Yazarlar

Adım Yasir Murteca. 30 yaşındayım. Gazze’de oturuyorum. Hayatım boyunca yurtdışına çıkmadım

“Bir gün gelir de bu fotoğrafı yerden değil, havadayken çekmeyi çok isterim. Adım Yasir Murteca 30 yaşındayım. Gazze’de oturuyorum. Hayatım boyunca yurtdışına çıkmadım.” Bu ifadeler, Şehit Gazeteci Yasir Murteca’nın sosyal medya hesabından yazdığı son sözleriydi. Murteca’nın şehadetini, Arap basını ile uluslararası basın birlikte duyurdu. Yasir Murteca’nın şehadeti sosyal medyada da büyük bir gündem oluşturdu. Yasir’e […]

“Bir gün gelir de bu fotoğrafı yerden değil, havadayken çekmeyi çok isterim. Adım Yasir Murteca 30 yaşındayım. Gazze’de oturuyorum. Hayatım boyunca yurtdışına çıkmadım.”

Bu ifadeler, Şehit Gazeteci Yasir Murteca’nın sosyal medya hesabından yazdığı son sözleriydi. Murteca’nın şehadetini, Arap basını ile uluslararası basın birlikte duyurdu.

Yasir Murteca’nın şehadeti sosyal medyada da büyük bir gündem oluşturdu. Yasir’e büyüklerden önce küçükler ağıt yaktı.

Gülüşmeleri kendisine şahitlik ediyordu adeta. Veda tebessümü ise hazırdı, yol arkadaşlarının da gözyaşları…

Murteca… Gazze’yi uçaktayken çekmeyi hayal eden gazeteci. Ara sıra Gazze’den çıkmaya çalıştı, Gazze’de yaşananları dünyaya ulaştırmak için. Ancak, abluka kaderi olmuştu sanki, çıkamadı.

6 Nisan 2018 Cuma günü, gazeteci kıyafetlerini giydi ve kamerasını omuzladı. Gazze sınırına gitti. Sınıra 350 metre mesafede orada yaşanan zulmü görüntülemeye çalışıyordu.

Alçak ve korkak bir mermi hayallerini katletti Murteca’nın.

Murteca, temenni ettiği yere, Refik-i Ala’ya yükseldi. Oradan görecekti Gazze’yi artık, hem de tam istediği yerden, göklerden…

Yasir’in şehadeti, Filistinli gazetecilerin işgal güçlerinin her daim hedefinde olduğunu ispat ediyor aslında. Zira işgal onları susturmak istiyor, tıpkı Filistin’i susturmak istediği gibi.

Mesaj açıktır. “Hepimiz direniyoruz. Hepimizin direniş üslubu birbirinden farklıdır.” Allah Yasir’e rahmet eylesin, şehitlere rahmet eylesin. Allah, Filistin davasını PR meselesi ve pazarlık konusu yapan ümmete de merhamet etsin.

1988 doğumlu Yasir, 6 Nisan Cuma sabahı eşi ve annesiyle kahvaltı yaptıktan sonra Gazze sınırında Filistin Toprak Günü münasebetiyle düzenlenen barışçıl gösterileri görüntülemek üzere evinden çıktı.

Ardından, “Yavrum kendine dikkat et, evine selametle dön!” şeklinde yankılanan sözler, Yasir’in annesinden duyduğu son sözler oldu.

Bu sözlerin sahibi 50’li yaşlardaki annesi, oğlunun akşama cansız bir bedenle eve döneceğini beklememişti.

Oğlu Abdullah ile genç eşi ise umutla yolunu gözlüyordu Yasir’in…

Han Yunus’un doğusundaki gösterilerin başlamasının üzerinden çok geçmeden İsrail askerlerinin kurşunlarına hedef olan Murteca, birkaç saat sonra şehit oldu.

Genç gazetecinin şehadet haberi, başta ailesi olmak üzere tüm Filistinlileri yasa boğdu. Sosyal paylaşım sitelerinde yapılan yorumlarda üzerinde “Press” yazılı ayırt edici yeleği ve başında gazetecilerin taktığı kaskın bulunduğu, elinde kamerasından başka hiçbir şey olmayan bir gazeteciyi öldüren İsrail’e lanet yağdı.

Kız kardeşi Huda Murteca, hıçkırıklar içinde abisinden, “Ağabeyim güzel ahlaklı, iyi huylu ve çevresi tarafından çok sevilen biri idi.” diyerek söz edebilmişti.

Arkadaşları ise ondan, yüksek ahlaklı, yumuşak huylu ve cana yakın biri olarak söz ederlerdi.

 

Gazze mahzun

Aslında Filistin Toprak Günü 1976’da İsrail’in, kuzeydeki İsrail vatandaşı bazı Filistinlilerin topraklarına el koymasıyla Filistin direniş tarihine geçen bir gündü.

Peki tarihi Filistin coğrafyasının bu önemli günü neden ne İsrail vatandaşı yaklaşık 2 milyonluk Filistinliyi ne işgal altındaki Batı Şeria ya da işgal altındaki Doğu Kudüs’te yaşayan Filistinlileri değil de Gazze Şeridi’nde yaşayan Filistinlileri bu kadar heyecanlandırıyordu?

Gazze’den bahsediyoruz, İsrail ablukası altındaki Gazze’den. Yani havadan, karadan ve denizden muhasara altına alınmış, yaklaşık 2 milyon nüfusun yaşadığı 360 kilometrekarelik açık hava cezaevine dönüşen bir toprak parçası olan Gazze Şeridi’nden…

Gazze’de yaşayan bu nüfusun yüzde 70’ine yakınını, bugün İsrail’in üzerinde kurulduğu Hayfa, Yafa, Askalan, Usdud, Biru’s Sebi ve diğer kentlerden göçe zorlanmış Filistinli ailelerin mülteci konumundaki evlatları oluşturuyor.

İşte bugün heyecanla İsrail’in keskin nişancılarının kurşunlarına göğüslerini gererek barışçıl gösteri düzenleyen bu Filistinlilerin talebi, önce yaşadıkları Gazze Şeridi’ne uygulanan ablukanın kaldırılması, sonra kendilerinden koparılmış olan Batı Şeria ve Kudüs’teki kardeşlerine ulaşmak ve en nihayetinde göçe zorlandıkları topraklarına geri dönmektir.

Ancak İsrail ordusu, Ortadoğu başta olmak üzere İslam dünyasında yaşanan gerilim, ihanet, kavga ve savaş ile dökülen kan ve göz yaşından hayli memnun bir şekilde, hatta bu bedbahtlıktan cesaret alarak Müslümanların gözünün içine baka baka Gazze’de Filistinlilere kurşun sıkabiliyor.

Genelde Filistin’in tamamı, özelde ise Gazze belki tarihinin en acı ve en yalnız günlerini geçiriyor. “Eskiden Irak, Suriye ve Libya’mız vardı.” diyen Filistinlilerin bugün tutunacakları dalları kalmamış adeta. Kudüs Yahudileştiriliyor, Batı Şeria’da Yahudi yerleşim birimleri yükseliyor, Gazze ise dünyanın gözü önünde ölüme mahkûm ediliyor.

 

Hem şahit hem şehit

Ve işte Yasir tam da böylesi bir konjonktürde, İsrail’in dünyaya “terörist” olarak lanse ederek ölüme mahkûm ettiği ama Mahmud Dervişi’in de “yeryüzünde yaşamayı en çok hakkeden” olarak nitelediği bu asil Filistin halkının acılarını, heyecanını ve zulme direniş azmini dünyaya duyurmak için kamerasıyla hakikate şahitlik etmeye çalışıyordu.

Hakikat oklarıyla işgalci İsrail’in yalanlarını vurmak ve ortaya çıkarmak için kamerasıyla görevini sürdürüyordu.

Kutsal topraklarda murabıtlık görevini sürdüren Filistin halkının yaşadıklarını dünyaya anlatmaya çalışan, erdem şövalyelerinin oluşturduğu dönüş yürüyüşü şehitlerinin kervanına katılan, hakikat ehlinin mesajını iletmek için canını feda eden Yasir, Gazze’deki el-Ömeri camiinden ebediyet yurduna uğurlandı.