Yazarlar

Pakistan – ABD ilişkileri “kaynama noktasında”

Trump’ın attığı tweet ile Pakistan – ABD ilişkileri artık twitter diplomasisi düzeyine kadar geriledi. Birleşik Krallığın Hint Alt Kıtasını terk etmesi sonrasında 1947’de kurulan Pakistan’ın ABD ile ilişkileri Sovyetlerin Afganistan işgali bitene kadar iyi idi. İlişkilerde içerisinde ambargoların da olduğu sürekli gelgitler olsa da genelde iyi idi. ABD “Soğuk Savaş” döneminde Pakistan’ı Türkiye ve İran […]

Trump’ın attığı tweet ile Pakistan – ABD ilişkileri artık twitter diplomasisi düzeyine kadar geriledi.

Birleşik Krallığın Hint Alt Kıtasını terk etmesi sonrasında 1947’de kurulan Pakistan’ın ABD ile ilişkileri Sovyetlerin Afganistan işgali bitene kadar iyi idi. İlişkilerde içerisinde ambargoların da olduğu sürekli gelgitler olsa da genelde iyi idi. ABD “Soğuk Savaş” döneminde Pakistan’ı Türkiye ve İran ile birlikte Sovyetler Birliği’ni güneyden çevrelemede kullandı.

Hatta bir dönem ABD Pakistan’dan kalkan ve çok yüksekten uçan U – 2 uçakları ile Sovyetler Birliği üzerinde casusluk faaliyetleri yürüttü.

ABD – Pakistan ilişkileri altın dönemini Sovyetlerin Afganistan’ı işgali sırasında yaşadı. İki ülke istihbarat teşkilatları (ISI/ Pakistan – CIA / ABD) belki de dünyanın en büyük kontrgerilla faaliyetini yürüttüler. Körfez ülkelerini de bu meyanda unutmamak gerekiyor. Hep birlikte yapılan faaliyetler arasında fon sağlamak ve gençleri Afganistan’da savaşmak için mobilize etmek de vardı. (Üsame Bin Ladin de onlardan birisi idi) Pakistan’ın Sovyetlere karşı işbirliğinin meyvesi belki de nükleer silahı elde etmesi idi.

 

ABD’nin, bitmeyen taş devrine döndürme iştahı

İş birlikteliği “Kızıl Ordu” Afganistan’dan sürülene kadar çok iyi bir şekilde yürüdü.

Sovyetler Afganistan’dan çıktıktan sonra iki ülke arasına kara kedi girdi. Aslında öncelikler değişti ve menfaatler çatışmaya başladı da denilebilir.

11 Eylül eylemleri ABD’nin Afganistan işgali için Pakistan’a dayatmalarda bulunması yolunda büyük fırsat verdi. ABD temsilcisi o dönem Pakistan devleti başındaki Müşerref’in önüne “terörle mücadelede iş birliği” için şartları koydu ve şartların kabul edilmemesi durumunda Pakistan’ı “taş devrine götürecek bir bombalamaya hazır olması” tehdidinde bulundu.  Müşerref tüm şartları kabul etti. ABD, Pakistan üzerinden Afganistan’a müdahale etti; halen de Afganistan’da askeri varlığı var ve tarihinin kesintisiz en uzun savaşını veriyor.

ABD’nin Pakistan ile ilişkilerini bozması ve adeta onu Çin’e doğru itmesinin temel sebeplerinden birisi “Soğuk Savaş” sonrasında Çin’i çevreleme stratejisi üzerinden tercihini Hindistan’dan yana kullanmasıdır. ABD’nin bölgedeki üst düzey stratejik ortağı artık Hindistan’dır ve ABD’nin Hindistan ile ilişkilerinde Pakistan bağlamında bu ülkeyi memnun etmesi gerekmektedir. Zaten ABD bu yönde adımlar da atmakta, Keşmir direniş gruplarını ve liderlerini “terörist” ilan ederek Pakistan’ın Keşmir bağlamında elini zayıflatmaktadır.

 

Bir Nükleer Güç olarak Pakistan

ABD’nin Pakistan üzerindeki baskıyı sürekli hale getirmesinin önemli nedenlerinden bir diğeri Pakistan’ın “Nükleer Silahların Yaygınlaşmaması Anlaşması” dışında nükleer silahlara sahip olmasıdır. Hindistan’ın nükleer statüsü de Pakistan ile aynı düzlemdedir. Pakistan sadece nükleer silahlara sahip olmakla kalmayıp, nükleer bombalarını taşıtacak kısa, orta ve uzun menzilli füze sistemleri geliştirmiştir. Nükleer bir saldırı sonrasında ayakta kalıp cevap verebilme kabiliyetine de (2nd Strike) sahiptir. Bazı uluslararası düşünce kuruluşları Pakistan’ın dünyanın 3. büyük nükleer gücü olma yolunda hızla ilerlediğini iddia etmektedirler.

Dolayısıyla, Pakistan sürekli olarak ABD ve müttefiklerinin radarında bulunmak durumundadır. Pakistan’la ilgili her tür istikrarsızlaştırma faaliyeti bağlamında bu faktörün unutulmaması gerekir.

 

ABD, Afganistan’dan neden çıkamıyor?

ABD’nin Pakistan’a her fırsatta sopa göstermesinin ardındaki bir diğer önemli sebep de ABD’nin artık iki yönden “sürekli” hale gelmiş bulunan Afganistan’daki askeri varlığıdır. Birincisi artık ABD’nin kesintisiz en uzun savaşı durumuna gelmiş olan Taliban’la savaş ve daha da önemlisi mevcut Afgan hükümeti ile yapılmış ve ABD’ye 9 kalıcı üs hakkı veren “İkili Güvenlik ve İş birliği” anlaşmasıdır. Ruslar ABD’nin bu üslerin varlığından dolayı istedikleri anda yüz binden fazla askeri bu ülkeye konuşlandırabileceği iddiasını öne sürmektedir.

ABD’nin de gelmesi ile birlikte bölgede 4 ü doğrudan ve sınırdaş (Pakistan, Çin, Hindistan ve ABD Afgan üslerinden dolayı), biri dolaylı ( Orta Asya ülkeleri üzerinden Rusya Federasyonu) 5 nükleer güç bir araya gelmiş durumdadır.

Ancak, Afganistan’da Pakistan ile ABD’nin menfaatleri çatışmaktadır. ABD kendisi Taliban ile savaşırken Pakistan’ın Taliban’a “yardım ve yataklık” ettiğini iddia etmektedir. Pakistan’ın düşmanı olan Hindistan’ı Afganistan’da daha faal hale getirmeye çalışmaktadır. İleride Hindistan’ın askeri olarak aktif olması da sürpriz olmayacaktır. Bu adım Pakistan’ın stratejik derinliğini etkileyecek bir adımdır. Ancak bu noktada Pakistan’ın aynaya bakmasında fayda vardır. Sovyetler sonrası dönemde Afgan direniş grupları arasında taraf tutmayıp istikrarlı bir Afganistan için çalışsa durum bugün daha farklı olabilir ve “stratejik derinlik” noktasında inisiyatifi elinden kaçırmazdı.

Afganistan bağlamında ABD’nin lojistik destek noktasında Pakistan’a bağımlı olduğunun altını çizmekte fayda var, en ucuz lojistik yolu Pakistan üzerinden geçiyor çünkü. Pakistan da yeri geldikçe bu kartını oynuyor.

Trump’ın işbaşına gelmesi ve Pakistan’ı açıktan açığa hedef almaya başlaması ile birlikte ipler iyice gerildi. Resmî belgelerde Pakistan’ın adı “terörist örgütlere yardım ve yataklık eden ülke” olarak geçirilmeye başlandı. Bu yakın ve orta dönemde ABD yönetiminin Pakistan’a yönelik adımlar atacağı kanısına güç kazandırıyor. Yani ortada sadece bir “şantaj” durumu yok.

 

ABD, Pakistan’da nereye kadar gidebilir?

ABD’nin Afgan asıllı Afganistan, Irak ve BM eski büyükelçisi Zalmay Halilzad geçtiğimiz günlerde Pakistan’a yönelik ne tür adımlar atılması gerektiği üzerine “Pakistan’ın çift taraflı oyununu bozma vakti geldi”  başlıklı bir yazı yayınladı ve burada Pakistan’a aleyhine ne tür eylemler yapılacağı ile ilgili ipuçları verdi.

Halilzad’ın 5 başlık altında topladığı eylem planı Pakistan’a yönelik orta ve uzun erimde neler yapılabileceği hakkında önemli fikirler verebilir.

  1. Diplomatik çabaları sürdürmekle birlikte, “isyancı ve teröristleri destekleyen” Pakistanlı istihbarat yetkilileri ve bürokratları yaptırım listesine almak.
  2. Pakistan toprakları içerisinde yuvalanan isyancı hedeflerine tek taraflı saldırılar.
  3. Pakistan’ı terörizme destek veren ülkeler listesine almak için hazırlık yapmak
  4. Pakistan’a ekonomik yardımı askıya almak, ABD’nin karar mekanizmasında etkili olduğu IMF ve Dünya Bankasını harekete geçirmek ve Pakistan’ın dünya finans sistemi ile bağlarını koparmak. Bu yönde destek vermesi için Çin’e de baskı yapmak.
  5. Pakistan’ı bölgesel ve uluslararası planda hesap vermeye zorlamak

Bu tür yaptırımların emareleri kendisini göstermeye başladı ve ABD Pakistan’a bazı yardımlar askıya aldı.

Tabi ki Pakistan aleyhine yapılacak olanlar bunlarla sınırlı kalmayacaktır. Birçok yumuşak karına sahip ülkede siyasi ve ekonomik çalkantılar yaşanabilir. ABD yanlısı ve onun sözünü tutan bir hükümet arayışı görebiliriz önümüzdeki günlerde.

ABD’nin Pakistan’ı bir tür kuşatma ve “diz çöktürme” çabaları Pakistan’ı Çin’e daha da yakınlaştıracaktır.

Hatta, Pakistan’ın stratejik bir adım atarak Ruslarla daha da yakınlaşması Afganistan dahil birçok konuda iş birliği yapması sürpriz olmaz. Tabi bunun Pakistan’a yüklü bir bedeli de olacaktır.