Dosya

Nuri Pakdil’in devrimciliği, peygamberimizin insanlıkta yarattığı devrimin devamını sağlamaktı

Yedi Güzel Adam’ın ağabeylerinden biri olan fikir ve düşünce adamı Nuri Pakdil edebiyat dünyasında adını altın harflerle tarihe yazdırdı. Kendisini devrimci bir Müslüman olarak tanımlayan Nuri Pakdil’i siz nasıl tanımlarsınız?

Necip Evlice:

Son video kaydında, “Dua eden arkadaşlara, selam gönderen arkadaşlara devrimci selamlarımı yolluyorum” demişti. Gerçekten devrimciydi. Nuri Pakdil’in devrimciliği, peygamberimizin insanlıkta yarattığı devrimin devamını sağlamaktı. Onu anlamak ve onun ilkelerini hayata geçirebilmekti onun anladığı devrimcilik. Nuri Pakdil, insanın içinde bir devrim gerçekleştirme idealine sahipti.

Adanmış Adam: Nuri Pakdil

Yusuf Kaplan:

Nuri Pakdil’in devrimciliği meselesi biraz abartılan bir şeydir. Devrimci olarak tanımlamaktan ziyade inancında asla şüphe olmayan, tam teslim olmuş, adanmış bir adam olarak görüyorum. Adanmış bir adam, daha önemli bir tanımlama olabilir. Kendisini hakikate adamış, bu ülkenin metamorfoz yemiş, entelijansiyası hakikatle buluşturmaya adamıştır. Dolayısıyla bizim medeniyet dinamiklerimizden beslenen edebiyatın, sanatın, fikrin, hayatın öcüleri olabilecek genç kuşakları yetiştirmeye adamıştır. Müşterek yürüyüşün ne demek olduğunu gösterebilmiş biri olarak, dergiler çıkararak, kitaplar çıkararak kendini adayan birinden bahsediyoruz. Hakikate adamış, adanmış bir adam.

Yabancılaştırılma çalışmalarına karşı kutlu bir direniş sergilemiş, yeni nesillere de nasıl direnileceğini öğretmiştir

Mahmut Bıyıklı: 

Ana üsse bağlılıktan kaynaklanan dostluk coşkusunu, kalp hararetini, ruh teskinini bütün insanlığa bir varoluş bildirgesi olarak sunmak için mücadele etmiş soylu şahsiyetlerden biridir Nuri Pakdil. Yabancılaştırılma çalışmalarına karşı kutlu bir direniş sergilemiş, yeni nesillere de nasıl direnileceğini öğretmiştir. Hayatı boyunca Müslüman kimliğinden asla taviz vermemiş, uygarlığımızı savunmayı kesintisiz olarak sürdürmüştür. Batılılaştırma çalışmalarına karşı kutsal öfkesi hiç dinmemiş, inandıklarından ödün vermemiştir. Hayatı şevk içinde yaşamayı, tavır sahibi olmayı, uyuşukluktan kurtulup coşkulu cümleler kurmayı gençler ondan tahsil etmiştir. Eylem bilincini onun eserleriyle tanımıştır.  Özgün bir üsluba kendine özgü bir tavra sahip olan Pakdil’in çağdaşları tarafından tam anlaşıldığı söylenemez.

Bu yüzden,

Zât-ı Hak’ta mahrem-i irfân olan anlar bizi

İlm-i sırda bahr-ı bî-pâyân olan anlar bizi

Diyen büyüklerin irfanıyla hareket edip kendisini anlatmaya çalışmamıştır.

Yaşama sanatının gereğini sıkıca kavramış erlerden olmuştur Nuri Pakdil. Doğuştan devrimci, yaratılıştan davasına sadıktır. İtibar ettiği tek kural Tek kural koyucunun kurallarıdır. Kullara köle, sahte kahramanlara kul, batıl sistemlere itirazsız tabi olanlara nefretle yaklaşması bundandır. Kınayanın kınamasıyla övücünün övgüsüyle ilgilenmeden kendi tanımları kendi özel alanları ve illa kendi tarzını koruyarak ömrünü tamamlamıştır. Nevi şahsına münhasır bir şahsiyet olan Pakdil’in hayatındaki en alışılmadık şey, aşınmışlıklar alışılmışlıklardır. Her şeye alışmış ve değerleri aşınmış insanlara göre uç sayılmıştır. Uçtur aslında uç beyidir.

Devrimcilik en çok ona yakışmıştır. Hantal olan hiçbir şeye yer açmamıştır sarsıntısı bol hayatında.

Büyük düşler görmüş büyük düşler görmeyi öğütlemiştir.  ‘Durmadan soralım birbirimize; ne zamandır düşsüzüz? Düşsüz bir toplumun sonu geldi sayılır’ demiştir.

Yazmakla kalmamış yazdıklarını da yaşamıştır. Hüseyin Su, TYB’de bir programda su içerken mutlaka oturduğunu, elini başının üstüne götürdüğünü, melekler tarafından sürekli gözetilme şuurundan dolayı otururken bacak bacak üstüne atmadığını, Türkiye’nin bütün türbelerini bildiğini türbe ziyaretleri sırasında sandukanın karşısında adeta eridiğini söylemişti. Bendeki Pakdil biraz da budur. Benim gönlümdeki Pakdil’i büyüten birilerinin hurafe saydığına hakikat hararetiyle sarılan Hakikatli bir adam olmasıdır. Sandukanın karşısında erimek ne demek? Muhteşem bir şey. Herkesin bu hali anlamasını beklememek gerekir elbette. Mısrı’nin dediği gibi:

Ey Niyâzî katremiz deryâya saldık biz bugün

Katre nice anlasın ummân olan anlar bizi

Nuri Pakdil’in en önemli eseri kendisiydi

İbrahim Paşalı:

Onu okuyan ve seven insanlar olarak ona “Usta” derdik. Usta’nın belki de son on yılını bir kenara koymak lazım. Cumhurbaşkanımız kendisine hürmet edince, adeta türbe ziyaret eder gibi, insanlar Nuri Pakdil’i ziyaret etmeye başladılar ve selfie çektirmeye başladılar. Son on yılı kenara koyalım ve bunu konuşmayalım.

Biz sevdiğimiz insanlar için çok sıfat kullanıyoruz. Sevgimizi pekiştirmek için sıfat kullanıyoruz. Fikir adamı, mütefekkir gibi sıfatlar kullanıyoruz. Nuri Pakdil, bütün hücreleriyle bir sanatçıydı. Fikirleri vardı. Siyaset üzerine ve tarih üzerine de yazılar yazdı fakat bunları sanatçı olarak yaptı. “Batı Notları” diye bir kitabı var. Fransa’ya ve Paris’e yaptığı bir ziyaret sırasında hem gözlemleri hem kritikleri bir sanatçı olarak denemeler şeklinde kaleme aldı. Bu kitap, kısa ve özdür. Felsefe kitabı değil, tarih kitabı değil ama hepsinden izler bulabileceğiniz Batı hakkında kendinde tuttuğu notlardır.

Nuri Pakdil, bir sanatçıydı. Nuri Pakdil’in en önemli eseri kendisiydi. Yazdığı tüm kitaplar bu eserin dipnotlarıydı. Son dönemde yazdıklarına baktığımızda Nuri Pakdil’in dipnot kullandığını görürüz. “Sükut Suretinde” diye bir kitabı var, iki satırlık şiirimsi cümleler ile yazılmıştır. On üç yıl suskunluktan sonra çıkarmış olduğu kitabın ismi “Sükut Suretinde”’dir. Uzun soluklu metinler beklerken iki satırlık şiirlerin olduğu kitapla karşılaştık. Her sayfada, iki satırlık şiirleri ve yanında bir dipnot vardı. Biraz ona gönderme yaptık. En önemli eseri kendisiydi. Yazdığı kitaplar, bu esere düşülmüş dipnotlardır. Asıl eser kendisidir.

Cumhurbaşkanımızın kendisine hürmet edinceye kadarki sürede çok az insanın bildiği, takip ettiği, sevdiği, saydığı bir insandı. Kitaplarından daha çok menkıbeleri anlatılırdı. Bizdeki menkıbe geleneğinin son temsilcilerden biriydi. Nuri Pakdil’in yaptıkları, bir yerde söylediği söz orada bulunan insanlar tarafından kulaktan kulağa menkıbe gibi anlatılırdı. Keşke “Nuri Pakdil’in Menkıbeleri” diye akademik ciddiyette bir şey hazırlayabilseydik.

Bu ülkede, lafa geldiği zaman, herkes yeniliği savunur. Nuri Pakdil, bizim derdimizi yeni bir dille anlatmaya çalıştı. Fakat hiç kimse bunu umursamadı. Muhafazakarlar dalga geçti. Çünkü klasik bir dil kullanmıyordu, klasikler terminolojiyi kullanmıyordu. Yeni bir dille, çağdaş bir dille yapmaya çalıştı. Fakat bunu hiç kimse umursamadı.

Mevlana İdris:

Bu tanıma katılıyorum. Bu tanımın içini dolduran sembol bir isimdi. Büyük bir boşluktayız şu an ve o boşluğun içinden konuşmaya çalışıyoruz.

Nuri Pakdil, Türkiye ve İslam dünyası için nasıl bir anlam ifade ediyor?  Üstadın sanatı ve edebiyatıyla üstlendiği işlevi nasıl yorumlarsınız?

Necip Evlice:

Nuri Pakdil, bütün İslam coğrafyasıyla ilgilenmiş ve Batılı coğrafyayla da yakından ilgilenmiş insandır. Ortaya koyduğu eserler ve tavırlar bakımından da bütün diğer yazar-çizerlerden farklı tavırlar ve eserler ortaya koymuştur. Yeni ve özgün olan bir tarz ortaya koymuştur. Bunu da yeni nesil keşfetmiş. Ona gerçekten bağlanmıştır, onu gerçekten sevmiştir. Yeni nesil kendi kendine dönüşümü gerçekleştirmeyi başlamıştır onun sayesinde. Bu, çok sevindiricidir ve çok önemlidir.

Yusuf Kaplan:

Nuri Pakdil’in ve Türkiye’deki İslami entelektüel, sanatsal, edebi birikimin İslam dünyasında çok fazla karşılığı yok. Son yedi-sekiz yılda Arapçaya ve Balkan dillerine Türk edebiyatı, özellikle İslami damar, biraz da olsa çevrildi. Arapçada az çok çeviriler var. Arap dünyasının, İslam dünyasının ortak sahip olduğumuz medeniyet dinamiklerini benimseyen yazarların ve sanatçıların metinleri çevrilmiyor. Daha çok Marksist yazarların eserleri çevriliyor. Daha çok Batıcı, seküler çeviriler var.

İslam dünyasında Nuri Pakdil tanınan biri değil ama Ahmet Ümit gibi beşinci sınıf bir yazar tüm dünyada tanınan bir adam. Çünkü adamın küresel şebekeyle ilişkileri var. Küresel entelektüel iktidar, edebi iktidar onlarla ilgileniyor. Bunlar İslami çevrelerle ilgilenmiyor. Uluslararası PEN Yazarlar Kulübü var. Aziz Nesin, bir zamanlar başkanlığını yaptı. Uluslararası alanda örgütlendikleri için Arap dünyasında seküler, Marksist, dinsiz okunan Türk yazarının oranı yüzde doksandır. İslami çevrelerden sadece Necip Fazıl bilinir. Sezai Karakoç’un sadece ismi bilinir. Necip Fazıl’ın birkaç eseri çevrilmiştir. Nuri Pakdil’i hiçbir kimse bilmez.

İslam dünyasıyla bağımızı kesen mevcut sisteme hep muhalif olmuştur

Mahmut Bıyıklı: 

Nuri Pakdil, evrensel bakış açısına sahip bir yazar. Batıya da Doğuya da duyarsız değil. İnsanın ve isyanın olduğu her yere dikkat kesilmiştir. Yazının gücünü bildiği için her yazısını tüm insanlığa sunulmuş bir bildiri gibi yazmıştır. Türkiye sınırlarında sınırlamamıştır kendini. Özellikle Edebiyat Dergisi’nde yayınlanmış sonradan kitaplarına girmiş bazı yazılarını incelediğinizde doğrudan İslam toplumlarına seslendiğini görürsünüz. Bu seslenmeleri edebiyatın aracılığıyla yapıştır ama edebiyatı salt araç olarak görüp edebiyatın ilkelerinden taviz vermemiştir. Ona göre edebiyat insanın yeryüzündeki varoluşunu anlama ve anlamlandırma çabasıdır. Bu yönüyle Pakdil’in İslam dünyasına yönelik bildirileri olarak gördüğümüz yazıları hamasi sığlıkta değil edebi derinlikte enfes metinlerdir. Slogandan öte ortak kültürel iklimin oluşmasının temelini atan metinlerdir. Kalemini yeryüzüne açan Nuri Pakdil Türkiye’ye sıkıştırılacak bir entelektüel değildir. Ama Türkiye bir türlü kendi haline bırakılmadığı için kendi değerlerini hep sıkıştırmış kıymetlilerinin kıymetini bilmekte zorlanmıştır. Nuri Pakdil, uygarlığımızdan koparılmanın İslam toplumlarıyla tarihsel bağımızın kesilmesinin derin acısını her daim duymuş ve bunu dillendirmiştir. İslam dünyasıyla bağımızı kesen mevcut sisteme hep muhalif olmuştur. Edebiyat dergisiyle İslam’ın sadece inanç yönüne değil İslam’ın düşünce yönüne de dikkat çekmiştir.

Nuri Pakdil’in kaleminin radarı çok genişti

İbrahim Paşalı:

Kaleminin kapsadığı alan çok geniş. O kalemin kapsama alanı içerisinde sadece Avrupa yok, sadece Amerika yok. “Batı Notları”nda bir tane cümlesi var, “Savaş olmadan Amerikan ekonomisi batar.” Elli yıl önce diyor. O günün bilgi kaynaklarını düşünün, şimdiki gibi bilgiye ulaşmak kolay değildi. “Savaş olmadan Amerikan ekonomisi batar.” Şu an da aynı şeyi konuşuyoruz. Kudüs ile alakalı yazdıkları Beyazıt’ta atılan iki tane slogan değil. Nuri Pakdil’in dünyasında sürekli Kudüs var. Sürekli Nuri Pakdil’in dünyasında Afrika var. Elli yıl önce çağdaş Afrika şiirinden tercümeler yaptırmaya çalışan bir insandan bahsediyoruz. Bu gün bile çağdaş Afrika şiirinde tercümeleri göremiyoruz veya çok az görüyoruz. Nuri Pakdil’in kaleminin radarı çok genişti.

Mekke ve Medine’nin içinde geçen cümleler, genelde aşinası olmadığımız, bizim duygularımızı ve düşüncelerimizi anlatan cümlelerdir. Klasik muhafazakarlar bundan hoşlanmadı. Çünkü bu üslup onlara yeni, uyduruk geldi. Bu ülkenin kendini modern zanneden sınıf da hoşlanmadı. Nuri Pakdil, elli yıl önce çıkardığı dergilerde çağdaş Afrika şiirinden, çağdaş Arap şiirinden ve Dostoyevski’den tercümeler var.  Kalemi bu kadar geniş insandan bahsediyoruz.

Yeryüzündeki tüm Müslümanlarla sürekli temas halinde olan birisiydi

Mevlana İdris:

Nuri Pakdil yaşarken tüm Müslümanlarla bağ kuran birisiydi. Dergilerde yaptığı çeviriler ve yayınlardan bunları görüyoruz. Ölünceye kadar ülküsünü kaybetmedi. Afrika’nın herhangi bir yerinde yayınlanan gazete veya Müslümanın yazıları onun ilgi alanının içerisindeydi. Bu bakıma çok canlı, yeryüzündeki tüm Müslümanlarla sürekli temas halinde olan birisiydi.

Klas duruş Nuri Pakdil’den bizlere neler miras kaldı?

Necip Evlice:

Devrimciliği bize miras olarak kaldı. İnsanın içine hitap etmesi ve insanın yüreğine hitap etmesi kaldı. İnsanı sevmek, insana dokunmak ve insanın kalbinden tutmak bize miras olarak kaldı. Kudüs, onun ayrı bir sevdasıydı. Bütün dünyanın başına bela olan bir sistemin bizden kopardığı değerler manzumesinin tekrar kazanılması savaşını hayatı boyunca verdi. Bunun anlamını insanlara ulaştırdı. Bu anlamda da borçluyuz ona.

Nuri Pakdil’in Kudüs aşkı, Kudüs rüyası bütün İslam dünyasını ateşleyebilir

Yusuf Kaplan:

Müslümanca duruş miras olarak kaldı. Nuri Pakdil, “Ne mutlu Müslümanım diyene” diyerek haykırabilmiş bir adam. Müslümanlığından dolayı aşağılık kompleksi geliştirmeyen, eziklik duymayan, İslami kimliğin onurunu sonuna kadar taşıyabilmiş Müslümanca duruş sahibidir.

Kudüs sevdası miras olarak kaldı. Kudüs bilincinin gelişmesinde büyük bir rolü oldu. O yüzden Arap dünyasında tanınması gerekirdi ve bayraklaştırılması gerekirdi. Nizar Kabbani’yi bayraklaştırdılar. Halil Cibran’ı bayraklaştırdılar. Halil Cibran, Müslüman olmadığı için dünya çapında Arap dünyasından en çok tanınan yazardır. Halil Cibran, birinci sınıf yazardı. Nizar Kabbani de birinci sınıf bir şair. Kudüs üzerinden acayip ünler kurdu. Mahmut Derviş’i bütün dünya ve Marksistler tanır ama Nizar Kabbani’yi bütün dünya tanımaz. Nizar Kabbani’yi İslam dünyası bile tanımaz. Nuri Pakdil’in Kudüs aşkı, Kudüs rüyası, Kudüs hayali bütün İslam dünyasını ateşleyebilir.

Mahmut Bıyıklı: 

Nuri Pakdil, bize zengin bir miras bıraktı ama özellikle ikisini söylemek isterim. İki kavramın altını özellikle çizmek isterim. Bilinç ve sorumluluk.

Nuri Pakdil’den derdimizi ve meselemizi yeni bir üslupla anlatabileceğimizi öğrenebiliriz

İbrahim Paşalı:

Son on yıldaki ilgi selfie çektirme ilgisiydi. Nuri Pakdil’den ne öğrenebiliriz? Nuri Pakdil’den derdimizi ve meselemizi yeni bir üslupla anlatabileceğimizi öğrenebiliriz. Yenilikleri dışlamadan Müslüman kalabiliriz. Bunun örneği Nuri Pakdil’in kendisidir. Fakat böyle bir derdimiz yok. Solcuysanız okuduğunuz yazarlar belli, sağcıysanız okuduğunuz yazarlar belli, İslamcıysanız okuduğunuz yazarlar belli. Herkes halinden memnun. O yüzden son on yıldaki selfie çektirme pekte önemli değil.

Kendim için diyebileceklerim var. Kendisini tanıma fırsatı buldum. Özel hatıralarım var. 28 Şubat zamanında bayramlarda tren bileti alıp Ankara’ya ziyaretine giderdim. Ankara’da bir salonda çoğu sessizlikle geçen hatıralarımız oldu. Ama inanılmaz kibar bir insandı. Bizim kültürümüzde küçük olan insanlara buyurgan dil kullanılır. Nuri Pakdil, kendisinden olan hiçbir kimseye böyle bir şey emrettiğini, çantasını taşıttığını duyamayız.

Nuri Pakdil, çizgileri çok net çizilmiş duruşlara sahipti

Mevlana İdris:

Mirasına sahip çıkmak çok zor bir şey. Çünkü bir şeyi miras olarak alıyorsanız onunla aynı olmanız gerekiyor. Yoksa elinizden çıkar. Nuri Pakdil, ödünsüz biriydi. Çizgileri çok net çizilmiş duruşlara sahipti. Her eseri kendi gibi çok net ve kendini ifade eden ve cümlelere sahipti. Onları hakkıyla okumak bile çok keskin bir şeydir. Nuri Pakdil’in mirasına talip olmak çok iddialı bir şeydir. Bazı insanların duruşu ve tavır alışları kendilerine hastır. Bazı insanlar zirvelerdedir. Sizin o duruşu sahiplenmeniz için zirveye çıkmanız gerekebilir, çabalamalısınız.