AA muhabiri, Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü vesilesiyle, çölleşme tehditinin yol açtığı sorunları ve bununla mücadele için atılan adımları derledi.
Birleşmiş Milletler (BM) kararıyla 1995’ten bu yana her yıl 17 Haziran, Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü olarak kutlanıyor.
BM Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi’nin (UNCCD) internet sitesinden yapılan açıklamada, bu yıl Çölleşme ile Mücadele Dünya Günü’nde, “toprakların gerçek değeri” ön plana çıkarılacak.
Suyu arındıran ve besin kaynağı olan toprakların sadece ekonomik değer taşımadığı, yaşam biçimlerini ve kültürleri belirlediği vurgulanan açıklamada, hızlı nüfus artışı ve değişen tüketim modellerinin sınırlı toprak kaynakları üzerinde aşırı baskı oluşturduğu vurgulandı.
Küresel toprak bozumuna yol açan bu baskı sonucunda dünyadaki toprakların yüzde 30’unun ekilebilirliğini kaybederek gerçek değerini yitirdiği belirtildi.
BM, küresel ekonominin 2050 yılına kadar arazi bozulumu ve kaybı nedeniyle 23 trilyon dolar zarar edeceği uyarısında bulundu.
Dünya genelinde 169 ülkenin arazi bozulumu ve kuraklıktan etkilendiğine dikkati çeken BM, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinden “verimli arazi miktarının sabit kalmasını sağlamak için arazi bozulmasını durdurma” hedefine ulaşmayı taahhüt eden 116 ülkeyi UNCCD çatısı altında destekliyor.
Yaşamsal ihtiyaçların karşılanmasında temel teşkil eden toprakların görülmez bir krizle karşı karşıya olduğuna dikkati çeken BM uzmanları, dünya genelinde 1,5 milyar insanın çoraklaşan tarım arazilerinde kıtlık tehditiyle baş başa kaldığını belirtiyor.
Asya’nın Aral’ını kurtarma planı
Topraklarının 1,7 milyar hektarı ya kurak ya yarı kurak ya da kuru nemli olan Asya, kuraklık ve çölleşmeden en çok insanın etkilendiği kıta.
Birçok çöle ev sahipliği yapan kıtadaki en büyük çöl, Gobi. Yaklaşık 1 milyon 500 bin kilometrekare genişliğiyle Gobi aynı zamanda dünyadaki en büyük çöllerden biri.
Asya’da bir zamanlar dünyanın en büyük 4. gölü olan Aral’ı besleyen Emuderya ve Sirderya ırmaklarının Sovyetler Birliği döneminde pamuk tarlalarına akıtılması sonucu göl, 1960’lı yıllardan itibaren kurumaya başladı.
Dünyanın en büyük çevre felaketleri arasında gösterilen Aral Gölü’nün çekilmesiyle 54 bin kilometrekare alanda oluşan tuzlu kum, rüzgarla birlikte bölgeyi büyük bir çevre felaketiyle karşı karşıya bıraktı.
Şimdiye dek havzadaki durumun iyileştirilmesi için 5,5 milyar dolar değerinde birçok proje hayata geçirildi ve gölün kuruyan dibinde 350 bin hektarlık alanda ağaçlandırma çalışmaları yürütülüyor.
Afrika’nın üçte ikisi çöl veya kurak alan
Çevre sorunlarının başında çölleşme ve kuraklık gelen bölgelerin başında Afrika kıtası geliyor.
UNCCD’ye göre, üçte ikisi çöl veya kurak alan olan Afrika’da 184 milyon kişinin bozulmuş tarım alanında yaşadığı tahmin ediliyor.
Son yıllarda kuraklığın özellikle etkisini gösterdiği Afrika Boynuzu ve Sahel bölgesinde geçim kaynağı olarak doğal kaynaklara bağımlı olan halk, fakirlik ve sosyo-ekonomik şartların kötüleşmesiyle mücadele ediyor.
Afrika ayrıca, 9 milyon kilometrekarelik yüzölçümüne sahip, dünyanın en büyük sıcak çölü Sahra’ya da ev sahipliği yapıyor. 10 bin yıl önce yeşil ve bereketli bir tropik bölge olan Sahra’nın zamanla çöle dönüştüğü biliniyor.
Öte yandan, Pasifik Okyanusu’ndaki bir iklim salınımı olan El Nino’nun Afrika boyunca şiddetli sıcak hava dalgasına yol açmasıyla da bölgedeki yağış miktarı azaldı. Kıtadaki milyonlarca insan, özellikle El Nino’dan sonra ortaya çıkan kuraklık nedeniyle ağır açlık ve insani krizin pençesine düştü.
Her yıl 3,3 milyon hektar orman tarım için yok ediliyor
BM Gıda ve Tarım Örgütünün (FAO) “Dünya Ormanlarının Durumu 2016” raporuna göre ise sürdürülebilir tarım ve ekosistem dengeleri göz önünde bulundurulduğunda, çölleşme, kuraklık ve açlıkla mücadelede en önemli faktörlerden birinin “orman yönetimi” olduğu belirtiliyor.
Ağaçlandırma, çölleşmenin engellenmesinde hayati rol oynasa da FAO’ya göre, üçte biri orman olan dünyada her yıl 3,3 milyon hektar orman, tarım arazisi elde etmek amacıyla yok ediliyor.
Tarımsal üretime ihtiyacın gün geçtikçe artacağı vurgulanan rapora göre, 1990-2015 yıllarında sadece 20 ülke ormanları koruyarak ya da ormanlık alanları artırarak sürdürülebilir tarımı devam ettirebildi.
Avrupa Birliği (AB) destekli FAO tarafından yürütülen “Çölleşmeye Karşı Eylem” programı çerçevesinde Afrika, Karayipler ve Pasifik’i içeren geniş bir coğrafyada 2015-2017 yıllarında yaklaşık 12 bin hektar bozulmuş arazi yeniden kazanılması için ekildi.
UNCCD ve Türkiye’nin çölleşme ile mücadele adımları
Birleşmiş Milletler Çölleşme İle Mücadele Sözleşmesi 14-15 Ekim 1994’te imzalandı ve 26 Aralık 1996’da resmen yürürlüğe girdi.
Sözleşme ile çölleşmenin küresel ölçekte ne durumda olduğunu ortaya koyma, ülkeleri çölleşme ile mücadele konusunda çalışmaya teşvik etme, çölleşmeden etkilenen ülkelerde sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasına katkıda bulunma, ülkeler arasında bu konudaki iş birliğini geliştirmek çalışmaları desteklemek için ulusal ve küresel fonları harekete geçirme amaçlanıyor.
Türkiye, 2018 yılı itibariyle toplam 197 ülkenin taraf olduğu UNCCD’ye, 31 Ağustos 1998 tarihinde resmen taraf oldu.
UNCCD 12. Taraflar Konferansı (COP 12), taraf ülke delegasyonları, parlamenterler, iş adamları ve sivil toplum örgütlerinin katılımıyla 12-23 Ekim 2015’te Ankara’da düzenlendi. Türkiye, konferansın ardından Ekim 2015’ten itibaren iki yıllık dönem için sürecin başkanlığını devraldı.
Türkiye, sözleşmenin uygulanmasını kolaylaştırmak hedefiyle 2016-2019 dönemini kapsayan “Ankara Girişimi”ni başlattı. Bu kapsamda, Türkiye’nin sürdürülebilir arazi yönetimindeki tecrübelerinin, öncelikle Afrika’daki ülkeler olmak üzere birçok ülkeye aktarılması öngörülüyor.
COP 12’de ayrıca, sözleşmeye taraf ülkelerce 2030 itibariyle arazi tahribatının dengelenmesine yönelik “Ulusal Gönüllü Hedefler”in oluşturulması kararı alındı. Türkiye, bu kapsamda 2016-2030 dönemini kapsayan Ulusal Raporu’nu tamamladı ve 2016’nın mayıs ayında Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Pan Afrika Büyük Yeşil Duvar Ajansı arasında çölleşmeyle mücadelede iş birliğine ilişkin bir mutabakat zaptı imzalandı.
Yorum ekle