Taştan bıçağa, kılıca, tüfeğe ve sonunda topa uzanan savaş aletleri yüzünden geçen yüzyıllarda binlerce insan öldü. I.Dünya Savaşı, İngiltere, Fransa, Amerika gibi büyük sömürgeci devletlerle, ekonomik gelişimlerini sağlamak için sömürge arayışında olan Almanya, İtalya ve Japonya’nın sömürge ve yarı sömürge olan ülkelerin doğal kaynakları için yaptıkları bir savaştı. Onların geliştirdikleri silah sistemleriyle, hareketli platformlarla bu sefer dört yıl gibi kısa bir sürede yirmi milyonu aşkın insan öldü.
II. Dünya Savaşı, Batılı devletlerin birbirlerine karşı baskı kurma politikaları sonucu, ancak bu sefer geliştirdikleri silahlarla, bu defa yetmiş milyon insanın savaşta, esir kamplarında, göç ederken ölmelerine neden oldu. Çok gaddarca geçen bu savaş yıllarından sonra Batılı ülkelerin aklına insan hakları konusu geldi. 1948 yılında İnsan Hakları Evrensel Sözleşmesini yayınladılar. II.Dünya Savaşı sonrası ikinci önemli husus, 19.yüzyıl başlarında gelişmeye başlayan savaşı sistemini insancıl bir boyuta sokmak oldu. Sonunda, 1949 yılında Cenevre’de savaşı insancılaştırmak için Savaş hukuku kurallarını kabul ettiler. Ancak, II. Dünya Savaşının sonunda, Amerika’nın iki defa Japonya’nın sivil halkına karşı kullandığı, saniyeler içinde insanları yok eden atom bombalarının kullanılmasının ve üretilmesinin yaygınlaşmasını önlenme antlaşmaları 1970’lerde gelişmeye başladı. Artık akıllanan insanlık yavaş yavaş yeryüzünden savaşı silecek, bilim teknolojisindeki ve tıptaki ilerlemelerle insan ömrü uzayacak derken insanoğulları yeni silah sistemleri geliştirmekten bir türlü kendilerini alıkoyamadılar. Son gelişmeler uzay silahlanması ve uzay komutanlıkları ortaya çıktı. Bilgisayarların bilimde yeni çağ açacağını düşünürken siber savaş saldırı metotları gelişti.
Günümüzde konvansiyonel savaş yapmak çok pahalı olduğu, nükleer savaşta kendilerine dokunabileceği için, bu defa çıkarlarını tatmin etme açısından gözlerine kestirdikleri gelişmekte olan ülkelerde iç çatışmalar çıkardılar. Küçük silahlarla çatışan bu insanları yeni silahlarla beslediler. Yiyecek ekmek, giyecek, ayakkabı bulamayan insanların eline roket atarlar, kalaşnikoflar verdiler. Küçük silahlarla atom bombasından daha etkili bir biçimde milyonlarca insanın ölümüne yol açtılar. Gelişmekte olan ülkelere uzmanlar, özel kuvvetler veya bizzat kuvvetlerini gönderdiler. Kendilerine yakın olanı aşiretleri ve dini grupları silahlandırıp özellikle Müslüman kitlelerin birbirini öldürmesini sağladılar.
Bu vekalet savaşları konvansiyonel savaşlara göre daha ucuzdu. Ama gene de masraflı oluyordu. Dünya Bankası eski Başkanlarından Joseph Stiglitz’in hesaplarına göre Amerika’nın Irak ve Afgan savaşlarına müdahalesi kendilerine üç trilyon dolara patlamıştı. Daha sonra Amerikan Başkanı Trump, Ortadoğu’da 7 trilyon dolar harcadıklarını belirtti. Amerika’nın dünya denetimi için kurduğu büyüklü küçüklü 800 askeri üssün masraflarının yanında, uzak ülkelere asker göndermek, personel sorunları, lojistik, sağlık sigortaları, yaralı bakımı, hastane masrafları ve emeklilikleri epeyi “maliyetli” bir iş olmuştu.
Batı teknolojisi masraf azaltma konusunda hemen yardıma girişti. Uydularla çevreyi gözetleyip, haberleşme sistemleriyle siber savaşlar yapmaya başladılar. Bu gelişmelerin bir adım ilerisi robotik yapımların kullanılması oldu. Yirmi sekiz tür insansız hava aracı, değişik silahlar taşıyarak, uydu sistemlerini kullanan devletleri kendi ülkelerinden, cepheye asker göndermeden, düşmanlarını savaş sahaları dışında da öldürmelerine yol açtı. Düşmanların yanında bulunan siviller ise savaş zayiatı olarak kabul edildi. Batılı devletler üslerinden her yere eriştiler. Günümüzde diğer ülkelerde silahlı, silahsız insansız hava araçlarıyla Batılı ülkeleri taklit etmeye başladılar. Gökyüzü çeşitli amaçlarla kullanılan hava araçları ile doldu. Bu gelişmeler hem hava hukukunu hem de savaş sahası dışında, yani devletlerin öldürme yetkisinin bulunmadığı alanlarda, öldürülen insanlar nedeniyle savaş hukukunda yeni adımların atılması gerekliliğini doğurdu. Zaten, aynı zamanda insanlığa karşı yoğun suçlar da işlenmiş oluyordu. Ancak, bu husustaki hukuk kuralları henüz gelişme safhasında. Öte yandan, gökyüzünde bir keşmekeş yaşanıyor ve sivil havacılık bu tehlikeli gelişmelerin tehdidi altında.
Savaş hukukunu yaratan Batılı ülkeler savaş sistemlerinde bir ileri adım daha atmak üzereler. Örneğin, Amerikan askeri komutanlığı olan Pentagon, herhalde masrafları daha da kısacağı için yukarda bahsettiğimiz insansız araçların yönetim ve denetiminin insanlar tarafından yapılması yerine bu platformların insanlardan bağımsız olarak gözetim ve denetim yapmasına yol açacak sistemleri deniyor. Bu hava araçları kendileri karar vererek, gözetim, tanıma ve saldırı kapasitelerine sahip olacaklar. Bu durumda Amerikan ordusunun etkinliği, kendi söylemleriyle “güç çarpanı” nispetinde artmış olacak. Aynı gelişmeler kara kuvvetleri içinde de geçerli. Belirlenen hedeflere kendi karar sistemlerine göre ateş eden ve hedefleri imha eden robotik sistemler geliştiriliyor. Bu proje henüz geliştirilme safhasında. Belki de büyük devletler bu hususu geliştirmiş durumdadırlar. Böyle bir şey söylememizin nedeni, bu tür savaş araçlarının hukuki sorumluluğu üzerinde konferansların düzenlenmeye başlamasıdır. Ayrıca, otomatik hareket kabiliyetine sahip olan bu platformlar lojistik hizmetlerde yük taşıyarak ve karada saldırı düzenleyerek orduya hizmet edecekler. Denizde ise denizaltılara kendi başlarına saldırabilecekler. Ön cephede görev yaparak düşmanın durumunu tespit edip elektronik olarak karşı koyucu önlemler alabilecekler. Amerikan Savunma Bakanlığına bağlı olan Teknoloji ve Lojistik Araştırma Merkezi, bu silahların düşman toprakları içinde derin saldırı operasyonları için kullanacağını bildiriyor. Düşman topraklarının derinliklerinde sürekli sinyal ve resim gönderebilen bu platformlar, düşmanın bir sürpriz saldırısı yapmasını önleyebilecekler. Bu hususta önemli bir konu da, bu platformların düşmanın eline geçmesinin nasıl önleneceğidir. Pentagon’un robotik ve bağımsız hareket sistemlerini geliştiren ekipler, bu konuda orta ve uzun dönemlerde yapılacak harcama raporlarını çok yakında açıklayacaklar.
Yeni Dünya Savaşları robotlarla mı yapılacak?
İnsanlardan bağımsız olarak kullanılacak olan bu silah sistemlerinin riskleri hakkındaki rapor, Şubat ayında Washington DC “de yayınlandı. Programlanmış silah sistemlerinin çoklu tehdit oluşturan ortamlarda görev yaparken insan kodlamalarında yapılan hataların çok büyük sorunlara neden olduğu tespit edilmiş. Örneğin, “F-22 Raptor” adı verilen uçaklar Pasifik üzerinde uçarken uluslararası tarih çizgisini aştıklarında bilgisayarlar bir gün öncesine kitlenerek çökmüş, uçaklardan bazıları zarara uğramış. Bu nedenle, tamamen insansız robotik sistemlerin kullanması yerine insan kullanıcıları ile teknolojinin birbirine bağlandığı, sistem çöktüğünde, değerlendirme gereken durumlarda ve karmaşık saldırı senaryolarında silah sistemine yardım edecek insanların var olması gerektiği öne sürülüyor.
Bütün bu gelişmeler yakın bir gelecekte yapılacak savaşlarda bu defa robotlar tarafından öldürüleceğiz tezini ortaya koyuyor. Kendi kendine karar vererek savaş suçu işleyen robotları nasıl cezalandıracağız? Bu, yeni bir hukuk sorunu olarak karşımıza çıkıyor. Acaba mucitleri mi yoksa bürosunda oturarak karar verenleri mi cezalandıracağız? Bu kadar yeni silah sistemleri karşısında insan hakları insan yaşamı ne olacak? Bu silahların bir kısmının satılması için nerelerde savaşlar çıkartılacak? İşte bütün bu gelişmeler insanlık için yeni bir tehdit alanı oluşturuyor. Şimdilik savaş çıkartılacak alanlar Ortadoğu ülkeleri, Güney-Doğu Pasifik olarak belirleniyor.
Yorum ekle