Yazarlar

Bir işgalin arkeolojisi

ABD Başkanı Trump’ın 14 Mayıs’ta yani İsrail’in kuruluşunun yetmişinci yılında, dayatılan barış planını kabul etmemesi üzerine, Filistin yönetimini tedip etmek maksadıyla büyükelçiliğini Kudüs’e taşımasının ardından, aslında kendileri de bundan birkaç yüzyıl önce Filistinlilerin bugün uğradığı işgale düçar olan ve 16. yüzyılda İspanyolların koloni döneminde asimile edilerek nâçâr Katolikleşip İspanyolca konuşmaya başlayan bazı Latin Amerika ülkelerinin […]

ABD Başkanı Trump’ın 14 Mayıs’ta yani İsrail’in kuruluşunun yetmişinci yılında, dayatılan barış planını kabul etmemesi üzerine, Filistin yönetimini tedip etmek maksadıyla büyükelçiliğini Kudüs’e taşımasının ardından, aslında kendileri de bundan birkaç yüzyıl önce Filistinlilerin bugün uğradığı işgale düçar olan ve 16. yüzyılda İspanyolların koloni döneminde asimile edilerek nâçâr Katolikleşip İspanyolca konuşmaya başlayan bazı Latin Amerika ülkelerinin de sefaretlerini işgal altındaki Kudüs’e taşıdıkları haberleri geliyor. Hatta haberlere göre sefaret binalarını şükranlarının göstergesi küçük bir hediye kabilinden İsrail yapıyormuş. Maalesef tarih böyle bir şey mağluplar gâlipleri, köleler efendilerini taklid eder.

Haritanın arkeolojisi ile başlayalım

Burada yaygın bir yanlışı da düzeltiverelim. Genellikle sanılanın aksine Filistin’de Filistinliler ile Yahudiler yaşamamaktaydı. 19. Yy.a kadar Filistin’de Müslüman ve Hıristiyan Filistinliler yaşamaktaydı. 19. Yy. Avrupa ve Rusya’da çeşitli baskılara maruz kalan ve kendilerine Avrupa dışında bir vatan aranan Yahudiler, Osmanlı Devleti’nin dini hoşgörüsü ve zayıflamasını da fırsat bilerek göçler vasıtasıyla yüzyıl boyunca öncelikle Filistin ve özellikle de Kudüs’ün demografik yapısını değiştirdiler. Bunu farkeden II. Abdülhamid çeşitli tedbirler almaya çalışmışssa da bu tedbirler maalesef bir işe yaramadı. 20. Yy.da ise savaşlar ve fiili işgaller vasıtasıyla Filistin topraklarının neredeyse büyük kısmını istila ederek, bu topraklar üzerinde yaşayan Filistinliler’i ya vatanlarını terketmeye ya da Gazze ve Batı Şeria gibi çok dar bir alanda büyük bir nüfus yoğunluğuyla, açık hava hapishanesinde yaşamaya mahkum ettiler. Üstelik çok azı Filistinlilerin ellerinde kalmış olan Filistin şehirlerini de ırkçı duvarlar ve yerleşimlerle muhasara ederek birbirleriyle olan bağlarını ortadan kaldırdılar.

Aslında bugün Filistin şehirleri yerleşimlerle çevrilmiş adacıklara dönüştürüldü. Özellikle Kudüs’te Filistinlilerin ne evlerini yapmalarına ne de onarmalarına izin verdiler. İsrail vatandaşlarının aksine Filistinlilere mümkün olduğunca ilave vergiler yüklediler. İnsanları evlerini satmaya, çok küçük alanlarda onlarca kişilik aileleri yaşamaya mecbur ettiler.  Filistinli gençler eğitim ve işsizlik gibi pek çok sorunla başetmeye çalışmak zorunda kaldılar ve vatanlarını terketmeye zorlandılar. Kolları taşlarla kırıldı, masum çocuklar öldürüldü. Yukarıda dediğimiz gibi mağluplar gâlipleri, köleler efendilerini taklid eder. Onlar da Nazilerin kendilerine yaptıklarını taklid ettiler sadece…

Filistinliler, her şeye, Türkiye hariç bütün yalnızlıklarına, modern  ve uygar dünyanın yaşadıkları acılar karşısında üç maymunu oynamasına rağmen hâlâ vatanları için direnişlerini sürdürüyorlar.

Gazze’nin boğazına sarılan ülkeler

Bu arada, Filistin yönetimine sunulmuş ve bazı kısımları daha önce ortaya çıkmış bulunan yeni barış! ya da bir başka deyişle işgali kabul ettirme planının ayrıntıları da zuhur etmeye başladı. ABD’nin bu barış! nâmı diğer işgali tanıma planının Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır gibi ülkelere de sunulduğu ve kabul gördüğü anlaşılıyor. Zira son zamanlarda Körfez’den gelen açıklama ve mesajlar ile bu ülkelerin İsrail’le yakınlaşmaları zımnen bu planın kabul gördüğünü ihsas ettiriyor. Peki bu planda ne var? Filistinliler’in topraklarını işgal eden İsrail her zaman olduğu gibi şanına uygun bir cömertlik! gösteriyor. Filistinlileri, kendilerine ait topraklardan Gazze şeridinin tamamı (hepi hepi 6 km.’ye 50 km bir alan) ile Batı Şeria’nın yarısını (2500 km2) veriyor. Bütün Batı Şeria ve sınırlar yine işgalcilerin kontrolünde. Ürdün sınır boyunca uzanan ve deniz seviyesinden neredeyse 400 metre aşağıda olmasından mütevellit sera etkisi nedeniyle oldukça verimli olan ve tarımla uğraşan yerleşimcilerin kibbutzlarıyla kaplı Ürdün vadisinin (Gavru Ürdün) batısı da İsrail askeri kontrolü altında kalacak.

Kudüs’ü teslim etmek isteyenlere, Kudüs teslim olmaz

19.yy. kadar Kudüs’ü oluşturan Kanuni’nin yaptırdığı surlarla çevrili, Mescid-i Aksa haremi ile yüzlerce İslam eserini barındıran sur-içi (eski şehir) İsrail kontrolünde olacak. Ancak Doğu Kudüs’teki Müslüman mahallelerini Filistin yönetimine bırakacak kadar cömert! oldukları gibi Filistinlilere Kudüs yerine bir başkent de önerecek kadar düşünceliler! Daha önce de medyaya sızdığı gibi Kudüs’ün doğusundaki Ebû Dîs’i başkent olarak seçmişler Filistinlilere. İşin ilginç tarafı Filistinlilerin topraklarını işgal edip üzerindekileri kovduktan sonra başkentlerini de işgalciler belirliyor. Tarih böyle maalesef galipler mağluplara hükmünü vazeder. Allah’tan camilerin yönetimini Ürdün ile Filistin yönetimine bırakacak kadar anlayışlılar! Şu anda muhasara altındaki, Batı Şeria ile bağlantısı olmayan, Gazze şeridini de ekleyeceklermiş bu yeni Filistin devletine şayet Hamas silah bırakmaya “razı” olursa. Evlerinden kovulan Filistinlere dönüş hakkı verilmeyecek, zira evleri yerleşimcilerce işgal edilmiş, ama kurulacak uluslararası komisyonun belirleyeceği bir tazminat mümkünmüş. Böylece İsrail tüm Yahudilerin devleti olacak, vatanları işgal edilmiş Filistinlilere de topraklarının yüzde on beşinde çeyrek porsiyon, gençliğimin sınırlı-sorumlu kooperatif yönetimleri gibi mahdut bir hükümranlık tanınacak. Oh ne âlâ!

Bu yeni ABD-İsrail planının kabul etmiş görünen bazı Arap ülkelerine Kudüs’ü Haçlılara teslim eden, Kudüs fatihi Selahaddin Eyyubi’nin öz yeğeni Eyyubi Sultanı Melik Kâmil’in tarihe nasıl geçtiğini yine gençlik dönemimin ünlü gruplarından Duran Duran’ın “notorios” (kötü şöhretli) adlı meşhur şarkısıyla hatırlatalım…

Prof. Dr. Cengiz Tomar

Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı,

Kudüs Çalışmaları Merkezi Müdürü

Prof. Dr. Cengiz Tomar

Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı,

Kudüs Çalışmaları Merkezi Müdürü

Yorum ekle

Yorum göndermek için buraya tıklayın