Bir çınar…
Fersiz ve takatsiz gözleri ile medeniyet ufkumuza bakan, nice müjdeyi afaktan haber veren o ulu çınarın dip sürgünü…
Kürsülerden, kitaplardan, ekranlardan imkan bulduğu her mecradan “sevaba haris” olmanın neticesi ile bıkmadan, usanmadan anlatan, sözünü sesini mümkün olduğunca uzaklara taşımaya gayret eden, hakkın hizmetinde, hakikatin peşinde bir ömür…
Diri hafızası ve duru sözleriyle, berrak bir Türkçe’nin silinen harflerini, okunaksızlaştırılan tılsımlı kelimelerini, gizlenen hakikatlerini sağırlar ülkesinde belki biri duyar umuduyla söylemekten bıkmayan son Osmanlı münevveri…
Ruhu 16. yüzyılda, bedeni modern zamanlarda yaşayan, görkemli devirlerimizin ve sefalet vakitlerimizin canlı şahidi…
Çoğu zaman “erken görmenin” bedelini ödeyen, her darbenin, her ceberrut yönetimin gadrine uğrayan ve kimi zaman cehd ve kimi zaman da baht ile binbir badireyi atlatan dünya yükünün yorgunu olsa da yılgını olmayan yiğit…
En büyük talihsizliği, okyanus derinliğindeki fikirlerine karşın, muarızlarının çocuk havuzundan ona cevap yetiştirmesiydi. Onların slogandan hallice, yarısı iftira ve diğer yarısı tezvirattan müteşekkil zırvalarına cevap vermek de onun başka bir imtihanı…
Üstadın tarihle teması arkeolojik olmadı. Arkeolog gibi toprağın altında ölü olanı aramadı hiçbir zaman. O, bir sivil savunma neferi gibi tarihimizin enkazından diri olanı çıkardı hep. Rüyalarımız kadar diri, yenilenen nizam-ı alem umutlarımız kadar hakiki olanı, nefes alanı, yaşayanı çıkardı yitirtilen şuurumuzun ölü toprağının altından…
Son konuşmasına Üstad, yorgun ve takatsiz olsa da sevaba haris olmanın heyecanı ile çıktı her zamanki kürsüne. Binlerce kez tekrarladığı hakikatleri, hakkı yine bıkmadan tekrarladı. Fakat önümüzdeki günlerde ciddi bir ameliyata girecek.
Sırtında hançer, göğsünde ok yaraları ile geldiği seksenli yaşları hep mücadele ve mücahade ile geçti. Kendisi için şaka yollu söylediği “Celal Bayar ömrü” ve daha fazlası şimdi fakirin duası onun için:
İki gözümün nuru canım efendim, Rabbim Celal bayar ömründen daha ziyadesini size ihsan etsin. Sözünüze, “kılıçlaşan kaleminize” daha fazla muhtacız.
Canım Efendim, Cumartesileri kürsünüzden kükremeniz eksilmesin.
Allah, Cehaletimizin cerahatine merhem olan o deryanın damlalarından daha uzun süre istifade etmeyi nasip etsin.
Ya Şafi, Ya Kâfi, Ya Muafi…
Amin.
Yorum ekle