Yazarlar

YPG’NİN ESAD FLÖRTÜ

Washington destekli YPG’nin siyasi kanadının Esad rejimiyle yaptığı müzakereler, iddialara göre taraflar arasında ortak komiteler kurulması kararı ile sonuçlandı. Şam henüz bu konularla ilgili resmi bir açıklama yapmadı, teyit edip ya da yalanlamadı. Görüşmeler öncesi YPG’nin siyasi kanadının ABD’nin Uluslararası Koalisyon Güçleri Temsilcisi Brett McGurk ile görüşerek Şam yönetimi ile müzakerelere başlayacaklarına dair bilgi verdiği […]

Washington destekli YPG’nin siyasi kanadının Esad rejimiyle yaptığı müzakereler, iddialara göre taraflar arasında ortak komiteler kurulması kararı ile sonuçlandı. Şam henüz bu konularla ilgili resmi bir açıklama yapmadı, teyit edip ya da yalanlamadı.

Görüşmeler öncesi YPG’nin siyasi kanadının ABD’nin Uluslararası Koalisyon Güçleri Temsilcisi Brett McGurk ile görüşerek Şam yönetimi ile müzakerelere başlayacaklarına dair bilgi verdiği ve McGurk ise görüşmenin gerçekleştirilmesine onay vererek, mevcut şartlarda bölgeye hizmet götürülmesine öncelik vermelerini tavsiye ettiği öğrenildi.

AFP ve Reuters’ın geçtiği bilgilere göre görüşmelerde kurulması planlanan ortak komiteler, Fırat Nehri’nin doğusu da dahil tüm bölgelerin kontrolünü sağlamak için “ Adem-i Merkeziyetçi Demokratik bir Devlet ”e uzanan yol haritasının kurulması amacıyla müzakerelerin geliştirilmesini amaçlayacak.

Bu görüşmeler 2011 yılında Esad rejiminin ülkenin topraklarının bir kısmını kaybetmeye başlamasından bu yana YPG ve Şam arasında, Suriye’nin kuzeydoğusundaki bölgelerin geleceği için yapılan ilk resmi görüşmeler. Şu anda Suriye’de alanın yüzde 58’ine rejim, ABD destekli YPG ise ülkenin yaklaşık yüzde 26’sının kontrolüne hakim. Suriye’de YPG’ye tutturulan bu bölgeler ülke petrolünün % 90’ını, gazın % 50’sini, en önemli tarımsal ürünleri, alanları ve su kaynakları ve barajları içeriyor.

Gene görüşmenin detaylarına bakıldığında taraflar arasında çözüm amaçlı olan komite kurulma anlaşması, Şam’ın “Türkiye ve Irak ile sınır kapılarının teslimine başlanması, Fırat’ın doğusunda güvenliğin sağlanması” talebi ışığında gelişti. Şam yönetimi burada “sınır kontrolü, güvenliğin yayılmasına dair daha geniş konulara geçmeden önce hizmetlerin iyileştirilmesi, elektrik, eğitim ve sivil kayıtlarının Şam’a tekrar sağlanmasına” öncelik veriyor.

Esad rejimine bağlı güçlerin, 2012 yılında Suriye’nin kuzeyinden çekilmesinin ardından bölgede PYD’nin nüfuzu artmıştı. Bölgede “Öz Yönetim” ilan eden YPG/PYD, Suriye krizinin çözümü için düzenlenen hiçbir toplantıya katılmamıştı.

Rejim kuvvetlerinin bölgeden çekilmesinden sonra Esad rejimi ile YPG arasında sınırlı çatışmalar yaşanmıştı. Çatışma yılları boyunca rejim güçleri ve YPG arasındaki askeri çatışmalar sınırlı bir düzeyde gerçekleşti.

(FIRAT VE DİCLE NEHİRLERİ ÜZERİNDEKİ BARAJ VE SU DAĞITIM NOKTALARI)

ŞAM AYRI TELDEN VE YPG AYRI TELDEN ÇALIYOR

Şam yönetimi, YPG’nin tuttuğu sınır kapılarını devralmayı talep ederken, isterken YPG önceliğin zayıf kaldıkları belediyecilik, alt yapı kurma, enerji sağlama, yol, inşaat vb gibi konularda bölgeye hizmet götürülmesini, verilmesini istiyor. Bu sağlanacak hizmetlerin kendilerinin siyasi planlarının ilk adımı olacağını düşünüyor. Şam ise geçen kış yaşanan yakıt ve gıda sıkıntısının bu yıl önüne geçmeyi de hesaplıyor.

Her ne kadar YPG/PYD eğitim, nüfus ve elektrik gibi hizmetlerin yeniden sağlanmasını amaçlasa da Esad rejimin ana hedefi Fırat Nehri üzerindeki barajların onarımı, kontrolü, nüfus ve sicil kayıtlarının yeniden ele geçirilmesi ve teslim alınmasını hedefliyor.

(SURİYE’DE ALAN HAKİMİYETİ HARİTASI)

ESAD’IN HEDEFİ: 4 SINIR KAPISI

YPG/PYD kontrolünde bulunan alanlarda dört sınır kapısı bulunuyor. Bunlardan Irak’a açılan Yarubiye ve Türkiye’ye açılan Nusaybin sınır kapıları resmi özelliğe sahipken, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne (IKBY) açılan Semelka ve Türkiye’ye açılan Rasulayn/Kobani sınır kapıları gayrı resmi sınır kapıları olarak kullanılıyor. Esad bu vesile ile hem ekonomik hem de siyasi hakimiyet oluşturmak istiyor.

ZEYTİN DALI HAREKATI, YPG’Yİ,  ŞAM İLE MÜZAKEREYE ZORLADI

ABD’nin, Esad rejimine karşı Suriye’nin güneyinde bulunan Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) ve diğer muhalif gruplara destek vermemesi, ABD Başkanı Donald Trump’ın IŞİD’in yenilgiye uğratılmasının ardından kuvvetlerini Suriye’nin kuzeyinden çekeceğini açıklaması ve Türkiye’nin YPG kontrolündeki Afrin bölgesini ele geçirmesi YPG’yi, Şam yönetimi ile müzakerelere başlamaya itti.

Gene Türkiye ve ABD’nin, YPG üyelerinin Halep’in kuzeyindeki Menbiç’ten çıkarılması hususunda anlaşmaya varması da YPG’yi geçmişte de PKK örgütü ile iyi ve dostane ilişkileri olan Esad rejimine yakınlaştırdı. Ankara ve Washington arasında şu an ağır aksak ilerlese de “Menbiç” mutabakatının Fırat’ın doğusunda da YPG kontrolündeki tüm şehirlerde uygulanacağı taraflar arasında mutabık kalınan bir husustu.

Esad rejiminin esas amaçladığı sınır kapılarında hakim olmak. Bunun uluslararası kamuoyunda meşruiyetini artıracağını, üzerindeki yatırımları kaldıracağını, siyasi ömrünü uzatacağını hesapladığı gibi Suriye’nin imarı için hem kendisi hem de YPG-PKK bağlantısından dolayı verilmeyen mali fonların Şam üzerinden kullanılmasını hedefliyor. Aynı zamanda AB’den çeşitli vesilelerle YPG’ye akıtılan mali desteklere de sahip olmak.

BÖLÜNMÜŞ İKİ ŞEHİR: HASEKE VE KAMIŞLI

Esad rejmi ve YPG arasındaki “flörtü” anlayabilmek için “ilişki”nin başladığı Kamışlı ve Haseke’ye bakmalıyız.

Esad rejimi Haseke ve Kamışlı şehirlerindeki iki güvenli bölgeyi kendisine tahsis etmiş durumda. Haseke’deki koridor, batıda Kamışlı Caddesi’nden başlıyor ve hükümet binası, adalet sarayı, valilik sarayları ve ana çarşının bir kısmını içeriyor. Doğudan askeri şeritle sona eriyor. Buna ek olarak rejim güçleri Haseke’nin 15 km kuzeydoğusundaki Kevkep Dağı’nda Kamışlı’daki 137. bölüğün yanı sıra Şam’a bağlı en büyük askeri taburu barındırıyor.

Haseke’nin merkezindeki Filistin Sokağı, rejim güçleri ile YPG güçleri kontrolü arasındaki bölgeleri ayırıyor. Çarşının her iki tarafından barikatların olduğu bölgede iki tarafında kontrol noktaları bulunuyor. Bir nevi ‘Askeri kışla’ görünümündeki bu iki şehirde halk aynı anda hem rejime hem de YPG/PYD’ye vergi ödüyor.

Kamışlı şehri de sakinlerinin ‘dikdörtgen’ olarak tarif ettiği bir güvenlik koridoruna sahip. Bölge, kuzeyde güvenlik birimlerinin karargâhlarını ve doğuda da şehir pazarının Birlik Caddesi ile birleşen bir kısmını içine alıyor. Güneyde yer alan bölgedeki Kamışlı Havalimanı, Suriye’nin iç kesimlerine bağlanan yegâne geçit konumunda.

Sakinlerinin zamanını barikatlarda, askeri kontrol noktalarında geçirdiği Haseke’nin Suriye’den izole olduğunu ve Kamışlı Havalimanı’nın gıda ve tıbbi malzeme nakli ve diğer şehirlere ulaşım için tek geçit olarak kaldığını da önemli bir not olarak eklemeliyim.

Merkez çarşısı yolundaki gençlik şehri dönemecine geldiğinizde aşırı güvenlik tedbirleri başlıyor. Hafız Esad’ın heykelinin yer aldığı Bahrat kavşağı; kuzeyinde de Esad rejiminin istihbarat unsurları ve polis ve güvenlik güçlerinin binaları ve güçleri sıralı halde konuşlu bulunuyor.

KENDİ CELLADIYLA BARIŞMAK

Neticede Esad rejimi YPG’nin kontrolü altındaki bölgelerinden askeri gücünü nihai bir şekilde hiç geri çekmedi. Esad rejimine karşı 2011’de başlayan ayaklanma patlak vermeden önce 23 milyonu bulan nüfusun yüzde 15’ini oluşturan Kürtler, 1970’lerdeki Baas Partisi iktidarında onlarca yıl dışlandı ve hor görüldü. Suriye savaşı boyunca iktidarda, siyasi hayatta ve gündem dayatmada tekelleşen, kendine muhalif Kürt grupların muhalefetine dahi tahammül edemeyen ama ‘demokrasi havarisi’ olan YPG/PYD bir kez daha temsil ettiğini iddia ettiği Kürtleri celladıyla masaya oturtup bunu sanki bir ‘kazanım’ gibi taraftarlarına anlatmaya hazırlanıyor.

YPG, daha birkaç yıl öncesine kadar sonuncusu Kamışlı’da yapılan zulümler dizisine maruz kalan Kürtleri gene bir ‘zafer ilüzyonu’ ile celladıyla barıştırmaya ve aynı fotoğrafın içine sokmaya çalışıyor.

Esad’ın Kürtleri öncelemediği özellikle de gaz, petrol ve tarım ürünleri bakımından zengin ve aynı şekilde Suriye’nin tamamı için önemli bir su deposu olarak kabul edilen bölgenin elden çıkmasını istemediğini anlamamakta inatçı, örgütsel hesaplar peşindedir. Siyasi öngörü ve okumadan yoksun YPG/PYD, bölgenin kaderinin uluslararası anlaşmalara rehin kaldığının farkında da değil.

Bugüne kadar hiçbir uluslararası görüşmede ya da ikili ilişkilerinde “özerklik” sınırına yaklaşamayan ABD destekli YPG, 2012 Suriye Anayasası’nda var olan adem-i merkeziyetçi bir devlet yapılanması maddesinden habersiz, bazı ekonomik ve idari taleplerle yetinmek zorunda kalacak. Sadece kendilerine tanınacağını sandıkları ‘ayrıcalıkların’ ileride bir Cerablus, İdlib, Deyr Ez Zor ve Rakka’ya da sağlanacağı gibi.

Kendi halkını kabirler ile mülteci kamplarına dağıtmış, şehir enkazlarının altındaki cesetlerin üzerine basarak kendi halkına karşı ‘galibiyet’ ilan etme arzusundaki Esad’ın hükümranlığına zemin hazırlamada ABD destekli YPG mahsur görmüyor.

Ne İran ne de Rusya desteği Esad’ın enkaz altındaki bir ülkenin siyasi figürü olduğunu, vazgeçilmez olmayıp, tek başına karar verme yetisinin olmadığını, ülkesi hakkında alınan kararların uygulanması için bildirildiği bir “lider” olarak kalmaya devam edeceği gerçeğini değiştirmiyor.

KATLİAMLARDA AĞZINI AÇAMAYAN YPG

Keza Suriye meselesini “seküler bir silahlı gücün”, “cihatçılarla” savaşması şeklinde teşhis edip bu grupların varlığı sebebiyle şiddet alanı olduğu iddiasındaki ABD destekli YPG ve destekleyen saflarındaki “gazeteci ve uzmanlar” İran destekli milisleri kasıtlı şekilde görmüyor, unutuyor. “Cihatçılar” konusunda kelime ve cümlelerini esirgemeyen bu kesimler aynı nitelemeyi Irak ve Suriye’de sicilleri kötü Şii milisler için kullanmaktan imtina ediyor. Suriye savaşı boyunca Esad rejimine bağlı güçlerin sivillere yönelik vahşetini konuşmaktan, ‘görmekten’ rahatsız olan, ABD’yi Ortadoğu tarihinde nadir görülen bir kabul, iştah ve memnuniyetle Ortadoğu’ya yerleştiren  YPG/PYD bugün “Suriye Halkları” adına Şam’ın kapısını çalıyor. PKK gölgesindeki YPG/PYD örgütsel hırslarıyla, mallarına el koyulan, göç ettirilen Suriye halkını mesele etmeyip, kalıcı bir demografik değişim süreci uygulayan Esad rejimi ile “özerklik” pazarlığı yapabileceğini sanıyor hatta bu gücün ve kudretin kendinde olduğuna inanıyor. ABD destekli YPG için sadece bir görüşmede Beşar Esad “iyi adam” oluveriyor. Suriye görüşmelerinde bir sandalyeye oturmak isteyen ABD destekli YPG uluslararası kamuoyunun meşruiyetini tanımadığı Esad’ı artık Suriye’de “uzlaşma, siyasi çözüm” ün bir parçası olarak kamuoyuna sunuyor. Suriye’de demografik ve politik ‘ağırlığı’, coğrafi yayılımından dolayı vicdanlarında İslami tüm kesimleri “günah keçisi” ilan eden PYD/YPG Afrika’dan Asya’ya hatta Ortadoğu’ya kadar Müslüman ülkelerde yerelden oluşturulmuş “azınlıkların askeri koalisyonu” oluşturulmasını, savaştırılmasını mesele edemiyor. Aynı şeyleri tekrarlayıp, korku iklimi oluşturarak Suriye’de kendi halkına galip gelmeye çalışan bu kesimlere destek vermekten çekinmiyor.

İnsan, kendi celladıyla flört eder mi?