Yazarlar

Ara Güler’in anlatamadıkları ve son röportajı

Son dönemde içinde bulunduğum bir proje için yaşları 75 ile 111 arasında değişen 50’ye yakın kişiyle görüştüm. Anlattıkları bir yana, hayatın yüzlerinde ve elbette tavırlarında bıraktığı izler ders niteliğindeydi.

Öyle oldu…

Dersimi aldım. Yani inşAllah…

Görüştüğümüz asırlık çınarlardan biri de Ara Güler idi. 90 yaşındaydı. Projemiz ‘sözlü tarih’ idi ve Ara Güler gibi bir ismin anlatacakları çok önemliydi.

Ağustos ayının son günü Gümüşsuyu’ndaki evinin kapısını çaldık. Nezaketle karşıladı bizi. Her zamanki haliydi. Muzip, sürprizlerle dolu ve kendinden emin olmasıyla beraber insanlara karşı saygıda kusur etmezdi.

Fekat bu defa durgundu. Uzun uzun bakıyordu, baktığı yere. Özellikle de uzaklara. Boğaz’ı gören evinin geniş penceresinin önündeki masaya oturmuş, dirseklerini masanın üzerine yerleştirmiş, adeta son fotoğrafını çekiyor gibiydi. Gözleriyle elbet.

Masanın üzerinde bir noktaya uzun uzun bakıyordu. Bir şeyler için başını kaldırıp etrafına bakındıktan sonra yine o noktaya dönüyordu gözleri. Ya aradığını bulmuştu ya da arayanı…

Soyadımız aynıydı. Bunun latifesini yapmayı ihmal etmedi. Gülüştük. O’nun gülüşleri kısa sürüyordu. Eskiden öyle değildi, biliyorduk. Tebessümü yüzünden çabuk kaybolan insanların bu dünya ile bağı da zayıflamış demektir. Bu sözü daha önce kimse söyledi mi bilmiyorum ama ben orada bunu anladım.

Ekip hazırlıklarını tamamladıktan sonra röportaja geçtik. Sorular ve cevaplar. Ne sorduğum çok mühim değil. Aldığım cevaplar da esasında bu satırların muhatabı olamaz.

Yorgundu. Cevap vermeden önce uzun düşünüyordu. Dile kolay, 90 sene.

Tabi ki röportajı fazla uzatmadık. Almayı istediğim cevaplar, yorgun bir çınarı daha fazla yormaktan mühim olamazdı.

Nihayetinde Ara Güler ile röportaj yapmıştık. Bu bize yeterdi.

Tahmin edeceğiniz üzere evinin her yanı fotoğraflarıla dolu değildi! Dünyanın gezmediği yeri kalmamıştı ve her coğrafyadan bir anı vardı. Birkaç resim. Picasso’nun kendisini resmettiği çizim de duvardaydı. Afrika’dan biblolar, Asya’dan heykelcikler, vs, vs…

Allah uzun ömür versindi ama ayrılırken, elini öperken, bir şeylerin yaklaştığı hissini yaşadık. Bilemiyorum. Belki de haftalardır hep aynı ellere dokunup, hep aynı hissi yaşamanın devamıydı. Nihayetinde 111 yaşındaki Vanlı Kemal Amca daha dinçti fekat bendeki duygu aynıydı. Mesele sadece yaşları değildi. Şahit oldukları, anlattıkları dönemler ve elbette anlatamadıkları.

Nedendir bilmem, insanların anlattıklarından çok anlatamadıkları beni ilgilendiriyor. Ne anlatamadığı ve neden anlatamadığı…

Ara Güler’e dair duygum da bu yönde…

Mesela Ara Güler’in bize sunduğu 75 senelik fotoğraf arşivinin anlattıkları var. Çok şey. Koca bir memleket. Bize dair çok şey. Bütün dünyaya dair çok şey. İnsana dair çok şey. Ama o fotoğrafların anlatamadığı şeyler de var. Ya da Ara Güler’in objektifine yansımamış şeyler. Veya Ara Güler’in, kendi objektifinden kaçırdığı kendisi… Kim bilir…

Kimin, neyi bildiğinin pek bir ehemmiyeti kalmıyor böyle durumlarda. Ara Güler’in, kendisiyle aramızdaki mesafeyi ebediyyen yok ettiği bir mirası var.

Esasında Ara Güler, şu an içinde bulunduğumuz ‘görsellik’ ve ‘gösterme’ çağının panzehiri isimlerden. Yani şu an herkes çok rahatlıkla fotoğraf çekebiliyor. Ağır makine, film makarası, yıkanması, tab edilmesi gibi dertler yok. Bir fotoğrafın çekimi ve milyonlara ulaşması sadece birkaç saniye sürüyor.

Büyük kolaylık! Hayatımızda ne büyük kolaylıklar var!

Bu manzara, benliğimizi büyütmenin ve kimliğimizi deforme etmenin, insanlığımızı zedelememizin kolaylığı…

İyi ki Ara Güler bugünlerde Ara Güler olmadı…

Ve ‘gösterme’ çağının çılgın görselcilerinin Ara Güler’in peşinden yine bol görselle ağıt yakması da manidar…

Ara Güler de bu durumdan şikayetçiydi. “Şimdi herkes fotoğrafçı” diyerek takılıyordu. Haksız mıydı?

“Bizim zamanımızda…” romantiklerinden değilim. Lakin “O, o zamanmış” umursuzlarından da fersah fersah berîyim. Arasını bulmak gerek. Romantizme kaçmadan geleneği ve geçmişi muhafaza etmeli, yaşatmalı… Buna mukabil, zamanın ruhunun bize sunduğu hiçbir fırsatı kaçırmadan ama muhakkak ölçü ve dengeyi korumak şiarımız olmalı.

Ara Güler gibi isimlerin bıraktığı mirası da böyle özetleyebiliriz.

Sanırım son röportajını bize verdi, usta…

Sorularımıza verdiği cevaplardan da anladığım kadarıyla, insanların ufacık şeyler için birbirini yemesine akıl sır erdiremiyordu. Rahat bir hayat yaşamıştı. Maddi sıkıntı görmediğini kendi ifade ediyordu. Fekat dünyayı gezip gören ve bize gördüren bir adamın derdini hangimiz tahmin edebiliriz ki…

Yani, Ara Güler’in bize fotoğraf kareleriyle neler anlattığını tefsir etme derdine düşenlere kolay gelsin de… Acaba Ara Güler bize neler anlatamadı…