Dosya

“Türkiye oyunu bozacak güçte”

Türkiye-ABD ilişkilerinde yine gerilimli bir dönemden geçiyoruz. Suriye’nin kuzeyindeki terörist varlığı, ABD’nin Suriye’den çekilme kararı, bunun nasıl olacağı gibi başlıklarda tartışmalar sürerken, ABD Başkanı Trump’ın inişli çıkışlı tavırları da devam ediyor. Peki, nedir esas mesele? Trump’ın sürprizleri ülkeyi, bölgeyi ve dünyayı daha ne kadar gerecek? Suriye’de durum nereye varacak? Son gelişmeleri ve ötesini uzmanlara sorduk. […]

Türkiye-ABD ilişkilerinde yine gerilimli bir dönemden geçiyoruz. Suriye’nin kuzeyindeki terörist varlığı, ABD’nin Suriye’den çekilme kararı, bunun nasıl olacağı gibi başlıklarda tartışmalar sürerken, ABD Başkanı Trump’ın inişli çıkışlı tavırları da devam ediyor.

Peki, nedir esas mesele? Trump’ın sürprizleri ülkeyi, bölgeyi ve dünyayı daha ne kadar gerecek? Suriye’de durum nereye varacak?

Son gelişmeleri ve ötesini uzmanlara sorduk.

Mücerret okumalar…

Öncelikle ABD Başkanı Trump’ın tutarsız ya da sürprizlerle dolu tavrını neye bağlıyorsunuz?

Mete Yarar: 

Birincisi, Trump seçimi kazandığı andan itibaren kendisine karşı özellikle Demokratlar tarafından büyük bir kampanya başlatılmıştı. Seçimin hileli olduğu, Rusya tarafından kazanıldığı ile alakalı ve hala soruşturması devam ediyor. Daha sonra kabinesini oluşturmada büyük zorluk çekti ve seçtiği ekip de daha fazla dayanamadan istifa etti. Obama döneminde yapıldığı gibi seçimden sonra ekibini oluşturmuş değil. Bugün neredeyse ekibinin yüzde 30’u ile çalışıyor. Bu da doğal olarak bilgi akışını zorlaştırıyor. Otomatikman kararlar ve diğer durumlar anlamında zorlanıyor. İkincisi, kişiliğinden kaynaklanan problemler var. Daha önce yaptığı televizyon programları ve hayatındaki tavrı da bu şekildeydi. Değişen hiçbir şey yok, yani bildiğiniz Trump. İşin zorluğundan kaynaklanan bir sürecin sonucu bu…

İsmail Hakkı Pekin: 

ABD Başkanının tavrı birkaç nedene bağlanabilir. ABD’nin önceliğinin Asya – Pasifik bölgesine kaydığını ve kuvvetlerini bu önceliği esas alarak konuşlandırmak istediğini biliyoruz. ABD bu jeopolitik gerçeği esas alarak küresel güç ortamını yeniden şekillendirmek istiyor. Bu arada Ortadoğu’da İsrail’in güvenliğini de sağlaması gerekiyor. Suriye’nin ABD için önemi İsrail’in güvenliği bağlamındadır. Ancak Suriye’de, ABD’nin önümüzdeki dönemdeki stratejisinde çok önemli bir jeopolitiği olan Türkiye kritik önemdedir. Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki gelişmelerden çok rahatsızdır. Bu gelişmeler Türkiye’nin bekasını etkilemektedir. Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna askeri harekât yapmadaki kararlılığını gören ABD bunu önlemek ve önümüzdeki dönemdeki stratejilerinde çok ihtiyaç duyacağı müttefiki Türkiye’yi kaybetmemek için bu kararı almıştır. ABD Başkanı Türkiye ile İsrail (PKK/PYD/YPG değil) arasında kalmıştır. Başkanın aldığı kararlar Türkiye’nin müttefikliğini kaybetmemek içindir. Aslında sürpriz ve tutarsız kararlar değildir. Hem zaman kazanmakta hem de aktörlerin tepkisini ölçmektedir. Bu arada Suriye’de tesis edilecek düzenin de temelleri bu gelişmeler üzerine atılacaktır.

Hakkı Öcal:

TRUMP KAVGAYLA PARTİYE GELMİŞ BİRİ

Trump’ın bütün tavırlarını, son iki yıldır tüm siyasal kararlarını sadece iç siyaset parantezi içerisinde görmek lazım. Trump bir partinin lideri olarak gelmedi. Partinin dışındaki muhaliflerin kavga-dövüş partiye kabul ettirdikleri bir lider oldu. Cumhuriyetçi Parti’nin muhafazakarları şu ana kadar iki yıl geçti,  hala Trump’ı yüzde yüz benimsemiş değiller. Dolayısıyla Trump önümüzdeki yıl yapılacak seçimleri de partisiz veya Cumhuriyetçi Parti’de zorla kabul ettirilen bir lider olarak mücadeleyi verecek. Bu yüzden kendini en popülist şekilde halka kabul ettirmek zorunda. Ne kadar çok kişiye yansıtabilirse kendisini, başarılı olma şansı o kadar yükselecek. Çünkü arkasında parti desteği yok, muhafazakar desteği yok hatta en bayıldığı iş başında tuttuğu neoconların bile desteği yok. Hepsi kendi aralarında kendi dergilerinde yazdıkları yazılarda Trump ile dalga geçiyorlar. Ama Trump’ı da mecburen kullanıyorlar. Trump da onları kullanıyor. Kendisine göre Trump’ın da beklentisi ve hesabı var. Dolayısıyla bütün bu dalgalanmalarını, bir başkana yakışmayacak tavırlarını, üslubunu sokaktaki insana hitap eder gibi görmekteyiz.

Türkiye kararlı ama Güvenli Bölge uygulamasını ABD yaparsa ikinci Kuzey Irak sonucu doğar mı?

Mete Yarar: 

ABD’nin yapması öncesi bunun Birleşmiş Milletler kararıyla çıkartılması gerekiyor. Böyle bir şeye Rusya’nın ve Çin’in ‘evet’ demesi mümkün değil. Açıkçası bu pozisyonda tek taraflı olarak ABD tarafından yapılırsa uluslararası kamuoyunda tepki oluşur. Yani, şu an gözlenen tablo bu. Bu yüzden ABD’nin tek taraflı güvenli bölge yapacağını zannetmiyorum. Stabil durumu devam ettirir ve güvenli bölge ilan etmez. Çünkü karar Birleşmiş Milletlerden geçiyor.

İsmail Hakkı Pekin: 

TÜRKİYE OYUN BOZACAK GÜÇTE

Güvenli bölge uygulamasının nasıl uygulanacağı üzerinde çalışılıyor. Hem ABD ve Türkiye, hem de Rusya ve İran… BM ve NATO’nun veya yeni bir koalisyonun bu işe dâhil olması da muhtemel. Türkiye güvenli bölge uygulamasının kendi gözetiminde yapılmasını talep ediyor. Bu ne kadar kabul görecek, bakacağız. Tabii bu güvenli bölge yaklaşımının Irak’ın kuzeyindeki oluşuma dönmesi ve yeni bir çekiç güç harekâtı da ortaya çıkabilir. Türkiye’nin bunu önleyecek bir strateji belirlemesi ve yürütmesi için ortam müsait. Yeter ki Türkiye uygun bir strateji belirlesin ve ısrarla uygulasın.

Hakkı Öcal:

İKiNCİ BİR KUZEY IRAK DOĞABİLİR!

Kesinlikle doğar. Türkiye, ister güvenli ister tampon bölge, adına ne derseniz deyin, Trump ile yapılan görüşmeler bu işin beraber yapılmasına sağlamaya yönelik. Yani Türkiye Amerika’yı tek başına bırakmak istemiyor. Irak için hatırlayacaksınız 38. paralelin kuzeyi diye bir kavram vardı. Amerika 38. paralelin kuzeyinde her şeyi kendisi ilan etti. Kendisi uyguladı. Ondan sonra Irak anayasasını da kendisi yazdı. tek başına ABD yazdı. Ve 39. paralelin kuzeyine bir tür özerklik verdi. Hatta öyle bir özerklik ki, şu anda Barzani isterse bağımsızlığı da ilan edebilir. Irak anayasasına da uygun olur. bir ülke düşünün içinde bir grup insan, bir coğrafi alan bundan sonra ben artık bağımsız olmak istiyorum, diyebiliyor. Böyle bir anayasa, uygulama, güvenlik kuşağı olamaz. Bu güvensizlik kuşağıdır. Türkiye tekrar bu tuzağa düşmek istemez. Bunun için tampon bölge midir, güvenlik  kuşak mıdır, iki genelkurmay başkanı başlattılar. Ve askerler arasında devam ediyor dedikleri bu.

GÜVENLİK NASIL OLACAK?

Elbetteki içinde devriyeler gezecek. Bu devriyelere YPG’den farklı bir anlam vermeye çalışıyor, yeni oluşuma ABD. Ama Türkiye bu konuda son sözünü söylemedi. Kim devriye gezerse gezsin Türkiye bu bölgede menzil üstünden daha fazla topa ve zırhlı araca  izin vermez. Ve bunları da Türkiye denetlemek ister. bunun Hem Astana hem de Cenevre süreçlerine uygun olmasını mutlaka garanti etmek ister. Bunun, Birleşmiş Milletler’de, Cenevre’de masaya getirip onay alınması gerekir. Beşar Esad adına Rusya bunu garantör olarak imzalayabilir. Veya İran, Hizbullah ve diğer şii milisler adına imzalayabilir. Türkiye de Özgür Suriye adına imzalayabilir. Fakat her halukarda Türkiye bu güvenli bölgenin bekçilerinden, devriyelerinden birisi olmak için ısrar edecektir. bunun dışındaki bir şey Türkiye için güvenli olamaz.

Erdoğan’ın son açıklamasına göre Trump ikna olmuş gibi. Bu, diplomatik olarak ciddi bir başarı mı?

Mete Yarar: 

Açıkçası olayın sonuna kadar beklenmesi taraftarıyım. Evet, bugün sayın Cumhurbaşkanı kendisini ikna etmiş olabilir. Ama 10 gün sonra, bir hafta sonra hatta bir gün sonra bu fikirden değişik bir karar alabilir. O yüzden ben beklemek taraftarıyım. Olayın bitimine kadarki süreç tamamlanıncaya kadar beklemek en doğru opsiyon olur. “Diplomatik başarı, iyi mi, yoksa kötü mü?”, işin bitiminde söyleyebiliriz. Bugün için çok erken bir söylem olur.

İsmail Hakkı Pekin: 

Trump ikna olmasa bile Türkiye’nin bu talebini kabul etmek en azından tartışmak ve bir uzlaşmaya varmak durumundadır. Çünkü Türkiye, ABD’nin bölgede kurmak istediği oyunu ya da uygulamak istediği stratejiyi bozacak bir konumda ve kararlılıktadır. Sadece Başkan değil diğer ABD karar vericileri ve bunları etkileyenler de bu konuda bir uzlaşmaya varmak durumundadırlar. Bu Türkiye açısından önemli bir diplomatik başarıdır.

Hakkı Öcal:

Bizim için bir başarıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump’ı üçüncü kez ikna ediyor. Trump öncelikle geri çekileceğini söyledi. Daha sonra ‘vazgeçtik’ dedi. İki hafta sonra çekileceğiz tekrardan dedi, ama daha sonra ondan da vazgeçti. Erdoğan üçüncü kez ikna etti. Ve artık sözünden dönmeyecek gibi görünüyor.

Güvenli bölge, gerçekten de Türkiye’yi terör unsurlarından korur mu? Suriye’de bir Kürt Devleti kurulmasını engeller mi?

Mete Yarar: 

‘GÜVENLİ BÖLGE’ DEMEK YANLIŞ OLUR

Adını ”güvenli bölge” koyarsak yanlış olur. Orası bir “güvenli bölge” değil. “Terörden arındırılmış bölge” diyelim, daha doğru olur. Aynı Fırat Kalkanı Harekâtı bölgesi ve Afrin Harekâtı bölgesi gibi bir operasyon bölgesi düşünün, bölgede silahlı gruplardan arındırılmış insanların yaşayabilecekleri ve terör saldırılarının engellendiği bölge. Statü anlamında Birleşmiş Milletlerin “güvenli bölge”sinden farklı “terörden arındırılmış bölge” çok daha doğru olur.

İsmail Hakkı Pekin: 

Bu konu, güvenli bölgenin tespiti, nasıl düzenleneceği, kimin gözetimi altında olacağı, güvenli bölge içinde ve dışında kalan Kürtlerin nasıl bir yönetim düzeni içinde olacağı vb. ile doğrudan ilgilidir. Güvenli bölge uygulaması geçici bir tedbirdir ve Türkiye’yi terör unsurlarından bir ölçüde korur. Bölgede bir Kürt devleti kurulmasını önlemek konusunda Türkiye’ye zaman kazandırır. Ancak Türkiye hem kendi içindeki hem de Suriye ve diğer bölgelerdeki Kürtler konusunda uygun politika ve stratejiler geliştirmezse, bir Kürt devletinin kurulması kaçınılmaz olur.

Hakkı Öcal:

Engeller. Çünkü bu güvenli bölge ile bozulacak olan, orada korumaya çalıştıkları tampon zinciridir. Bu tampon zinciri bozulursa Rojava vb Kürt bölgeleri tekrar Suriye’nin sıradan vilayetleri haline dönerse, Türkiye için olağanüstü bir başarı sayılır. Uzun vadede de Suriye’de kurmak istedikleri bu terör devletinin tekerine de çomak sokulmuş olur. Zaten Suriye’nin bölünmesi, içinde devletçikler kurulmasına engel olunacak büyük süreç, Cenevre sürecidir. Anayasa yazılırken göreceğiz bunun sonuçlarını.

Bütün bu tartışmalar ve Suriye’deki durumun geldiği nokta ışığında bakılırsa; Suriye’nin yarınını nasıl görüyorsunuz? Savaş biter mi? Bölünme söz konusu olur mu?

Mete Yarar: 

BOSNA, IRAK VE LİBYA ÖRNEKLERİ

Şöyle söyleyelim, örnek olarak üç tane yaşanan süreç var.

Birincisi, 1990’lı yıllarda yaşanan Bosna Hersek savaşı, Yugoslavya’nın parçalanma süreci. İkincisi, Libya. Üçüncüsü, Irak.

Irak fiili anlamda 2003’den beri huzura kavuştu diyebiliyor muyuz? Diyemiyoruz.

Libya, nerden bakarsanız bakın, yedi seneye yakın bir süreç içerisinde huzura kavuştu diyebiliyor muyuz? Diyemiyoruz.

1990’dan bugüne gelinen süreçte, onlarca yıl geçmiş olmasına rağmen, Bosna Hersek’te veya Yugoslavya’da sorunların tamamı çözülebildi mi? Çözülemedi.

Maalesef, iç savaş şeklinde yaşanan süreçlerin sonucunda toparlanmak uzun zaman alabiliyor. Yani onlarca yıl sürebiliyor. Suriye’nin yaklaşık 5-10 yıl daha stabil kalabileceğini, daha sonra kendi sorunlarını çözebileceği döneme geçebileceğini düşünüyorum. Eski duruma geçmek o kadar da kolay olmayacaktır.

İsmail Hakkı Pekin: 

SURİYE’NİN PARÇALANMASI KAÇINILMA

Suriye’nin bundan sonra bir üniter devlet olarak kalmasının mümkün olmayacağını değerlendiriyorum. Suriye’nin toprak bütünlüğü korunsa bile Federasyon haline gelebilir. Federal Suriye’de etnik ve mezhepsel kavga ve çatışma devam edeceğinden Suriye’nin parçalanması kaçınılmaz olur.

Hakkı Öcal:

İsrail, Amerika ve Neoconlar Suriye’yi bölmeden rahat durmayacaklardır. Çünkü Suriye bölünmez ise bütün bu yapılan girişimler, altı senedir verdikleri emek boşa gitmiş olacak. Tek amaçları Suriye’yi bölmek, Irak ve Suriye’de bir Kürdistan Devleti kurmak. Bu uzun vadede kendi dinamizini getirecek. Türkiye ve İran bölünecek. Eğer bölünmez ise İran’a saldıracak güç budur.