Röportaj

Bülent Ata Soruyor, Nur Erkul Cevaplıyor…

Bülent Ata Bu işe nasıl bulaştınız?  Masa başı bir iş yapamazdım, ben yerimde duramam ki. Yapabileceğim tek işin oyunculuk olduğunu anladım ve bunun için iki-üç yıl çabalamam gerekti. Aileme kendimi ispatlamam için arkadaşlarla bir tiyatro grubu oluşturup tiyatro oyunu sergiledik, ilgi gördü ve bundan sonra ailem beni sahnede izleyince dayımın da desteğiyle bana izin verdiler […]

Bülent Ata

Bu işe nasıl bulaştınız? 

Masa başı bir iş yapamazdım, ben yerimde duramam ki. Yapabileceğim tek işin oyunculuk olduğunu anladım ve bunun için iki-üç yıl çabalamam gerekti. Aileme kendimi ispatlamam için arkadaşlarla bir tiyatro grubu oluşturup tiyatro oyunu sergiledik, ilgi gördü ve bundan sonra ailem beni sahnede izleyince dayımın da desteğiyle bana izin verdiler ve İstanbul’da tiyatro eğitimi almaya başladım. Dayım da eski tiyatroculardandı. Nevzat Şenol, ruhu şad olsun. Ailemi yüreklendirdi, tiyatronun da aslında bir meslek dalı olduğunu geç de olsa anlayıp kabullendiler.

 

Günlük rutininiz nedir? 

İlk işim Reçel’e yemeğini vermek (guinea pig)yoksa ortalığı ayağa kaldırıyor. Sonra hayatıma devam edebilirim. Klasik rutinim şu an,  “Baba Sahnede, Don Kişot’um ben” adlı yeni tiyatro oyunumuzun provalarına gitmemdir.  Kalan zamanlarımda Flamenko öğreniyorum, seramik, resim, ahşap işiyle uğraşıyorum. Bunları günlük rutinimin içinde tutmaya çalışıyorum. Birde zaman bulabilirsem piyanom var. Hocam beni kesmeden derslere devam etsem iyi olacak.

 

Sizi neler besler, neler coşkulandırır?

Doğa.  Doğa, her şeyi içinde barındırır. Kendimi doğaya, tabiata, yeşilliğe bırakmadığım zaman yaşayamıyorum. Bunda çok ciddiyim, ileride tamamen köyde yaşama niyetim var.

Keşke ben hayata geçirseydim dediğiniz yapım var mı? Varsa nedir ve neden? 

Niye bilmem az çok bu işlerin için de olduğumuz için mi… Ama genelde izlediğim çoğu işte “tüh ya ben bunu öle bir çekerdim ki” burnu büyüklüğü oluyor sanırım. “Müslüm” filmini (çok güzel olmuş, herkesin eline sağlık. Timuçin Esen, çok güzel oynamış) ben yapsaydım Müslüm Gürses’in sesinden mutlaka bir şarkısını verirdim. Filmden sonra eve gelip son ses “Müslüm” dinleme zorunda kaldık.

 

Son bir yapım hakkınız olsa onu hangi projeyle taçlandırmak istersiniz? 

Her halde çoğu insanın yapıp veya yapmak istediği kendi hayatı olurdu. Ben de kendi hayatımı yapmak isterdim. (şu an “Müslüm” kadar dikkat çekmese de)Yaşadıklarımla hala bu güzel ince çizgide kalabildiğim için çok mutluyum, çok güçlüyüm ve her şeyi olumluya dönüştürüp hayatıma devam edebiliyorum

 

Hikaye anlatıcılığının geleceğini nerede görüyorsunuz? Hangi ekran sizi daha çok heyecanlandırıyor? Belgesel, sinema, Tv dizileri, Tv programları…

Artık geleceği nerde göreceğimi kestiremiyorum. Eskiden müthiş bir belgesel izleyicisiydim fakat eskisi gibi güzel derdi olan belgeseller kalmadı. Herkes araba, motor yapıp duruyor. Yemek yapmak bile belgesel oldu. Bilemedim, bir Ali ihsan Varol vardı. Hala var mı? Sinemada da küfür varsa, kendine kalemle kaş çizip fenomen oluyorsa, 500 yapıp izleniyor. Hayret, ne diyeyim bilemedim…

Döne döne okuduğunuz kitap, izlediğiniz film, dinlediğiniz müzikler…. 

Kitap olarak;

Tanrılar Okulu(Stefano E.D’Anna)

İnsanoğlu ayağa kalk(David Icke)

Aeden (Azra Kohen)

Şifalı bitkiler ansiklopedisi (Kabalcı)

Film olarak;

Yerli yapımlardan Ali Atay’ın Limonata

“Ölümlü Dünya” filmlerini üst üste izlediğim oldu.

Yabancı yapımlardan;

Matrix

Wachowski kardeşlerden Sense 8 dizisi

Tim Burton  ve Luc Besson filmleri de beni hep heyecanlandırır.

Müzik genelinde dönemsel olarak değişkenlik gösterse de (country, ROCK, kovboy, kızılderili, flamenko) değişmeyen tek şey klasik müzik her halde. Hep kaçış noktam olmuştur, beni alır götürür.

 

Yayında, vizyonda kendi işinizden başka beğendiğiniz işler var mı? 

Genelde yabancı diziler izliyorum fakat işim gereği çoğu diziye bakıyorum. “İstanbullu Gelin” şu an en beğendiklerim arasında. Ne kadar çok emek verildiği bellidir.

Bitmiş dizilerden “Ezel” hem kurgu hem anlatım dili hem de farklılık açısından en beğendiğim projelerden biriydi.

 

Uzun bir projeye girişirken kurmak istediğiniz rüya takım? 

Rüya ya… Penelope Cruz, Javier Bardem. Niye bilmiyorum ama ikisini ikili olarak  çok seviyorum.  Penelope Cruz’u tek başına oynadığı farklı rollerin hepsinden farklı tatlar aldığım için de severim.

Johnny Depp, Tim Burton karakterleriyle özdeşleşmiş olsa bile onu da farklı yapımlarda ağzım açık izlediğim sahneleri olmuştu. O yüzden onu da istiyorum rüya takımıma…

Türkiye’den Zerrin Tekindor’u seviyorum.

Yapamadıklarınız? Neleri, ne zaman, neden yapamadınız? 

Bilmiyorum, hiç takılmadım öyle şeylere. Neden yapamadım, nasıl, neyi yapamadım hatırlamıyorum. Sanırım birçok istediğim şeyi yaptığımdandır. Daha liseye başlarken yatılı okuyacağım dedim, deprem oldu ve yatılıya kabul edilmedim. Ama ertesi yıl ordaydım. Tiyatro okuyacağım dedim, istemediler. Arkadaşlarla tiyatro grubu kurup oyun çıkardık. Babam oyunu izlediği akşam, “İstediğin okula gidebilirsin” dedi. Hiçbir şey benden kaçamadı. Şaka tabi. Belki gerçekten yürekten istediğim ve çaba sarf ettiğim içindir. Hiçbir şeyi aşırı bağımlılıkla istemedim, gerçek olarak, gerçekten yürekten isterim.

 

Unutmadığınız replik? 

You talkin to me – Taksi Şoförü, Robert De Niro

 

Mezar taşınızda ne yazsın istersiniz?

Mezar taşımın olmasını bilemedim, maddeleşmek istemem. İlle bir şey yazılacaksa, “Güzel yaşadı” yazılabilir.