Röportaj

Köklere inanırsanız göklere inanırsınız, yapmak istediğimiz budur

Mustafa Kutlu’nın bir kitabının ismidir, Bu Böyledir. Evet, bu, biraz da böyledir.Yusuf Kaplan’ın olduğu mekanda mutlaka bir fikir vardır. İyi fikir vardır.
Yine Yusuf Kaplan’ın olduğu yerde mutlaka niyet vardır. İyi niyet vardır.

Fikir ve niyet, gönül ve ruh, eylemle biraraya gelince orada mutlaka, bir Osmanlı çınarı misali, düne, bugüne ve yarına kök salacak öncü bir adım vardır. İşte o öncü adımlardan biri, Medeniyet Tasavvuru Okulu, İstanbul Sebahattin Zaim Üniversitesi bünyesinde, İpekyolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi ile Ankara Düşünce ve Araştırma Merkezi’nin katkıları ile, çok önemli bir organizasyona bismillah dediler. Projenin mimarı Yusuf Kaplan hoca ile gerçekleştirdiğimiz bu çok önemli söyleşi ile sizleri başbaşa bırakıyoruz.

İyi (mücerret) okumalar.

Bir toplumun eğitim sistemi, kültür rejimi, medya rejimi toplumun medeniyet dinamikleri ekseninde şekillenir

 2016 yılının sonlarına doğru 5 aşamalık “Önümüzü açacak bir öncü kuşak için 100 kitaplık okuma listesi”nin ilk aşamasını duyurdunuz.  Üç yıl boyunca aşamaları peyderpey duyurarak 100 kitaplık okuma listesini tamamladınız. 100 kitaplık okuma listesinin içeriğini nasıl oluşturdunuz, kısa-orta-uzun vadede nasıl sonuçlar almayı hedeflediniz?

Listeyi aşama aşama yayınladım. Genelden özele doğru, basitten zora doğru bir okuma listesi var.  Listeyi hazırlama sebebim mevcut eğitim sisteminin, kültür rejiminin, medya rejiminin, sanat dünyasının, insanın kendine ve dünyaya ilişkin tasavvura-fikre sahip olmasını mümkün kılabilecek yollar. Eğitim, sömürgeci bir eğitim; Medya rejimi, mankurtlaştırıcı, kültür rejimi, yabancılaştırıcı… Böyle bir şey yok… Bir toplumun eğitim sistemi, kültür rejimi, medya rejimi toplumun medeniyet dinamikleri ekseninde şekillenir ve medeniyet iddialarını genç kuşaklarına aktarır. Dünyanın her yerinde böyledir. Tarihin şekillenmesinde kilit rol oynayan toplumların eğitim sistemleri, kültür sistemleri, medya rejimleri, sanat rejimleri kesinlikle medeniyet iddiaları çerçevesinde şekillenir.

Türkiye’deki eğitim sistemi tam tersi bir şekilde. Kurgulanmış, ezberci, batıcı algılama biçimlerini mutlak doğrularmış gibi sunan, dinselleştiren ve kutsallaştıran bir eğitim sistemi var. Bir kımıldanma olması lazım. Sanat, düşünce ve hayatın her alanında büyük atılımlara öncülük edecek büyük düşünürlerin olması gerekir, en azından tohumlarının oluşması gerekir.

Tanpınar’ın yaptığı gözlemle “Kültürel intihar” !

Türk modernleşmesi Tanzimat’la başlayan, Cumhuriyet’le zirveye çıkan Türk modernleşmesi için yapıldı. Eğitim sistemi, medeniyet değiştirme üzerinden geldi. Medeniyet, değiştirilemez… Böyle bir şey yok… Kim değiştirmiş medeniyetini? Batı medeniyeti, İslam medeniyetinin meydan okumasıyla karşı karşıya kaldı ve ne oldu? Köklere gittiler, Grekler’e gittiler, iki bin sene öncesine gittiler, kökleri keşfettiler. Köklere inanırsanız göklere iki kez inanırsınız. Benim yapmak istediklerimden birisi budur. Köklere inemezseniz felsefi olarak köklere inemezsiniz. Kişi, şahsi düzlemde ilk önce kendisini tanıyacak, kendini bilecek, kendi olacak, kendini aşacak. Başka kültürlere ulaşacak bir eğitim sisteminin ve bir kültür sisteminin kurulması lazım. Fakat Türkiye’de bir medeniyet değiştirme projesine girildi. Şerif Mardin’in yaptığı tespit çok önemlidir, “Türk modernleşmesi, Türkleri İslam’dan uzaklaştırma projesidir” der. İki yüz yıldır medeniyet krizi yaşıyoruz.

Dünya nereye gidiyor, coğrafya nereye gidiyor, insanın başına ne geldi, ülkenin başına ne geldi? Bir toplumun başına gelebilecek en büyük felaket, başına ne geldiğini bilememesidir. Bizim yaşadığımız böyle bir şey. Hiçbir toplumun böyle bir sıkıntısı yok. Laiklik ve sekülerizm üzerine üretilen mutlak doğrular var. Buradan dünya çapında Hegel, Kant filan çıkmaz. Batılıların ürettiklerinin tüketicisisin sen. Sen kopyasısın. Ama böyle bir yere gidemeyiz. Buna birilerinin dur demesi lazım. Bu ülkenin çocuklarının göz göre göre altları oyuluyor.

Medya rejimi, mankurtlaştırıcı. Kültür rejimi, yabancılaştırıcı. Eğitim sistemi, sömürgeleştirici. Biz, hiç sömürgecilik tecrübesi yaşamadık. Türkiye dışarıdan sömürgeleştirilmedi, içeriden işgal edildi. Kendi kendini sömürgeleştirme macerasına sürüklendi ve itildi. Dışarıdan fiilen işgal edilmedi, içeriden zihnen işgal edildi. Zihinlerimiz işgal altında. O yüzden başımıza ne geldiğini bilmiyoruz. Bir şekilde bu eğitim sisteminin işe yaramadığının ispat edilmesi lazım. Benim “100 kitap listesi” ile yapmak istediğim budur. Sonra da “Medeniyet Tasavvuru Okulu” oluşturuldu.

Eğitim sisteminin vermesi gereken kişiliği, karakteri, ruhu, özgüveni, eleştiri kabiliyetini kazandırmayı hedefledim

Japonya’dan Amerika’ya kadar okuma listenizi takip eden okurlar oldu. Okuma listenize gelen yankılar hedeflerinize ulaştığınızı gösteriyor. Ayrıca 3 yılda tamamladığınız 100 kitaplık okuma listeniz alternatif bir üniversite modeli olarak “Medeniyet Tasavvuru Okulu” nu oluşturdu. Alternatif üniversite modeliniz Türkiye’ye, dünyaya ve İslam alemine nasıl ufuklar açacak?

Listeyi yayınladığımda Kanada’dan bir arkadaş, “Ben bir üniversite kurmak istiyorum” dedi. Bana iki tane üniversite yeter. Gazali, Sinan yetiştirecek ve tohumları yeşertecek iki tane üniversite yeter. Müslüman Harvard ve Müslüman Oxford diyorum. Daha sonra, “Üniversite kurup ne yapacaksın?” diyerek sordum. Cevap olarak, “Ben online bir üniversite kurmak istiyorum, Yusuf Kaplan üniversitesi kurmak istiyorum. Sizin oluşturduğunuz kitap listesi üniversite projesi…” İnsanlar bunu algıladılar. Eğitimin sisteminin vermesi gereken kişiliği, karakteri, ruhu, özgüveni, eleştiri kabiliyetini kazandırmayı hedefledim. Hazreti Mevlana’nın “pergel metaforu” üzerinde hazırladığım bir listeydi.

İlk aşamanın ayrı bir önemi var. İlk aşamada “dert sahibi yapacak” kitapları okutuyorum. Bu kitapları okumalılar. İlk aşamanın minyatür düzlemde gerçekleştiğini görüyorum. İki senedir çocuklar kendi birikimlerine nasıl ulaşılabildiklerini gördüler, dünyaya nasıl açılabileceklerini görmeye başladılar. Hedefim;

Müslüman zihnini inşa etmek,

Müslümanca düşünme melekelerini geliştirmek,

Medeniyet perspektifi kazandırmak.

Dili, kelimelerden kavramlara ve kavramlardan ruha dönüştürecek şekilde yaratıcı şekillerde kullanmak ve zenginleştirmek.

Birinci aşama kitapları okuduğunda insanlarda az çok şey şekilleniyor.

Buradaki şey, medrese ve üniversite karışımı bir şey yapmaya çalışıyorum. Kökeninde medrese var.

Bütün eğitim sistemleri, kültür sistemleri, medya rejimleri Pergel Metaforuyla şekillenir

Programı oluştururken alınacak verimi arttırmak için nasıl bir eğitim modeli oluşturdunuz, eğitim modelinizin içeriği ve “Medeniyet Tasavvuru Okulu”ndaki öğrencilere katkısı konusunda bilgi alabilir miyiz?

Kitap listesinin ikinci aşamasında derse geçiyoruz. Üçüncü ve dördüncü aşamada önemli giriş metinleri okutuyoruz.  Hodgson’ın İslam’ın Serüveni kitabını İngilizcesinden okuyacaklar. Çünkü o kitabın Türkçe çevirisi kötü. 3 ciltlik devasa bir kitap. Tarih felsefesi, medeniyetler tarihi okumaları yapılıyor. 5.aşama önemli. 5. Aşama, kurucu metinler. İslam düşüncesinin ve medeniyetinin kurucu metinleri, fıkhın kurucu metinleri, hikmetin ve kelamın kurucu metinleri, diğer medeniyet geleneklerinin önemli metinleri de okutulmayı hedefleyen metinler yer alıyor. Hazreti Mevlana’nın “Mesnevi”si ile bitiyor liste. Mesnevi ile bitmesi sembolik olarak çok önemli. Pergel metaforu…

Bütün eğitim sistemleri, kültür sistemleri, medya rejimleri pergel metaforuyla şekillenir. Bunu, Fussilet sûresi 53.ayet ile açıklıyorum. 53.ayet’te içten dışa doğru bir yolculuktan bahsediliyor. Pergel metaforu’nu da buraya kilitledim. İç dünyaya, İslam’a bakacaksın. Bizim iç dünyamız İslam’dır. Dolayısıyla insanın iç dünyasına yolculuk içeride yapılır, dışarıda yapılan yansımalarıdır. Pergelin sabit ayağını İslam’a ve bu coğrafyaya basıyorsun, pergelin hareketli ayağı ile bütün dünyaya, kültürlere, medeniyetlere açılıyorsun. Eğitim sisteminin merkezinde de bu var.  Bu, “Ehli Suffe” yöntemidir. Senelerdir buna kafa yoruyorum. Dünyada geliştirilmiş en iyi eğitim modeli budur. Eğitimden maksat, sadece kuru bilgi vermek değildir. Mesele bilmek değil, olmaktır. Eğitim süreci sadece epistemolojik değildir.

Bilme çabası

Bulma çabası

ve olma çabası.

Bu; İlim, irfan ve hikmet. Dolayısıyla epistemolojik olan, fenomenolojik olan, ontolojik olan… Akıl, kalp, ruh…

Hazreti Peygamber’in yaptığı modelde hem medrese hem tekke modeli vardı. Hem ilim yolculuğu hem irfan yolculuğu vardı. İlim ve irfan yolculuğu bizi hikmet yolculuğuna götürecek. Benim yapmak istediğim bu. Bu uygulanmış bir şey. Fakat biz bunu terk ettik. Bunu sistemleştiriyorum zaten, mesele de sistemi kurabilmek. Sistem kurarken dikkatli olmak lazım. Sistemler aynı zamanda kafes işlevi de görebilir. Sistemin yenilenmeye ve eleştirilmeye açık olması lazım. Medeniyet Tasavvuru Okulu da bu temellere dayanıyor. Asıl bilme çabası değil, olma çabasıdır. Profesör Google var. Orada dünya kadar bilgi var. Asıl mesele, o bilgiyi ruha dönüştürebilmek. Karakter, model insan inşa edebilmek. Hazreti peygamber modeli üzerinden bir insan tipi ve dünya inşa etmek. Benim yapmaya çalıştığım budur.

Başkalarının kavramlarıyla kendi dünyanızı kuramazsınız

Oluşturduğunuz eğitim modelini Türkiye’deki eğitim sistemine entegre etmemiz durumunda oluşacak değişimi nasıl görüyorsunuz, ezberci, inkarcı ve kültür düşmanı müfredatımız nasıl bir değişime girecek?

Yapmaya çalıştığım iş, bir şekilde mevcut eğitim sisteminin neden bizi mahvettiğini ispat edecek. Bu eğitim sistemiyle bir yere gidemeyiz. Bir Müslüman olarak, pergelin sabit ayağını İslam’a basarak bütün dünyalara açılacak ve bütün dünyanın birikimini öğrenecek-özümseyecek-örnekleyeceğiz. Bütün insanlığın birikimini vahyin ışığında öğrenecek.

Başkalarının kavramlarıyla kendi dünyanızı kuramazsınız. Çıkış noktalarımdan birisi bu. Bir dünya kuracağım, ben olarak kuracağım, başkalarının karikatürü olamam. Türk eğitim sistemi, Batı eğitim sisteminin karikatürüdür. En iyi haliyle gölgesidir. Orijinali değildir. Kopyayla bir yere gidilmez ve gölge gerçek değildir. Gerçeği görmelerini, orijinale ulaşmalarını hedefliyorum.

Bizim medeniyet dinamiklerimiz doğrultusunda çağı tanıyarak çağı tanımadığını ilan edecek, ümmileşme yolculuğuna çıkacağız. Zihin, zemin ve zaman süreçleri üzerinden şekillenecek. Zihin, Mekke süreci; Zemin, Medine süreci; Zaman, medeniyet sürecidir.

Eğitim sisteminin en iyi okulları, o ülkenin medeniyet dinamikleri-idealleri çerçevesinde şekillenir

Bu değişimle geçmişte olduğu gibi her alanda üstün bir nesil yetiştirmek ne kadar mümkün?

Türkiye’deki eğitim sistemi bu ülkenin has çocuklarının elinde olan eğitim sistemi değildir. Türkiye’deki eğitim sistemi masonik şebekelerin kontrolündedir. Bu ülkenin kremasını yetiştiren eğitim sistemi yabancılaştırıcı, mankurtlaştırıcı eğitim modelin, Batı’da geliştirilmiş eğitim modeli, bize dayatıyor. Bu, ülkenin güvenlik meselesidir. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şeye izin verilmez. Eğitim sisteminin en iyi okulları, o ülkenin medeniyet dinamikleri-idealleri çerçevesinde şekillenir. Bir toplum mezarını kazabilir mi? Kazıyoruz işte… Türkiye’deki eğitim sistemi, toplumun mezarını kazıyor. Bunu görelim. Benim yapmaya çalıştığım bu.

Bütün dünyaya açıldık. Amerika’dan Güney Afrika’ya kadar talebemiz var. Bunlar “100 kitap listesi”ni takip ediyorlar. Türkiye’nin bütün şehirlerinden insanlar var. Dört bin civarında talebe var. Acayip bir ilgi oldu. Ben, Enderun tarzı bir okul geliştirmek istiyorum. Enderun modeline ciddi yatırımlar yapmamız lazım. Ülkenin en parlak, en ahlaklı kişilerini toplamalıyız. Herkesi teker teker arıyoruz. Türkiye’nin en kaliteli okullarından biri olacak. Küresel bir okul, online bir okul… Amerika’dan, Rusya’dan, Çin’den insanlar akşam 21.15’te buluşuyorlar. Bizim gibi hakikatin divanesi olan insanlar cesaret gösteriyor. İyi bir şeyler oluyor. İlla hükümette olmak gerekmiyor, hükümette olunca her şeyi yapamıyorsun. Eğitim sistemi yerlerde sürünüyor. Tayyip Bey’in en iyi yaptığı şey, proje okulları meselesiydi. Eğitimde en başarılı olunan yer orasıdır. Ama bir eğitim modeli ortaya konulamadı.

Batılıların ortaya koydukları tecrübe, beş yüz yıllık post-modernite tecrübesi bütün iddialarına rağmen dünyayı cehenneme çevirdi

İslam dünyası iki asırdır büyük bir medeniyet buhranı yaşıyor. Aklen, fikren, medeniyetten ve ahlaktan yozlaştırılmaya çalışıldık. İslam dünyasına ırkçılık, kavimcilik, fitnecilik enjekte eden nice Lawrence’lar, Ardern’ler, Fetullah’lar  varlık gösterdi. Kitaplarda kandırıldık, tarihimiz arka plana atıldı. Medeniyet Tasavvuru okulu küçük bir kıvılcım saçarak gerçek medeniyet dediğimiz  “İslam hakikatleri” üzerimize doğmasına vesile olacak mı?

Elli altı, elli yedi yaşıma geldim, bu kadar tecrübe var. Okuyoruz, yazıyoruz, geziyoruz… Epey birikim ve tecrübe oluştu. Okul tecrübem fazladır. Televizyonlar, gazeteler, okullar kurmuş bir adamım. Sinema okulu kurdum, oradan bir sürü insan yetişti. Taksim’de Bilim Sanat Felsefe Akademisi’ni kurdum. Oradan yetişen insanlar şu an bir şeyler yapıyor. Arkadaşlar Diriliş Ertuğrul’u çekiyor. Daha büyük işlere imza atacak insanlar geliyor.

Büyük rüyalar görebiliriz, bunları adım adım hayata geçirebildiğimiz sürece. İnsanları boş hayallerin peşinde koşturmadığımız sürece büyük rüyalar görebiliriz. Boş hayallerle insanları meşgul etmek istemiyorum. 100 kitap modelinden bir kitabı okuduğunuz zaman bir müslüman fikir adamı olma potansiyeline kavuşabilirsiniz. Aşağılık kompleksi olmayacak, mütevazi olacak, başka kültür ve inançlara da saygılı insanlar olacak. Başka dünyalara açılacak.

Buradan bir Gazali yetişir mi? Olmaz… Gazali’nin yetişmesini sağlayabilecek, Sinan’ın yetişmesini sağlayabilecek tohumlar ekilebilir. Ben de bunu yapmaya çalışıyorum. Bir eğitim sisteminin çakılan kıvılcımı, yüz-iki yüz sene sonra ateşe dönüşür. Bugün olmaz ise yarın yetişecek insanların kıvılcımını oluşturmalıyız. Bugün olması eşyanın tabiatına aykırı. Seneler sonra çok büyük insanlar yetişebilir. Onun için de doğru başlangıçlar yapmak lazım. Yanlış başlangıçlarla doğru yere varamazsınız. Böyle bir şey olamaz…

Türk eğitim sistemi yanlış bir başlangıç. Türkiye’deki medya rejimi yanlış bir başlangıç. Merkezi yok, pergelini şaşırmış. Pergelini benim topraklara batırmadığı için şizofren tipler çıkıyor. Bedenen burada yaşayan, zihnen dışarıda yaşayan tipler çıkıyor. İnsanların aidiyet biçimleri yok oluyor. Batı eksenli zihin yapısı oluşturmaya çalışan üniversitelerden mezun olan çocuklar aidiyet bilincini yitiriyor. Aidiyet ve mensubiyet bilinci olmadan olmaz. Aidiyet bilincini yitiren bir insan bu ülkeyi terk eder. Bu kültüre, bu insana, bu medeniyete aidiyet… Genç kuşak, İslam aidiyet bilincini yitiriyor.

Dünya, küreselleşti. Dijital uygarlık geliyor. Teknopagan, dijital bir uygarlık var. Sınırlar aşılmış durumda. Böyle bir ortamda Türkiye’nin ve İslam’ın önü açık. Batılıların ortaya koydukları tecrübe, beş yüz yıllık post-modernite tecrübesi bütün iddialarına rağmen dünyayı cehenneme çevirdi. Medeniyetlerin kökünü kazıdı. Toynbee “Study of History” kitabında, “26 medeniyetten 16’sını fiilen yok ettik, 9’unu fosilleştirdik” diyor. İslam medeniyeti, hiçbir medeniyetin kökünü kazımadı. İslam medeniyeti, bütün medeniyetlerle temasa geçti ve hepsine hayat iksiri sundu. Ölmekte olan medeniyetleri canlandırdı. George Sarton’un dört ciltlik “Bilim Tarihi” kitabı var. Dört cildin 1 cildi, Batı medeniyet tarihine ve diğer medeniyet tarihlerine ait, geri kalan 3 cildi İslam medeniyet tarihine ait. Bunları kimse bilmiyor. Bunu benim çocuklarıma anlatsana, benim çocuklarıma çevirsene. Sarton“İslam Bilimi olmadan bilimden bahsedilemez.” diyor. Modern bilimin bütün her şeyi İslam biliminden doğmuştur. Astronomi, cebir, fizik, kimya, tıp filan bana ait. Bunlar benden gelişti. Ben de başkalarından aldım ama geliştirdim ve yeni bilim dalları icat ettim. Benim geliştirdiğim bilim ve kurduğum dünya onların geliştirdiği ve kurduğu dünya sadece epistemolojiye dayandığı için, ontolojisi olmadığı için, bir düğmeye basarak bütün insanlığı yok edebilecek silahlar geliştirdi. Ben böyle bir şey yapamam. Beni insanlaştırdığı ölçüde, kalitemi ve niteliğimi arttırdığı ölçüde bir anlamı var.

Dünya, bize gebe; biz hakikate gebe… Dünya bize gebe; biz İslam’a, Türkiye’nin yapacağı atılıma, hakikate… Bir şekilde toparlanmamız lazım. Hükümeti, eksiklikleri, uygulamaları eleştiriyorum ama yapılan önemli adımların üzerine gidilip desteklenmesi lazım. Körkütük eleştiri mantığı olmaz. Teklif yoksa tenkit tahriple sonuçlanır. Teklifin yoksa tenkit yapmaya hakkın yok. Eğitim sistemi berbat diyorsunuz ama bir çıkış yolu gösterebiliyorsanız anlamı var eleştirmenin.

Mücerret / Özel Röportaj

3 yorum

Yorum göndermek için buraya tıklayın

Ahmet Alparslan için bir cevap yazın Cevabı iptal et

  • Siz ne güzel sitesiniz, siz ne güzel insanlarsınız. İnternette o kadar çöp site var ki çok şükür sizle karşılaştım. Emeğinize sağlık yine ufuk açıcı bir metin okuduk sayenizde.

  • Çok beğendim röportajınızı, emeğinize sağlık hocam. İnşallah tez sürede yeni Gazalliler, Sinanlar, Farabiler yetişir. Kıvılcımlar ateşe dönüşsün en kısa zamanda.