1947 yılında Pakistan’ın ve Hindistan’ın bağımsız iki devlet olarak ortaya çıkmalarından önce Hindistan yarımadası İngiliz egemenliği altında idi. Hindistanlıların İngilizlere karşı bağımsızlıklarını kazanmaları sonrasında, ‘’iki ulus’’ teorisi ile Pakistan ve Hindistan iki ayrı devlet olarak kurulmuşlardır.
Bağımsızlık hareketlerine öncülük eden nesil
İngilizlerin Hindistan’da kurdukları Bengal, Bombay ve Madras gibi önemli üniversitelerinde yetişen yeni nesil ya kamu hizmetinde görev alarak ya da avukatlık, gazetecilik, akademisyenlik gibi önemli mesleklere yönelerek oryantalist Batı’yı tanımaya başlıyordu. Mühendislik, tıp, hukuk, siyaset bilimi gibi bölümlerden mezun olan yeni nesil, Hindistan’da orta sınıfı meydana getirdi. Gerek Müslüman gerek Hindu aydınlar başlangıçta İngilizlerin yönettiği Hindistan devletinde söz sahibi olmayı umarken, zamanla sömürgeci İngilizlere karşı bağımsızlık mücadelesi vermeye başladılar. Bu aydınların en önemli özelliği, matbuayı çok iyi kullanarak halkı örgütlemeleriydi.
Özellikle 1857 Sipahi Ayaklanması Hindistan halkının bağımsızlık mücadelesini alevlendirdi. 1885 yılında Hindistan Kongre Partisi kurulurken, 1906 yılında Hindistan Müslüman Ligi kuruldu. Böylelikle Hindular ve Müslümanlar teşkilatlarını kurdular.
Lord Curzon’un ve yönetiminin baskıcı politikaları Kongre Partisi üyelerinin aydın hareketinden ziyade bağımsızlık hareketine dönüşmesine zemin hazırladı. Kongre Partisi artık tamamen İngiliz egemenliğinden kurtulmanın yollarını aramaya başlamıştı. Ancak Müslümanların içinde bulunduğu birlik, Aligarh ekolünün lideri Sir Seyyid Ahmed Han’ın etkisiyle İngilizlerin egemenliği altında Batılılaşarak medenileşmeyi ve ihya olmayı hedefliyordu. İngilizler de Sir Seyyid Ahmed Han ve takipçilerini desteklemiştir. Ancak daha sonra harekete Muhammed İkbal, Mevlana Ebu’l Kelam Azad, Muhammed Ali Cinnah gibi bağımsızlık için mücadele eden liderler katılınca, hareket İngilizlere karşı muhaliflerin birleştiği birlik haline geldi.
Birinci Dünya Savaşı sonrası gerçekleşen Kongre Partisi – Müslüman Ligi ittifakı
Birinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği 1916 yılında Kongre Partisi ile Müslüman Ligi Lucknow’da bir araya geldi. Ancak burada ciddi manada bir ittifaktan bahsedemeyiz. Asıl ittifak Mahatma Gandhi liderliğindeki Hinduların, Birinci Dünya Savaşı’ndan yenilgiyle çıkan Osmanlı Devleti’ne ve hilafet makamına destek olmak için Hindistanlı Müslümanlar tarafından kurulan Hint Hilafet Hareketi’ne destek vermeleri sonucunda oluştu.
Hint Hilafet Hareketi etrafında ittifak kuran Hindular ve Müslümanlar bağımsız Hindistan için mücadele etmeye başladılar. Ancak hilafetin 1924 yılında Türkiye tarafından kaldırılması sonucunda Hindular ve Müslümanlar yeniden ayrılığa düştü.
Muhammed İkbal ve Müslümanların devleti
Hindularla Müslümanlar arasındaki çekişmeler, ayrıca bazı Müslümanların Hinduların içinde azınlık olarak yaşama düşüncesine kapılması Müslüman liderleri çözüm yolları aramaya itmiştir. İlk defa 1930 yılında Muhammed İkbal Müslümanların bağımsız bir devlet kurmaları fikrini ortaya attı. Ancak dönemin önde gelen liderleri hemen bu fikre destek vermedi. Hatta Pakistan’ın kurucu babası ve ‘’kaid-i azam’’ (büyük önder) olarak anılan Muhammed Ali Cinnah da o zaman Muhammed İkbal’e destek vermemiş, Hindularla Müslümanların aynı devlet içinde yaşamaları gerektiğini ifade etmiştir.
Muhammed İkbal bu fikrini Müslüman Ligi’nin düzenlediği bütün toplantılarda, kongrelerde ve mitinglerde dile getirdi, anlatmaya devam etti. Hindistanlı Müslümanlar zamanla kendi devletlerini kurabileceklerine inanmaya başladılar. Bunun sebebi ayrılıkçı Hindular olduğu kadar tüm kararları Hinduların lehine alan İngilizlerdir.
Artık Müslümanların büyük çoğunluğu bağımsız bir devlete sahip olmak için çaba gösteriyorlardı. Mahatma Gandhi, Jawaharlal Nehru gibi liderlerle beraber hareket eden Muhammed Ali Cinnah dahi bağımsız bir Müslüman devlet için çalışmaya başlayacaktı. Mahatma Gandhi, Muhammed Ali Cinnah ile bu fikrinden vazgeçmesi için defalarca görüşmüştür. Hindistan’ın bölünmesini istemeyen Gandhi, Cinnah’a en son konuşmasında şu sözleri söylemiştir: ‘’Eline bir bıçak al, beni ikiye böl; ama lütfen ülkemizi ikiye bölme!’’
‘’İki Ulus’’ Teorisi ve ‘’din milliyetçiliği’’
Müslümanların ayrı bir devlet kurma konusundaki arzuları sonucunda ‘’iki ulus’’ teorisi ortaya atıldı. Ancak buradaki ulus kavramı ırka dayalı değil, dine dayalı bir ulusu temsil etmektedir. Bu teoriye göre Müslümanlar bir millet, Hindular da bir millettir. Bu iki milletin ayrı devlete sahip olmaları gerekmektedir. Başka bir ifadeyle, Müslümanların ve Hinduların dinleri gereği iki ayrı devlet kurmaları gerekmekteydi.
Bu teori gereği Müslümanlar Pakistan devletini Muhammed Ali Cinnah önderliğinde kurmuşlardır. Doğu Pakistan (bugünkü adıyla Bangladeş) ve Batı Pakistan 14 Ağustos 1947 yılında bağımsızlığını ilan etmiştir. Ancak 1971 yılında ortaya çıkan iç savaş sonucunda Doğu Pakistan bağımsızlığını ilan ederek bugünkü Bangladeş kurulmuştur. Hindistan ise 15 Ağustos 1947 yılında, yani Pakistan’ın bağımsızlığını ilanından bir gün sonra bağımsızlığını ilan etmiştir.
Bu teoriye karşı çıkıp Hindularla Müslümanların aynı ülkede yaşamaları gerektiğini savunan Müslümanlar da Hindular da olmuştur. Hatta Mevlana Ebu’l Kelam Azad Hindistan bağımsızlığını kazandıktan sonra uzun bir süre bakanlık görevini yürütmüştür. Ayrıca Hindistan’daki Müslümanlar dünyanın en büyük azınlığını teşkil etmekle beraber, Endonezya’dan sonra en büyük Müslüman nüfus Hindistan’da bulunmaktadır. Hindistan’daki Müslümanlar Pakistanlı Müslümanları mücadeleden kaçmakla itham ederken, Pakistanlı Müslümanlar ise Hindistanlı Müslümanları Pakistan mücadelesine destek vermemekle suçlamaktadırlar. Bu bağlamda, iki ulus teorisinin sorunu çözmediğini, tam tersine yeni bir sorun ürettiğini saptamak yanlış olmayacaktır…
Özgürlüğe ilk adım: 1857 Sipahi Ayaklanması http://www.mucerret.com/genel/ozgurluge-ilk-adim-1857-sipahi-ayaklanmasi/
Yorum ekle