Röportaj

İstikrar için son şans! Akdeniz çıkmazının kilit ülkesi: Libya

Herkesin gözü bugünlerde Ukrayna Rusya krizine dönmüşken Libya’da sular durulmuyor. 

BM öncülüğündeki Libya Siyasi Diyalog Forumu’nun Kasım 2020’deki toplantılarında, ülkede devlet başkanlığı ve parlamento seçimlerinin 24 Aralık 2021’de yapılmasına karar verilmişti.

Ancak Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Konseyinin hukuki altyapıyı belirleyecek kanunda uzlaşamaması nedeniyle seçimler planlanan tarihte yapılamadı.

İlerleyen tarihte ülkenin batısındaki milletvekillerinin çoğunun katılmadığı oturumda Fethi Başağa başbakan seçildi.

Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ise Temsilciler Meclisini Cenevre Anlaşması’nda belirlenen yol haritasından ayrılmakla suçlayarak görevinin başında olduğunu söyledi.

5 Mart 2022’de Libya’nın başkenti Trablus’ta yüzlerce kişi, düzenledikleri gösteriyle ülkede seçimlerin bir an önce yapılması ve geçiş döneminin sona ermesini talep etti.

Libya’daki Türk gazeteci Taha Yasin ile bölgedeki çıkar ilişkilerini, Kaddafi sonrası Libya’yı ve ülkenin geleceğini konuştuk.

1-      Libya’daki son durumu kısaca özetler misiniz?

5 Şubat 2021 tarihinde İsviçre’de Libyalı üyelerden oluşan Libya Siyasi Diyalog Formu başlatıldı.  Bu forumda ülkenin geçiş sürecine yani 24 Aralık 2021’ de yapılması planlanan seçim için Dibeybe geçici başkan ve başbakan seçildi. Fethi Başağa ve Abdülhamit Dibeybe arasındaki yarışı Dibeybe kazanarak ülkenin geçiş sürecine devraldı.

Tabii ki 24 Aralık sürecine giden yolda Abdülhamid Dibeybe’den beklenen şey ülkeyi seçimlere hazırlaması ve aynı zamanda seçime giden sürecin ardından 24 Aralık 2021’ de görevini devretmesiydi ancak ülkedeki hukuki ve siyasi sebepleri gerekçe göstererek seçimlerin yapılamadığı ve bundan ötürü görevi devretme yeni görevini ancak meşru hükümet edebileceğini söyledi.

Daha sonraki süreçte Dibeybe 24 Aralık’ta düzenlenemeyerek ileri tarihe atılan seçimler için aday olduğunu açıkladı ve görevini yardımcısına devretti. Bu olayın akabinde Libya Danıştay’ı seçimlerde aday olacak kişilerin başvurularını kabul etmeye başladı.

Aynı dönemde doğudaki güçlerin lideri Halife Hafter, şu anda Temsilciler Meclisi Başkanı olan  Akila Salih ve Fethi Başağa başkanlığa adaylığını koydu. Ancak hemen ardından Fethi Başağa doğuya giderek çok ilginç bir şekilde Halife Hafter ve Akila Salih ile bir araya geldi.

Bunun ilginç olmasının nedeni bundan yaklaşık 2 yıl kadar önce Libya iç savaşında birbirlerine karşı olan taraflardaydı. Tabi bu üçlünün bir araya gelmesi Dibeybe’nin geçici olarak yürütmesi gereken başbakanlık görevine ivedilikle geri dönmesine neden oldu.

Fethi Başağa’nın doğuya gitmesi ve 24 Aralık seçimlerinin yapılamamış olması ülkede paralel bir hükümetin kurulacağına dair bir girişim olarak algılandı.

Gerçekten de Başağa 24 Aralık seçimlerinden birkaç gün önce yaptığı açıklamada 23 Aralık’ı 24’e bağlayan gece mevcut hükümetin görevinin sona ereceğini 12:01’de hükümeti meşru olarak tanımayacağını söyledi.

Hafter’de Başağa ile eş zamanlı olarak başkan adayı olabilmek için devrettiği ordu komutanlığı görevini tekrardan devraldı.  Aynı şeyi Akila Salih de Tobruk Hükümeti Temsilciler Meclisi Başkanlığına geri döndü.  

Libya’daki durum bundan sonra daha karışık bir hal aldı. Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi 8 Şubat’ta açıklama yaparak, “24 Aralık’ta Dibeybe’nin görevini devretmeyerek ülkeyi seçime hazırlayamaması nedeniyle 10 Şubat’ta ülkenin yeni başbakanını seçeceğiz” dedi. 10 Şubat’ta toplanan meclis Fethi Başağa’yı başbakan olarak seçti. 

Seçimlerin ardından Dibeybe ulusa sesleniş konuşması yaparak, “Başbakanlığı sadece meşru hükümete devrederim.” açıklamasında bulundu. 

Bu açıklamanın ardından Fethi Başağa başkente gelerek başbakanlığı kendisine devretmesini ve bugüne kadar yaptığı hizmetlerden dolayı teşekkürlerini iletti. 

10 Şubat’tan beri Dibeybe ile Başağa arasındaki bu gerilim nedeniyle Libya’da iki başbakan iki hükümet iki meclisli bir yapı göreceğiz.

2- Kaddafi sonrası Libya neden durulmadı?

Kaddafi sonrası Libya’nın suların durulmamasının üç dört ana nedeni var. Bunların en başında Libya’daki kabilecilik anlayışı geliyor. İkinci olarak Kaddafi’nin devrildiği yıl kabileler çok fazla silahlandı ve bunlar kendi güç bölgelerini ilan etti. Diğer sebep ise Hafter’in darbe ile gelerek Libya’nın önemli bir kısmını kontrol etmesi ve terör örgütü DEAŞ’ın diğer Ortadoğu ülkelerinde olduğu gibi Libya’ya da gelerek çok büyük kentleri ele geçirmesi olarak görebiliriz. Kaddafi’nin devrilmesinin ardından Temmuz 2012’de Libya’da Milli Genel Kongre kuruluyor. Bu kongre 2014 yılında Hafter ülkede darbe yapana kadar devam ediyor. Hafter’in gelişinin hemen ardından Milli Kongre Hafter’i tanımadığını ve görevine devam ettiğini açıkladı.  Hafter kendisine ait olan bölgede çok az katılımlı bir seçim düzenleniyor ve bu seçim sonrası Milli Kongre’ye paralel bir Temsilciler Meclisi açılıyor. Temsilciler Meclisi de Hafter kontrolünde Trablus’ta faaliyet gösteriyor ancak iki meclisin aynı şehir de bulunması diplomatik süreçlerin tıkanmasına neden oluyor. Hafter 2014’de Temsilciler Meclisi’ni ülkenin doğusundaki Tobruk’a taşıyor. 

2014’de Suriye’de birçok kenti ele geçiren terör örgütü DEAŞ, Libya’daki yönetim boşluğundan yararlanarak ülkenin liman kenti Derne’yi ele geçiriyor ve hemen ardından Kaddafi’nin memleketi Sirte’yi de Şubat 2015’de kontrol altına alıyor. Aynı süreçte Fas’ta yapılan Libya Siyasi Anlaşması’nı ülkedeki birçok taraf BM öncülüğünde imzalıyor ve Ulusal Mutabakat Hükümeti kuruluyor. Hafter bu meclisi onaylamıyor ülkedeki devam eden çift başlılık etkisini tekrar gösteriyor.

Hafter 2015’de ekonomik kazanç elde etmek için ülkenin petrol yataklarının ele geçiriyor. 2016’da aşiretler Kaddafi’nin oğlu Seyfulislam Kaddafi’yi serbest bırakıyorlar ve oğul Kaddafi ortadan kayboluyor. 2017’de de Bingazi’de bulunan terör örgütü DEAŞ’ın hakimiyetine son veriliyor. 2018 yılında herhangi bir siyasi faaliyet gösterilmese de Libya iç savaşının en şiddetli yaşandığı yıl oluyor. Özellikle Libya’nın can damarı olan petrol hilali bölgesi şiddetli çatışmalardan sonra yıkıma uğruyor ve petrol ihracatı çok ciddi şekilde azalıyor. 

2019 Nisan’ında Hafter’e bağlı güçler 8 ay boyunca Trablus’u kuşatıyor ancak başkenti ele geçiremiyor. Hafter’e o dönem Fransa, BAE, Mısır ve özellikle Rusya’nın paralı asker grubu Wagner destek oluyor. Ulusal Mutabakat Hükümeti ise Türkiye’den SİHA konusunda yardım alıyor. Süreç Dibeybe’nin başbakan olduğu döneme kadar bu şekilde devam ediyor.

3- Dibeybe hükümetinin ülkedeki hakimiyet alanı ne kadar?

Dibeybe Hükümeti Birleşmiş Milletler öncülüğünde Libyalıların İsviçre’de seçmesi nedeniyle bütün ülkeyi temsil ediyor. Aynı zamanda Dibeybe seçildikten sonra Hafter kontrolündeki Tobruk Meclisi’nden de güvenoyu almıştı. Bu anlamda Dibeybe ve kabinesinin bütün ülkeyi temsil ettiğini söyleyebiliriz.

4- Fethi Başağa yeni hükümet kurabilir mi? Başağa neden kendisini başbakan olarak ilan etti?

Fethi Başağa tabi ki yeni bir hükümet kurabilir fakat mevcut hükümeti de göz ardı etmemek gerekiyor. Ne olursa olsun Dibeybe başa gelirken seçilmiş hükümete görevini devredeceğini söylemişti ve bu şartla başa geldi. 

Başağa’nın Tobruk tarafından başbakan olarak seçilmesi de büyük bir olay ama Başağa’nın sadece Tobruk Temsilciler Meclisi’nde seçilmesi anayasaya göre yeterli değil aynı zamanda Libya Danıştay’ından onay alması gerekiyor.  Danıştay başkanı Başağa’yı onaylamasa da son yaptığı açıklamada ortaya oynadı diyebiliriz.

Başağa Libya’nın en güçlü figürlerinden birisi özellikle Misrata’da bulunması ve şehirdeki aşiretlerden ciddi destek alması ona güç veriyor. BM’deki konferansta da Dibeybe’ye karşı başbakan adayıydı ve küçük bir farkla kaybetti.

Başağa bir anda ortaya çıkmış bir figür değil BM’deki yenilgisinin hemen ardından hem uluslararası hem de yerel aktörlerle ciddi çalışmalar içerisinde.  Bu açıdan Libya’yı takip edenler için Başağa’nın bu çıkışı sürpriz olmadı. 

5-Hafter’in gücü ülkede ne durumda? 

Hafter’in doğu bölgesindeki orduların başkumandanı olması ülkedeki askeri gücünü pekiştiriyor. Hafter siyasi olarak gücünü artırmak için Akila Salih’i kullanıyor. Kendisinin özellikle DEAŞ’a yönelik yaptığı operasyonlar hem kendi askeri gücünü pekiştirdi ve terör örgütünden aldığı bölgeler ekonomik olarak güçlenmesini sağladı. DEAŞ’a karşı zaferinde petrol hilalini ele geçirmesi Hafter’i bölgede söz sahibi yaptı. Fakat Akila Salih ve Fethi Başağa kadar güçlü bir siyasi figür değil. 

6-Türkiye ile olan Doğu Akdeniz anlaşmasına Dibeybe’den sonra Başağa seçilirse riayet eder mi?

Dibeybe her ortamda kendisinden sonra başa gelecek olan hükümet zamanında da Türkiye ile yapılan Deniz Yetki Anlaşması’nın devam edeceğini dile getiriyor.

Hatta seçildikten sonra hemen bu konuda açıklama yaptı. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Libya hakkında bir açıklaması oldu. Erdoğan Türkiye’nin bütün taraflarla temasta olduğunu ve siyasi figürlerin Ankara ile iyi bir ilişkisi olduğunun altını çizdi. Başağa da bugüne kadar Deniz Yetki Anlaşması hakkında bir açıklamada bulunmadı. 

Başağa Tobruk Hükümeti yönetimi tarafından başbakan olarak seçildi. Tobruk Temsilciler Meclisi Başkanı Akila Salih Yunanistan Büyükelçisi ile yaptığı toplantıda Türkiye ile Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin yaptığı anlaşmanın geçersiz olduğunu bildirmişti. Bu bağlamda Fethi Başağa’nın nasıl bir tavır sergileyeceğini kestirmek zor. Çünkü Başağa Türkiye ile arası iyi olan sürekli ziyaretlerde bulunan bir şahıs. Bundan dolayı bu konu önümüzdeki süreçte daha da dikkate alınacak. Diğer taraftan Türkiye Libya’da ciddi bir askeri varlık bulunduruyor ve askeri olarak Libya Ordusuna destek veriyor.

7- Türkiye’nin ülkedeki etkisi ne kadar? Türk SİHA’ları bölgede aktif olarak kullanılıyor mu? 

Türk SİHA’ları özellikle Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin Trablus kuşatmasını kırmakta ciddi bir başarı gösterdi. Rusya’nın Hafter’e gönderdiği Pantsir’lere Bayraktar TB2’ler ciddi zayiat verdi. O yüzden şuan aktif olarak kullanıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri, Libya Ordusunun eğitiminden de yakından takip ediyor. Libya tarafı SİHA almak için ciddi bir çaba içerisinde hatta Aralık 2020’de Libya’nın Serrac dönemi Savunma Bakanı olan Nemruş Batı Askeri Tugayı’nda yaptığı konuşmada tugaya ait flama üzerinde AKINCI TİHA’nın resmi vardı.

8- BAE finansmanı ile Sudanlı savaşçıların ülkeye geldiğini biliyoruz. Sizce BAE Türkiye’nin Doğu Akdeniz hamlesine karşı orada bir güç unsuru olabilir mi?

Tabiki de Türkiye aynı zamanda BAE destekli Hafter ile de mücadele ettiğini biliyoruz. Her ne kadar bu mücadele uzun sürse de şuan Libya’da oturmuş bir dengeden söz edebiliriz. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BAE ziyareti ve olumlu sinyaller Libya’da aslında oluşan güç dengesini de gösteriyor. BAE Türkiye’nin Doğu Akdeniz hamlesine karşı orada bir güç unsuru olabilir mi? dediğimizde Libya konusunda ben çok fazla oluşturacağını düşünmüyorum ama BAE özellikle Yunanistan, İsrail ve Güney Kıbrıs ile Doğu Akdeniz bağlamında ciddi askeri tatbikatlar yapıyor. Geçtiğimiz aylarda Akdeniz’de Yunanistan ile beraber yine bir askeri tatbikat düzenlemişti bu açıdan bir denge unsuru oluşturma potansiyeli var. Onun dışında Libya’da bir dengenin oluştuğu ve BAE’nin Türkiye karşısında geri adım attığını söyleyebiliriz. 

9- Sizce son gelişmeler eşliğinde olası senaryolar nedir?

Hafter öncülüğündeki Tobruk Hükümetinin Fethi Başağa’yı başbakan olarak seçmesi Libya’da devam eden siyasi krizi derinleştirdi.

Dibeybe ile Başağa arasında yaşanan bu krizin bir diğer yönü de iki aktör de Libya’nın en önemli şehirlerinden Misratalı. Bu şehir de ülkede özellikle askeri olarak önemli bir dengeleyici unsur olarak ön plana çıkıyor. Misrata’daki kabileler ciddi bir askeri güce sahip bundan dolayı yeni çatışmaların meydana gelmesi olasılıklar arasında diyebiliriz. Bu durum bir nebze kendisini göstermeye başladı. 

Başağa’nın Temsilciler Meclisi’nde başbakan seçilmesi Misrata’daki 21 Tugay tarafından kabul edilmedi ve Dibeybe’ye destek için 300 araçlık bir konvoy yaparak Trablus’a gövde gösterisi yaptı.

Buna karşılık olarak Misrata’dakş diğer askeri kanatlar Fethi Başağa’yı destekleyeceklerini açıkladılar. 

Libya’nın dengeleyici unsuru olan Libya Devlet Yüksek Konseyi, Fethi Başağa’nın başbakan olarak seçilmesi hakkında orta yollu bir açıklama yaptı 

Libya Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid el- Mişri eğer Fethi Başağa’yı seçseydi Dibeybe Hükümeti düşerdi fakat Mişri, halka sesleniş konuşmasında Fethi Başağa’nın başbakan olarak seçilmesinde bir yorum yapmayacaklarını bu konuyu bir sonraki Libya Devlet Yüksek Konseyi oturumuna bıraktıklarını açıkladı. 

Devrimin 11’inci yıl dönümü olan 17 Şubat’ta açıklama yapan Dibeybe çok yakında Libya’nın yeni seçim hazırlıkları yaptıklarını ve takvimi yakında açıklayacağını söyledi. 

 Açıklamalarında Dibeybe gençlere ve toplumun alt kesimine ciddi vaatlerde bulundu. Bu Dibeybe’nin kesinlikle aday olacağı şeklinde yorumlandı. 

Fethi Başağa ile Dibeybe krizi ülkede belli senaryoları da gündeme getirdi.

Birinci senaryo: Dibeybe’nin kesinlikle Başağa’nın başbakanlığını kabul etmeyecek ve görevden çekilmeyecek. Bu hamlenin üzerine Başağa ise yeni bir çatışma meydana gelmemesi için paralel hükümet kurarak Sirte ya da Tobruk’tan ülkeyi yönetmeye çalışacak. 

İkinci senaryo: Libya Başkanlık Konseyi Başkanı eksi Yunanistan Büyükelçisi Muhammed el Menfi’nin hem Libya Devlet Yüksek Konseyi’ni hem de Dibeybe Hükümetini fesh ederek Libya’da Olağan Üstü Hal ilan edebilir.

Üçüncü Senaryo: Akila Salşh ve Halife Hafter, Fethi Başağa’yı başbakan seçtirerek Misrata’da kendilerine karşı oluşan güç bloğunu parçalamak istedikleri iddia ediliyor.

Misrata ülkedeki askeri gücün dengede durması için en önemli şehirlerden birisi eğer Misrata’daki askeri güç dağıtılırsa ülke parçalanmaya kadar gider. Her ne kadar bu ihtimal zayıfta olsa Libya gibi dengelerin bu kadar hızlı değiştiği ülkede önemli bir iddia olarak karşımıza çıkıyor.