Yazarlar

Beyaz Saray’daki Peştu

Her şey onun kotardığı anlaşma ile başladı. Olmakta olan ve olacak olan hadiseler arasında başımız dönerken onu tanımak çok azımızın aklına geldi. Bazı biyografiler ülkelerin tarihiyle ve kaderiyle ziyadesiyle iç içedir. Zalmay Halilzad, son kırk yılda Afganistan ve ABD’nin adının geçtiği her yerde karşımıza çıkacak bir figür. Yaşamöyküsü, güncelin labirentlerinde yolumuzu bulmaya umulur ki fayda temin eder.

ABD’nin bu kudretli diplomatının öyküsü Afganistan’ın matemsi tarihini remzeden bir şehirde, Mezar-ı Şerif’te, 1951’de başladı. Peştuların Nurzaî kabilesinde, memur sınıfından bir ailede dünyaya geldi. Başkent Kâbil’de büyüdü. Liseyi orada okudu. Nasıl bir vesileyle bilinmez, öğrenci değişim programıyla California’da öğrenim hayatına devam etti. Sonra da hayatının dönüm noktası olan Beyrut’taki Amerikan Üniversitesi’nde okumaya başladı. Orada 1972’de evleneceği kızla tanışacak ve ondan sonra ikbal basamaklarını bir bir tırmanacaktı. Afganistan devrik Cumhurbaşkanı Eşref Gani de tıpkı onun gibi bu üniversitede okumuş ve Rula isimli bir Hıristiyan’la evlenmişti. Kâbil’in bu iki çocuğu, çağdaş Kabil’in sadık adamları olacaktı.

Sovyet işgali olmasaydı

Halilzad’ın evlendiği 1953 doğumlu Cheryl Benard ise Siyonist bir Yahudi’ydi. Çocukken Alman filmlerinde oynamışlığı vardı. Halilzad’la birlikte siyaset bölümünü bitirecek, aynı dalda yüksek lisans yapacaktı. Rula Saade, Gani soyadını kullanmayı kabul ederken Halilzad’ın karısı ilâve bir soyadı almayı reddedecekti. Eşref Gani iki çocuğundan birine Meryem, diğerine Tarık adını verirken Halilzad çocuklarına da Müslüman ismi aktarmayı başaramayacaktı. Çocuklarının adı Alexander Benard ve Maximilian Benard olarak kayıtlara geçecekti. Cheryl Benard, doktoradan sonra Viyana Üniversitesi’nde dersler verecek, Avrupa’da düşünce kuruluşu olan Boltzmann Politika Enstitüsü’nde araştırma yöneticisi olarak görev yapacaktı.

Zalmay Halilzad Lübnan merhalesi sonrasında 1979’da Chicago Üniversitesi’nden siyaset bilimi doktorası aldı ve aynı üniversitede ders vermeye başladı. Burada RAND Corporation’la temas kurdu ve onlar için 28 makale kaleme aldı. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın kapılarını açan Dış İlişkiler Konseyi (CFR) bursu kazandı. 1985’te gelecekti işgal harekâtlarının şahin kılavuzlarından Paul Wolfowitz’in takımında çalışmaya başladı. Ta o dönemden Saddam Hüseyin’i devirmek gerektiği fikrinin ateşli savunucularındandı. Aynı dönemde Sovyet işgaline karşı direnen Afgan mücahitleri stratejik bir operasyonun aracı kılan Cyclone Operasyonu’nun fikir babası Zbigniew Brzezinski’yle de teşrik-i mesaisi oldu.

Afganistan’ın Sovyet işgali olmasaydı Halilzad’ın hikâyesi hangi yönde, nasıl bir seyir izlerdi acaba? İşgalin onun Beyaz Saray nezdindeki kıymetini artırdığına şüphe yok. O da bu teveccühü lâyıkıyla değerlendirdi ve pek çok uluslararası oluşum içinde varlık gösterdi. 1985-89 arsında Reagan yönetimi dışişlerinin üst düzey bürokratlarındandı artık. Sovyet-Afgan savaşıyla ilgili sözü geçen danışmanlardandı ve mücahitlere Stinger füzesi sevk edilmesi için yaptığı başarılı kulisle konumunu güçlendirmişti.

1998 – Kandahar’da bir protesto (Reuters)

Şahin bakışlar

90’lı yıllar boyunca yayımladığı makalelerde Amerikan hegemonyasının dünya için neden zaruri olduğu fikrini işliyordu. Amerikan hegemonyasının zıddı küresel istikrarsızlıktı; buna mahal vermektense Birleşik Devletler güç kullanmayı göze almalıydı. 1998’de Başkan Bill Clinton’a gönderilen Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi’nin imzacılarındandı. Mektup Saddam’ı devirmek için başkanı yüreklendiriyordu. Kuzey Kore de Halilzad’ın şahin bakışlarının menzilindeydi. “Ticarî yaptırımlar” uygulanmalı, “askerî hazırlık artırılmalı, doğrudan askerî taarruz için” tetikte olunmalıydı. Israrla baskın olunması gerektiğini belirttiği bölge ise Basra Körfezi’ydi. Petrolün atardamarını tutmaktan söz ediyordu yani.

Körfez Savaşı başladığında yine Wolfowitz’in ekibindeydi. Taliban’ın zuhur ettiği şartlarda ise net bir Taliban karşıtı konum aldı. “ABD, Taliban’ı zayıflatmak ve Talibanizmin yayılmasını engellemek için şimdi harekete geçmelidir” diyordu. Atılacak adımların listesini bile yapmıştı:

“1. Taliban’ın düşmanlarına yardım teklif ederek güç dengesini değiştirin;

  1. Amerika’nın Sesi üzerinden Taliban muhaliflerine ve ılımlı İslami liderlere yayın süresi vererek Taliban ideolojisine karşı çıkın;
  2. Desteğini çekmesi için Pakistan’a baskı yapın;
  3. Taliban kurbanlarına yardım edin;
  4. Geniş bir geçiş hükümeti seçmek için büyük bir meclisin toplanmasına yardım ederek ılımlı Afganları destekleyin.”

İki ahbap çavuş

Nihayet 11 Eylül gelip çattığında Beyaz Saray onu Afganistan özel elçisi olarak tayin etti. Beyaz Saray’daki tek Afgan olmak az şey değildi. Üstelik Sünnî ağırlıklı ve Peştuların baskın olduğu bir ülkede Sünnî bir Peştu olmak tam da aranan vasıflardı. Afganistan’da ondan beklenen şey geçiş döneminin sevk ve idaresiydi. Patronları aklına ve uzmanlığına güveniyorlardı. Kasım 2003’te ABD’nin Afganistan büyükelçisi olarak atandı ve bu görevi Haziran 2005’e dek sürdürdü.

Bu zaman zarfında Halilzad Afganistan’daki ilk Amerikan tarzı yükseköğrenim eğitim kurumu olan Afganistan Amerikan Üniversitesi’nin (AUAF) kuruluşuna destek verdi. (Bu hizmetine mukabil Afganistan Amerikan Üniversitesi’nin Dostları 2016 yılında ona Uluslararası Kamu Hizmeti Ödülü’nü takdim edecekti.) Afganistan anayasasının taslağının hazırlanmasına nezaret etti, ülkenin ilk seçimlerini tertipletti ve Afganistan’ın geleneksel büyük meclisi Loya Jirga’sının teşkiline ön ayak oldu.

İşe bakın ki Loya Jirga’nın çoğunluğu devrik kral Zahir Şah’ın seçiminden yana oy kullanmışsa da, kim bilir ne vaat ve tehditlerle, 87 yaşındaki şahı tahta oturmaktan vazgeçiren oydu. Bu aslında Afganistan içindeki dengeleri kökünden değiştiren bir tercihti. Halilzad ile Karzaî iki ahbap çavuştu, yemeklerini düzenli olarak birlikte yiyorlar ve tutulacak yollarla ilgili daima istişare hâlinde bulunuyorlardı. Karzaî Peştu olsa da devlet içinde iplerin Kuzey İttifakı’nın eline geçtiğini, oyundan atıldıklarını düşünen Peştular hınçlandılar.

 İnsanî dokunuş

Halilzad, Afganistan’daki işi bitince (Afganistan’ın işi bitince) Beyaz Saray’ın yeni cephesi Irak’ta görevlendirildi. Orada da sarayın özel temsilcisiydi. Bombardıman uçaklarından sonra görevi burada da o aldı. “Yeniden yapılanma”da başrol bir kez daha onundu. Saddam sonrası yeni rejim kurulurken Iraklı liderlerin ilk toplantısına vaziyet eden oydu. Delegelere itimat telkin ediyordu: “Irak’ı yönetmekle hiçbir ilgimiz yok, kati surette yok!”

Belki tevriye yapıp kendi ilgisizliğini kast ediyordu; nitekim kendi üstünde emekli Konrgeneral Jay Garner pusuda bekliyordu. Halilzad, her zamanki gibi, yönetmek için değil ayartmak için oradaydı. Müslüman memleketleri müstemlekeleştirmek için. Alman haber ajansı Deutsche Presse-Agentur onu “Bush yönetiminin Müslüman gizli silahı” olarak tanımlarken hiç de isabetsiz değildi.

Halilzad, Irak’ta da anayasanın onayı sürecinde müzakerecilik başarılarıyla takdirleri topladı. Seçimlerin iyi-kötü yapılmasını başardığı ve Saddam’sız ilk hükümetin kurulmasındaki rolünden ötürü itibar kazandı. Süleymaniye’de Irak Amerikan Üniversitesi’nin kuruluşuna öncülük etti ve yönetiminde yer aldı. Bu çok yönlü faaliyetleri ve “mezhebî şiddeti engellemek için çözüm arayışları” onun Paul Bremer ve John Negroponte’ye nispetle başarılı bir büyükelçi olarak anılmasını beraberinde getirdi. Bu, şüphesiz ki onun müzakerelere “insanî dokunuş” getirmesiyle de alâkadar bir durumdu.

Halilzad’ın atanması petrol demektir

26 Mart 2007’de Irak’taki büyükelçilik görevi sona eren Halilzad’ın başından beri dikkatinin odağında Afganistan’dan çok Irak vardı. 90’lardan beri petrol devi Unocal’ın ücretli danışmanı olarak görev yapıyordu. Adı petrolle o kadar iç içeydi ki New School Üniversitesi öğretim üyesi Jennifer Van Bergen şöyle yazıyordu: “Basitçe söylemek gerekirse, Halilzad’ın atanması petrol demektir. Birleşik Devletler için petrol, Unocal için petrol.”

Onu Şiî ağırlıklı Irak ile Sünnî ağırlıklı Afganistan’da iş başında tutan şey sadece vasıfları değil petrolle olan bu derin bağlantısıydı. Bu bağ Irak’la Afganistan’ı birbirine bağlıyordu. Halilzad, Taliban karşıtı yazıları olsa da Afganistan üzerinden gaz ve petrol boru hatları inşası için Taliban heyetleriyle görüşenler arasında idi ve o günlerde Washington Post’ta Taliban lehinde hayırhah bir yazısı çıkmış, onların fundementalizminin nasıl ve niye İran’ınkinden ehven olduğunu anlatmayı denemişti.

12 Şubat 2007’de Beyaz Saray onu ABD’nin BM büyükelçisi adayı olarak Senato’ya sunduğunda demokratların çoğunluk olduğu senatoda oy birliğiyle onaylandı. Bu dönemdeki gündemi, İran’ın nükleer faaliyetlerine karşı ek yaptırım kararlarının alınması ve uygulanmasıydı.

Yıllar yılları kovalayıp Beyaz Saray, Afganistan’dan çekilme zamanının geldiğine karar verdiğinde yeniden onu göreve getirdi. 5 Eylül 2018’de Dışişleri Bakanı Mike Pompeo onu özel elçi olarak gönderdi. “Çatışmaya barışçıl bir çözüm bulma misyonuyla” Afganistan Uzlaşma Özel Temsilcisi’ydi artık.

Etno-ulusalcılık güdümlü sicili

Afganistan dışındaki yorumcularca olumlu karşılansa da adı daha adaylar arasında geçer geçmez Afganistan içinden bir hayli olumsuz görüş öne sürüldü. Bu hoşnutsuzluğun temelinde onun Peştu oluşu ve “etno-ulusalcılık güdümlü sicili” yatıyordu. Bundan o kadar eminlerdi ki ABD hükümetinin kararı yeniden gözden geçirmesi için dilekçe bile verdiler.

Sicilde en belirgin Peştu kayırmacılığı Reagan döneminde gerçekleşen Bonn Konferansı’ndaki mekik diplomasisinde Kuzey İttifakı’nı kırmızıçizgilerini terke ikna etmesiydi. Burhaneddin Rabbanî’yi devlet başkanlığı koltuğunu bırakmaya razı etmesi Peştular lehine bir müdahale olarak hafızalarda yer etmişti. Bush’un özel temsilcisi olarak ise, Ahmet Raşid’in tabiriyle  “Kilimi (Zahir Şah’ın) destekçilerinin altından çekme” cüretinde bulundu ve bu defa da Peştuları Kuzey İttifakı karşısında zayıf düşürdü. Peştuların Halilzad tarafından ihanete uğradığı hissinin geri tepmesiyse çok sert olacaktı.

Yine de Peştu olmayanlar, onun var gücüyle yüklenip taraflardan zoraki rıza alarak kurduğu merkezî yönetimin Peştuların Peştu olmayanlar üzerindeki hâkimiyetini teminat altına alma amaçlı olduğundan zerrece şüphe etmiyorlardı. O yüzden Kâbil’de bir duvarı süsleyen resimde Halilzad bir Taliban savaşçısına öpücük verirken teşhir edilebiliyordu.

Eleştirilere, dilekçelere rağmen barış elçisi olarak Taliban temsilcisi Abdulgani Birader’le 29 Şubat 2020’de Katar’ın Doha şehrinde Afganistan’a Barış Getirme Antlaşması’nı imza etti. Trump’ı yenerek koltuğa oturan Joe Biden’ın onu elçi olarak makamında tutması, kotardığı barışın ABD için önemini gösteriyordu. Ne var ki Amerikan askeri çekildikten sonra Taliban’ın süratle Kâbil’i fethedeceği şeklindeki öngörülere hepsi kulaklarını tıkamış gibi yapıyordu.

Halilzad, bu yönde endişe serdeden Dış İlişkiler Komitesi’ne yaptığı açıklamada “Kişisel olarak, güçlerinin dağılacağı ve Taliblerin kısa sürede yönetimi devralacağı yönündeki açıklamaların yanlış olduğuna inanıyorum” diyordu. Ağustos başında ise endişeli bir dilden o da kendini alamıyordu: “Talibler, elde ettikleri kazanımlar açısından son haftalardaki gelişmelerden cesaret aldılar ve maksimalist bir zihniyet içindeler.”

Öyle veya böyle Taliban karşısında müttefiklerini yalnız bırakarak Kâbil’in saatler içinde düşüşünü tuhaf bir edilgenlikle seyredişlerinde sürecin mimarlarından Halilzad’ın rolü tam olarak neydi, bilmek o kadar da kolay değil. Bu kolay fetihte Eşref Gani’nin de Peştuluğunu başlı başına bir etken olarak gören Peştu olmayanları, evhamlı olarak itham etmek de o kadar kolay değil.

Beyrut çocukları

Dört ABD başkanı yönetiminde, yaklaşık kırk yıldır Beyaz Saray’daki en yüksek rütbeli Müslüman’ın kariyerinin sonu böylece Taliban’ın zaferiyle sona ermiş oldu. Tanıyanların “Son derece keskin zekâlı biri” dediği Halilzad’ın çabaları sonuçtaki bu işkillendiricilik sebebiyle belki de tarih boyunca şaibeli ve şikeli olarak anılacak. Petrol şirketleriyle derin bağlantısı, tam da görev sahasında faaliyet gösteren bir yatırım şirketi olan Gryphon Capital Partners’in kurucusu oluşu, onun halkların kaderini kendi çıkarları için manipüle eden biri olarak yaftalamayı haklı çıkaracak bir şahsiyet suretinde resmediyordu.

Şirket “Ortadoğu ve Orta Asya’ya odaklanarak”, “işletmeleri ve yatırımcıları, büyümek isteyen yükselen pazarlarla birleştirmeyi” hedefliyordu. Bu çok hassas alanlarda hizmet veren danışmanlık firmasının müşterileri buralarda yatırım yapmak isteyen Amerikalı şirketlerdi. Para ellerinin kiri. Halilzad’ın düşünce kuruluşu Atlantic Council’e bir çırpıda 100 bin dolar bağışta bulunması kimse için hayret verici görünmüyor.

Eşi de oğlu da bu ağ içinde aktif görevler üstlenmiş durumda. Oğlu Alexander Benard firmanın müdürü ve Afganistan’ın yeraltı kaynaklarının Amerikan şirketlerinden hangisine gideceğiyle ilgili babasından lobicilik ricasında bulunması için yüklü ödemeler alıyor. 9 Eylül 2014’te Avusturya medyasında çıkan bir haber aileyi barış, elçilik gibi kavramların ötesinde bir bağlama oturtuyordu: Kara para aklama. Avusturya mahkemesi kocasının bu tür faaliyetlerinden ötürü Cheryl Benard’ın yedi bankadaki mevduat hesaplarına el koyuyordu. ABD’den bir el bu hamleyi geri çektirinceye değin.

2016 yılında siyasî biyografisini yazması ayrı bir cesaretti. Elçi: Kâbil’den Beyaz Saray’a, Çalkantılı Bir Dünyada Yolculuğum kitabını okuyabilseydik şu portre denemesi ne kadar değişecekti acaba? Beyrut’ta Amerikan Üniversitesi’nde devşirildikleri için “Beyrut çocukları” denen ekibin parlak simalarından Zalmay Halilzad’ın gerçekleri beyan etme ihtimaline ne kadar bel bağladığınıza bağlı olarak cevabı değişecek bir soru olarak kalacak bu.