Kültür

‘Ahmet Uluçay’ belgeseli Bermuda Uluslararası Film Festivali’nde

Belgesel yapımcısı ve yönetmen Nuray Kayacan, “Ardında Kalanlar” belgeselinin çıkış noktasını YönetmenAhmet Uluçay‘ın İstanbul Film Festivali’nde ödül törenindeki yaptığı konuşma olduğunu söyleyerek, “Ahmet Uluçay’ın En İyi Film Ödülünü aldıktan sonra vicdan muhasebesi gibi dile döktüğü şeyler çok etkileyiciydi. ‘Filmi eşim Ayşe’ye adamıştım, ödülü de onun adına alıyorum’ demişti. ‘Buradaki kimsenin bilmediği bir yoksulluğun içine ittim ben […]

Belgesel yapımcısı ve yönetmen Nuray Kayacan, “Ardında Kalanlar” belgeselinin çıkış noktasını YönetmenAhmet Uluçay‘ın İstanbul Film Festivali’nde ödül törenindeki yaptığı konuşma olduğunu söyleyerek, “Ahmet Uluçay’ın En İyi Film Ödülünü aldıktan sonra vicdan muhasebesi gibi dile döktüğü şeyler çok etkileyiciydi. ‘Filmi eşim Ayşe’ye adamıştım, ödülü de onun adına alıyorum’ demişti. ‘Buradaki kimsenin bilmediği bir yoksulluğun içine ittim ben ailemi’ diyordu çünkü evin bütün geçimini eşi sağlıyormuş. Eşinin inanılmaz bir desteği var kendisine.” dedi.

Yapımcı ve yönetmen Nuray Kayacan, “Ardında Kalanlar” belgeselinde “Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak” filmiyle tanınan yönetmen Ahmet Uluçay’ı anlattı.

Görüntü yönetmenliğini Kürşat Taşçı’nın üstlendiği, yaklaşık 1 saat süren belgesel, dünya prömiyerini yapacağı Bermuda Uluslararası Film Festivali’nde (BIFF) finale kaldı.

Konuya ilişkin AA muhabirine açıklama yapan Kayacan, ilk kez tek başına bir belgesel yaptığını belirterek, Ahmet Uluçay’ın “O filmi çekmem lazım.” demesi gibi kendisinin de “Bu belgeseli çekmem lazım.” diyerek işe başladığını söyledi.

Kayacan, belgeseli yapabilmek için montaj ve kurgu yapmayı öğrendiğini, 5 ay boyunca günde 17 saat çalıştığını anlatarak, “Belgeselde kurgu olmaması gerektiğine inanıyorum. Bir şeyi tasarlayıp çekime başlayınca yönlendiriyorsunuz. Biz ne olacağını, ne çıkacağını bilmeden görüntüleri, röportajları ve konuşmaları aldık, Ahmet Bey’in ailesi, arkadaşlarıyla ve Safa Önal’la da yaptık. Bütün bu malzemeden sadece gerçeği göstermeye çalıştım.” diye konuştu.

“Fedakarlığının mutlaka bilinmesi gerektiğini düşündüm”

Ahmet Uluçay Sinema Günleri’ne davet edildiğinde Uluçay’ın eşi Ayşe Hanım’la tanıştığını aktaran Kayacan, şöyle devam etti:

“Yönetmen Mesut Uçakan’la beraber Kütahya’ya gittik, yanımda bir bayan oturuyordu. Önce kim olduğunu anlamasam da sonra eşi olduğunu anladım. Ayşe Hanım’ın sadeliği, duruluğu beni çok etkiledi. Onun fedakarlığının mutlaka bilinmesi gerektiğini düşündüm. Ahmet Uluçay’ın en büyük özelliği, her türlü fikirden sinemacılar için, sinemaya gönül vermiş herkes için çok sevilen ve sayılan, ‘idol’ dedikleri bir isim olmasıydı. Tavşanlı ilçesinin Tepecik Köyü’nde doğmuş, ilkokul mezunu, kümes hayvancılığı ve kamyon şoförlüğü yapan bir adam ‘ben sinema yapacağım’ diyor. İstanbul’da yaşamış Radyo-Sinema bölümünden mezun olan biri için bile sinema yapacağım demek çok büyük bir iddia. Tabii insanlar deli gözüyle bakıyorlar, çekimleri evin içinde maketler kurup yapıyor, insanlar tepki göstermesin diye.”

Kayacan, Ahmet Uluçay’ın en büyük destekçisinin eşi olduğunun altını çizerek, “Onun birçok belgeseli yapılmalı ama onun bir de vicdan muhasebesi yaptığı eşi ve çocukları var. Diğer bir boyutu, aile mefhumunun bu kadar yıkıldığı boşanmaların arttığı, çöküşe girdiğimiz bir dönemde koşulsuz eşine destek olan, onun inancına inanan bir eşin varlığı aile mefhumu açısından da çok önemliydi. Bu yüzden belgeseli yapmam gerektiğini hissettim. Ayşe Hanım eşine söz verdiğini hiçbir yere fotoğrafını bile vermediğini söyledi. Daha önce belgesel için gelenlerle konuşmamış mesela. Ben de ona durumu anlattım, ‘Köyde yaşayan birinin bile içinde varsa bir şeyler başarabileceğinin örneği Ahmet Uluçay.’ dedim. Ayşe Hanım da ‘Bizim evimiz küçük bir üniversite, derdi rahmetli. Gerçekten de evde sadece sanat konuşulurdu, kitaplar konuşulurdu’ diyor.” ifadelerini kullandı.

“Bir insan gerçekten inanıyorsa yapar”

Ayşe Hanım’ın kendisine güvenmesi ve kendisinden başkasına konuşmamış olmasının onu çok titiz ve emek vererek çalışmaya mecbur bıraktığını vurgulayan Kayacan, çok uzun uğraşlar neticesinde içine sinen bir eserin ortaya çıktığını dile getirdi.

Nuray Kayacan, binlerce çalışmanın başvurusunun yapıldığı büyük festivallerden birinde finale kalmanın gurur verici olduğunu söyleyerek, “İlk gösterilecek olan da bizim belgeselimiz. Gideceğiz orada ülkemizi temsil edeceğiz. O katalogda Ahmet Uluçay’ın ismi geçecek ve okunacak. Ben üzerime düşeni yapmış olmaktan dolayı çok mutluyum.” dedi.

Ahmet Uluçay’ın “Bir insan gerçekten inanıyorsa yapar” örnekliğinde bir karakteri olduğunu kaydeden yönetmen, belgeselin ana temasının da “bir insan gerçekten inanıyorsa yapar” olduğunu ifade etti.

Kayacan, sözlerini şöyle tamamladı:

“Ahmet Uluçay gibi bir değerin dünyaya anlatılması gerekiyor. Daha küçükken bile çocukları toplayıp bir fincana su koyar, aya baktırırmış. Küçük yaşlarda sinemayı keşfetmiş bir dehadan bahsediyoruz. Çok özel bir insan, üst düzey bir zekaya sahip. Öncelikle onu bizim tanımamız, okumamız ve tanıtmamız gerekiyor. Birkaç festivalin jürisi beni arayıp tebrik etti. Bence bunun sebebi benim üstün vasıflarım değil, hissederek yaptığım iş. Gelecekte yine böyle işler yapmak istiyorum. Çağımızın sorunlarını ailenin kopuşu, insanın yalnızlaşması ve kendine olan güvenin kaybolması olarak görüyorum. Bu noktada filmler ve belgeseller üretmek istiyorum.”