Üsküdar’ın Yanan Dost Işıklarından Saçlı Hüseyin Efendi Tekkesi

Üsküdar, sur içi İstanbul’unun karşı yakasında dost ışıklarını yüz yıllarca yakmış bir fener gibi geçmişten aldığı ışıkla geleceği hatta bu günleri bile aydınlatmaya devam ediyor. Osmanlı medeniyetinin parçalarını oluşturan; musiki, edebiyat ve güzel sanatların her bir koluyla oluşturulmuş bir biblo olarak bugünün Üsküdar’ında hâlâ geçmişe dair derin izler bulabildiğimiz için mutluyuz.
Bir istisnadır doğmak ve geçmek Üsküdar’dan
Ve âlemi temâşâ eylemek kenârından
Merhum Üstadımız Ahmet Yüksel Özemre’nin bir şiirinde yer alan bu beytte belirtildiği gibi Üsküdar’da doğmak, büyümek, yaşamak herkese nasip olmayan bir istisnadır. Ama burada doğup yaşamak herkese nasip olmasa da Üsküdar’dan geçmek, şöyle bir alemi temaşa etmek arzu eden herkese nasip olabilir.
Sürekli geçmişi yâd ederek bahsi geçen Üsküdar’dan bugüne neler kaldı diyerek Üsküdar’ı bir de bu bakış açımızla şöyle bir gezintiye çıkalım. Her bir köşede, her bir sokak başında gözlerimizi kapatıp yüz yıl öncesini hayal edelim. Geçmişteki o sokak ile bugün ki sokağı mukayese ettiğimizde neler yerli yerinde? Neler mazinin dipsiz dehlizlerinde yok olup gitmiş acaba? Haydi bugün bu sıra dışı gezinin ilkini Ahmediye Meydanı’na yapalım.
Ahmediye Meydanı’nda durup yönümü Dr. Fahri Atabey Caddesi yönüne çeviriyorum. Caddenin girişinde sağ tarafta bir eczane görüyorum. Onun biraz ilerisinde Vakıfbank ve hemen yanında kırmızı tuğlalı bir bahçe duvarı görüyorum. İşte bu caddenin başından buraya kadar olan kısım geçmişte Şeyh Saçlı Hüseyin Efendi Tekkesi imiş. Tekke bir dönem, Koca Mustafa Paşa’da bulunan Ramazan-ı Mahfi Hazretleri’ne nispet edilen Halvetiyye’nin Ramazanî kolundan doğan Buhurîyye koluna bağlı imiş. İstanbul’daki iki Buhurî tekkesinden biri olan bu tekke daha sonra Selanikli Muhammed Nazif Efendi’nin şeyh olmasıyla Halvetiliğin Sünbülî koluna geçmiştir. Sünbülî Tekkesi olarak kullanılan 152 senelik dergâh 1918 yılında çıkan yangında çevresindeki 230 evle birlikte ağır hasar almıştır. Tekkenin son şeyhi Ahmet Nurullah Efendi’dir. 1925’te tekkeler kapatılınca uzun bir süre arsası harabe olarak kalmış daha sonra ise araba tamircisi tarafından kullanılmıştır. En son olarak da tekkenin semahanesinin olduğu kısma Vakıflar Bankasının binası inşa edilmiş.
Tekkenin ayakta olan kitabesi şu şekildedir;
Makam-ı evliyâdır menba’-ı feyz-i ilâhî’dir
Edeble dâhil ol âşık bu dergâh Hüseyn-i Sünbülî’dir
1110 / 1698
Günümüzde bankanın yanındaki bu kırmızı bahçe duvarlı kısmın içinde tekkenin kagir ve 2 odalı şeyh evi bulunmaktadır. Arka taraftaki bahçe kısmında ise Şeyh Hüseyin Efendi’nin kabri yer alıyor. Vakıflar Müdürlüğü’ne ait olan bu kagir ev uzun süre konut olarak kiraya verilmiş, daha sonraları restorasyon edilmesi şartı ile Üsküdar Belediyesi tarafından kullanılmıştır. Uzun bir süre bu yapı belediye personeli süpürgecilerin kıyafet değiştirdiği bir mekân iken 2016 senesinde dönemin belediyesi tarafından bakım ve onarımı yapılarak İstanbul Tasavvuf Ve Musiki Araştırmaları Derneğine tahsis edilmiş, belirli günlerde derneğin meşkleri tekke usulüne göre icra edilmektedir.
Dergâhın vakti zamanında merasim günü pazartesi olduğu için bu meşklerde ekseriyetle pazartesi günleri yapılmaktadır. Tekkeler açıkken Üsküdar tekkeleri içinde Muharrem ayında ilk aşure bu tekkede pişirilirmiş. Bugün de dernek bu geleneği sürdürmekte ve Muharrem ayında bahçede aşure kazanı kurarak gelen geçene aşure ikram etmektedir. Ve bu tekkenin geleneğinde mevlid merasimi de çok önemli olduğundan her yıl Saçlı Hüseyin Efendi adına mevlid-i şerif okutulmaktadır.
Tekkenin arka tarafına denk gelen bahçenin Gündoğumu Caddesi’ne bakan tarafta kalan günümüzde otel olarak işletin bina bir zamanlar tekkenin camisi idi. Bu camiyi Şeyh Mustafa Devâti’nin oğlu Divitçizâde lakabıyla meşhur Şeyh Mehmet Talib Efendi 1675 senesinde inşa ettirdiği için cami Divitçizâde Şeyh Mehmed Talib Efendi Cami olarak bilinmektedir. Tekkenin arazisi caddenin başına kadar uzanmaktaydı. Yani Vakıfbank’ın olduğu yer tekkenin semahanesi iken buranın caddeye kadar olan kısmı ise tekkenin haziresi idi. Ahmediye Meydanı’ndan bir kişi Dr. Fahri Atabey Caddesi’ne doğru baktığı zaman yüz küsür sene evvel caddenin sağ tarafında girişte bir hazire görürdü. Daha sonra Saçlı Hüseyin Efendi Tekkesinin semahanesini, bu semahanenin yanında tekkenin şeyh konağını, arkasında ise Şeyh Hüseyin Efendi’nin türbesini ve Şeyh Talib Efendi’nin inşa ettirdiği camiyi kısaca tüm külliyeyi görebilirdi.
Bugün tekkeden geriye şeyh konağı, arkasındaki bahçede yer alan Saçlı Hüseyin Efendi’nin kabri bir de tekkenin vakfı olan yan taraftaki perdecinin kiracı olduğu dükkân kalmıştır.