Kültür

Medeniyet Tasavvuru Okulu kurucusu Yusuf Kaplan: MTO’yu akıl, kalp ve ruhu harekete geçirmek için kurduk

Diploma derdinin olmadığı okulda, talebeler 6 aşamalı bir eğitim sisteminden geçiyor ve yine eğitim kapsamında 100 kitaplık bir okuma listesini tamamlıyor. Eğitimlerin ilk aşamasında katılımcılar geçmişten bugüne süren hadiseler üzerine dert sahibi olurken, ikinci aşamada usul kitaplarına, üçüncü aşamada ise tarih, tarih felsefesi, medeniyetler tarihi ve felsefesine odaklanıyor. Talebeler, dördüncü aşamayla düşünce tarihi, İslam düşüncesi, […]

Diploma derdinin olmadığı okulda, talebeler 6 aşamalı bir eğitim sisteminden geçiyor ve yine eğitim kapsamında 100 kitaplık bir okuma listesini tamamlıyor.

Eğitimlerin ilk aşamasında katılımcılar geçmişten bugüne süren hadiseler üzerine dert sahibi olurken, ikinci aşamada usul kitaplarına, üçüncü aşamada ise tarih, tarih felsefesi, medeniyetler tarihi ve felsefesine odaklanıyor.

Talebeler, dördüncü aşamayla düşünce tarihi, İslam düşüncesi, çağdaş düşünce, sanat, edebiyat ve estetik okumaları yapıyor. Okulun beşinci ve sonuncu aşamasında da İslam, Doğu ve Batı medeniyetlerinin klasik metinleri inceleniyor.

“Hayalimde dünya çapında bir eğitim sistemi kurmak vardı”

Okulun kurucusu gazeteci, yazar Dr. Yusuf Kaplan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, böyle bir çalışmayı daha önce üniversite dışındaki öğrencilerin de katılımıyla ilk kez Bilgi Üniversitesi’nde 2000 yılında başlattıklarını söyledi.

O dönem Medeniyet Tasavvuru Okulu‘na (MTO) öğrenci olarak katılan isimlerden İbrahim Halil Üçer, Özkan Öztürk ve Kamuran Gökdağ’ın bugün okulda eğitim verdiğini belirten Kaplan, “Biz başlangıçta Türkiye’deki eğitim sisteminin sorunlarını bir şekilde analiz ettikten, ‘bu eğitim sistemiyle Türkiye nereye gidebilir?’ cevabını verdikten ve bir yere gidemeyeceğini ortaya koyduktan sonra ‘ülkenin, coğrafyanın önünü açacak bir fikriyatı nasıl hayata geçirebiliriz ?’ diye yola çıktık. Başlangıçta lokal bir oluşumdu. 2 defa kapattım. Bu kez 3. defa açtık.” dedi.

Kaplan, yeni tip koronavirüs salgınından önceki süreçte MTO’yu bu kez Sabahattin Zaim Üniversitesi’nin İpekyolu Medeniyet Araştırmaları Merkezi üzerinden başlattıklarını aktararak, şöyle devam etti:

“Bir duyuru yaptık ve binlerce müracaat oldu. 200 kişi almayı düşünüyorduk. 2-3 gün mülakat yaptık. Çok iyi bir kadro geldi. Eğitime başladık ve ilk günü hiç unutmuyorum. ‘Tarihin yapıldığını hissettiğim an’ diye yazmıştım. Benim hayalimde dünya çapında bir eğitim sistemi kurmak vardı. Üniversitede okurken tahayyül ettiğim bir şeydi. ‘Yarın benden bir halt olursa dünya çapında bir eğitim sistemi kurulması lazım’ diyordum. Adam yetiştirecek adamların yetişeceği bir okul. Türkiye’deki üniversiteler sektöre, sanayiye çalışıyor. Kapitalizmin kölelerine dönüşüyor. Benim kafamdaki model, ‘Nizamiye’ modeli. Nizamülmülk’ün o hikayesini anlatayım. Ben mahşerin üç atlısı diye bir şeyden bahsederim. Birinci büyük medeniyet krizinin kurucusu Melikşah, uygulayıcısı Nizamülmülk, temelleri koyucu Gazali’nin geliştirdiği projedir. Buna Nizamiye Medreseleri diyoruz. Bu medreselerin kurucusu Gazali değil ama hocası İmam’ül Harameyn Cüveyni de Gazali gibi bir talebe yetiştirmekten gurur duyan birisi. Gazali ile birlikte devrim yapılıyor. Gelecek olan kriz görülüyor. MTO’nun kalkış noktası da burasıdır.”

“Müslümanlar inançlarını ve kendilerine olan güvenlerini kaybetmediler”

Nizamiye Medreselerinin kuruluş gerekçesine değinen Kaplan, “İslam medeniyeti bütün medeniyetlerle temasa geçiyor, hepsinden besleniyor, hepsini besliyor, hiçbiri tarafından yutulmuyor ve hiçbirini de yutmuyor. Dolayısıyla pergelin sabit ayağını İslam’a ve Kur’an-ı Kerim’e koyuyor. Pergelin hareketli ayağıyla ise bütün dünyalara, kültürlere ve medeniyetlere açılıyor. Bu pergel metodunun kaynağı Fussilet Suresi’nin 53. ayetidir. Bu ayet enfüste ve afakta yolculuk yapmaktan bahsediyor. Yani enfüs içe doğru afak ise dışa doğru yapılan bir yolculuk.” diye konuştu.

Yusuf Kaplan, tarih boyunca Müslümanların iki büyük medeniyet krizi yaşadığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

“Birinci krizi, 12., 13. ve 14. yüzyıllarda yaşadılar. Tarihçiler Bağdat’ın ve Kurtuba’nın düşmesini ‘İslam sanki tarih sahnesinden çekilecek gibiydi’ diye anlatırlar. Çok büyük bir kriz bu, her şeyi yerle bir etti. Semerkant iki defa kuruldu. Bir taraftan Moğol, diğer taraftan Haçlı saldırıları vardı. İçeriden de Haşhaşi tehlikesi vardı. Dışardan gelen saldırıyı püskürtmeye çalışırken bir de içeriden gelen bela var. Şu an yaşadıklarımız da aynısı. Batı uygarlığının meydan okuması ve içeride yaşanan bir kriz var. ‘Biz bu meydan okumaya nasıl cevap vereceğiz’ konusunda Tanzimat’tan, Meşrutiyet’ten itibaren süre gelen çabalar var. Müslümanlar her şeylerini kaybettiler ama inançlarını ve kendilerine olan güvenlerini kaybetmediler.”

“İçinde yaşadığınız çağı tanıyamazsanız tanımlanırsınız”

Müslümanların son 2 asırdır Batılılara karşı inanılmaz bir aşağılık kompleksi yaşadığını söyleyen Kaplan, “Cumhuriyet’e geçilen süreçte yenilgi, şu an yaşadığımız süreçte ise yamanma psikolojisi gelişti. Batıya karşı tavırda reaksiyon vardır hem teorik hem de pratik aksiyon yoktur. Aks olmadığı için, yani eksen olmadığınız için pratik ve teorik aksiyonu siz göremiyorsunuz. Yani oyunun kurallarını belirleyen olamıyorsunuz. Başkalarının kurallarıyla kendi dünyanızı kuramazsınız. İçinde yaşadığınız çağı tanıyamazsanız tanımlanırsınız.” ifadelerini kullandı.

Kaplan, bir eğitim modeli geliştirilmeden mevcut akademi ve sömürge modeliyle bir yere varılamayacağı değerlendirmesinde bulunarak şu açıklamayı yaptı:

“Medya ve dijital dünyanın gelişmesiyle birlikte aslında eğitim büyük bir kriz yaşıyor. Batıdaki eğitim zaten sorunlu bir eğitim. Batı uygarlığı zirveye ulaştığı bir noktada, kriz de zirveye ulaştı. En büyük kriz üniversitede yaşandı. Doğa bilimleri üzerinden, insan bilimlerini inşa etmeye çalıştılar. Fizik bilimleri üzerinden fizik ötesini anlamaya çalışmak, karikatür çıkaracaktı ortaya. O kriz bir şekilde görüldü ve 1968 hareketiyle birlikte aşıldı. Bu hareket bir zihni dönüşümdür.

Medeniyet Tasavvuru Okulu’nun ortaya çıkış nedeni de Müslümanların son 2 asırdır yaşadığı bu krizi anlamak, anlamlandırmak ve anlatmaktır. Türkiye’nin ruhu İslam’dır. İslam bu toplumun, hem varlık nedeni hem de tarihi atılım yapmasını mümkün kılabilecek kaynağıdır. Bu kaynak kuruduğu zaman bu toplum ele geçirilir, işgal edilir ve yok edilir. Köklere inemezseniz göklere yükselemezsiniz. Bugün Batı modern meydan okumayı Grek köklerine giderek gerçekleştirdi. O köklere de benim üzerimden gittiler. Dün olan yarın olacak olanın garantisidir, göstergesi, işareti değil.”

“Ben aslında ‘Dijital Nizamiye’yi kuruyorum, yaptığım şey bu”

Batı’daki eğitim sisteminin epistemolojik ve bilgiye dayanan bir sistem olduğuna işaret eden Kaplan, “Bizdeki eğitim sistemi bilme, bulma ve olmaya dayanır. Hem epistemolojik hem fenomenolojik hem de ontolojiktir. ‘Ne’, ‘nasıl’ ve ‘niçin’ sorularının cevabını verir. Batı’daki eğitim sistemi ise sadece ‘nasıl’ sorusunun cevabını verir. Ontolojisi olmayan bir epistemoloji, insanlığı felakete sürükler. Araçların kölesi haline getirir. Batı uygarlığının ontolojisi olmadığı için, ister istemez enformasyon dataya dönüştü.” şeklinde konuştu.

Yusuf Kaplan, MTO eğitimleri kapsamında yapmak istediklerini ise şöyle anlattı:

“Çağ kuran insanlar içinde yaşadıkları çağın ağlarından, bağlarından kurtulabilen insanlardır. Benim derdim çağı kurabilecek insanlar. Çağrı, çağını kurmak zorundadır. Bu çağı başkaları şekillendiriyor. Bugün 5 bin yıllık Çin medeniyeti birikimi çöplük oldu. Dünyaya yeni bir şey söylemiyor, kapitalizme kurban edildi. Bu kapitalizme direnen sadece İslam, bunu biliyorlar. Bütün inançları fosilleştirdiler, İslam’ı fosilleştiremediler. Benim yeni bir Gazali’ye ihtiyacım var. MTO’da benim yapmak istediğim şey, İbn Haldun, Mimar Sinan ve Mevlanaları yetiştirecek tohumlar ekmek. Bu 40-50 senede olacak bir şey değil ama o tohumları ekebilir. Akıl, kalp ve ruhu aynı anda harekete geçirecek bir eğitim metodundan bahsediyorum. O yüzden ‘akılla bilirsin, kalple bulursun, ruhla olursun’ diyorum. ‘Akılla yorulacaksın, kalple yoğrulacaksın dolayısıyla ruhla doğrulacaksın’ diyorum. Ben aslında ‘Dijital Nizamiye’yi kuruyorum, benim yaptığım şey bu. Burada sınav yok, büyük sınava hazırlık var.”

Okul bünyesinde şu an 6 bin talebeye sahip olduklarını aktaran Kaplan, “(Eğitimler kapsamında) 6 bin makale yazılıyor. Bu ülkenin neresinde aynı anda 6 bin makale yazılıyor ? Okullar kapalı, üniversiteler öğrenci bulamıyor ve ben binlerce öğrenciyle ders yapıyorum. Bütün talebeler kağıt, defter, kalem hazır ekran karşısında harıl harıl not tutuyor. Burada bir ruh var. Ruh veremediğiniz sürede insanı mahvedersiniz. Benim yeni Sinanları, yeni Şeyh Galipleri, Fuzulileri, Yunusları ve Mevlanaları yetiştirmem lazım. Başka türlü ülkenin geleceğini kurtaramam.” ifadelerini kullandı.

Kaplan, eğitim kapsamında okunması gereken 100 kitap listesini de kendisinin hazırladığını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu 3 senelik eğitimde o 100 kitaplık listeyi öğrenciler bitirecek. Bu kitapları 4 renkli kurşun kalem tekniğiyle okutturuyorum. Bu teknik insanın zihnini, ruhunu ve sorumluluk bilincini geliştiren bir yöntem. Görsel kültürün hakim olduğu bir zaman diliminde, ben görsel kültürü aldım ve yazılı kültürün içinde erittim. İnanılmaz bir şekilde hafıza güçleniyor, zihin açılıyor ve bir kitabı dura dura, düşüne düşüne, ibadet edercesine okuyorsun. Listedeki ilk 20 kitap dert sahibi yapacak bir liste. Sezai Karakoç, Mustafa Kutlu, İsmet Özel, Cemil Meriç, Ahmet Hamdi Tanpınar, Necip Fazıl Kısakürek ve Nurettin Topçu var. Türkçenin en önemli kitapları aynı zamanda bunlar.”

“81 il ve 62 ülkeden talebelerimiz var”

MTO Koordinatörü Burak Saygılı ise MTO’ya her kesimden ve her yaş grubundan kişilerin katılabildiğini belirterek, “Burada öğrenci ifadesi yok. Her yaştan ve farklı meslek gruplarından katılım var. Tamamen online devam ediyor. Şu an 81 il ve 62 ülkeden talebelerimiz var. Dünyanın birçok yerinden bu derslere ve okuma listesine katılmayı talep ediyorlar ve çok büyük bir iştiyak var.” dedi.

Her yıl güz ve bahar olmak üzere iki dönem MTO’ya başvuruların açıldığı bilgisini veren Saygılı, şunları kaydetti:

“Her başvuruda da çok ciddi bir teveccüh söz konusu. Minimum 3-4 bin başvuru oluyor. Her yılı bir kademe olarak adlandırıyoruz. Bir kademede de iki dönem var. Yeni başlayacak olanlar birinci kademe birinci dönem ile başlıyorlar. 3 kademe ikinci dönem itibariyle de 3 yılı tamamlamış oluyorlar. 3 yıl içerisinde Türkiye’nin önde gelen hocalarından çok kıymetli dersler alıyor, 100 kitap okuma listesini bitirmiş oluyorlar.”

Saygılı, program içerisinde yazı atölyesi ve her yıl çeşitli temalarda talebe kongresi yapılacağına işaret ederek, “Genç kardeşlerimiz bu kongrelerde sunumlarını gerçekleştirmiş olacaklar. Üç yılı başarıyla tamamlayan kardeşlerimiz Mekke, Medine, Kudüs, Semerkant, Buhara ve Endülüs gibi kutsal şehirlerimizi hocalarımızla ziyaret etme imkanı bulacak.” ifadelerini sözlerine ekledi.

Eğitimler kapsamında yeni dönemde “Edebiyat Buluşmaları”, “İnsanın Hikmet Yolculuğu”, “Osmanlı Türkçesi”, “Sinemanın Dünyası”, “Şiirimizin Sesi: Medeniyetimizin Nefesi”, “Felsefenin Sorunları-Sorunların Felsefesi”, “Tarih Tasavvuru, İslam Tarih Tasavvuru İbn Haldun ve Tarihin Kökleri, Köklerin Tarihi”, “İslam Sanatı: İdrak ve İnşa”, “Şiirin Şuuru: Şuurun Şiiri” ile “Usulüddin: İslam İnanç Esasları ve Kelam Tarihi” dersleri gibi birçok konu ele alınacak.

Okulun ilk döneminde talebeler, Arapça ve İngilizce eğitimlerinin yanı sıra “Fütuhat-ı Medeniyye”, “Medeniyetlerin Yükseliş ve Düşüş Dinamikleri”, “Düşünce Tarihi”, “İslami İlimler Tasavvuru”, “İslam Düşünce Tarihi” ve “İslam Medeniyeti: Müzik, Mimari, Şiir” derslerini aldı.

14 şubata kadar başvuruların yapılabileceği MTO’nun eğitim kadrosunda ise başta Yusuf Kaplan olmak üzere aralarında Prof. Dr. Mehmet Bulut, Dr. Asım Cüneyd Köksal, Dr. Savaş Barkçin, Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Prof. Dr. Tahsin Görgün, Sait Mermer, Sadettin Ökten ve Doç. Dr. İbrahim Halil Üçer’in bulunduğu akademik dünyadan çok sayıda başarılı isim yer alıyor.