Yazarlar

Bayram değil seyran değil İsrail bizi niye öpüyor?

Birkaç aydır İsrail tarafından Türkiye ile olumlu ilişkilerin kurulması için küçük de olsa çok sayıda sinyaller gelmekte.

Arabnews sitesinde 24 Mayıs tarihinde çıkan Kargo uçuşları İsrail ile Türkiye arasındaki düğümü çözecek mi başlıklı yazıda Burhanettin Doğan’ın “İsrail’in çözüm için arayışta olduğunu” belirttiği ifade ediliyor. İsrail Bölgesel Dış Politikalar Enstitüsü başkanı Dr. Nimrod Goren de “kargo uçuşlarının muhtemelen üst düzey yönetimler tarafından da onaylanan görülebilir bir pozitif gelişme olduğunu söylüyor.” Goren, “Mavi Marmara saldırısı dahil bir çok kanlı katliamda komutan olarak imzası olan Gabi Eşkenazi’nin dışişleri bakanı olmasının ilişkilerin geliştirilmesi için bir fırsat olduğunu belirtirken”, Türkiye’nin çok da uzak olmayan bir geçmişte İsrail ve Filistin, İsrail ve Suriye  arasındaki dolaylı barış görüşmeleri sırasında her şey olumlu giderken İsrail şahin askeri kanadı tarafından tam anlamıyla yüz üstü bırakılması nasıl unutulacak bu da başka bir soru.

Öte yandan İsrail’İn Filistinliler ve Filistin üzerindeki baskı ve tehditlerinin devamı Erdoğan’ın bu konudaki hassasiyetlerini sürekli provoke etmekte. Öyle ki Erdoğan hemen her fırsatta “Kudüs kırmızı çizgimizdir” mottosunu tekrarlamakta. Al Monitor’de yazan Amberin Zaman’da aynı konuya dikkat çekerek Kargo uçuşlarının başlamasının Türkiye ile İsrail ilişkilerinin normalleştiği anlamına gelmediğini belirtiyor. Aynı yazıda Zaman ismini belirtmediği kaynaklarına göre, Mit müsteşarı Hakan Fidan ile İsrailli muhatabı Yossi Cohen’in son 10 ayda  Washington ve Berlin’de olmak üzere en az iki kez görüştüklerini, masada ise Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz olduğunu yazıyor.

Ayrıca İsrail’in son yıllarda özellikle Doğu Akdeniz’de ittifak kurduğu Mısır, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın Türkiye ile gergin olan ilişkileri de iki ülkenin yakınlaşmasının önünde bir engel olarak görülebilir. Ancak İsrail’in bu noktada oldukça temkinli olduğunu söyleyebiliriz zira 12 Mayıs’ta Mısır, Yunanistan, Güney Kıbrıs, BAE ve Fransa’nın imzaladığı Türkiye karşıtı bildiriye imza koymaktan kaçındığını unutmamak gerekir. Middle East Eye internet sitesine konuşan bir İsrailli yetkili “biz Türkiye ile ilişkilerimizin en iyi olduğu dönemde dahi bu konuları hiç Türkiye ile tartışmadık” demecini veriyordu.

Öte yandan 12 Mayıs’ta açıklanan bu bildiriden sadece 1 hafta önce 7 Mayıs tarihinde İsrail @İsrael (İsrail’in resmi devlet hesabı) twitter hesabından “Türkiye ile diplomatik ilişkilerimizden gurur duyuyoruz. Bağlarımızın gelecekte daha da güçlenmesini umuyoruz. Bütün Türk takipçilerimize sevgilerimizi gönderiyoruz” mesajı paylaşıldı. İsrail her ne kadar Doğu Akdeniz’de çıkaracağı Doğal Gazı Mısır ile birlikte Yunanistan üzerinden Avrupa’ya satmayı hayal etse de bunun pratik olarak imkansıza yakın olduğunun onlar da farkında. Geriye iki ihtimal kalıyor. Tankerler ya da zaten bir enerji dağıtım odağı haline gelen, altyapısı son derece hazır olan Türkiye ile ortaklık için bir çıkar yol bulmak.

Seth J. Frantzman 23 Mayıs tarihinde The Jerusalem Post’taki yazısında İsrail Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Roey Gilad’ın bir yazısından alıntılar yaparak, İsrail Türkiye ilişkilerinin bir değişim yaşayabileceği tezini İsrail dronelarının Suriye’de İran destekli unsurları ve Suriye rejimi unsurlarını hedef almasına dayandırıyor. Gilad’a göre gerek Suriye krizi, gerek Covid 19 pandemisi gerekse Doğu Akdeniz doğal gaz kaynakları Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesi yolunda önemli ortak çıkar noktaları. Gilad elbette alışıldık çıkarcılığa da değinmeden geçmiyor ve iki ülkenin her konuda anlaşmasının gerekli olmadığını ancak iki ülke arasında en azından normal bir ilişkiye geçilmesinin ilk adım olabileceğini, hatta topun da Türk tarafında olduğunu belirtiyor. Ancak Türk tarafında durumun pek öyle görünmediği de aşikar.

Tüm bunlar yaşanırken Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın katıldığı bir televizyon programında İsrail’İn tıbbi malzeme satın alma talebinde bulunduğunu, Filistin’e de tıbbi yardımın söz konusu olduğunu her iki talebin de yakın dönemde eş zamanlı olarak karşılanacağını söyledi. Öyle de oldu. İsrail’den İncirlik üssüne gelen 3 İsrail uçağı satın aldıkları tıbbi malzemeyi götürürken, Türkiye’de İsrail üzerinden Filistinlilere tıbbi yardım malzemesi gönderdi. Bu yaşananlar da ilişkilerin normalleşeceğine dair sinyaller olarak görüldü.  Ancak Ynet News sitesine konuşan İsrailli yetkililer bunun yardımla ilgili olmadığını ticari bir alışveriş olduğunu belirtmekten geri kalmadılar.

Uzunca bir süre hükümet kurulamayan İsrail’de dönüşümlü başbakanlık formülü ile henüz kurulan hükümet acaba ilişkilerin normalleşmesine katkı sağlayabilir miydi ? Uluslararası ilişkiler ve Ortadoğu uzmanlarının değerlendirmeleri yoğun olarak bu zor soruyu ele alıyordu. Ancak hükümet ortağı Gantz’in de Gazze söz konusu olduğunda geçmişte yaptıkları pek parlak bir gelecek vaat etmiyordu. Daha önce yaptıklarını bir kenara koyarsak 2011’den sonra  Genelkurmay başkanlığı döneminde özellikle kıyı güvenliği alanında ve Gazze ablukası ağırlıklı çalıştığı kişisel özgeçmişinde görünen notlardan sadece birisi.

Peki İsrail’in açık olarak itiraf etmekten kaçınsa da içine girdiği bu çabalar tam olarak sadece Akdeniz’deki doğalgaz rezervlerini ekonomik olarak en iyi maliyet yapısı ile değerlendirmeye çalışmak mı ? Açıkçası yakın dönemde Filistin’de yaşanan gelişmeleri dikkate aldığımızda bunun böyle olmadığı çok açık. İsrail’in ilk derdinin para olmadığını düşünmek için yeterince gerekçemiz var. Siyonist temeller üzerine işleyen devletin kendilerince çok daha ulvi sebepleri var.

ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması, büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması, ardından birkaç ülkenin daha aynı yolu izlemesi kurulmaya çalışılan yeni planların daha doğrusu işletilmeye çalışılan sözde kadim planların yapı taşlarından bir kısmı. Trump’ın kabinesinde olmayan ama Ortadoğu danışmanı gibi çalışan damadı Kushner’in yüzyılın anlaşmasını açıkladığından bu yana neyse ki oyun daha açık oynanmaya başlandı. Trump’ın tüm desteğini alan İsrail Batı Şeria’da yeni yerleşim yerleri ilhak edileceğini açıkladı. Tarih olarak da Haziran başını verdi. Bunun sonucunda Filistin devlet başkanı Mahmut Abbas, İsrail ve ABD ile yapılan anlaşmaların hiçbirine bağlı kalmayacaklarını açıkladı. 20 Mayıs tarihinde de ismi verilmeyen Filistinli bir yetkiliye göre Filistin otoritesi İsrail ile güvenlik işbirliğine son verdi. Bu, Batı Şeria’da İsrail’i kendi güvenlik sorunları ile yalnız bırakmaya yetecek bir adım. Bu yaşananlar önümüzdeki günlerin İsrail için yeni krizlerin eşikte olduğunu gösteriyor.

Öte yandan İsrail’in en önemli müttefiki olan Trump kendi ülkesindeki kitlesel hareketlerle uğraşmak durumunda kaldı. Ayrıca ABD seçimlerine de artık oldukça az zaman kaldı. Uzmanların bir kısmı ABD’de yaşananların Trump’ı seçimde zor durumda bırakacağını düşünürken bir kısmı ise toplumun anarşik hareketler karşısında konsolide olacağını ve Trump’ın daha güçlü olarak yeniden başkan seçileceğini düşünüyor. Sonuç ne olursa olsun ülkesinde bir çok şehirde işyerleri yağmalanırken, insanlar ABD sokaklarında kendi askerlerini ellerinde silahlarla görürken Trump’ın, İsrail’in sorunlarına istediği kadar odaklanamayacağı da ortada. İsrail’in en büyük korkularından birisi de bu. Kendisine daha fazla müttefik bulmak zorunda ya da bizim açımızdan şöyle söylemek lazım belki; düşündüklerini, planladıklarını yaparken kendisine tepki gösterecek ülkelerin sayısını azaltmak zorunda.

2009 yılındaki One minute hadisesi, 2010’daki Mavi Marmara hadisesinden bu yana kahvehane sohbeti tabiri ile maslahatgüzar düzeyinde devam eden İsrail Türkiye ilişkilerine buradan baktığımız zaman, İsrail geçmişte olan hadiseler yüzünden değil aksine yakın gelecekte olması muhtemel hadiseler yüzünden ilişkileri belli bir düzeye çıkarmak istiyor. Bunu yaparken doğalgaz, Suriye, Doğu Akdeniz gibi meseleleri de ortak çıkar adıyla Türkiye için vitrine çıkarmaya gayret ediyor.

Neler olabileceğini bugünden tahmin etmek çok kolay olmasa da ne Cumhurbaşkanı Erdoğan ne de Türkiye halkının Filistin, Kudüs yaklaşımı milim değişmiş değil. İsrail’in Filistin konusunda atacağı her olumsuz adım Türkiye ile arasındaki mesafeyi daha da arttıracaktır.