Portre

Yunus Emre, Aliya ve Bosna cephesinin şairi: Cemalettin Latiç

Bosna’nın Gornji Vakuf şehrinin, Pridvorci (Sarayönü) kasabasında yaşayan Sakıp ve Cemile Latiç ailesinin, 4 Haziran 1957 günü Cemalettin ismini verdikleri bir erkek çocukları dünyaya geldi. Pridvorci kasabası ile ilgili ilk verilere Osmanlı arşivlerinde 15. asrın sonlarında rastlanmaktadır. Latiç ailesinin kökleri ise, Sancak’ın Bihor şehrine dayanmaktadır. İki yüz yıl kadar önce Bihordan Gornji Vakuf’a gelip yerleşen […]

Bosna’nın Gornji Vakuf şehrinin, Pridvorci (Sarayönü) kasabasında yaşayan Sakıp ve Cemile Latiç ailesinin, 4 Haziran 1957 günü Cemalettin ismini verdikleri bir erkek çocukları dünyaya geldi.

Pridvorci kasabası ile ilgili ilk verilere Osmanlı arşivlerinde 15. asrın sonlarında rastlanmaktadır. Latiç ailesinin kökleri ise, Sancak’ın Bihor şehrine dayanmaktadır. İki yüz yıl kadar önce Bihordan Gornji Vakuf’a gelip yerleşen Latif isimli zat, aileye (Latifzade) ismini vermiştir. Bu aile, İslami ilim ve geleneklere bağlılığı ile tanınmıştır.

Baba Sakip Latiç, Fojnica’daki medresede okudu. 1947 yılında, dönemin Komünist dikta rejimi, Bosna-Hersek’teki elli medreseyi kapattı. Bu baskı kampanyasından kurtulabilen tek kurum Saraybosna’daki Gazi Hüsrev Bey Medresesi oldu. Zorluklarla da olsa faaliyetine devam etti. Sakıp Latiç, Gazi Hüsrev Bey Medresesi’ni dışarıdan bitirdi ve hayatının sonuna kadar imamlık yaptı.

Sakıp Latiç, oğlu Cemalettin Latiç’i 1971 yılında Gazi Hüsrev Bey Medresesi’ne yazdırdı. Sonrasında da diğer üç oğlunu da aynı medreseye kaydettirdi. 1977 yılında medreseyi bitiren Latiç, aynı yıl Saraybosna’da öğrenime açılan İslami İlimler Fakültesi’ne kayıt yaptırmak istedi, ancak kabul edilmedi. Bunun üzerine Dekan Fehmi Agani’nin desteği ile Priştina’daki Edebiyat Fakültesi’ne yazıldı. Bir yıl boyunca verdiği yoğun uğraş sonunda Saraybosna’daki İslami İlimler Fakültesi’ne kayıt olmaya muvaffak oldu. Hasan Çengiç ve Halil Mehdiç gibi tanınmış şahsiyetlerle beraber okudu. Aynı dönemde felsefe fakültesinde edebiyat derslerine de devam etti.

Hasan Çengiç

Babasından dinlediği dertli dolap ilahisi Cemalettin Latiç’e şiiri sevdirdi.

En çok ilham aldığı şairlerden biri Yunus Emre’dir. Günümüzde Bosna’da, belki de tüm Balkanlar’da ilahi formunda bestelenmiş en çok şiire sahip şair, Cemalettin Latiç’tir.

Miladi 1979 yılı, bilindiği üzere hicretin 1400’üncü yılına tekabül eder. O yıl, Saraybosna’nın camileri için farklı bir yıl oldu. Restore edilen bazı tarihî camilerin minareleri de boyanıp temizleniyor, bir hareketlilik göze çarpıyordu. O sıralarda genç şair Cemalettin Latiç’in serbest vezinde yazdığı bir şiir oldukça ilgi gördü ve İslam meşihatı tarafından mükâfata değer görüldü.

Hasan Çengiç, aynı yıl içinde bir gün Latiç’in yanına gelerek “Seninle tanışmak isteyen birisi var” dedi. Ali Paşa Camii yakınlarındaki bir daireye gittiğinde onunla tanışmak isteyen ve yazılan şiiri beğenen kişinin, Aliya İzzetbegoviç olduğunu gördü. Bu buluşmanın genç şair için tarihî bir olay olacağı daha o günden belliydi.

Tarihî camileri elden geçiren, tamir ve bakımını yapan gücün arkasında “Genç Müslümanlar” vardı. O yıllarda “Genç Müslümanlar”ın bir araya geldiği buluşmalarda İzzetbegoviç, “Komünizm de kapitalizm de çökecek, hazırlanalım” demişti. Bazıları onun bu tezlerini ihtiyatla karşılıyordu.

KOMÜNİST REJİM MÜSLÜMANLARA KARŞI HAREKETE GEÇİYOR

1983 yılının Mart ayında, Belgrad merkezinden idare edilen, Genç Müslümanlar ve Bosna ile hesaplaşmayı hedefleyen, yargı merkezli bir cadı avı başladı. Aliya İzzetbegoviç, Salih ve Ömer Behmen kardeşler, Edhem Bıçakçiç ve Ruşid Prguda’nın da aralarında olduğu 12 kişi gözaltına alındı. Aylar süren işkence dolu sorgulamalar, Ağustos ayında sonuçlandı. Bu arada işkenceli sorgulamalara dayanamayan Ruşid Prguda, dünya hayatına veda etti. Cemalettin Latiç de 5 Mayıs 1983 günü İslami İlimler Fakültesi’ne gelen sivil polisler eliyle gözaltına alındı, cezaevine kondu.

Aslında Belgrad’ın bu hamlesi, dağılması kaçınılmaz olan Yugoslavya’nın altı federal cumhuriyetinden biri olan Bosna devletini sindirmek içindi. Beklenmedik bir şekilde hapse atılan 13 Müslüman entelektüele isnat edilen suç, “Müslümanları İslamlaştırmak” ve “devlet düşmanlığı” gibi hukuki dayanağı olmayan iddialardı. Sorgu ve mahkeme döneminin devam ettiği günlerde dikta rejimine ait basın, 13 entelektüel için mevcut rejimi yıkarak İslam cumhuriyeti kurma peşinde oldukları propagandası yapıyordu.

CEZAEVİNDEN ÇIKIŞ; DAĞILAN YUGOSLAVYA VE SDA’NIN KURULUŞU

Cemalettin Latiç, 3 sene 2 ay cezaevinde yattıktan sonra verem hastası olarak tahliye oldu. Onun tahliye edilmesinde, merkezi Londra’da olan PEN adlı yazarlar birliğinin etkisini zikretmek gerekir. Özgürlüğüne kavuşan Cemalettin Latiç, bir taraftan tedavi olurken diğer taraftan hapiste kalan masum arkadaşlarının tahliyesi için uğraş vermekten geri durmadı. Bu faaliyetlerin yanında genç yazar Latiç baskı gücünü kaybeden dikta rejiminin yasaklarından kurtulmuş olarak yeni eserlerini yazıp yayımlamanın telaşı içindeydi. 1989 yılına gelindiğinde diktacı Yugoslav rejimi, dünyadan gelen baskılar sebebiyle genç Müslüman entelektüellerin tamamını serbest bırakmak zorunda kaldı. Bu arada 80’li yıllar boyunca Komünizm’in yıkılacağını sürekli tekrarlayan İzetbegoviç’in öngörüsü, gerçek olmuş ve Sovyetler dağılmıştı.

1990 yılında Sovyetlerden sonra, Yugoslavya dikta rejimi de tarihe gömülmek için hızla yol alıyordu. Dağılan Yugoslavya’dan sonra Bosna-Hersek ve diğer cumhuriyetlerde yaşayan Müslüman milletler ne yapacaktı? Aliya ve arkadaşları sadece Bosna-Hersek’i değil, başta Sancak olmak üzere diğer cumhuriyetlerde yaşayan Müslümanları da içine alacak siyasi bir çatı kurma peşinde idi.

Aliya, partiyi kurarken Yugoslavya’da yaşayan tüm Müslümanları çatının altında tutmaya çalıştı. Diyasporayı da kucaklamak için Zürih’te uzun yıllardır yaşayan, tanınmış Boşnak işadamı Adil Zulfikarpaşiç’le görüştü. Onu genel başkan yardımcısı yaptı. Ancak Adil Bey, partide Boşnak kelimesinin yer alması için ısrarcı idi. Talebi kabul edilmeyince ayrıldı, başka bir parti kurdu. Aliya, Boşnak ismine karşı olmadığını, ancak 1991’de yapılacak nüfus sayımında son defa Müslüman adı altında yazılmanın önemine işaret etti. Ailya’nın bu tezinin ne kadar doğru olduğunu tarih gösterdi.

 BOŞNAK EDEBİYATI VE CEMALETTİN LATİÇ

1878 yılında Osmanlı’dan kopuşa kadar Boşnak edebiyatının yazar ve şairleri, eserlerini Türkçe-Arapça bazen de Farsça dilinde vermişlerdir. Ahmed Gurbi Baba, Hasan Kâfi Pruşçak, İlhami Sabit Uzicanin bunların en meşhurlarıdır.

Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Bosna’da yönetimi ele alır almaz yaptığı ilk icraat Türkçe dilini ve Osmanlı alfabesini yasaklamak oldu. Bu tarihten sonra Boşnaklar eserlerini genellikle kendi dillerinde ve Latin alfabesi ile verdiler. Hatta hızla gelişen yeni matbaa teknolojileri ile artan okuma yazma oranı sayesinde, Boşnak edebiyatında önemli bir atılım gerçekleşti. Haftalık ve aylık çıkan gazetelerde yeni edebî isimler kendini gösterme imkânı buldu. Vatan, Gülşen-i Saray ve Boşnak isimli gazeteler Boşnak edebiyatına yeni yüzler kazandırdı. Saffet beg Başagiç’in tarih kitabı ve Musa Çazim Çatiç şiirleri de sayılabilir.

Komünist Yugoslavya döneminde kimliği inkâr edilen Boşnaklar, edebî alanda da tam bir sansüre tâbi tutulmuşlardı. Meşa Selimoviç, kendini Yugoslav olarak deklare ederek meşhur Derviş ve Ölüm adlı eserini yayımlama imkânın bulabilmişti.

Yugoslavya dağılmıştı, ama Boşnaklar bu sefer toptan yok olma tehdidi altında canlarını koruma derdine düşmüşlerdi. 1992-95 yılları Avrupa tarihinin utanç yılları olarak kayda geçti. Bağımsız Bosna-Hersek ve Boşnak milleti, insanlığa örnek olacak bir direnişle vatanını ve bağımsızlığını savundu ve başta İslam âlemi olmak üzere vicdan sahibi dünyanın desteği ile ilan ettiği istiklalini korumayı başardı.

Bu soylu mücadelenin lideri Aliya İzetbegoviç’in yanındaki az sayıda kişiden biri Cemalettin Latiç’tir. Kuvvetli kalemi ile Bosna-Hersek’in İstiklal mücadelesinde müstesna bir yeri vardır. Mehmed Âkif Ersoy’un Türk istiklal Harbi’nde oynadığı rolü, 90’lı yıllarda Bosna’nın özgürlüğü için Cemalettin Latiç oynamıştır.

1990’dan bu tarafa ortaya çıkan Boşnak edebiyatında saldırıya uğrayan Bosna’nın yaşadığı soykırım, göç ve sıkıntılar olduğu görülür. Belgrad’ın kıskacından kurtulan Bağımsız Bosna devletinin getirdiği özgürlük ortamında, Boşnak edebiyatı tam bir patlama yaşar. Bu patlamada Cemalettin Latiç’in de derin izleri görülür. Roman ve tiyatro eserlerinin yanında Latiç’in gücü, kendini şiir alanında gösterir. 1990 yılından sonra kaleme aldığı bir şiir, 2000’li yıllara kadar Bosna’da millî marş olarak okunmuştur. Latiç’in başlıca eserleri şunlardır: Mejtaş i Vodica, Dome Davudov, Srebrena Çesma, Şkripa Vratica, Ja Sam Tavus Aşikana, Srebreniçki İnferno, Careve Oçi ve Mevlud-i Şerif. Latiç şiir formunda verdiği eserlerle birçok ödül kazanmıştır. Sırası ile kazandığı ödüller şunlardır: Slovo Gorçina, Trebinske veceri poezije, Bosna-Hersek Yazarlar Birliği İskender Kulenoviç, İstanbulensis 2012 ve Necip Fazıl 2017.

Türk edebiyat kamuoyu tarafından yakından takip edilen Cemalettin Latiç’in eserleri Metamorfoz Yayınevi ve Okur Kitaplığı tarafından dilimize kazandırılmaktadır. 10 eserden 3 tanesi tercüme ettirilerek yayımlanmıştır. Yeni çevirilerle bütün eserleri Türkçeye kazandırılarak Türk okuruyla buluşacaktır.

Ülkesi ve inançları uğruna mücadelesini sürdüren Latiç, Osmanlı bakiyesi olarak gördüğü Türkiye ile Bosna Hersek arasında kültürel köprüler kurmak için çalışmalarını sürdürmektedir.

 

Etiket /