Yazarlar

Yeni Sömürge Grameri : Özürler

Özürler, görünüşte geçmişleriyle yüzleşmek ve daha kapsayıcı ve eşitlikçi bir geleceğe doğru ilerlemek için birçok devlet ve kurum tarafından yıllardır kullanılmaktadır. II. Dünya Savaşı’ndan bu yana hükümetler, bazı kilise yetkilileri ve diğer organlar kasıtlı olarak işledikleri şiddet dahil olmak üzere belirli adaletsizlikler için özür diledi. Uluslararası ölçekte, bu tür örnekler arasında Belçika Kralı Philippe’in*  ülkesinin günümüz Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ni sömürgeleştirmesi sırasında işlenen ihlaller için resmi bir özür içermeyen “en derin pişmanlıklarını” dile getirmesi, (2022) Almanya’nın “silahlı veya silahsız her Herero vurulacak” emriyle 1904 yılında uyguladığı soykırım için günümüz Namibya’sında yer alan Herero ve Nama halklarından özür dilemesi, (2021) İngiltere’nin sömürge dönemi suistimallerinden dolayı ilk kez suçunu kabul etmesi ve İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague tarafından dönemin İngiliz hükümetinin 1950’lerdeki Mau Mau ayaklanması sırasında Kenyalılara yönelik sömürgeci suistimaller için “içten pişmanlık” duyması, (2013) İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi’nin Libya’ya yaptığı ziyaret esnasında İtalyan sömürge yönetimi sırasında Libya’da meydana gelen “derin yaralar” için  özür dilemesi (2008) ve Papa II. John Paul’un Katolik Kilisesi’nin köle ticaretine karıştığı için özür dilemesi (1992) gibi birçok benzer özürler yer almaktadır. Ancak özürler tek başlarına hayatta kalanları tatmin etmeye, sorumluluk ve tarihsel gerçeği tesis etmeye, gerçek politika değişikliğine işaret etmeye veya yasal sonuçlar üretmeye yeterli olmayabilirler. Aynı şekilde özürler önemli başlangıç ​​noktaları olarak hizmet eder ancak gerçek değillerse, kalıcı ve dönüştürücü bir değişime yol açmıyorlarsa ağırlıkları önemsiz hale gelir. Bununla birlikte özürlerin ardından somut politika değişikliklerinin olmaması, özellikle de pek çok zorunlu boşluğu kapatma hedefine ulaşılamaması, pek çok kişinin özrün gerçek bir süreçten çok yapay bir kapatma sağlamaya yönelik siyasi bir numara olduğu izlenimini uyandırır.


Arındırıcı veya yüceltici anlatılar dahil olmak üzere belirli özür girişimleri, gerçek bir pişmanlığı yansıtmadan veya herhangi bir tekrarlanmama vaadinde bulunmadan, bir şiddet tarihinin yalnızca yüzeyine dokunulduğu anlamına gelir. Geçmiş pişmanlıklarla ilgili özürlerin çoğu, özrün diplomatik bir anlaşmazlık çözme mekanizması veya bir uzlaşma sürecinin parçası olarak işleme kapasitesine odaklanma eğilimindedir. Bu nedenle özrün yeni bir eşitlik ve dönüştürücü adalet dönemini başlatmak için bir araç olarak değil de siyasi çıkarlar için yapılması özürlerin samimiyet ölçüsünü sorgulamaya yol açar. Bu bağlamda özür metinlerinin içeriği incelendiğinde özürlerin pişmanlık duymaya yönelik bağımsız ahlaki zorunluluklar yerine daha çok önemli dış ve iç politika çıkarlarına hizmet ettiği görülmektedir.

Çağdaş kolonyal söylemler : Özür dilemek ve pişmanlık duymak

Yüzlerce yıl önce başlayan kıtalara ve yüzyıllara yayılan küresel bir olguyu kapsayan emperyalizm ve sömürgeciliğin geçmişini anlamak bugünü anlamamıza yardımcı olacaktır. Sömürge projeleri görkemli, kahramanca ve destansı şeylerle dolu olduğu gibi macera, keşif ve cesaret gibi kavramlara değer verildi. Aynı şekilde sömürgeci yağmalama, uygarlık, Hristiyanlık ve bilimle ilişkilendirilip özgecil terimlerle konumlandırıldı. Avrupa sömürgeciliğinin tarihi 500 yılı aşkın bir süreye yayıldı ve bu sürede vahşetlere damgasını vuran acımasızca sömürü, insan hakları ihlalleri ve milyonların köleleştirilmesi dahil olmak üzere hammadde ve kültürel eserlerin yağmalanması yaşandı. Sömürgeciliğin uyguladığı hayat tarzı milyonlarca erkek, kadın ve çocuğun hayatında silinmez bir iz bırakırken yüzyıllar boyunca Avrupa ve Batı toplumlarını şekillendirdi ve köklü önyargılara ve eşitsizliklere yol açtı. Bütün bu korkunç trajedilerin sonuçları bugün hala büyük ölçüde görmezden geliniyor veya reddediliyor. Yine de bu gerçekler tarihçiler tarafından iyi bir şekilde tespit edilmiş olsa da birçok eski Avrupalı ​​sömürgeci güç tarihsel suçlarını hâlâ tam olarak kabul etmiyor. Sömürgeci güçler, yalnızca emperyalizmin en iğrenç suçlarına odaklanmak ve yüzyıllarca süren suçu birkaç ahlaksız bireyin kabahatlerine indirerek “en derin pişmanlıklarımızı” ve “en içten özürlerimizi” ifade eden yalnızca birkaç cümleyle, tarihteki en kötü insan hakları ihlallerinden bazıları için özür dilemekle yetiniyor. “En içten pişmanlıklarımızla” ve “özürlerimizi saygıyla sunarız” gibi sık sık tekrarlanan bazı ifadeler, altta yatan suçların büyüklüğüne kıyasla önemsiz görünmektedir. Özellikle binlerce masum insanın hayatına mal olan insan hakları vahşeti için özür dileme bağlamında basit bir özür yetersiz kalmaktadır.

Özürlerin arkasındaki menfaatler

Bir zamanlar heykeller ve okul müfredatları için çok önemli olan kolonyal söylemler ve destansı keşif yolculukları gibi anlatılar farklı derecelerde dolaşımda olsa da son yıllarda “bellek zorunluluğu” kendilerine hizmet edecek şekilde Avrupalı elitleri özür dilemeye zorladı. Zamanlama ve kullanılan kelime dağarcığı gibi faktörler, bir özrün algılanan gerçekliği üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Bu özürlerin daha çok uluslararası ve yerel toplumsal çekişme veya kopuş olduğu zamanlarda ortaya çıkması özürlerin samimiyetini sorgulamaya yol açmaktadır. Başka bir deyişle menfaatlerle ilgili pişmanlık dolu hatıralarda Avrupalı ​​elitlerin sömürgeci geçmişinden yararlandığı, özürlerin çıkarları doğrultusunda ele alındığı ve kolonyal benzeri duyguların korunduğu görülmektedir. Özür dileme yolu siyasi hedeflerin hizmetinde jeopolitik açıdan stratejik ortaklarla diplomatik ve sözde samimi ilişkileri desteklemek veya bir uzlaşma sürecinin parçası olarak işleme kapasitesine odaklanma eğilimindedir. Aynı şekilde bu özürler siyasi liderlerin ve partilerin imajlarını güçlendirmek için kullandığı bir yol olmaktadır. Bunun yanında diğer birçok özür siyasi sınıflarla ilgili yerel halkın huzursuz olduğu anlarda, pişmanlık ifadelerinin, seçimlerde popüler olan güvenilirlik imajlarını beslemek için duygusallaştırılmış ve içe dönük duruşlar çizen liderlerin örneklerini içermektedir. Netice itibariyle özür dilemelerin bir kısmı, Avrupalı ​​politikacıları karakterize etme ve vicdanlarını liberal devletlerinin lekeli kopya kitaplarından temizleme ritüelleri olduğu sürece, görünürde hitap ettikleri insanlardan çok kendilerini ve seçmenlerini ilgilendiren eylemlerdir.


– Sömürgeleştirilenler adına konuşmak

Özür dilemenin kolonyal geçmişi söylemsel olarak sterilize ettiği temel yöntem, projenin yalnızca belirli yönlerini ele almaktır. Özürler Avrupalıların başka bir halkın tarihini inkâr eden geleneksel bir formatı taklit ettiği gibi özrün büyük ölçüde hatibin şartlarına göre ifade edilmesine izin vermektedir. Bu önlemle, özür dileyen kişi, özrünün tonunu belirleme, belirli uyarıları telkin etme ve geçmişin belirli yönlerini hatip için siyasi olarak uygun görülebilecek şartlarla genişletme veya sterilize etme kapasitesini artırmaktadır.


Batılı “resmi” anlatılar özür metnini şekillendirerek geleneksel kolonyal hatıraların kırılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Tıpkı sömürgecinin daha önce sömürgeleştirilmiş insanların tarihini olumsuzlaması ve yeniden yazması gibi, bu süreç çağdaş özür dileme biçiminde yeniden formüle edilmiştir. Bu şekilde ki özürler özellikle Batılı devletlerin çağdaş liberal karakteri ve sözde iyi huylu ve etik mevcut dış politikaları gibi birçok yönden onlar hakkında anlatılan bir hikaye haline gelmektedir.


Birçok özür biçiminde özürlerin sömürge girişiminin bütünü için değil, yalnızca özellikle vahim şiddet eylemleri (soykırım, suikast, katliam) ile ilgili olarak sunulduğu gözlemlenmektedir. Bu olayları sömürgeciliği ayakta tutan zihniyetlerin ve yapıların belirtileri olarak konumlandırmak yerine bu dar görüşlü özürler, vahşetin bir şekilde daha geniş sömürge sürecinden kopuk veya anormal olduğu izlenimini beslemektedir. Genişletilmiş olarak, bu eylemlerin ahlaki ihlaller olarak görülmesine rağmen, daha geniş kolonyal çabaların reddedilemeyeceğini göstermektedir. Avrupalı ​​elitlerin sömürgeci geçmişi anlatırken kullandıkları yetersiz söylemler sömürge/sömürgecilik sonrası ilişkilerin yeniden yapılandırıldığı/yapılandırılacağı anlamı taşımaktadır.


-Sömürge ilkelerinin yeniden yapılandırılması

Özür dilemeler aynı zamanda kolonyal geçmişin sözde iyi huylu yönlerini vurgulama eğiliminde olduğu gibi, (eski) sömürgeci devletlerin çağdaş, görünüşte yardımsever ve özgecil politikalarını açıklamaları için hizmet etmektedir. Özürlerin, kolonyal geçmişi bütünüyle reddetmek yerine, kolonyal girişimin temel meşrulaştırıcı ilkelerine benzer anlatıları sık sık yeniden formüle ettiği görülmektedir. Bir bakıma özürler devlet seçkinlerinin geçmişin yeni inşalarını savunduğu eski kolonyal çeşitliliğin bir kopyası hükmündedir. Bu, özürlerin sıklıkla zımnen ve açıkça, kolonyal eşitsizliklere benzeyen siyasi ve ekonomik yapısal konfigürasyonları yeniden kodlayan politikalar veya anlaşmalarla iç içe geçtiği anlamına gelmektedir. Örneğin İtalya’nın Libya’ya erişimini kolaylaştıran ve yeni bir ilişki kurmasına yarayan İtalya ile Libya arasındaki Dostluk, Ortaklık ve İşbirliği Antlaşması’nda eğitim vizeleri, sağlık tesislerinin inşası ve bir otoyol inşa edilmesini sağlayan anlaşma ile “fedakar” “beyaz adamın yükü” kolonyal proje mitlerini yeniden ele aldığı görülmektedir. Yanı sıra özrün ve Dostluk Antlaşması’nın doğal kaynak birikiminde İtalyan stratejik çıkarlarına hizmet ettiği gibi ekonomi ve göç alanlarında algılanan çıkarlarla kesişmektedir.   Bu durum hiç şüphesiz sömürge döneminin jeopolitik eşitsizliklerine yaklaşan siyasi ve ekonomik dinamikleri yeniden üretildiğinin kanıtıdır. Bu tür duygular, sömürge döneminin ataerkil anlatılarına benzeyen, tepeden bakan çağdaş kolonyal bakış açısını içermektedir.

Çağdaş ilişkilerin görünüşte olumlu özelliklerini vurgulamak için forumlar olarak özürlerin kullanılmasında yine kendini beğenmiş ve tebrik edici söylemler yer almaktadır. Örneğin İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague‘nin Mau Mau ayaklanması ile ilgili İngiliz Parlamentosuna yaptığı “pişmanlık” açıklaması, “Sömürge hizmetinin birçok üyesi, bugün Kenya’yı destekleyen kurumların kurulmasına katkıda bulundu ve katkılarını kabul ediyoruz” şeklindeki söylem İngiliz hükümetlerinin eski koloniyle ilgili olarak yine muzafferiyetçilik ve ataerkillik derecesine girmesinin bir göstergesidir.

Özür argümanları sömürge döneminin şiddetli çabalarıyla aynı veya ahlaki eşdeğerli olduğu, aynı şekilde geçmişe dair algıların aşırı derecede araçsal olduğu fırsatçı ve yekpare bir yönetici sınıfın acil buyruklarına sorunsuzca ve anında hizmet eden bir araç olarak kullanıldığı söylenebilir. Özürden daha karmaşık bir tablo olan bu araçsal ve fırsatçı bakış açısı özürlerin inandırıcı ve akla yatkınlığını sorgulamayı gerektirir. Eski sömürgeci güçler kendi tarihlerinin dehşetiyle gerçekten yüzleşmek istiyorlarsa, kolonyal benzeri duyguların korunduğu duruşları ve belirli olaylar için özür dilemeyi bırakıp emperyalizmin kendisi için özür dilemeye başlamalılar.


-Sömürge geçmişinin arındırılması ve yüceltilmesi

Özür metinlerinin içerisinde pişmanlık beyanlarının yanında sömürge geçmişine saygı duyan kahramanca ve yiğit ifadelerin yüklendiği bazı pişmanlık duruşlarının mazeret ve geleneksel kolonyal varsayımlarla karıştığı ilginç ve bazı açılardan çelişkili bir süreç gözlemlenmektedir. Yani devlet tarihine dair heyecan uyandıran duygular, sadece özrün paralelinde değil aynı metinlerin ağına dolanmış ve aynı siyasetçiler tarafından dile getirilmektedir. Örneğin özür dileyen Belçika Dışişleri Bakanı Louis Michel,  Kral II. Leopold’u “vizyon sahibi” ve “hırslı bir kahraman” ilan etmektedir. Leopold yönetiminin Kongo’yu bir çalışma kampına çevirdiği fikrini reddeden Michel, “Belçikalıların demiryolları, okullar ve hastaneler inşa ettiğini ve Kongo’da ekonomik büyümeyi teşvik ettiğini” ilan ederek, “uygarlık” ve altyapısal gelişmeyi uygulamaya koyan geleneksel kolonyal söylemlerini geri dönüştürmektedir. Benzer şekilde, Berlusconi’nin eski Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Gianfranco Fini, “İtalyanların Libya’ya yalnızca yollar ve istihdam değil, aynı zamanda tüm kültürler için bir deniz fenerini temsil eden değerler, medeniyet ve yasalar da getirdiklerini” iddia etmektedir. Aynı şekilde Alman özrü, devletin artık ‘”çok kültürlü” ve “dünya çapında barış, insan hakları, kalkınma ve yoksulluğun azaltılması için çalışan Birleşmiş Milletler’in kararlı bir üyesi” olduğunu vurgulamaktadır.  Almanya bu açıklama ile sömürgecilikteki kendi tarihsel rolünü büyük ölçüde göz ardı ederken, Almanya’nın barışçıl ve siyasi çözüme yönelik çalışmadaki çağdaş rolüne saygı göstermektedir.


-Sonuç


Normalde bir özür, bir yanlışlığın kabulü, vicdan azabının ifadesi, yanlışın ve yol açtığı zararın özür dilemesi ve tekrarlanmayacağına dair söz gibi birkaç bölümden oluşmaktadır. Özürler her zaman olmasa da maddi tazminat vaatlerini içerebilmektedir. Birçok görüşe göre, maddi tazminat olmaksızın bir özür anlamsızdır. Batı devletlerinin yaptığı özürler her ne kadar bir başlangıç olsa da özürlerin seçici ve açıkça siyasi çıkarlara tabi olduğu görülmektedir. Bu durum yalnızca eski sömürgeci devletlerin uygun gördüğü bir zamanda özür dilemek anlamına gelmektedir.


Bazı akademisyenler ve aktivistler, köle ticareti ve sömürgecilik olmasaydı Afrika’nın bugün daha farklı bir şekilde olacağını ifade etmektedir. Kölelik ve sömürgecilikten doğan Afrika devletleri, büyük toplumsal yoksulluk krizini ve kalkınma için kurumsal hazırlıksızlığı miras aldı. Bu devletler, kalkınmaya hazırlanmak için hâlâ her gün kolonyal pisliği temizleme işiyle uğraşmaktadır. Ayrıca kalkınmanın baskısı, hükümetleri, kolonyal miraslarla yüzleşmek için tasarlanmış kamu istihdamı ve sosyal politikaların yükünü taşımaya itmektedir. Bu süreç, devletlerin artık mali tuzaklarını oluşturan sürdürülemez düzeyde kamu borcu biriktirmesine neden oldu. Bu nedenlerden dolayı zincirlenmiş bedenler ve sömürgeci yağmacılık üzerinden kar ve çıkar sağlayan eski sömürgeci devletlerin, kurumların, bankaların ve şirketlerin köle ticareti ve sömürgecilikteki rolleri için bir ön koşul olarak başta samimi ve resmi bir şekilde özür dilemesi, köleleştirilenlerin kurbanları ve torunları için iyileştirme süreci ve sömürgeleştirdikleri ülkelerin gerçekte kalkınmasını finanse ederek günahlarının kefaretini ödemesi gerekmektedir. Özre böyle bir yaklaşım ancak özrü anlamlı kılabilir. Borç ödenmeden sadece “pişmanlık” suçluluğun kabulü yetersizdir.

Son olarak, Afrikalıların ve Afrika kökenli insanların adalet arayışı, genel olarak insanlığın ve özel olarak da Afrika halklarının karşı karşıya olduğu tartışmasız en yıldırıcı zihinsel, psikolojik, ahlaki, yasal ve maddi zorluklardan biridir. Geçmişteki yanlışları kabul etmek ve bu yanlışları onarıcı eylemlerde bulunmak, daha iyi bir adalet dünyası arayışının geçmişteki adaletsizliklerin çukurları ve çöplükleri üzerine inşa edilmemesini sağlamak için elzemdir. Geleceğin inşasında gerçek küresel adaletin anlamlı ve dürüst bir şekilde teşvik edilmesinin yolunu açmak için düzeltici veya onarıcı adalete ihtiyaç vardır. Geçmişin, bugünün ve geleceğin iyiliği için eski sömürgeci devletlerin gerçek küresel adaletle yüzleşmesi zorunludur.

*Belçika Kralı Philippe’nin büyük büyük babasının kardeşi olan Kral II. Leopold, bir Belçika kolonisi haline gelmeden önce, 1885-1908 yılları arasında, şimdi Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ni kişisel mülkü olarak yönetti.