Yazarlar

Hiçbir şey bitmedi, daha yeni başlıyor !

Dirilişimiz ortaokul çağındaki gençlerimizle olacak! “Pedagojiye uygun değil” herzesi icat edildi edileli iddialarımızı kaybettik. Pedagoji ile hayatımızın her tarafını işgal ettiler. Kitaplarımızı pedagojiye uygun bulmadılar. Kavramlarımızı tehlikeli buldular. Dedelerimizi kan dökücü barbar buldular. Ayetlerimizi bilimdışı buldular. Modern dünyaya nasıl izah edebilirdik bu kadar ayeti. İlahilerimizi fazla softaca buldular. Umuttan, şehadetten, özgürlükten, insanlığın kurtuluşundan bahseden ezgilerimizi, […]

Dirilişimiz ortaokul çağındaki gençlerimizle olacak!

“Pedagojiye uygun değil” herzesi icat edildi edileli iddialarımızı kaybettik. Pedagoji ile hayatımızın her tarafını işgal ettiler. Kitaplarımızı pedagojiye uygun bulmadılar. Kavramlarımızı tehlikeli buldular. Dedelerimizi kan dökücü barbar buldular. Ayetlerimizi bilimdışı buldular.

Modern dünyaya nasıl izah edebilirdik bu kadar ayeti.

İlahilerimizi fazla softaca buldular.

Umuttan, şehadetten, özgürlükten, insanlığın kurtuluşundan bahseden ezgilerimizi, marşlarımızı müzikten uzak buldular. Hiç eğlenceli değilmiş müziklerimiz.

Yüzlerine baktığımızda bize sahabe efendilerimizi hatırlatan öncü mü’minlerimizi yeterince başarılı bulmadılar. Hiç prezantabl değil imiş büyüklerimiz.

Şeyhlerimizi, mürşidlerimizi cahil ilan ettiler.

Yüzyıllarca okuduğumuz kitaplarımızı artık okunamaz, hükümleri geçmiş kitaplar buldular.

Çocukluğumuzun, gençliğimizin geçtiği derneklerimizi, vakıflarımızı cumhuriyete ve devrimlere zararlı buldular.

Bunların hepsi oldu. Sonra zaman geçti. Elbette bu yazıyı 1990 yılından yazmıyorum.

Yıllar içerisinde sayımız, koltuklarımız artsa da, arabalarımız, yetkilerimiz çoğalsa da, derneklerimizin kısaltmalarının başındaki “M” ve “Mü” harfleri “T” ve “Tür”e dönüşse de, gazetelerimiz, televizyon kanallarımız çoğalsa da bazı güzel özelliklerimizi aklına bile getiremez oldu aramızdan birileri. Belki de çoğumuz.

Bir ortaokullu, bir liseli gençle ilgilenmenin güzelliğini; insanlığa Hakkı, Tevhidi, yeryüzüne İslam’ı hakim kılma sevdasını onunla buluşturma kaygısının güzelliğini aramızdan birçoğu unutmuş durumda.

Şimdiki ilk gençlik çağındakilerin, 13-15 yaşlarındaki gençlerin büyük meselelerle ilgilenmeyeceğini zannediyor içimizden birileri. Birileri kendisi artık büyük sevdaların peşinde, derdinde olmadığı için böyle şeyleri aklına bile getirmiyor.

Müziği, filmi, duası, kitabı, dergisi, dernek merkezi, öğrenci evi, partisi, sloganı, eylemi.. vardı 90’lı yılların

80’li 90’lı yıllarda ortaokullu gençlerle ciddi ciddi ilgilenen İslamcı, sakallı, ümmetçi abilerimiz vardı. Refah Partili idiler, Radikal idiler, tarikat ehli idiler, İrancı idiler, İbdacı idiler. Onlara büyük davamızdan bahsederlerdi. Sonra o ortaokullulara anlatılan konular değişmeye başladı. Okul takviye dersleri anlatılmaya başlandı. O ilgilendiğimiz ve ümmetçi, şeriatçı yapmaya çalıştığımız ortaokulluları da liselileri de bir zaman sonra Fetullahçıların yurtlarına, dershanelerine, öğrenci evlerine terk ettik. Bizimkiler ise öyle şeyleri nerdeyse yapmaz hale gelmişti.

Sonrasında da hepsini unuttuk. 80’lerde o büyük idealleri olan 13- 14 yaşındaki gençlerle ilgilenmek denilen şey unutulmuş oldu. O iş öyle kolay bir iş de değil idi. Onlarla ilgilenmenin bir dili vardı. Müziği, filmi, duası, kitabı, dergisi, dernek merkezi, öğrenci evi, partisi, sloganı, eylemi, gösterisi…

Hepsini çöpe atmaya kalkıştı içimizden birileri.

Şimdi o çöpe atanlara sorsanız onların hiç biri kalmadı!

Oysa var. Hatta eskisinden daha canlı, daha zengin, daha çeşit çeşit Müslümanların elindeki işler, kitaplar, yazarlar, ağabeyler, büyükler… Ama bir şey koptu. Bağlantıyı kuracak birileri vardı. Bir kısım güzel gençler; ağabeyler… Onlar çekildi sanki.

Onlar namaz kılarlardı. Güzel namaz kılarlardı.

Onların dilinde süfli şarkılar olmazdı.

Onlar şehirlerindeki güzel Müslümanların sohbetlerine giderlerdi.

Onlar bestseller, abur cubur gavur kitaplarını hayranlıkla okumazlardı. Gavur kitapları da okurlardı ama birinci temel özelliği, varoluşsal özelliği Müslümanlık olan yazarlar hayatlarında daha merkezde idi.

Onlar için yayınevleri kıymetli idi. Her yayınevi bir mevzi idi. Her kitabevi buluşma noktası idi. Her cami olmasa da bazı camiler buluşma, dirilme, kendine gelme, güç kazanma noktası idi.

Onlar mahallelerindeki çocuklarla, gençlerle de ilgilenirlerdi. Türkiye’ye İslam’ı hakim kılmanın yolunun İslam’ı sokağına, mahallesine hakim kılmaktan geçtiğine inanan insanlardı onlar.

Onların esnaf ile, anneleri ile, komşuları ile, komşularının çocukları ile arası iyiydi. Onlar Şevki Yılmaz kaseti dinleterek, Emine Şenlikoğlu romanı okutarak, Timurtaş Uçar vaazı dinleterek onlarca insanın “Ben Müslümanım!” demeye başlayabilmesine vesile olmuşlardı.

Bant tiyatrolarını dinlerken, marşları dinlerken

“Ayetini dinlerken kanımızda hisseder

Hep beraber bir anda Bedirlere giderdik Bedirlere giderdik” derlerdi.

Bunların hepsinin yine olması mümkün. Çünkü 13-15 yaşında yeni gençler geliyor.

Sürekli geliyor.

Yeniden başlamak mümkün mü?

Bunların hepsinin yine olması mümkün, zira o gençler uzun yıllardır yeryüzüne Allah’ın hükmünü hakim kılmak gibi bir sorumluluğun, yükün kendilerini beklediğinin farkında bile değiller.

Yani böyle bir sorumlulukları olduğunu duymuş da ilgilenmiyor değiller. Böyle bir şeyden haberleri bile yok. Onlara Allah’ın hükmünü hakim kılacak gençlerin kendileri olduğundan bahsettiğinizde bunun için heyecanlanacakların sayısı hiç de az değil.

O ortaokul çağındaki gençler için Bismillah demek zorundayız.

Ama…

Birilerine parasını gömdüğü ruhsuz beton apartman dairesi sevdasından, ufkundan, idealinden ayrılmak zor gelecek.

Birilerine tanrı gibi oturduğu lüks arabasından inip yeryüzüne İslam’ı hakim kılma ideali ağır gelecek.

Birilerine şehirlerimizi öldüren planlamalar yapmayı bırakmak zor gelecek.

Birilerine devletin beslediği dernek olmaktan çıkmak zor gelecek.

Birilerine namaza başlamak zor gelecek.

Birilerine zina ederek yaşamakta olduğu sevgilisini bırakmak zor gelecek.

Birilerine kravatını çıkarmak çok zor gelecek.

Birilerine izlemekte olduğu şapşal diziyi bırakmak zor gelecek…

Ama…

En güzel Müslümanlığımız orada.

Oraya dönmek zorundayız. Oranın güzelliğini yeniden, tekrar keşfetmek, fark etmek zorundayız.

Çünkü orada saçma sapan ilahiyat tartışmaları yok.

Çünkü orada birbirine düşen, birbiri ile didişen beyinsiz bir Müslümanlık yok.

Orada İslam için çalışmayı yardım derneği kurup para toplamak zanneden, ufku bununla sınırlı bir Müslümanlık yok.

Orada Allah’ın dinini, içinde tazeliğini hissede hissede anlatmaya çalışan, paylaşmaya çalışan güzel bir Müslümanlık var!

Şimdi mahallendeki, sokağındaki, apartmanındaki ortaokullu, liseli genç ile bir tanış. Ona bir selam ver. Halini hatırını bir sor.

Her şey yeniden başlıyor, haydi Bismillah!