31 Mart 2015.
Neredeyse tüm Türkiye’de bir elektrik arızası yaşanıyor. Metro ve tranvay seferleri yapılamaz durumda. Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nin C Blok -3. katında bulunan basın odasında adliye muhabirleri telefonlarla merkezlerine ulaşıyor. Bilgi henüz taze… “Bir savcı çalışma odasında rehin alındı.” Terör eylemi mi, ceza alan bir şehir magandasının çılgınlığı mı belli değil. Zaman ilerledikçe rehin alınan savcının Berkin Elvan soruşturmasını yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz olduğu ortaya çıkıyor. Zaten teröristler, o malum fotoğrafları çekip yayınlıyorlar. Herkes şokta! Türkiye, ilk kez böyle bir görüntüyle karşı karşıya…
Şubat 2015…
İran Devrim Muhafızları İstihbarat birimi kadrolarına, Türkiye’ye siber saldırı yapılması için bir tim oluşturma emri verdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Yemen’deki Husi (Ensarullah Hareketi) faaliyetlerinin işgal boyutuna vardığına yönelik açıklamalarının hemen sonrasına denk gelen bu belgeyi İran’ın ünlü muhalif gazetecilerinden Ruhullah Zam, 2017’de açıkladı. Bu emrin verilmesinden bir ay sonra, 31 Mart’ta, İran sınırındaki Van hariç 44 ilde geniş çaplı elektrik kesintileri yaşandı.
31 Mart 2015…
Savcı Kiraz, teröristlerin elindeyken, örgütün adliyeye patlayıcı yerleştirmiş olabileceğinden şüphelenen güvenlik güçleri binlerce vatandaşın bulunduğu adliyeyi boşaltmaya karar verdi. Devasa binanın her koridoru boşaltıldı. Olası bir operasyon için güvenlik tedbiriydi bu aynı zamanda. Gazeteciler olarak biz de dışarıdaydık artık. Her şey yavaş yavaş şekillenmeye başlıyordu artık. O dönemde adliyeye avukatlar aranmadan girebiliyordu. Avukat yapılanması oldukça güçlü olan DHKP/C’nin bu eylemi avukatlara yaptırmış olması oldukça güçlü bir ihtimaldi. Örgüte verdiği CV’lerde “her türlü bombayı yapabilirim” diye referans veren avukatların olduğu örgütte bu ihtimal oldukça güçlüydü zaten. Avukatları feda etmemişlerdi. İki genç çocuk, ellerinde avukat cübbeleriyle güvenliği atlatarak adliyeye sızmayı başarmıştı.
Mart 2010…
Cumhurbaşkanı Erdoğan henüz Başbakanlık koltuğunda otururken İstanbul Abdi İpekçi Spor Salonu’nda düzenlenen Roman Buluşmasına katıldı. Başbakan konuşma yaparken üç kişi ayağa fırlayarak bir pankart açtı. Kırmızı zemin üzerine sarı harflerle şu yazıyordu: “Parasız eğitim istiyoruz alacağız! Gençlik Federasyonu” Üç öğrenci gözaltına alındı ardından ikisi tutuklandı. Tutuklananların isimleri Berna Yılmaz ve Ferhat Tüzer’di. Medya ve örgüte müzahir sivil kuruluşlar büyük bir propaganda süreci başlattı. Artık gazeteler onlardan bahsediyor, parasız eğitim hakkı için mücadele eden gençlerin serbest bırakılması için çalışıyorlardı. Berna ve Ferhat merkez medyanın manşetlerindeydi. 19 ay sonra serbest kalmalarına kadar bu kampanya devam etti.
Mart 2014
Gezi Parkı eylemleri sırasında, Okmeydanı’ndaki eylemcilere biber gazıyla müdahale edildiği sırada orada bulunan 15 yaşındaki Berkin Elvan, büyük bir hızla gelen gaz kapsülünün hedefi oldu. Ağır yaralanan Berkin hastaneye kaldırıldı. 9 ay yaşam savaşı verdi ancak başaramadı. 11 Mart 2014 günü hayatını kaybetti. Konuyla ilgili soruşturma başlatıldı, polis memurlarının ifadeleri alındı. 4 savcı değiştiren soruşturma dosyası en sonunda Mehmet Selim Kiraz’ın önündeydi. Dosya diğer savcılara nispeten daha hızlı yürüyordu artık.
14 Mart 2015
Parasız eğitim mücadelesinin yılmaz neferi Berna, o yılın Ocak ayının son günü İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan yurtdışına çıktı. Döndüğünde tarihler 14 Mart 2015’i gösteriyordu. O gün yaşananları savcılığa ifade veren eski bir DHKP/C’linin ağzından dinleyelim: “Berna Yılmaz, 2015 yılı Mart ayı ortalarında yurtdışından ülkeye giriş yaptı. Gençlik Dernekleri Federasyonu’nda benimle selamlaştıktan sonra ağzında getirmiş olduğu Sd kartı çıkartarak ‘Halkın Hukuk Bürosu’na gitmem lazım’ dedi ve ayrıldı. Yurtdışında bulunan örgüt mensupları ülkeye geldiklerinde örgüt yöneticilerinden Kamile Kayır ve Avukat Oya Aslan ile irtibat kurarak yurt dışından aldıkları talimatlarla ilgili bilgilendirme yaparlar. Eylemin Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol tarafından yapılmaması halinde Dev-Genç’liler olarak kendilerinin yapacağını söylediler. Eylemden bu şekilde haberdar oldum. Yurtdışından ağzında getirdiği ve Halkın Huku Bürosu’na ilettiği Sd kart içerisinde eyleme ilişkin talimat ve detayların bulunduğunu anladım.”
20 Mart 2015
Saldırıda kullanılan silahı temin eden şahıs, Savcı Kiraz cinayeti soruşturmasının şüphelilerinden Mustafa Koçak isimli şahıstı. Para karşılığı silah ticareti de yapan bu isim eylemlerde kullanılacak silahları çok iyi tanıdığı kaçakçılardan temin ediyordu. O gün, eylemin yöneticisi olan Şafak Yayla, Mustafa Koçak’a ulaşarak kendisinden Fransız 10’lusu diye tabir edilen tabancalardan istedi. Mustafa silah işini Mecidiyeköy’de kıraathane işleten Murat isimli şahsa havale etti. Silah temin edildi ve teröristlere ulaştırıldı. Saldırıda üzerinde “armes UNIQUE-HENDAYE B.P FRANCE” ibaresi yazılı 793185 seri numaralı bir tabanca kullanılmıştı. Bu tabancanın 9+1 mermi kapasitesi vardı ve halk arasında Fransız 10’lusu olarak biliniyordu.
21 Mart 2015
Örgüt, saldırganlara sadece silah temin etmedi. Eylem sırasında giyecekleri takım elbiseler de bir örgüt mensubu tarafından satın alındı. İstanbul Adliyesi yakınlarındaki örgüte ait bir güvenli eve yerleşen teröristler burada son planlarını yaptılar.Örgüt, o eve giriş-çıkışları da yasaklamıştı. Eve habersiz gidilmiyor, gidenler kapıdan çevriliyordu.
31 Mart 2015
Savcı Kiraz odasında rehin tutulurken tüm Türkiye ekranları başına kilitlenmiş, olayın kan dökülmeden nihayete ermesini bekliyordu. Krizi örgüt üyeleri de TV’lerden takip etti. Okmeydanı’ndaki Gençlik Federasyonu’nda bir yandan televizyon izlenirken diğer yandan eylemcilerin kişisel eşyaları yine eylemcilerin belirlediği diğer örgüt mensuplarına dağıtılıyordu. Bu manevi bir mirastı. Eylemciler de diğer teröristler de o odadan sağ çıkamayacaklarını biliyorlardı. Kareli gömlek ise silahı temin eden Mustafa Koçak’ın payına düşmüştü. İki terörist önce Savcı Kiraz’ı şehit etti, ardından güvenlik güçleri tarafından öldürüldüler.
3 Mart 2016
Yüzlerce kilometre mesafeyi ağzında örgütün talimatlarını içeren Sd kartla kat eden eğitim savaşçısı Berna Yılmaz yaklaşık 11 ay daha yaşadı. 3 Mart 2016 günü Bayrampaşa’daki Çevik Kuvvet binasına saldırı yapmaya çalışırken polis tarafından öldürüldü…
Savcı Kiraz’ın şehit olduğu saldırıyla ilgisi soruşturma, aynı binadaki meslektaşı Can Tuncay tarafından yürütüldü. Mahkemeye gönderdiği 131 sayfalık iddianamenin talep kısmında ilk cümleleri şöyle: “Toplumda kaos ve korku oluşturmak, devletimizi istikrarsızlaştırmak amacıyla bu hususta diğer önde gelen terör örgütleri FETÖ/PDY, PKK/KCK ve DEAŞ gibi taşeron rol üstlenen DHKP/C terör örgütü 31/03/2015 tarihinde en kanlı ve acımasız eylemlerinden birini gerçekleştirmiş, ülkesi ve milleti için adalet ülküsüyle fedakarca çalışan, sorumlu olduğu Berkin Elvan isimi şahsın ölümü dosyasında yaptığı iş ve işlemlerle fail/faillerin tespiti yönünde ilerleme sağlayan yargı mensuplarından Cumhuriyet Savcımız Mehmet Selim Kiraz’ı hedef almıştır. Hangi terör örgütü tarafından gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin hiçbir terör eylemi ülkemiz ve milletimizin birliğini bozamayacak, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet varolacak ve terörle mücadele eden görevlilerimiz, şehitlerimizin gösterdiği yolda ve emanet ettiği değerler uğruna gerektiğinde şehit olmayı bir vatan borcu olarak bilip bu azimle çalışarak mücadelesine devam edecektir.”
Yorum ekle