Kültür

‘Kendi hayatını şiire katan bir şairdi’

Yazar Rasim Özdenören, liseden arkadaşı olan Cahit Zarifoğlu’nun cebinde sürekli şeker taşıdığını, sokakta rastladığı çocuklara ve yaşlılara cebindeki şekerlerden vererek onların gönlünü almaya çalıştığını söyledi. Özdenören, Zarifoğlu’nun 31. vefat yılı dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, “Cahit’in şiiri kendi hayatı zamanında ve başlangıcından itibaren kapalı bulundu.” dedi. Zarifoğlu’nun kendisinin dahi “keşke daha sade yazsaymışız” dediğinin rivayet edildiğini belirten […]

Yazar Rasim Özdenören, liseden arkadaşı olan Cahit Zarifoğlu’nun cebinde sürekli şeker taşıdığını, sokakta rastladığı çocuklara ve yaşlılara cebindeki şekerlerden vererek onların gönlünü almaya çalıştığını söyledi.

Özdenören, Zarifoğlu’nun 31. vefat yılı dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, “Cahit’in şiiri kendi hayatı zamanında ve başlangıcından itibaren kapalı bulundu.” dedi.

Zarifoğlu’nun kendisinin dahi “keşke daha sade yazsaymışız” dediğinin rivayet edildiğini belirten Özdenören, “Buna rağmen orta öğrenim düzeyindeki öğrenciler bile Cahit’in şiirlerini kendi aralarında paylaşmaya başladıklarına göre, demek ki anlaşılıyor. Sadece anlaşılmakla kalmıyor seviliyor da. Bu da bizim için memnuniyet verici bir olay.” ifadesini kullandı.

Soyut zannedildiği için kapalı görülen şiirlerinin, şairin hayatıyla birleştirildiğinde daha iyi anlaşılabileceğini ifade eden Özdenören, “Cahit’in şiiri de tıpkı Baudelaire, Rimbaud ve Necip Fazıl’ın şiirleri gibiydi. Kendi hayatını şiirine katan bir şairdi. Hayatı hakkında bilgimiz olursa o şiirler bize kendini rahatlıkla açabilir.” şeklinde konuştu.

Hamle dergisinde yayınlanan, kitaplarında yer almamış bir şiirinde uçma hevesini anlatan usta şairin uçma hevesiyle pilotluk kursu aldığı ve bir sağlık sorunu nedeniyle bu hayalini gerçekleştiremediğini anlatan Özdenören, şöyle devam etti:

“Bu olayı bildiğimiz takdirde o şiirin farklı yönlerini de anlamış oluruz. Diğer bütün şiirlerinde de ipuçlarından hareket etmeye, aynı yardıma ihtiyaç duyduğumuzu söyleyebilirim. Bir defasında kendisine ‘Cahit bu şiirin niye bu kadar kapalı’ diye sorduğumda, ‘niye öyle söylüyorsun ki Rasim, kabak gibi ortada apaçık durmuyor mu her şey’ dedi bana. Kapalı olsun diye yazmıyor, fakat ipuçlarını, neyi ima ettiğini bilmediğimiz için bize kapalı geliyor. Onun göstergelerini bildiğimiz takdirde şiir de kendisini bize daha rahatlıkla açabiliyor.”

Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu ile lise birinci sınıfta tanıştıklarını, edebiyata düşkün diğer arkadaşlarıyla birlikte 3 yıl birlikte okuduklarını, 1955 yılından vefatına kadar gece gündüz birlikte vakit geçirdiklerini vurguladı.

“Cahit’in hayatı da aslında bu dediğim anlamda biraz kapalı bir hayattı.” diyen Özdenören, “Cahit o dönemde de içine kapalıydı. Kimseyle görüşmez gibi görünür, başı önünde gidip gelirdi. O haliyle, çevreyle çok irtibat kurmadığı için arkadaşlar ona ‘Aristo’ lakabını takmışlardı, ‘Aristo’ diye anılırdı. Cahit okumaya da çok fazla ilgi duymazmış gibi dururdu ama aslında okurdu tabi. Cahit’in şair olduğunu keşfedince kendisinin izniyle onun şiirlerini, kendi öykülerimi dergilere gönderdim ve yayınlatmaya gayret ettim.” açıklamasında bulundu.

“Cebinde sürekli şeker taşırdı”

Zarifoğlu’nun dışarıya karşı müstağni bir hali olduğunu, hayatı boyunca maddi sıkıntılar çektiğini ifade eden Özdenören, “Buna rağmen içten içe çocuklara, yaşlılara anlaşılmaz derecede bağlılığı vardı. Cahit Zarifoğlu, cebinde sürekli şeker taşır, sokakta çocuklara, yaşlı kimselere rastladığında cebinden şeker çıkarır onların gönülü almaya gayret ederdi.” dedi.

Cebinde şeker taşımasının, kapalı görünüşüne karşın çevresiyle ilgilenen biri olduğunu gösterdiğini dile getiren Özdenören, şöyle devam etti:

“Dışarıdan ilgilenmez gibi görünürdü ama bu şeker taşıması onun ilgilendiğini gösteriyor. Neden şeker? Çünkü Cahit hiçbir zaman ferah bir hayat geçirmedi daima para sıkıntısı içinde oldu. Babası ona yardım etmezdi. Liseyi bitirip üniversiteye başladıklarında babasından para gönderip göndermeyeceğini sorduğunda babası rahmetli Niyazi bey, ‘Ben hiç kimseden para istemeden tahsilimi tamamladım. Siz de başınızın çaresine bakınız’ diyerek çocukları bırakmış. Onlar kendi ayakları üzerinde durmayı başardılar. Hevesleri olmasa o şartlar altında okumaları, tahsillerini devam ettirmeleri mümkün olmazdı. Gayret ve zekalarıyla bu işin üstesinden gelmeyi başardılar.”