Yazarlar

Güney Asya‘nın kapanmayan yarası: Keşmir

Keşmir; Pakistan, Hindistan ve Çin’in sınırlarında bulunan bir bölgedir. İngiltere’ye karşı bağımsızlık kazandıktan sonra 1947 yılında kurulan Pakistan ve Hindistan, Keşmir sorunu yüzünden üç kez savaştılar. Keşmir sınır hattında zaman zaman çatışmalar yaşanmaktadır. Modern dünyamızda insanlık trajedilerinin yaşandığı çatışma bölgelerinden biri olan Keşmir; sahip olduğu zengin doğal kaynakları, bereketli toprakları, doğası, tarihi ve kültürel mirası […]

Keşmir; Pakistan, Hindistan ve Çin’in sınırlarında bulunan bir bölgedir. İngiltere’ye karşı bağımsızlık kazandıktan sonra 1947 yılında kurulan Pakistan ve Hindistan, Keşmir sorunu yüzünden üç kez savaştılar. Keşmir sınır hattında zaman zaman çatışmalar yaşanmaktadır.

Modern dünyamızda insanlık trajedilerinin yaşandığı çatışma bölgelerinden biri olan Keşmir; sahip olduğu zengin doğal kaynakları, bereketli toprakları, doğası, tarihi ve kültürel mirası ile ‘’Doğu’nun İsviçre’’si olarak anılmaktadır. Keşmir’in jeopolitik ve jeostratejik konumunun yanı sıra, Himalaya dağlarından akan suları hem Hindistan hem de Pakistan için büyük önem arz etmektedir. Özellikle de Jelum Nehri üzerine inşa edilen Vulvar Barajı’ndan sonra Pencap vadilerindeki tarım arazilerinin susuz kalma ihtimali Pakistan’ı endişelendirmektedir. Aynı şekilde Hindistan da buradaki havzalara sahip olmak istemektedir.

Keşmir; Azad Keşmir ve Jammu Keşmir olarak ikiye bölünmüş bulunmaktadır. Azad Keşmir Pakistan’a, Jammu Keşmir ise Hindistan’a aittir.

Keşmir sorunu nasıl ortaya çıktı?

1947 yılında kurulan Pakistan ve Hindistan ‘iki ulus’ teorisine göre kuruldular. Bu teoriye göre Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu bölge Pakistan’a, Hindu nüfusun çoğunlukta olduğu bölge ise Hindistan’a katılacaktı. Ancak üç bölgede sorun yaşandı: Gujarat, Haydarabad ve Keşmir. Gujarat ve Haydarabad’ın rajaları, yani kralları Müslüman, halkı ise Hindu’ydu. Bu iki eyaletin kralları Pakistan’a katılmak isterken, buna Hindistan karşı çıktı ve halkın büyük bir bölümü Hindu olduğu için Hindistan’a katılmaları gerektiğini ileri sürdü. Ancak Keşmir’de ise durum tam tersiydi; halk Müslüman, yönetici Hindu’ydu. Pakistan halkın tamamına yakınının Müslüman olması sebebiyle Keşmir’i kendi topraklarına dahil etmek istiyordu. Ancak kral Hari Singh Keşmir eyaleti olarak Hindistan’a katılmak istediği yönünde görüş bildirerek Hindistan’dan destek talebinde bulundu.

Diğer eyaletlerde halkın dinine göre tavır belirleyen Hindistan, Keşmir için aynı tavrı sergilemedi. Keşmir kralının Hindistan’a katılma konusundaki isteği üzerine Keşmir üzerinde hak iddia etti. Pakistan Keşmir’de bir referandum yapılması gerektiğini Birleşmiş Milletlerde dile getirmesine rağmen, Hindistan bu referandumun yapılmasını istememiştir.

Temmuz 1947’de Keşmir Meclisi toplanarak Pakistan’a katılma konusunda karar aldı. Ancak Hindistan yönetimi bu kararı tanımadı. 1947 yılının sonlarına doğru Pakistan güçlerinin Keşmir’e müdahale etmesi sonucu, Hindistan güçleri de bugünkü Jammu Keşmir’in başkenti olan Srinagar’a kadar ilerlediler. İlk savaş bu şekilde başladı ve bu savaş sonucunda Keşmir eyaletinin yaklaşık yüzde 30’u Pakistan’a, geri kalanı ise Hindistan’a kalarak bugünkü sınır ortaya çıktı. 1948 – 49 yıllarındaki BM Güvenlik Konseyi’nin Keşmir konusundaki kararları, Keşmir halkının kendi kaderini tayin etme hakkına sahip olduğu yönündedir.

Bu durum sonucu, günümüzde iki nükleer güce sahip olan Pakistan ve Hindistan arasında çözülemeyen Keşmir sorunu ortaya çıktı ve 1947 yılı öncesi aynı topraklarda ve aynı sınırlarda yaşayan insanlar birbirleriyle üç defa savaştı.

Soğuk Savaş dönemi Keşmir sorunu

1955 yılında Pakistan’ın Bağdat Paktı’na üye olmasıyla birlikte, Sovyetler hem Keşmir meselesinde hem de Pakistan’ı ilgilendiren diğer meselelerde her zaman Hindistan’ı desteklemiştir. Hint Okyanusu’nda Sovyet tehdidi ile karşı karşıya kalmak istemeyen ABD ise, Pakistan’a destek vermiştir. Pakistan’ın da bölgede ABD yanlısı politika izlemesi, Sovyetleri tamamen Bağlantısızlar Hareketi içerisinde yer almasına rağmen Hindistan’a yakınlaştırmıştır. Sorgusuz sualsiz Hindistan’ın yanında olan Sovyet lideri Krusçev Keşmir konusunda şunları söylemektedir: ‘’Keşmir meselesi zaten Keşmir halkı tarafından çözümlenmiştir. Keşmir halkı kendisini Hindistan Cumhuriyeti’nin ayrılmaz bir parçası olarak telakki ediyor… Sovyet Hükümeti Keşmir meselesinde Hindistan’ın politikasını desteklemektedir.’’ ABD ise Sovyetlerin karşısında durarak Pakistan’a destek verdi. Soğuk Savaş döneminin iki büyük gücünün böyle hareket etmesi Keşmir sorununu daha da çözümü mümkün olmayan bir hale sokmuştur.

Çin’in Keşmir sorununa müdahil olması neleri değiştirdi?

1956’lı yıllardan başlayan ve Soğuk Savaş’ın ‘yumuşak evresine’ kadar geçen dönemde, Çin Hindistan karşısında Pakistan’ın yanında yer alarak Keşmir sorununa dahil olmuştur. Pakistan ile Hindistan’ın Keşmir savaşlarında, Çin Pakistan’a her türlü desteği sağlamıştır. Çin, Keşmir’in doğusunda bulunan Aksai – Çin yaylasını topraklarına katmıştır. 1963 yılında ise Çin’in Keşmir konusunda Pakistan’a olan desteği sonucu Pakistan bu bölge civarındaki bir yeri de Çin’e verdi. Çin böylece Tibet ve Sing Yang eyaletlerini karayoluyla birbirine bağlama fırsatını yakalamıştır. Böylelikle Çin – Pakistan dostluğu iyice pekişti. Pakistan’a gittiğinizde, Pakistan ile Çin’in ikili ilişkilerine dair hiçbir şey bilmeseniz dahi, Pakistan – Çin dostluğunu gösteren pankartları, tabelaları ve tabloları görünce 60 yıl önce başlayan dostluğun bugün dahi devam ettiğini anlarsınız.

Keşmir sorununa dahil olan Çin’in bölgede git gide artan etkisi ve özellikle de Pakistan ile olan dostluğu Hindistan tarafından bir tehdit olarak algılandı. Hindistan Çin’i, ‘’Asya’da barışa engel olan vahim bir tehdit’’ olarak tanımladı.

Bölgede soğuk rüzgârlar eserken 5 Ağustos 1965 yılında Pakistan askeri güçleri, Hindistan’ın elinde bulundurduğu topraklara geçti. Hindistan sert karşılık verdi ve savaş başladı. Bu savaş sırasında Türkiye, İran, Suudi Arabistan başta olmak üzere İslam ülkeleri Pakistan’ı destekleme kararı aldı. Siyasi destekle yetinmeyen Türkiye, savaş devam ederken Pakistan’a silah desteğinde de bulundu. Ayrıca 1971 yılında Pakistan’da çıkan iç savaş sonucunda Doğu Pakistan bağımsızlık kazanarak Bangladeş devleti kurulmuştur. Doğu Pakistan’ın isyanına Hindistan da destek vererek, yeni bir savaş yaşanmıştır. Savaşın bitmesiyle beraber iki ülke arasında Simla Antlaşması imzalanarak ateşkes sağlanmıştır. Bu antlaşma ancak Pakistan’ın Hindistan karşısında kesin yenilgiye uğraması sonucunda imzalanmıştır. Bu savaştan sonra Pakistan’ın hem içerideki karışıklıklar hem de Hindistan’a karşı yenilgi yaşaması sebebiyle askeri gücü zayıflamıştır. 1971 – 89 yılları arasında Pakistan’ın Keşmir konusundaki tavrı sadece siyasi olmuştur. Askeri alanda faaliyet gösterememiştir. Bu bağlamda Pakistan devletin toprak bütünlüğünü kaybetme endişesi yaşamaya başlamıştır. 1989’dan itibaren ise Keşmir’deki Pakistan yanlısı silahlı gruplara ve milislere olan desteğini daha fazla arttırmış ve Keşmir’e daha fazla asker sevk etmiştir.

Diğer büyük savaş ise 1999 yılında Hindistan’ın, Pakistan’ın Kargil sınırını ihlal ettiği iddiası üzerine çıktı. Pakistan yanlısı grupların sınırı ihlal etmesi iki devleti yeniden savaşa sürüklemiştir. Zaman zaman sınırda yaşanan çatışmalar ve büyük savaşlar sonucunda iki taraf da büyük kayıplar vermiştir. Ancak en büyük acıyı mazlum ve mağdur Keşmir halkı yaşamıştır.

Sonuç: Keşmir sorunu nasıl çözülür?

2003 yılında Pakistan lideri Pervez Müşerref Keşmir sorununu çözmek için, Pakistan ve Hindistan askeri güçlerinin çatışmaların yoğunlukta yaşandığı Keşmir’in Himalaya bölgesinden çekilmesini önerdi. Ancak Hindistan, Pakistan’dan gelebilecek olan köktendinci ve radikal grupları ve bölgenin istikrarsızlığını sebep göstererek bunu reddetti. Oysa bu adım atılabilseydi Keşmir sorununun çözümüne bir yerden başlanabilinirdi. Bugün dahi İslamabad yönetimi Keşmir sorununun çözümünün bölgede yapılacak bir referandum ile çözülebileceğini ifade ederken, Yeni Delhi yönetimi yüzde 90’ı Müslüman olan Keşmir halkının Hindistan’dan ayrılma yönünde ayrılma kararı vermelerinden çekindikleri için referanduma karşı çıkmaktadır. Aslında Hindistan 1992’de Yugoslavya’nın dağılmasıyla beraber ‘Balkanlaşma’ korkusu yaşamaktadır. Tıpkı Balkan coğrafyasında meydana gelen parçalanmanın kendi topraklarında yaşanmasından çekinmektedir.

Hindistan ve Pakistan arasında diplomatik ilişkilerin daha güçlü hale gelmesi gerekmektedir. Hindistan ve Pakistan 1947 yılı öncesinde aynı topraklar içinde yaşadıklarını unutmamalılar ve bu sorunun çözümü için karşılıklı adım atmalılar. Barışçıl ve kalıcı bir çözümün inşası için her iki devlet de izlediği sert politikalardan geri adım atmalıdır. Eğer Güney Asya’da nükleer gücü olan Pakistan ve Hindistan bir kez daha Keşmir sorunu yüzünden karşı karşıya gelirlerse, bir daha telafisi olmayan yaralar açılabilir. Eski ABD Başkanı Clinton dahi, Keşmir yüzünden nükleer savaşın yaşanabileceğini söylemişti. Şayet iki devlet masaya oturup Keşmir için bir çözüm yolu bulmazlarsa, Keşmir Güney Asya’nın bitmeyen sorunu ve kanayan yarası olarak kalmaya devam edecek.