Yazarlar

2023’te dünyanın en önemli seçimi Türkiye’de olacak

Yazının orijinali: The World’s Most Important Election in 2023 Will Be in Turkey

Bu yıl dünya için şubatta yapılması planlanan Nijerya’daki seçimler ve Pakistan’da Ekim’de yapılacak seçimler önemli fakat Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ülkedeki liderliğini bir dönem daha sürdürmek için yarıştığı 18 Haziran’daki seçimler tartışmasız en önemli seçim olacak.

Türkiye’deki seçimin sonucu, Washington ve Moskova’daki jeopolitik ve ekonomik hesaplamaların yanı sıra Avrupa, Orta Doğu, Orta Asya ve Afrika’daki başkentleri şekillendirecek.  Royal United Savunma ve Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü’nde kıdemli yardımcı doçent olan Ziya Meral, “Türkiye’de olanlar sadece Türkiye’de kalmıyor.  Türkiye orta güç olabilir, ancak büyük güçlerin seçiminde bir payı vardır.” ifadelerini kullandı.

Ankara’nın dünya meselelerindeki etkisi, Erdoğan’ın dümende uzun süredir devam ettiği başarılarını kanıtlıyor. Yine de, yurtiçinde ve yurtdışında, seçim umutları karışık duygular uyandırıyor ve 19 Haziran’da gitmesini isteyenler, kimin veya neyin geleceği konusunda hemfikir değil.

“Erdoğan’ın dünya görüşü Avrupa ve ABD’yi desteklemek değil, onların yerini almak”

ABD ve Avrupa, Erdoğan’ın dünya siyasetindeki etkisini yıkıcı etkisi olmadan, özellikle Rusya Devlet Başkanı Putin ile yüzleşirken daha radikal hamleler yapabilecek. Geçen yaz Ukrayna’dan sürekli tahıl ve bitkisel yağ akışını sağlamak için bir anlaşma yapılmasına yardımcı olmasına rağmen, Erdoğan’ın “sevgili arkadaşı” Vladimir üzerinde çok etkisi olmamıştır.

Erdoğan’ı da kısıtlayan bir şey yok. Washington ve Avrupa başkentlerinin dış politika çevrelerindeki birçok analizci, Erdoğan’ın artık daha “uyumlu” siyaset yapacağından umutlu olsa da, siyasi analist Selim Koru, “Erdoğan’ın dünya görüşü çoğu Batılı’nın düşündüğünden çok daha radikal. Ankara’nın, yakın komşuları üzerindeki Amerikan ve Avrupa etkisini kırmak istemesinin sebebi onları desteklemek değil,  yerini almak ve bunlara karşı koymak” yorumunda bulundu. 

Ekonomi ve Dış politika Araştırma Merkezi’nin (EDAM) direktörü Sinan Ülgen, Erdoğan’ın yenilmesi durumunda halefinin Türkiye’yi farklı bir dış politika aktörüne dönüştüreceğini bildirerek, “Batı ülkeleri daha rahat olacak ancak kimse 180 derecelik bir hızlı dönüş beklemesin. Erdoğan, kendi dünya görüşü ile hükümet kurumlarını 20 yıldır dizayn ediyor.  19 Haziran’da yeni başkan yönetimi devralırsa, Erdoğan’ın inşa ettiği yapıyı temizlemesi gerekecek. Bu görev daha da zor olacak çünkü AK Parti parlamentoda önemli bir mevcudiyet olarak kalacak, değişime öfkeyle direnecek” açıklamalarında bulundu.

Erdoğan’ın seçmenler tarafından terk edildiği iddiaları çok da gerçeği yansıtmıyor. Anket şirketi Metropoll’ün Ekim ayında yaptığı anketlerde Erdoğan oylarını yüzde 39’dan yaklaşık yüzde 47,6’ya kadar çıkarmış durumda. Bu sonuçların şaşırtıcı olmasının sebebi Türkiye’de ekonomik bir karmaşanın olması.  

Erdoğan’ın faiz oranları hakkındaki düşünceleri, enflasyon, ve liranın sürekli değer kaybetmesi ile yatırımcıların ülkeden çekilmesi Türkiye’yi ekonomik bir karmaşıklığa itti. Metropoll hariç diğer anketlere göre Türkler, Erdoğan’ın ülkeyi yanlış yöne götürdüğünü düşünüyor.

Öyleyse neden birçoğu hala Türkiye’nin rotasını düzeltmek için Erdoğan’a bakıyor? Kısmen, Erdoğan’dan sonra ülkeyi kimin yöneteceğinin kesin olmaması. Ana muhalefet partileri Altı Masa olarak bilinen birleşik bir cephe oluşturdular, ancak seçim gününe altı aydan daha kısa bir süre kalmasına rağmen, henüz başkan adaylarını açıklamadılar. İsimleri öne çıkan iki yarışmacı da  muhalefet partisi CHP’den geldi. Birisi İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, diğeri de uzun zamandır CHP’nin parti lideri olan Kemal Kılıçdaroğlu.

Altı Masa  Türkiye ekonomisini düzeltmek için açık bir strateji oluşturmakta yavaş ilerliyor. Geçen ayın başlarında CHP nihayet gündeme benzeyen bir şey ortaya çıkardı, ancak büyük yatırımların havadar vaatleri uzun sürdü ve ayrıntıları kısaydı.  Etkinlikle ilgili en dikkat çekici şey Massachusetts Teknoloji Enstitüsü ekonomisti Daron Acemoğlu’nun varlığıydı.

Erdoğan, karşısında rakip olarak, CHP’yi 12 yıldır yöneten biraz renksiz bir karakter olan Kılıçdaroğlu’nu görmek istiyor. Birçok Türk siyasi analisti, daha genç, daha karizmatik İmamoğlu’nun daha güçlü bir meydan okuma olacağını söylüyor. 

Başkan ve partisi İmamoğlu’nu adaylıktan uzak tutmak için büyük enerji harcadı. İmamoğlu’nun hakaret davası nedeniyle aldığı ceza onu muhalefetin gözünde daha da güçlendirdi ancak Erdoğan, hala rakiplerinden daha güçlü, özellikle ekonomi ilkbaharda toparlanma belirtileri gösterirse, herhangi bir meydan okumayı kaldırabileceğini gösteriyor. 

Erdoğan, ekonomik olarak ülkenin üstündeki kara bulutları kaldırmak için Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’dan gelen yatırımlara  ve Putin’in Türkiye’yi Rus doğal gaz ihracatı için bir merkez haline getirme vaatlerine güveniyor. Erdoğan ayrıca Türkiye’nin Karadeniz’deki kendi doğal gazını bulduğundan bahsediyor ve gelir düşüşü spekülasyonunu teşvik ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, asgari ücrette yüzde 55, memurların maaşlarını da yüzde 30 artırdı.

Erdoğan daha önce de Batı karşıtlığı, LGBT’nin aile ve İslami değerleri tehlikeye atması hakkında yaptığı açıklamalar ve Yunanistan’a yönelik tehditler ile seçim kazandı, yine kazanabilir. Türkler oylarını kullanana kadar Batılı liderler gergin bekleyişlerini sürdürecekler.

Türkiye’deki seçimin sonucu, Washington ve Moskova’daki jeopolitik ve ekonomik hesaplamaların yanı sıra Avrupa, Orta Doğu, Orta Asya ve Afrika’daki başkentleri şekillendirecek.  Royal United Savunma ve Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü’nde kıdemli yardımcı doçent olan Ziya Meral, “Türkiye’de olanlar sadece Türkiye’de kalmıyor.  Türkiye orta güç olabilir, ancak büyük güçlerin seçiminde bir payı vardır.” ifadelerini kullandı.

Ankara’nın dünya meselelerindeki etkisi, Erdoğan’ın dümende uzun süredir devam ettiği başarılarını kanıtlıyor. Yine de, yurtiçinde ve yurtdışında, seçim umutları karışık duygular uyandırıyor ve 19 Haziran’da gitmesini isteyenler, sonrasında kimin veya neyin geleceği konusunda hemfikir değil.

ABD ve Avrupa, Erdoğan’ın dünya siyasetindeki etkisini yıkıcı etkisi olmadan, özellikle Rusya Devlet Başkanı Putin ile yüzleşirken daha radikal hamleler yapabilecek. Geçen yaz Ukrayna’dan sürekli tahıl ve bitkisel yağ akışını sağlamak için bir anlaşma yapılmasına yardımcı olmasına rağmen, Erdoğan’ın “sevgili arkadaşı” Vladimir üzerinde çok etkisi olmamıştır.

Erdoğan’ı da kısıtlayan bir şey yok. Washington ve Avrupa başkentlerinin dış politika çevrelerindeki birçok analizci, Erdoğan’ın artık daha yumuşak siyaset yapacağına umutlu olsa da, siyasi analist Selim Koru, “Erdoğan’ın dünya görüşü çoğu Batılı’nın düşündüğünden çok daha radikal. Ankara’nın, yakın komşuları üzerindeki Amerikan ve Avrupa etkisini kırmak istemesinin sebebi onları desteklemek değil,  yerini almak ve bunlara karşı koymak” yorumunda bulundu. 

Etiket /