Yazar: Lorenzo Tondo
Malta Cumhuriyeti’nin, Libya’dan kendi topraklarına sığınan mültecileri ülkelerine geri göndermek için kullandığı botlar nedeniyle 12 mülteci hayatını kaybetti
Sınırı geçip hayatta kalan bir mülteci, The Guardian ve La Repubblica’ya, Malta’nın göçmen geçişlerini durdurmak için uyguladığı ölümcül stratejilerini kanıtlayan olgular sundu.
Malta’nın, Libyalı göçmenleri çatışma bölgesine geri gönderme planının diğer kanıtları, 12 kişinin öldüğü Akdeniz geçişinden sağ kalan bir kadın tarafından ortaya çıkarıldı.
The Guardian tarafından elde edilen bir dizi sesli mesaj, Malta hükümetinin göçmen geçişlerini engellemek ve mültecileri Libya gözaltı merkezlerine geri vermek için silahlı kuvvetlerinin emriyle kullanılan teknelerin varlığını gözler önüne serdi.
Hayatta kalan mülteci kadın, Avrupa’ya ulaşmaya çalıştığı teknenin, Maltalı yetkililer tarafından Trablus’a geri götürülmek üzere gönderilen bir bot tarafından ele geçirildiğini söyledi.
Geçtiğimiz ay, çeşitli uluslararası medya kaynakları için çalışan araştırmacı gazeteciler, Valletta ile en az üç trol gemisi sahipleri arasında gizli bir anlaşmanın varlığını ortaya çıkardı.
Mülteci kadının sunduğu ifadeler, deniz sularında tehlike yaşayan göçmenler için acil yardım sunan Alarm Phone ile görüşen diğer kişilerinkiyle eşleşiyor.
Kadın, bindiği botun 9 Nisan gecesi Libya sahilinden ayrıldığını söyledi. Aralarında altı haftalık bir bebek ve iki yaşındaki bir kızın da içinde bulunduğu ve birçoğunun Sahra Altı Afrika’dan olmak üzere yaklaşık 63 kişi, Trablus’un yaklaşık 50 km (31 mil) doğusunda bulunan Garabulli’de, insan kaçakçıları tarafından bir bota dolduruldu.
Yanlarından geçen ilk gemi, onlara yakın bir şekilde geçip umut verse de yoluna devam etti. “Medkon Lines adında bir başka gemiyi bizi kurtarması için durdurmaya çalıştık. Üç adam gemiye ulaşmak için suya atladılar, ama bir dakika içinde suda kayboldular.”
“Denizde geçirdiğimiz beş günün sonunda Malta’dan gelen bir uçak bizi gördü. Uçağın cankurtaranları arayacağını düşündük, ama kimse bizi kurtarmaya gelmedi. Çok yorgun hissediyorduk, ne bir damla suyumuz ne de yiyeceğimiz vardı.”
“Öyle ki susuzluktan ve açlıktan bilincini kaybeden dört kişi, hayatlarına son vermek için kendilerini bottan aşağıya attılar.”
Mülteci Kadın, 14 Nisan’da Malta bayrağını taşıyan bir trol gemisinin yanlarına yanaştığını ifade etti. “ Gemi mürettebatı, göçmenleri kurtarmak için gelmediklerini söyledi… Malta için çalışan gemicilermiş.”, “Mısırlı olduklarını ve Malta hükümeti için deniz sularında çalıştıklarını söylediler. Bize insan değilmişiz gibi bakıyorlardı. ”
Geçtiğimiz ay, New York Times ve İtalyan günlük gazetesi Avvenire tarafından yapılan soruşturmalar, koronavirüsün ilk dönemlerinde, Malta’nın göçmenleri geri göndermek için küçük bir filo göndermiş olduğunu iddia etti. Bu gemilerden birisi sahil güvenlik için uluslararası suları denetleyen “Dar Al Salam 1” idi.
Dar Al Salam 1’in sahibi, Carmelo Grech adlı bir kaptandır. The Guardian, kendisinden bu konuya dair yorumunu istediğinde Grech, kızgın surat emojisi göndererek cevap verdi.
Dar Al Salam 1’in, Malta tarafından kiralandığı iddia edilen diğer iki gemi olan Salve Regina ve Tremar ile söz konusu geri gönderim için denize açıldığı söylentiler arasında.
Mülteci kadın, üç botun olduğunu ifade etti. Bu botların müdahalesi sırasında iki ve Libya’ya geri götürülürken ise üç göçmenin öldüğünü söyledi.
“Tekneye bindikten sonra, bizi Libya’ya geri götürmemeleri için yalvardık. Dinlemeyip bizi geminin kıç tarafına kilitlediler, kendileri ise tekne mutfağına geçerek bizi dört şişe su ile terk ettiler. Mutfağın kapısını çaldık ama açılmadı. Ağlamaya başladık ve bizi kandırdıklarını düşündük. ”
48 saat sonra, gemi Trablus’a vardığında göçmenlerin en büyük korkuları gerçekleşmiş oldu. Yolcular, işkence ve tacizlerle ünlü Tarık El-Sikka gözaltı merkezine götürüldüler.
Londra’daki insan hakları avukatı Giulia Tranchina, “Maltalı yetkililerin bu göçmenleri kurtarmayı reddetmesinin, uluslararası insan haklarının ve uluslararası sular hukukunun ciddi bir ihlali anlamına geldiğini” ifade etti. “Libya’ya geri götürülen göçmenler, Libya polisi tarafından yönetilip AB tarafından finanse edilen Tariq Al Sikka gözaltı merkezinde insanlık dışı koşullarda yeniden keyfi olarak tutuklandı. Bununla birlikte erkek mülteciler, yeraltı hücrelerinde aylarca işkence gördü. ”
Nisan’da yapılan haberlerin ardından Malta Cumhuriyeti’ne bağlı savcılar iddialarla ilgili soruşturma başlattı. Eski bir Maltalı yetkili olan Neville Gafà, sulh ceza mahkemesine, 30 Nisan’da, Başbakanın talimatlarını izleyerek mültecilerin Libya’ya geri gönderilmesini koordine etmek üzere hükümet tarafından görevlendirildiğini itiraf etti.
Malta hükümeti, The Guardian’ın konu hakkında açıklamada bulunulması talebine cevap vermedi. Bununla birlikte, 15 Nisan’da yayınlanan bir açıklamada, La Valletta’daki yetkililer “ticari bir geminin yardımıyla göçmen botunun kurtarılmasını organize ettiğini” doğruladı ve 1 Mayıs’ta Malta Başbakanı Robert Abela, gazetecilerin göçmen botları ile ilgili sorularını şöyle yanıtladı: “Hiçbir şey devleti, özel varlıkları kullanması hususunda durduramaz.”
Alarm Phone sözcüsü durum ile ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Malta ve Avrupa Akdeniz’deki mültecileri seyrederken, on iki kişi hayatını kaybetti. Bu ölümlerin, Malta ve Avrupa’nın acımasız politikalarının doğrudan bir sonucu olduğunu ve insanların denizde ölmesine izin verme niyetlerini aşikâr ettiğini asla unutmamalıyız. Bu ölümler önlenebilirdi ve önlenmeliydi de. ”
Hayatta kalanların göçmenlerin hepsi, yeni yürümeye başlayan çocuk ve bebek de dahil olmak üzere, avukatlara ve yardım kuruluşlarına göre tıbbi tedaviye, yeterli yiyecek ve suya erişimlerinin olmadığı Trablus’daki Tariq al-Sikka gözaltı merkezinde bulunuyor.
Mülteci kadın son olarak, “Avrupa’ya gelmek istedik çünkü yaşamak bizim de hakkımız. Bu konu hakkında konuşmaya karar verdim çünkü konuşma hakkım var ve çünkü kardeşlerimiz denizde hayatını kaybetti. Şahit olduklarım hakkında konuşmak benim hakkım. ” şeklindeki sözleri ifade etti.
Çeviri: Büşra Elif Özçelik
Yorum ekle