Yazarlar

Kurmaca Kimden Yana?

Bundan yirmi yıl önce o zaman çalıştığım haftalık dergide “öykü patlaması” temalı bir soruşturma yapmıştım. Geçen yıllarda kuşaklar ve anlayışlar değişse de öykü kitaplarının sayısındaki artış üç aşağı beş yukarı devam etti. Dergiler yayınlandı. Bir öykü kütüphanesi oluştu diyebiliriz. Elbette bu kütüphane içinde eleştirel ve kuramsal kitaplar da yer aldı. Ancak söz konusu kitaplar öykü kütüphanesinde yeterli bir yere ve ağırlığa sahip olmadı. Abdullah Harmancı, kendi öykülerini yazmanın ötesinde bir kaygıyla hareket edip diğer öykü yazarlarını da, öykünün teorik sorunlarıyla ilgili de kalem oynattı. “Kurmaca Kimden Yana?” bu yazılardan oluşan bir toplam. 

Kitap he ne kadar “Sorular” ve “Cevaplar” başlıklı iki bölümden oluşsa da üç damardan oluşuyor Abdullah Harmancı’nın kitabı. Birincisi öykünün genel teorik ve pratik meselelerinin Harmancı’nın bakış açısından tartışıldığı yazılar, ikincisi kimi usta yazarlara dikkat çeken –bazıları Harmancı’nın ustaları kalanları da kuşakdaşı diyebileceğim yazarlar. Üçüncü grup yazılar ise genç öykü yazarları konu ediniyor.

Kitabın ilk yazısı adeta bir esbab-ı mucibe gibi: “Öykücüler, Neden Öykü Eleştirisi Yazar?”. İkinci yazı şiirde birçok dergide tartışılan “kanon” meselesine öykü türü açısından yapılan bir değerlendirmeden oluşuyor. “Türk Öykü Tarihi Nasıl Yazılmalı?” başlıklı yazı elbette “kanon” tartışmasından münezzeh değil. Bir başka bitmeyen (belki de gerçek anlamda da tam başlamayan) tartışma konusu ise “gelenekten yararlanma”. Bu konularda soruları/sorunları ortaya koymak bile çözüme anlamlı bir katkı sağlayabilir. En azından kestirme çözümlerden ağzı yanan biri olarak uzun yollar ve dar kapıların daha anlamlı olabileceğini düşünüyorum. “Kötü Yazar Ne Yazar?” başlıklı yazı gibi derinleştirilirse müstakil bir kitap olabilecek nice yazı barındırıyor “Kurmaca Kimden Yana?” Öyküde “mesaj”ın yeri ve anlamı, postmodernizm, toplumsal sorunların öyküleştirilmesi, büyülü gerçekçilik gibi tekniklerle ilgili kimi sorunlara dikkat çeken Harmancı, 15 Temmuz, mültecilik, ahlaki yozlaşma, sosyal medya gibi kimi güncel temaların da öyküye yansıyış biçimleri hakkında değerlendirmelerde bulunuyor. Gönül ister ki bu değerlendirmeler tek kalemde, kitabın içindeki bir paragrafta kalmasın; pek çok yazar tarafından kapsamlı bir şekilde tartışılsın. Neyse bu başka bir yazının konusu zaten.

Teorik tartışmaların özetlendiği “Sorular” bölümünün devamında bu teorik sorunlara yazdıkları hikâyelerle karşılık veren öykü yazarlarının değerlendirildiği “Cevaplar” bölümü geliyor. 

Cevaplar bölümü Mustafa Kutlu ile başlıyor, Rasim Özdenören’le devam ediyor. Hüseyin Su, Nazan Bekiroğlu, Cihan Aktaş, Necip Tosun, Sadık Yalsızuçanlar, Köksal Alver, Kamil Yeşil ile devam ediyor. Burada kalsa Harmancı’nın kendi ustalarını ve kuşakdaşlarını yazmayı tercih ettiğini söyleyebilirdik. Ancak kitap çok daha genç yazarlara ulaşıyor. Bir anlamda öykünün güncel nabzını da yakalıyor Abdullah Harmancı. Bu sebeple cesur diyebileceğim bazı tespitlerde bulunduğunu ifade edebilirim. Çünkü Rasim Özdenören veya Mustafa Kutlu gibi hakkında pek çok metin kaleme alınmış ve bazı ortak kabullerin de oluştuğu yazarlar hakkında bir yazı yazmanın konforlu yanları vardır. Ancak genç yazarların bir sonraki kitaplarını ve çizgilerini öngöremeyiz. Yapılan tespitin ofsayta düşme riski çok yüksektir. Ancak riskin büyüklüğü tespitin de kıymetini arttırır. Sırf bu sebeple “Kurmaca Kimden Yana?” olası isabetsiz tespitleriyle bile bir kıymet taşımaktadır bence. “Külliyatı” netleşmiş, çizgisi belli bir yazar için isabetsiz bir tespitte bulunmaya benzememeli aynı kefeye konulmamalı. Abdullah Harmancı söz konusu yazılarını dergi sayfalarına terk etmeyip kitabına aldığına göre göze aldığı riskin büyüklüğü daha fazla. Bunu da bir not olarak tarihe düşmekte fayda var.

 Esasen “Cevaplar” bölümü de “Sorular” bölümünden ayrı bir kompartıman değil. Öykücüler ve eserleri ele alınırken ilk bölümden ayrı bir dünyadan değil yine öykünün soruları ve sorunları merkeze alınarak ilerliyor metinler. Sonuçta öykücülerin meseleleri de öykünün meselelerinin haricinde bir yerde durmuyor. (Tam tersini de söylemek mümkün tabii ki.)

“Mustafa Kutlu’yu Neden Severiz?” yazısı yalın bir sevgi ve vefa yazısından fazlasını ifade ediyor. Harmancı’nın kuşağının nasıl yetiştiğini ve nelerden etkilendiğini anlatan sıcak bir anı yazısı ile karşı karşıyayız mesela. “Rasim Özdenören, Öykücülüğümüze Neler Kattı?” yazısını aynı zamanda “ne eksikti ki Rasim Özdenören tamamladı?” sorusuna cevap olarak da okunabilir. Rasim Özdenören’le ilgili yazarken ister istemez bütün öykücülüğün de hesaba katılması gerekiyor ve Harmancı kısacık bir yazıda bunu başarıyor. 

Abdullah Harmancı; Hüseyin Su, Necip Tosun, Sadık Yalsızuçanlar için kaleme aldığı farklı yazılarda öykü gelenek ilişkilerine farklı cephelerden yaklaşıyor. Bu cephe bazen tasavvuf oluyor bazen de yeniden yazım. Sonuçta bu damar biraz daha geliştirilse müstakil bir kitap olacak bir bağlama ve derinliğe kavuşturulabilirdi “Kurmaca Kimden Yana?” kitabını bir yönüyle eleştirmem gerekirse o da birkaç farklı kitabın sıkıştırılmış versiyonuna ev sahipliği yapmış olması diyebilirim. Ancak bunun bir sebebi de yayıncıların bu tarz kitapları yayınlamakta çekingen davranması olabilir. Yani iğneyi batırmamız gereken tek adresin metnin yazarı olacağını düşünmüyorum.

Kitabın girişinde Harmancı’nın iktibas ettiği cümlelerinde George Steiner: “Edebiyat Eleştirisi bir sevgi borcundan doğmalıdır.” diyor. Bir yazar, akademisyen ve eleştirmen olarak tam da Harmancı’nın yazı kariyerine uygun bir alıntı ile karşı karşıyayız. Umalım ki “sevgi” Steiner’in vurguladığı formda bulaşıcı olur ve daha çok kişi o sevgi ile yazmaya başlar veya yazmaya devam ederler. Edebiyatın “sevgi” ile eleştiren yazarlara ihtiyacı var. Bu ihtiyaç “güzelleme” yapmaya odaklanmış eleştirmenlere değil elbette. En ağır eleştirisini bile sevgi ile yapan bir yazar kendini nefretle güzelleme yapan yazardan ayırır. Bu bir veya iki yazı ile belli olmaz ama bir kariyer boyu saklanabilecek bir haslet değildir. 

Bir toplam olarak “Kurmaca Kimden Yana?” sayılarının artmasını umduğum eleştirel çalışmalardan biri. Yayınevlerinin de bu tarz çalışmaları yayınlarken daha cesur davranmasını bekliyorum. Talebin artması biraz da arzın yükselmesine bağlı zira.

Etiket /