Yazarlar

Suriye direnişinin kırılma noktaları: Hasan Abbud suikastı

2012 yılının başlarında, Esed’in barışçıl gösterilere kurşunla karşılık vermesiyle birlikte sivil hareketler ve rejim ordusundan ayrılan askerler silahlanmaya başladı. Halkın daha özgür bir ülkede yaşama istediğine ağır silahlarla karşılık veren Esed, barışçıl anlaşma yollarını kapadı.

Esed’in bu şiddet ve baskı politikalarına karşı birçok yerel grup ortaya çıktı. Bu yerel gruplar dışarıdan destek almıyor ve sadece Suriye vatandaşlarından oluşuyordu.

Tevhid Tugayları komutanı Abdulkadir Salih, 2012’de başta Halep olmak üzere Hama, Humus ve İdlib yerel halk örgütlerinin bir çatı altında birleşmesini gerektiğini savundu ve dönemin büyük grupları ile görüşmeler yaptı. Bu gruplardan birisi de Hasan Abbud’un liderliğini yaptığı Ahraruş Şam hareketiydi.

Hapishaneden Liderliğe

Ebu Abdullah el-Hamavi olarak da bilinen Hasan Abbud, 1978 yılında Hama’da dünyaya geldi. 2004 yılında Halep Üniversitesi İngiliz dili ve edebiyatı bölümünden mezun olan Abbud, savaştan önce öğretmenlik yaparak geçimini sağlıyordu.

Esed’in baskıcı rejiminin karşısında durduğu ve onu eleştirdiği için 2007-2011 yılları arasında Sednaya hapishanesinde 4 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 2011’de Hama’da barışçıl gösterilerin artması nedeniyle panikleyen rejim protestoların yatışması için Abbud’u serbest bıraktı. Rejimin ağır silahları ve füzeleri kullanmaya başlaması ile silahlı mücadeleye geçiş zorunlu hale geldi. Hapishaneden çıktıktan sonra, 2011’in sonunda Hama’nın batı kırsalındaki Gab Ovası’nda Ahraruş Şam’ın başlangıcı olan Ahraruş Şam Tugayları’nın kuruluşunu ilan etti. 2011 yılının sonlarında 25 birlikten oluşan grup, birlik sayısını Temmuz 2012’de 50’ye, Ocak 2013’te ise 83’e çıkararak Suriyeli muhaliflerin en güçlü askeri gruplarından biri oldu.

2012 yılının Aralık ayında Ceyş el-İslam (İslam ordusu) adı altında diğer muhalif gruplarla birleşen Ahraruş Şam, Kasım 2013’te Ceyş el-İslam’ın kurulmasına liderlik etti ve bu oluşumun çatısı altına girdi.

DEAŞ’ın en büyük suikastı

Irak’ta hüküm süren Irak El Kaide’sinin 2010 yılında başına geçen ve 2019 yılında öldürülen terör örgütü DEAŞ’ın lideri Ebubekir El Bağdadi, El Kaide ile bütün bağlarını kopardığını ilan etti. 2013 yılında iç savaşa dönüşen Suriye sahası Bağdadi’nin iştahını kabarttı ve Irak’la sınırlı kalmayarak Suriye sahasına da müdahil oldu.

Suriye halkının desteklemediği DEAŞ’ın dışardan devşirdiği yabancı savaşçılar ile bölgeyi taciz etmeye başlaması muhalif grupları DEAŞ’a karşı harekete geçirdi ve aralarında şiddetli çatışmalar başladı. Ceyş el-İslam’ın (İslam Ordusu) kuruluşundan bir ay sonra DEAŞ, Fırat’ın batısındaki bölgelere saldırı başlattı. İslami Cephe ve Özgür Suriye Ordusu’na karşı Aralık 2013’te Azez’de patlak veren çatışmalar sonucunda DEAŞ birçok bölgeden çıkarıldı.

Muhaliflere yenilginin ardından dışarıdan aldığı savaşçı ve silah desteği ile tekrar toparlanan DEAŞ, Suriye topraklarında etkinliğini arttırmak için fırsat kolluyordu. DEAŞ lideri Bağdadi bu fırsatı Ocak 2014’de buldu.

DEAŞ’ın Suriye yapılanmasının komutanı Samir Abid Muhammed El Halefavi (Hacı Bekir) muhaliflere saldırması üzerine çıkan çatışmalardan birisinde Halep’te öldürüldü. Bağdadi bu olayı bahane ederek muhaliflere karşı topyekun saldırıya geçti. DAEŞ uyuyan hücre operasyonları ve canlı bomba saldırılarıyla muhaliflerin liderlerine yönelik suikastlarını arttırdı.

9 Eylül 2014 tarihinde Ahraruş Şam’ın kurucu lideri Hasan Abbud’un, İdlib’e bağlı Ram Hamdan köyünde -cephanelik olarak da kullanılan- yeraltındaki gizli toplantı yeri bombalandı.

Bu saldırı sonucunda Ahraruş Şam’ın ve Ceyş el-İslam’ın (İslam ordusu) siyasi lideri Hasan Abbud  ile birlikte Ebu Yazan eş-Şami, Ebu Talha el-Ğabi, Ebu Abdulmelik, Ebu EymenHamavi, Ebu Eymen Ram Hamdan, Ebu Sariya eş-Şami, Ebu Yusuf Binniş, Ebu Zubeyr el-Hamavi, Muhibuddin eş-Şami, Ebu Hamza er-Rakka, Talal el-Ahmed Tammam, Ebu Zubeyr, Ebu Ömer el-Hamavi, Ebu Hamza gibi Suriye muhaliflerinin önde gelen askeri ve siyasi liderleri öldürüldü.

Bölge terör örgütü PKK’ya kaldı

DEAŞ’ın Suriyeli muhaliflere saldırması ve Ahraruş Şam’ın 45 yöneticisini öldürmesi ile bölgede muhaliflerin etkisi azaldı.

Terör örgütü DEAŞ’ın güçlenmesi ve Kuzey’de bulunan petrol yataklarına üzerinde sözde bir devlet kurması ABD öncülüğündeki koalisyonu rahatsız etti.

ABD, DEAŞ’ı “bitirmek” ve bölge petrollerini güvenceye almak için terör örgütü PKK ile anlaştı. PKK, 2012 yılında Suriye’de paravan olarak kullanmak üzere kurduğu PYD/SDG gibi alt yönetim birimlerini aktif hale getirdi ve Suriye’de bulunan “Kürt nüfusu” bahane ederek Kuzey Suriye’de kantonlar kurmaya başladı.

ABD’nin milyarlarca dolar ve binlerce silah ile desteklediği örgüt, Batı medyası tarafından parlatılarak sözde “özgürlük savaşçıları” olarak lanse edildi. PKK/PYD’ye karşı ayaklanan aşiret ve grupları silahla bastıran örgüt, Türkiye içerisinde Suriye’den getirilen ABD silahları ile birçok eylem yaptı.

ABD‘nin örgüte havadan destek vermesi ile DEAŞ’ın elindeki Musul, Rakka, Deyrizzor ve Kalamun gibi önemli kent ve kasaba merkezleri PKK’nın eline geçti.

Türkiye’nin, “bölgenin DAEŞ bahane edilerek terör örgütlerine bırakıldığı” itirazı Batı tarafından dikkate alınmadı, hatta adeta PYD cephesi denebilecek bir Batı cephesi oluşturuldu. Bunun sonucunda, Türkiye sınırlarını korumak ve Suriye’de bulunan sivillerin hayatını garanti altına almak için Fırat Kalkanı Harekâtı, Zeytin Dalı Harekâtı, Barış Pınarı Harekâtı ve Bahar Kalkanı Harekâtı gibi bir dizi operasyon başlattı. Bu operasyonlarla bölgenin bir terör örgütünden diğerine geçmesinin ve PKK’nın Suriye’de bir terör devleti kurulmasının önüne geçti.