Portre

Enver Paşa’yı Hatırlamanın Kısa Tarihi

Pamukkale Ekspresi Denizli’den Haydarpaşa’ya doğru uzun sayılabilecek yolunu kat ederken çocuk yaşlarda uykumuzun geldiği saatte Enveriye istasyonunda olurduk. Eskişehir’den İstanbul’a gitmek isteyen yolcular gece trenine binip sabaha İstanbul’da olmak üzere yola çıkardı. O istasyonun adının nereden geldiğini asla öğrenemedim. Sadece Enver Paşa’ya izafe edildiğini düşündüm ve bundan daha mantıklı bir açıklama gelmedi aklıma. Enver Paşa […]

Pamukkale Ekspresi Denizli’den Haydarpaşa’ya doğru uzun sayılabilecek yolunu kat ederken çocuk yaşlarda uykumuzun geldiği saatte Enveriye istasyonunda olurduk. Eskişehir’den İstanbul’a gitmek isteyen yolcular gece trenine binip sabaha İstanbul’da olmak üzere yola çıkardı. O istasyonun adının nereden geldiğini asla öğrenemedim. Sadece Enver Paşa’ya izafe edildiğini düşündüm ve bundan daha mantıklı bir açıklama gelmedi aklıma. Enver Paşa Bulvarı memleketim Denizli’nin en işlek bulvarlarından biri olmasına rağmen ismi üzerinde adı konulmamış bir karartma var gibiydi. Çocukluğumda Enver Paşa ile hatırladığım tek şey küçük bir anekdottu. Eşini ve çocuklarını sırasıyla Balkan Savaşları ve Cihan Harbi’ne gönderen ana şöyle diyesiymiş: “O Enver’e söyleyin bana güvenip savaşa girmesin. Bende askere gönderecek koca da oğul da kalmadı.” Dolayısı ile çocukluk dönemimde Enver Paşa zamanında askerlik yapmış kişilere rastlamak mümkündü ve hatıralar da henüz birinci ağızdan işitildiğinde yakıcı olabilirdi.

Belki de bu yüzden sansür dediğim şey aslında bilgeliğin suskun haliydi.

Aradan zaman geçti ve devletin öğrenmemizi istediği tarih kitaplarıyla haşır neşir olmaya başladık. Devlet için son dönem padişahları ‘hain, işbirlikçi’, Enver Paşa başta olmak üzere İttihat kadroları ise yok hükmündeydi. Alternatif tarih okumalarına müracaat edildiğinde ise Enver Paşa, Abdülhamid’e başkaldırmış kendini bilmezin biriydi. Resmi tarihin susarak yok etmeye çalıştığı İttihat kadrosu ve Enver Paşa, ‘muhafazakar camiadaki’ fısıltı tarihine göre Türkçü ve dolayısıyla pek de makbul olmayan bir figürdü.

Sonraları karşılaştığım birçok kişinin ortak nefreti İttihat ve özellikle Enver Paşa üzerine yoğunlaşıyordu. Sol kesim, Turancı olduğu için, Kemalistler Mustafa Kemal’e gölge yaptığı için, Ermeniler ise tehcir nedeniyle Enver Paşa’nın ismini duymak bile istemiyorlardı. Türkiye geçmişiyle yüzleşmek istediği bir zamana geldiğine inandığında Enver Paşa’nın naaşı Refah-Yol hükumeti zamanında Türkiye’ye Abide-i Hürriyet Tepesine getirildi. Sembolik anlamı güçlü olan bu nakil işlemi Enver Paşa’nın etrafındaki sessizlik çemberini ve nefret halesini kırmaya yetmemişti

Resmi tarihin üzerini kaplayan sis aydınlanmaya başladığında Enver Paşa hakkında daha çok konuşulur oldu. İlk zamanlar “hatasıyla sevabıyla geçmişizdir” denilerek mahcup bir edayla Enver Paşa’ya selam verildi.

Daha öncesinde Enver Paşa hakkında yazılıp çizilenler yok değildi. Misal olarak Şevket Süreyya Aydemir’in Enver Paşa kitabını verebiliriz. Arka kapak yazısına göz atalım:

“Bu kitap, bir insanın değil, bir devrin hikayesidir. Bu devir ne zaman başlar? Nerede biter? Bunu belirtmek güçtür. Çünkü tarih içinde devirlerle, bu devirlere müdahalesi olan kahramanlar, daha öncelerden gelişen birtakım şartların, oluşların mahsulüdürler. Onları bu şartlar ve bu oluşlar hazırlar. Onları bu şartlardan, bu oluşlardan kesin sınırlarla ayırmak mümkün değildir. Bir devri ve kahramanlarını, kendilerinden evvelki devrin doğum ağrılarından kopardığımız zaman, bu devir ve bu şahsiyetler, köksüz ve havada kalır.”

Enver Paşa’ya dengeli bir bakışla göz atmakla fincancı katırlarını ürkütmemek arasında bir dille tasvir ediliyor.

Nevzat Kösoğlu’nun Şehit Enver Paşa kitabı ise doğrudan Paşa’nın safında yer alıyor. Kitabın adındaki “şehit” kelimesi bunu açıkça gösteriyor.

Sosyal medya aracılığı ile Enver Paşa’nın adı kendisiyle doğrudan veya dolaylı olarak temas etmemiş gençlere nüfuz ediyor. Önceleri Enver Paşa için hain, katil sesleri yüksek tonda işitilirken, şu anda farklı kesimler gerçek Enver Paşa’nın izini sürüyorlar. Murat Bardakçı’nın kapsamlı kitabı “Enver” bu arayıştaki en hacimli eserler arasında bulunuyor. Kut-ül Amare ve Kafkas İslam Ordusu başta olmak üzere yüzüncü yılını idrak eden Enver Paşa bağlantılı unutulmuş tarih sayfalarının üzerindeki toz alınıyor. Türkiye, doğumunun yüzüncü yılına hazırlanırken ondan bir sene önce 2022’de Enver Paşa’nın şehadetinin de yüzüncü yılına erişmiş olacak. Gerçek Enver Paşa’ya ulaşabilmek sadece Türkçülük için değil, İslamcılık, Osmanlıcılık ve Kemalizm için de ağır bir yükten kurtulma imkanı sunacak.

Türkiye, 2022’de “Hoş gelişler ola kahraman Enver Paşa” diyebilecek mi bunu şartlar belirleyecek. Ancak Çanakkale, Kut-ül Amare ve Kafkas İslam Ordusu ile başlayan bu hatırlama serüveni Enver Paşa ile tamamlanmazsa önemli bir eksiklik olacak.

Enver Paşa sadece övülmek ve yerilmek için değil, imkanlarımızı, imkansızlıklarımızı ve hayallerimizin ufkunu çizmek için de gerekli bir pergel görevi üstlenecektir.