şehir oldu. UNESCO’ya müracaatınız hakkında neler söylemek istersiniz?

Başvuru tabii çalışma aşamasında… UNESCO’nın çalışma sistemi çok farklı. Dört-beş yıla yayılan bir çalışma gerektiriyor. Kahramanmaraş bu ağa katılmak istiyor, bu ağa katılmayı da hak ediyor. Çünkü Maraş’ta yaşatılan edebiyat ve Maraşlı edebiyatçıların potansiyeli Türkiye’yi aşacak noktaya geldi. Yedi Güzel Adam ile bizim geleneğimiz oluştu, bunun öncesinde de bir geleneğimiz vardı. Maraş’ta büyükşehir belediyesi, valilik, üniversite de edebiyatçıların yolunu açıyor ve gelişmesini sağlıyor. UNESCO hem Maraş’ın tanıtılması hem Maraşlıların dünyayı tanıması açısından önemli bir adım.

UNESCO adımıyla Yaratıcı Şehirler Ağında bulunan diğer şehirlerle Maraş’ın bağlantıya geçmesi sağlanacak. Bu durum hem Maraş’ın tanıtılması açısından önemli hem de Maraşlı edebiyatçıların dünyaya açılması açısından. Hep unutulan bir şeydir: Yayınlanan kitaplar, diğer dillere çevriliyor mu? Diğer ülkelerde, bu eserlere dair neler söyleniyor ve konuşuluyor? Aklımıza bile gelmiyor bu, çoğu zaman. Benim beklentim, UNESCO yoluyla, Maraşlı edebiyatçıların, diğer dillere çevrilmesidir. İki yönlü bir alışveriş olacak burada. Biz oraya gidip kendimizi tanıtacağız, onlar da buraya gelecek. Büyükşehir Belediyesi büyük bir çaba içerisinde: Dergi çıkarıyor, kitaplar yayınlıyor, akademi düzenliyor, edebiyat haftası düzenliyor, yüzlerce şair ve yazar Maraş’ta misafir ediliyor. Aynı zamanda 2019’da çıkan roman, şiir kitapları gibi sekiz farklı dalda ödüller verilecek. Bu durum edebiyat konusunda şehir olarak söz sahibi olduğumuz anlamına geliyor.

Şiir ve edebiyat Maraş’ta başlı başına uğraştır

Türk edebiyatında “Maraş ekolü“nü oluşturan Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Erdem Beyazıt, Rasim Özdenören, Nuri Pakdil, Akif İnan, Alaeddin Özdenören gibi isimler şehrinizden çıktı. Nasıl oluyor da Maraş’tan bu kadar çok değerli edebiyatçı ortaya çıkıyor?

Maraş’ta bir kültür oluşmuş durumda. Maraş’a geldiğiniz zaman edebiyatı hissedersiniz. Edebiyatla biraz olsun ilgileniyorsanız, Maraş’ta atacağınız her adımda edebiyatı hissedersiniz. Rasim Özdenören, -mealen söylüyorum- “Maraş’a kastedilerek gidilir” diyor. Maraş, bir yerden başka bir yere giderken uğranılacak şehir değildir. Bu şiir, roman, hikaye için de böyledir. Kastedilir ve yazılır. Başka uğraşların içerisinde bunu da araya katalım diyemezsiniz. Şiir ve edebiyat Maraş’ta başlı başına uğraştır. Maraş’ta annelerinden Yunus Emre, Karacaoğlan, Süleyman Çelebi şiirlerini dinleyenler, bir yerden sonra kendileri de yazmaya başlıyor. Nuri Pakdil, Cahit Zarifoğlu, Rasim Özdenören aynı okulda okuyorlar. Bunlar arkadaşlar ve okumaya meraklı kişiler. Nuri Pakdil, lise yıllarında biraz daha tek hareket eden biriymiş ama lise yıllarında tanıştıklarında birlikte hareket etmeye karar veriyorlar. Belli bir dertleri ve istikametleri olduğu için bir araya geliyorlar. Ankara’da Edebiyat dergisini çıkarıyorlar. Daha sonra Mavera’yı çıkarıyorlar. Daha sonra kitapları yayınlanıyor. Fakat çıkış noktası Maraş’tan aldıkları kültür ve bakış açısıdır. Buradan Maraş ekolünü oluşturuyorlar. Buna bir tesadüf diyemeyiz. Said Halim Paşa diyor ki, -yine meşalen- “Abdülhamit gibi bir padişah olmasaydı Osmanlı toplumu Abdülhamit gibi bir padişahı yine de ortaya çıkarırdı.” Yani Padişahı ortaya çıkaran toplumdur. Buradan edebiyatçıları ortaya çıkaranın da toplum olduğunu söyleyebiliriz.

Necip Fazıl’ın Maraş’a önem vermesi Maraş’ın İstiklal Savaşı’ndaki rolüne de dayanıyor

Necip Fazıl’ın hayatında Maraş önemli yer tutar, bunu eserlerinden rahatlıkla anlayabiliyoruz. ”O ve Ben”de, “Ne büyük babamın rütbesi, Maraş ve Kısakürekoğulları” diyor. Daha sonra “Tohum” isimli tiyatrosunun mekanı işgal yıllarındaki Maraş’tır. Bu örneklere baktığımız zaman Necip Fazıl’ın hayatındaki Maraş’ın önemi hakkında ne söylersiniz?

Necip Fazıl, defalarca Maraş’a gelip çeşitli programlara katılmış. Burada hala akrabaları vardır. Büyükbabasının, Necip Fazıl üzerinde büyük etkisi var. Babasından ziyade dedesinden etkilenmiştir. Bunları çeşitli yazılarında anlatıyor. Necip Fazıl’ın Maraş’a önem vermesi kendisinin Maraşlı olmasından ziyade Maraş’ın İstiklal Savaşı’ndaki rolüne dayanıyor. İstiklal Savaşı’nda Maraş Fransız askerlerine karşı mücadele vermiş ve şehri onlara teslim etmemiştir. Necip Fazıl da bu ruhu seviyor. Maraşlıların kahraman olduğunu ifade ediyor. Bir yazısında, -mealen- “Maraşlının ruhu o kadar büyüktür ki ona ‘kahraman’ dediğinizde bundan utanır.” diyor. Sanırım Rapor isimli kitap dizisindeydi bu yazısı. Bu durumdan utanırlar, övgüye gelmeyecek yüceliktedir Maraşlının kahramanlığı. O yüzden üstat Kahramanmaraş demez, Maraş der. Eserlerinde de Maraş’a sık sık yer verir. Bu soru başlı başına bir araştırma konusudur aslında, tez konusudur. Necip Fazıl’da Maraş’ın yeri, araştırma ve tez konusu olabilir.

Çocukluğun ve gençliğin geçtiği yer insanın ruhunda damga taşır

Nuri Pakdil, Maraş’ta yaşadığından çok Maraş’ı başka kentlerde yaşamıştır. İstanbul’u anlatırken Maraş yedeğindedir. Nuri Pakdil ve Maraş’ta yetişen edebiyatçılar fiziki olarak Maraş’tan ayrılmalarına rağmen neden ruhsal olarak Maraş’tan ayrılamıyorlar? Bu edebiyatçıların hayatlarında ve eserlerinde neden Maraş hep bir yer edindi?

Maraş’ın edebiyatçılar üzerindeki etkisinden kaynaklanıyor. Bu durumu bireysel ve toplumsal olarak ele almak gerekiyor. Bir insanın çocukluğunu geçirdiği yer önemlidir. Çocukluğun geçtiği yer insanın ruhunda damga taşır. Gençlik döneminin geçtiği şehir de çok önemlidir. Olgunluk dönemi bu iki zaman diliminin devamıdır aslında. Bu durumu zihinsel ve psikolojik açıdan düşünmek lazım. Yeni bir şehre gittiğinizde önceki yaşadığınız şehirlerle ilişkilendirerek orayı anlamlandırırsınız. Bu ülkeler bazında da böyledir. Yeni bir ülkeye gittiğinizde orayı Türkiye ile kıyaslarsınız ve ilişkilendirirsiniz. Maraşlı şairlerde de bu olmuştur. Ankara ile Maraş’ı kıyaslamışlar, Ankara’yı anlatırken Maraş’ı da konumlamışlar. İkincisi, bazı şehirler, insanı kendine aşık eder. Maraş böyle bir şehirdir. Mesela İstanbul’u sevmez bir insan, İstanbul’a aşık olur. Aşk öyle bir duygu ki içinde sevgi, nefret, hasret, kıskançlık da barındırır. Ne onla olur, ne onsuz olur yani. Maraş’a aşık olduğunuz zaman ne Maraş’la olursunuz, ne de Maraş’sız olursunuz.

Maraş’ta kültür ve edebiyat bir bütün halindedir

Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi “Evelahir” dergisini çıkardı, siz de bu dergide yer alıyorsunuz. Dergiyi çıkarma fikri nerden çıktı, içeriği hazırlarken nelere dikkat ediyorsunuz?

Evelâhir, bizim yıllardır hayalimizde olan bir dergiydi. Buradaki çocuklar “Evelim, ahirim” diye gülle oynarken, “Evelini söyle” derler. Buradan yola çıktık, Maraş’ta söylenme şekline dikkat ettik. Geç kalınmış bir girişim aslında Evelâhir şehir dergisi. Maraş ile ilgili bir sürü sempozyumlar düzenlendi, kitaplar yayınlandı ama bir süreli yayın gerçekleştirilemedi. Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör, “Ben şehrimizde bütün edebiyatçıların bir araya gelebileceği bir edebiyat dergisi ve şehrimizin bütün yönlerini yansıtan şehir dergisi çıkmasını çok istiyorum” demişti, Kahramanmaraş Akademisi’nin ilk dersinde. Bu, Maraş’taki edebiyatçıların, yazarların, akademisyenlerin isteğinde karşılık buldu.

Evelâhir’in içeriğini hazırlarken daha çok Maraş merkezli olmasına dikkat ediyoruz. Şehir felsefesi ve düşüncesini de işleyeceğiz. Maraş’ın sadece edebiyatı yoktur, Maraş’ta kültür ve edebiyat bir bütün halindedir. Geleneksel el sanatları zayıf olacak, mimari zayıf olacak ama o şehirde edebiyat olacak! Bu çok mümkün olmayan bir şeydir. Kültür, bir birini besleyen unsurlardan oluşur. Bu unsurlardan biri de sanattır. Sanat diğer alanları etkilediği gibi diğer alanlardan da etkilenir. Evelâhir’de biz bunu gözettik. Edebiyat şehriyiz ama bizim geleneksel el sanatlarımız da var, üç bin yıl öncesine dayanan bir tarihimiz var, Hititler döneminden kalma eserler var, Dulkadiroğlu Beyliği’nden kalma camilerimiz var, Selçuklu döneminden kalan eserlerimiz var. Bizim bunları yansıtmamız gerekiyor. Evelâhir’i Maraş’ın kültürel zenginliğini göz önünde bulundurarak oluşturduk.

Bizim dergimiz Maraş’ta zamana koyulan bir işarettir

Şehrin edebiyatına ve kültürüne katkı için bir şehir dergisi yeterli değildir fakat derginizin içeriği çok geniş. Derginizin Maraş’ın edebiyatına ve kültürüne nasıl bir katkı sağlayacağını düşünüyorsunuz?

Her şeyden önce her dergi bir ekoldür. Dergi, yazarların buluşma noktasıdır. Yazarlar dergi etrafında buluşur, düşünce ve sanatı konuşurlar. Bu açıdan dergimiz amacına ulaşıyor. Yazarlarımız bir araya geliyor, yeni sayıda neler yapılacağını konuşuyor ve başka sohbetlerimiz oluyor. Bu bir harekete sebep oluyor. Edebiyat, hareketlilikten beslenir.

Yazmaya ve okumaya meraklı gençler dergiye geliyor ve yazarlarımızla konuşma imkanı buluyorlar. Hiçbir şey olmazsa yazarların kendi aralarındaki sohbetleri dinleme imkanına sahip oluyorlar. Evelâhir, gençlere bir okul olma yolundadır. Bu yönden Maraş kültürüne katkımızın olacağını düşünüyorum. Dergimiz Kahramanmaraş Akademi ile bağlantılı olduğu için oradaki kursiyerlerimiz de dergi serüveni hakkında teorik ve pratik tecrübeye sahip oluyorlar.

Bizim dergimiz Maraş’ta zamana koyulan bir işarettir. İleride genç okuyucu veya yazar Maraş’a dair bir şeyler merak ettiğinde bizim dergimizden istifade edecektir. Bu yönüyle de arşivlik bir çalışma yapıyoruz.

Yitiksöz, Türk edebiyatını temsil ediyor; Evelahir ise Maraş’ı konu alıyor

Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi aynı ay içersinde iki dergi çıkarmaya başladı. Diğer dergi de “Yitiksöz” dergisi. İki derginin birbiriyle ilişkisi nedir, bu iki dergi neden ayrı çıkarıldı?

Yitiksöz dergisini Duran Boz çıkarıyor. Orada Maraşlı yazarların ürünleri olduğu gibi Maraş’ın dışındaki yazarların da ürünleri var. Yitiksöz, tam anlamıyla edebiyat dergisi. Evelâhir ise bütünüyle Maraş’a ait bir dergi. Evelâhir, edebiyatla sınırlı olmayacak. Mesela “Tarihe Çıkanlar” bölümünde Mükremin Halil Yinanç da yer alacak, Hayreddin Maraşi de. Bu bölümde Maraşlı bütün sanatçılara, edebiyatçılara ve tarihçilere yer vereceğiz. Ama Maraş’ta, diğer alanlara kıyasla edebiyatçı sayısında çokluk olduğu için, edebiyatçılar daha çok yer alacak. Bu da şehrin durumuyla ilgili bir şey. Ayrıca Maraş’a özgü bir dergi olduğu için de Maraşlı edebiyat ve sanatçıların tanıtılması gerekiyor. Ama Türkiye’de bir sürü sanatçı var, biz bu sanatçı ve edebiyatçılara da yer vereceğiz.

Yitiksöz’ün içeriği Türk edebiyatından oluşuyor; Evelâhir ise Maraş’ı anlatıyor. İki derginin ayrı ayrı çıkarılması bir iddiadır aslında. Biri geneli göz önünde bulunduruyor, diğeri özeli.

Son olarak, içerisinde Maraş geçen ve Maraş’ı bize anlatan 3 kitap önerisinde bulunur musunuz?

Ben dört kitap önerisinde bulunayım.

Rasim Özdenören – Çarpılmışlar

Kamil Aydoğan – Kısık Vadisi

Cahit Zarifoğlu – Yaşamak

Cahit Zarifoğlu – Sütçü İmam