Yazarlar

Durduramayacaksınız!

Günlerdir dolar ile yatıp avro ile kalkıyoruz. Türkiye’ye, ekonomimize büyük bir saldırı yapıldığı konusunda herkes hemfikir. Oysa yanılıyorlar. Hayır! Bir saldırı altında değiliz. Bu olan biten, insanlık adına verdiğimiz onur mücadelesine karşı, mevcut dünya düzeni baronlarının bir savunma refleksi. KORKUYORLAR! Sömürge düzenlerinin, emperyal çıkarlarının, bomba, barut, vahşet, kan ve gözyaşı üzerine kurdukları dünya düzeninin yıkılmasından […]

Günlerdir dolar ile yatıp avro ile kalkıyoruz.

Türkiye’ye, ekonomimize büyük bir saldırı yapıldığı konusunda herkes hemfikir.

Oysa yanılıyorlar.

Hayır!

Bir saldırı altında değiliz.

Bu olan biten, insanlık adına verdiğimiz onur mücadelesine karşı,

mevcut dünya düzeni baronlarının bir savunma refleksi.

KORKUYORLAR!

Sömürge düzenlerinin, emperyal çıkarlarının, bomba, barut, vahşet, kan ve gözyaşı üzerine kurdukları dünya düzeninin yıkılmasından korkanlar, bu yüzden ellerine ne geçerse fırlatıyorlar üstümüze…

PKK, FETÖ; DEAŞ, Dolar, Euro…

Ne diyordu “Üstad”;

Tak.. Tak Tak…

Yeni Türkiye’nin ayak sesini okyanus ötesindeki aç köpekler işitiyor.

Bu yüzden durmadan, durmaksızın dişlerini göstererek havlıyorlar.

Kimden, niçin mi korkuyorlar?

Gelin anlatayım.

2002’de yeni Türkiye’nin temelleri atıldı.

Kocaman, hantal, üflesen yıkılacak bir bina gibiydi eski Türkiye.

Hiç kimse o binayı yıkıp, enkazını temizleyip, yenisini yapmaya cesaret edemiyordu.

Sadece makyajla, boyayla, badanayla, dış cephe kaplamasıyla senelerce milleti kandırdılar, oyaladılar.

2001’deki gibi en küçük sarsıntıda tepetaklak oluşumuz bu yüzdendi.

2002’de bir mimar çıktı ortaya:

Recep Tayyip Erdoğan.

Sadece yüzde 34 oy almasına rağmen, bir sonraki seçimde kaybetme ihtimaline rağmen, o devasa enkaz yığını binayı yıkıp yeniden inşa etmek için projesini hazırladı ve kolları sıvadı…

Önünde uzun bir yolu vardı, hem o binanın sakinlerini, devleti, milleti evsiz barksız, aç susuz bırakmayacak, garibanı ihmal etmeyecek, hem de yeni Türkiye binasını yeni baştan inşa edecekti.

Bu büyük mimar; kan, gözyaşı, zulümden beslenenlerin hüküm sürdüğü bir mahallede, bir dünyada; merhamet adına, insanlık adına örnek olacak, o binanın sakinlerine de, ihtiyaç duyan tüm mazlumlara da umut aşılayacak bir bina yapacaktı.

Elbette sağlam bir bina için önce sağlam bir temel atılmalıydı.

Yollar, köprüler, havaalanları, okullar, hastaneler ve daha neler…

İşte bunlar Yeni Türkiye binasının temeli, binayı ayakta tutacak kolonları, duvarları oldu.

Saldırılara, darbelere, ayak oyunlarına, gözü dönmüş hainlere, eli silahlı taşeronlara, kukla teröristlere rağmen, yani bu ülkenin kapılarını, pencerelerini defalarca taşlamalarına, yeni Türkiye’nin imarını geciktirmelerine hatta kimi zaman yapılanları yıkmalarına rağmen başardı Erdoğan.

27 Nisan muhtırasıyla, 367 garabetiyle, Gezi ile, 17-25 Aralık darbe girişimleriyle; enflasyon gibi epeyce yol alınmış pek çok konuda yeniden başlamak icap etse de milletinden omuz alarak yılmadı yıkılmadı.

Gözlerini kan bürümüş dünyanın gözünün içine baka baka Anadolu’nun bağrına dikti merhamet çınarını…

Emekle, binbir çile ve dua ile imar edilen bina: Türkiye

Üzerinde insanlık, vicdan, kanaat, üleşmek yazan Anadolu isimli devasa dava taşını koydu gediğine dünyanın.

Şimdi sıra geldi, bu binaya taşınmaya…

Şimdi sıra geldi elele gönüle gönüle bu binada yaşamaya ve yaşatmaya…

Tıpkı bir market açar gibi, tıpkı bir lokanta işine girer gibi, az bir kısmı borç harç ile alınmış olsa da, tüm rafları doldurulmuş, hizmet etmeye hazır hale gelmiş bir işletme gibi…

24 Haziran’dan sonra kapılarını açacak Yeni Türkiye.

Tabiri caizse, ‘Müşteriler gelmeye, kasalarımız dolmaya’, millet bereketle tanışmaya başlayacak.

Kapımızdan boş çevirmeyip yüzünü güldürdüklerimizin duasıyla yüzümüz gelecek.

16 yıldır çekilen eziyetin verilen emeğin karşılığını görmeye başlayacak yeni Türkiye’nin sakinleri…

Türküyle, Kürdüyle Lazıyla Çerkeziyle, Sünnisiyle, Alevisiyle…

Binayı yaparken kırılan kollarımızı, acıyan canlarımızı onararak, eksiklerimizi, hatalarımızı, bu ülke, bu yeni Türkiye için iyi niyetle tuğlalar taşırken bastığımız ayaklar için gönüller alarak…

YAŞACAĞIZ VE YAŞATACAĞIZ…

Siper ettik gövdemizi, durdurduk o hayasız akınları

Erdoğan’ın işte bu yeni Türkiye isimli binayı temelinden, duvarlarına, sıvasından çatısına, -ama her birini yapılması gereken zamanda- yaparak inşa etti.

7 Haziran-1 Kasım arasındaki fetret dönemi gibi, “hadi artık bir an önce bitir şu binayı da içinde oturalım” diye sabırsızlananların gönlünü almayı da ihmal etmeden…

Belki biraz daha sonra yapılacak olan boya, badana işlerini öne alarak yani asgari ücrete zam yaparak, esnafa küçük destekler sağlayarak tamamladı binayı…

Her şerde bir hayır vardır ilkesi mucibince…

7 Haziran’daki bu küçük revize, 1 Kasım’da yeniden daha bir aşkla, daha bir azimle başlangıca vesile oldu.

15 Temmuz saldırısına karşı morali ve motivasyonu daha yerinde karşı koyuldu bu sayede.

Elbette, yeni Türkiye binasının asıl harcı, asıl çimentosu bedenlerini tanklara mermilere uçaklara siper eden şehitler oldu.

15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde, Çengelköy’de, Esenler’de, Beştepe’de, Marmaris’te, Kazan’da, Afrin’de, El Bab’ta, Cerablus’ta, Sur’da, Nusaybin’de, Şırnak’ta…

Her biri, Türkiye sapasağlam kalabilsin diye feda oldular.

Bir seferberlik ruhuyla; şimdi Türkiye’nin Vaktidir!

TAŞINIYORUZ!

17 Nisan referandumu büyük mimar Erdoğan’ın projesi olan, milletin alın teriyle, kanıyla gözyaşıyla, duasıyla inşa ettiği bu sağlam yapıya iskan belgesinin yani oturma izninin alındığı tarihtir.

24 Haziran’dan sonra artık yeni evimize taşınıyoruz.

Dekorasyonuna başlayacağız, gönlümüze göre boyayacağız.

Kısa bir süre sonra da bu toprağın sakinleri çok daha konforlu bir hayata kavuşacak inşallah.

Alt yapı tamamlandığı için devletin imkanları milletin gözünü, gönlünü doyurmak için seferber edilecek.

Harika avizeler asılacak, ışıl ışıl olacak yurdumuz.

16 yıldır, Türkiye’nin vaat veren ama yapmayan siyasetçilerinin izinden gitmeyen,

en kritik ve zor seçimlerde dahi milleti kandıracak hiç bir vaatte bulunmayan büyük mimar Erdoğan’ın

24 Haziran seçimleri sonrası için bolluk, bereket ve refah vaadinin arkasında yatan hakikat;

işte bu 16 yıllık birikimdir.

Emektir. İnce ince imar edilmiş yeni Türkiye’dir.

16 yıl önce bugünü planladığı için bugün gülüyor yüzümüz.

Kendi uçağımızı, ilacımızı ve ihtiyaç olan her şeyi yaptığımızda cebimizde kalan paramız

bu milleti abad etmeye yetip de artacak.

16 yıl boyunca bu binanın inşaatında çalışır gibi görünen ama bulduğu her fırsatta binaya zarar verenlerin, bu binanın daha çabuk bitirilmesini engelleyenlerin de farkındayız.

Kim oldukları, kimlere hizmet ettikleri, kimlerle birlikte çalıştıkları, hangi locaların emrinde oldukları, hangi kirli para ilişkileriyle bu ülkeye hizmet etmek isteyenlere engel olduklarını iyi biliyoruz.

Bürokratik oligarşi diye adlandırdığımız yapı budur işte…

24 Haziran, bu yapının da sonu olacak.

24 Haziran’dan sonra, küçücük menfaatleri uğruna, bu millete ihanet edecek imzaları atmaya devam ederlerse, milletin menfaatine olan imzaları atmaktan imtina ederlerse artık hesabını da millete verecekler.

İşte bugünlerde;

24 Haziran’da milletin kendi evine yerleşmesine engel olmak için her şeyi yapıyorlar bu yüzden.

Binayı yaparken aldığımız üç beş kuruş borcu gündeme getirerek bizi korkutabileceklerini, milleti kandırabileceklerini zannediyorlar.

Tankla, topla, uçakla yapamadıklarını, Dolarla, Euro’yla, “Mark’la Frank”la, yapmaya çalışıyorlar.

Çünkü içerideki borazanlarından istedikleri gibi ses çıkmıyor artık.

O borazanlar, taslarını, taraklarını, bavullarını toplayıp gittiler, hiç beklemedikleri bir anda, Bild’en bire…

Kudüs’e, Gazze’ye, Arakan’a selam verince ses İkitelli’den değil, Paris’ten geliyor artık bu yüzden…

Canhıraş bir şekilde ellerine ne geçerse fırlatıyorlar üzerimize, çünkü yeni Türkiye isimli binayı imar eden büyük mimarın, bu binayı hem millete hem yeryüzünde imdat bekleyen tüm gariplere hizmet edecek şekilde kullanmasının önüne geçmek istiyorlar.

Bizdenmiş gibi görünen, millet için çalışırmış gibi görünen kuklaları, hizmetkârları aracılığıyla gelip bu muhteşem binaya, yeni Türkiye’ye konmak, yerleşmek, istedikleri gibi kullanmak istiyorlar.

Afrika’ya, Somali’ye, Bosna’ya, Sudan’a, Özbekistan’a, Hindistan’a, Pakistan’a elimiz ulaşmasın istiyorlar.

Afrin’den, Cerablus’tan, Sincar’dan uzak duralım istiyorlar.

Sınırlarımızı istedikleri gibi çizmek istiyorlar.

Ancak unuttukları bir şey var.

Evet her tarafımız yara bere içinde, kanıyor dört bir yanımız ama siz bir devi uyandırdınız.

24 Haziran bu yüzden milattır.

Geliyoruz Kudüs. Geliyoruz Bosna, Arakan, Somali, Türkistan…

Bolluk, kardeşlik geliyor, refah geliyor…

Türkiye’nin vakti geldi.

Durduramayacaksınız.