Yazarlar

Sahibin yok ise neye sahip çıkabilirsin?

– Şehid Tekiner Tayfur’un anısına özlemle – Kentlerin git gide kalabalıklaştığı, ışıldadığı, hızlandığı, uğuldadığı zamanlarda insanın yalnızlaştığını, yabanileştiğini görmek yürek parçalayıcı. Sırtını güvenle dayayacağı dostları git gide azalıyor ademoğullarının. Daha da vahimi dostluk arkaik, anlamsız bir insani durum olarak sunuluyor artık. Bireysel çıkardan gayrısının yalan olduğunu fısıldıyor şeytana kanık modern dünyanın iç sesi. İnsan sahipsizleşiyor, […]

– Şehid Tekiner Tayfur’un anısına özlemle –

Kentlerin git gide kalabalıklaştığı, ışıldadığı, hızlandığı, uğuldadığı zamanlarda insanın yalnızlaştığını, yabanileştiğini görmek yürek parçalayıcı. Sırtını güvenle dayayacağı dostları git gide azalıyor ademoğullarının. Daha da vahimi dostluk arkaik, anlamsız bir insani durum olarak sunuluyor artık. Bireysel çıkardan gayrısının yalan olduğunu fısıldıyor şeytana kanık modern dünyanın iç sesi.

İnsan sahipsizleşiyor, çünkü sahibsizleşiyor. Sahibsizleşiyor, çünkü bi-gam, bigane…

Esasında dostluk/sahiblik kendinden/nefsinden eksilterek, diğergamlık hırkasına bürünerek varılan bir haldir.

Tohumlanır, fidelenir, meyveye durur, olgunlaşır, tadını sunarak ölümsüzleşir, ba’su badel-mevt ile aşina yüreğinde bir daha tohuma durur…

Sahip olmak, sahip çıkmakla başlayan bir vetirenin zirve noktasıdır.  Sahiplik salt maddi bir temellük meselesi değildir. Sahib olmak/sahip çıkmak (madde söz konusu olduğunda dahi) çift taraflı işleyen interaktif, dinamik bir ilişki sarmalına girmek demektir. Sohbetinize dahil etmediğiniz, sohbetine dahil olmadığınız hiç bir şey sizin değildir.

Sohbet ettiğiniz kişi sahibiniz, sahabiniz, dostunuzdur. İnsan hayat seyri içerisinde çok kişiyle konuşur, laflar ama sadece dostlarıyla sohbet edebilir. Dost ile musahabenizde kelimeleriniz bayramlık libaslarıyla seyreder atmosferde. Zira, kalbinizin derinliklerinden çıkan kelimeler ait oldukları yere, dostun yüreğine seyretmektedir. Kelimelerin yerini buluşunu dostun simasındaki mutmain tebessümde seyredersiniz.

Sahiblik, aynı inanç ve değer potasında güven harcıyla meczolmaktır. Dostluklar hedef birliğinin değil değer birliğinin göverttiği meyvelerdir. Dostların hedefleri de aynıdır elbette ama onların bir arada olmasının gerekçesi değildir bu. Hedef öncelikli ilişkiler pragmatizm illeti ile malül, şüphe kırıntılarıyla mesmumdur.

Dostluk/sahiblik, kalıcı bir tevhidi eşitlenme kıvamıdır. Aynı hayale dalma, aynı endişeyi taşıma…

Göz hizasında konuşuruz dostlarımızla. Gözlerimizden gönlümüzün genişliğine dalarız karşılıklı. Göğü kapatan sıkışık biçimsiz binaların kasvetinden, kulakları iğdiş eden kentin çirkin gürültüsünden, göz alıcı ışıkların mutantan mürailiğinden kaçan ruhlarımıza mihmandar oluruz karşılıklı.

‘Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim’

Sahibseniz sahipsiz değilsinizdir. Biriciklik iddiasında olamazsınız. Öznel alanınızda bigane, serazat dolanamazsınız. Hassasiyetlerinizi, hayallerinizi, pratiklerinizi tevhid ettiğiniz dünyaların kesişim kümesi belirler.

Dostluğun/sahibliğin en güzel örneğini Hz. Peygamber ve sahabe-i kiramın siretlerinde görüyoruz. ‘Anam babam sana feda olsun ey Allahın resulü’… Burada kelimeleri beyhude yorarak tasvir  gayretine/gafletine düşmeden tarihin altın sayfalarındaki kesitlerin zihinlerdeki örtülerine dokunmakla yetinelim.

Dostu olanın gözü arkada, gönlü arafta kalmaz.

Dost yanlışa/ateşe giden yollarda kimi zaman munis kimi zaman da şedid bir uyarıcıdır. Cemaatte rahmet olmasının hikmeti burada saklıdır zaten.

Modern birey, ‘Bir dost bulamadım gün akşam oldu’ diye feryat eden adamın ne değerli bir iç sızısı yaşadığının ayrımına vardığı dem, düştüğü vartanın vahametini kavrayabilecektir. Aslında bu ihtimalin var olması bile insanlık adına değerli bir hazinedir. Yarının robot-insan bireyinin böyle bir ihtimali dahi kalmayabilir.

‘Önce refik sonra tarik’ düsturunu kulaklara küpe eden bir kültürel vasattan gelenler olarak mal, makam, statü gibi hiç bir ayartıcının ayartamadığı dostlukları modern şaşkınlıklar çağı insanlarına örneklemeliyiz. İmanımızın, izanımızın, vicdanımızın mükellef kıldığı bir sorumluluktur bu. Sahibsiz/dostsuz, hayattan kopuk yaldızlı retoriklerle seyrettiğimiz izlek, heyecanla yakınlaşmakta olan ayak izlerimize dikkat kesilmiş zavallı modern insan için yeni bir hayal kırıklığı anıtına dönüşebilir encamında.

Dostluğu kaybetmiş bir dünya, her şeyin sentetik bir yalana dönüştüğü karanlık bir dünyadır.

Cahiliyye bu olsa gerektir.

Etiket /