Yazarlar

Trablusgarp Cephesi’nde yeni hamleler

107 sene sonra yeniden mi? Beyanlara, hazırlıklara, ahval ve şeraite bakılırsa evet. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin cümlesini, Akdeniz’deki her devletin masasına ve Akdeniz’in ortasına bıraktı ; Türkiye’nin Libya Özel Temsilcisi, “Birliklerimiz Libya’da demokrasiyi desteklemek için hazırlar” dedi. Libya uleması ve kanaat önderleri Başbakan El-Sarrac’a Türk askerinin gelişini kabul etmesi için çağrılar yapıyor. Misrata ve Mitiga hava […]

107 sene sonra yeniden mi? Beyanlara, hazırlıklara, ahval ve şeraite bakılırsa evet. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin cümlesini, Akdeniz’deki her devletin masasına ve Akdeniz’in ortasına bıraktı ; Türkiye’nin Libya Özel Temsilcisi, “Birliklerimiz Libya’da demokrasiyi desteklemek için hazırlar” dedi. Libya uleması ve kanaat önderleri Başbakan El-Sarrac’a Türk askerinin gelişini kabul etmesi için çağrılar yapıyor. Misrata ve Mitiga hava üslerinde sıra dışı bir hareketlilik var… Resim tamamlanıyor: Türk askeri, Trablusgarp Cephesi’nde yeniden silah çatacak.

Kavganın Göbeği

Geçen hafta Libya ile Türkiye arasında imzalanan “Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası” stratejik bir dönüm noktasıydı; özgül ağırlığı bu kadar yüksek bir kayanın Akdeniz havuzunda ciddi dalgalanmalara sebep olmaması düşünülemezdi. Suyun batısındaki trilyonlarca dolarlık doğal gaz ve petrol rezervleri üstüne yerel-küresel pek çok özne kavgayı göze almışken doğusunun kızışmaması olmazdı. 1959’da petrolün bulunmasından beri zaten ilgi odağıydı; 2011’de iç savaşın patlak vermesinden beri cadı kazanı gibi kaynıyordu. Fakat Batı Akdeniz’de kazanmak için Doğu Akdeniz’de kazanmanın zarureti denklemde iyice temayüz edince birdenbire kavganın göbeği hâlini aldı. Suriye’deki açmazın da bunda payı var elbet. Suriye’de muhtelif sebeplerle kozlarını tam bölüşemeyenler yeni bir minderde şanslarını deneyecekler. Düşmanlar aynı. Dostlar değişik.

Ha Kıbrıs açıklarına Fatih ve Yavuz diye araştırma gemileri yollamışsın, ha Libya açıklarına çıkarma gemileri. Güney Kıbrıs’ı, Onunla şamatalı biçimde tatbikat yapan İsrail’i, Batı’nın şımarık müflisi Yunan’ı, Yunanistan’ı 15 Temmuz’da faş olduğu üzere Türkiye’ye karşı operasyon üssü olarak kullanmakta iyice pervasızlaşan ABD’si, Libya’da ve mümkün olan her yerde Türkiye düşmanlığını kimselere bırakmak istemeyen Mısır’ı, onun para babaları Suud’u ve BAE’i, Suriye’de ve her yerde müttefik maskesiyle özel bir savaş yürüten Rusya’sı, tekmili birden Türkiye’yi denizden karaya itmek için kara kara düşünmeye başladılar.

Meşru Hedef

Trablus’ta bahardan bu yana yoğunlaşan savaşın sebebi de bu. Şayet başkent düşer ve Türkiye ile ittifak kuran hükümet berhava olursa Türkiye’nin bir kolu budanmış olacak ve Kıbrıs civarında sıkışıp kalan küçük oyuncu durumuna düşecekti. Bu kurguyu yapanların başında ABD geliyordu ve Trablus’a hücum emrini veren de oydu. O vakte kadar CIA usulleriyle yürütülen münasebeti aşikâr ederek Trump Libya’daki bordrolu elemanları olan Hafter’i bizzat aramış, yaptığı taarruzu desteklediğini beyan etmişti. Üstelik kendisinin ve BM’nin de tanıdığı meşru bir hükümete karşı. Bu görüşmeden hemen evvel, her taşın altından çıkan Abu Dabi veliahdıyla ve onun emir eri Sisi’yle görüşmesi de elbette kayıtlara geçmişti.

Akabinde yaz aylarında Hafter güçlerinin 6 Türk denizcisini kaçırmasını da eklemeli buna. Korkutup caydırarak kendi kıyısına köşesine çekilmeye zorlama planları Türkiye’nin dirayetli duruşuyla suya düştü. –“Bu eylemi yapanlar ‘meşru hedef’ haline gelecek ve sonuçları ağır olacaktır” beyanı Türkçe yapılmış en şiirsel tehditlerden biriydi ve mealen “Hafter sahibin kim diye bakmaz kelleni alırız!” diyordu.- Rehineleri bıraktıran irade bu kadar keskin olmasaydı Trablus da düşerdi, Libya’daki son ümitler de, Akdeniz’deki hayaller de.

Erken Zafer?

Türkiye zorlu bir vekâleten savaşla karşı karşıya. Şimdiye dek kendi vekilleriyle bu savaşı öyle böyle yürütebildi fakat Trablus’ta dananın kuyruğu kopacağından olsa gerek doğrudan sahaya inmek zorunda kaldı. “Suriye’de tıpkı Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı namlı büyük hamleler gibi gecikmiş bir atakla da olsa, önceki ihmalleri telafi arayışı içinde.

Fransa’nın petrol şirketi Total, tam bu hengâmda Libya hükümeti ile –bizimkilerle!- lisans anlaşması imzaladı. Yaş tahtaya basmaz bunlar diyecek olursak rüzgârı lehimize çevirmiş bulunuyoruz. Fakat kimlerle dans ettiğimizi çabuk unutan bir kavim olduğumuzu bize kim hatırlatacak? Dava büyük, rant büyük, husumet büyük. Kimse kolay zafer beklemesin. Hele hele erken zafer hiç.

107 Yıl Önce Bitmemiş Hiçbir Şey

Şimdiden suyun bu yakasındaki tasmalılar Türkiye çok cephede dövüşecek, rahat nefes alacağız diye ‘oyun havasındalar’. Şimdiden ne işimiz var orada ulusalcıları Mehmetçiğin üniformasını arkasından çekiştiriyor. Şimdiden uçaklarımızı, gemilerimizi, üslerimizi vuracak silahlar üreticilerinden son kullanıcılarına doğru kargo edildi. Karadaki üslerimize havan da düşer, top da, niye uçak gemimiz yok ki, niye hava savunma sistemimiz yok ki hayıflanmaları şimdiden işitilir oldu. Şimdiden sardı her meşrepten vatanseveri yeni bir cephede cenge tutuşmanın heyecanı.

107 yıl önce bitmemişti hiçbir şey. Evet, nerede kalmıştık?

Etiket /