Küresel Yazarlar

ABD’nin yeni Hint-Pasifik stratejisi

ABD’nin ilk Hint-Pasifik Strateji Raporu 1 Haziran’da, artık görevde olmayan ABD Savunma Bakanı Vekili Patrick Shanahan imzasıyla yayınlandı. Pentagon tarafından hazırlanan bu raporda, devasa bölgedeki stratejik hedef ve önceliklere yer verildi. Amerika’nın geleceği için çok kritik olarak nitelendirilen Hint-Pasifik ile ilgili 69 sayfalık raporda, Çin en büyük düşman olarak konumlandırılıyor. Asya-Pasifik’ten Hint-Pasifik’e dönüş.. Her şeyden […]

ABD’nin ilk Hint-Pasifik Strateji Raporu 1 Haziran’da, artık görevde olmayan ABD Savunma Bakanı Vekili Patrick Shanahan imzasıyla yayınlandı. Pentagon tarafından hazırlanan bu raporda, devasa bölgedeki stratejik hedef ve önceliklere yer verildi. Amerika’nın geleceği için çok kritik olarak nitelendirilen Hint-Pasifik ile ilgili 69 sayfalık raporda, Çin en büyük düşman olarak konumlandırılıyor.

Asya-Pasifik’ten Hint-Pasifik’e dönüş..

Her şeyden evvel raporun ismi dahi tartışma konusu. ABD dış politika stratejistlerinin son iki yılda sık sık kullandığı ‘Hint-Pasifik’ kavramı geçmişte ‘Asya-Pasifik’ diye tanımlanırdı. Trump yönetimi ile birlikte bu kavrama yeni boyut kazandırılmasının bir nedeni var: Çin’e karşı bölgesel müttefik Hindistan..

Bu yeni coğrafya terimini bölge ülkeleri benimsemekte zorlanmadı. ASEAN liderleri, 22 Haziran’da Bangkok’taki zirvede toplandı. Bu zirvenin gündemi “ASEAN’ın Hint-Pasifik’e bakış açısı” olarak belirlendi. İtirazlara rağmen, ‘Hint-Pasifik’ kavramının ASEAN ülkelerinde meşruiyet bulması eleştiri konusu oldu. Bu tartışmanın özü sadece coğrafi bir bölgeye verilen isim değil, aynı zamanda coğrafyanın siyasi koşullara göre yeniden tanımlanmasıydı.

Raporda dikkat çeken ifade: Amerika’nın geleceği için en kritik bölge

2019 Hint-Pasifik Strateji Raporu’nun tanıtım yazısında bu stratejik alandan, “Amerika’nın geleceği için en kritik bölge” olarak bahsediliyor. Mega bölgenin stratejik önemi, şu cümlelerle özetleniyor:

“Dünyanın geniş bir alanını kapsayan, ABD’nin batı kıyısından Hindistan’ın batı kıyılarına kadar yayılan bölge, en kalabalık demokrasilere, Müslüman nüfusu en fazla ülkelere, dünya nüfusunun neredeyse yarısına ev sahipliği yapıyor. Dünyanın en büyük 10 ordusundan 7 tanesi Hint-Pasifik’te bulunuyor. Bölgedeki 6 ülkede nükleer silahlar var. Dünyanın en işlek 10 limanından 9 tanesi burada. Küresel deniz ticaretinin yüzde 60’ı buradan yapılıyor”

Raporun ana konusu: Çin’in dizginlenmesi

Obama yönetimi, Çin ile rekabet ve karşılıklı meydan okumalardan dikkatlice kaçınmıştı. Trump’ın iktidara gelmesinden hemen sonra yayınlanan 2017 Ulusal Güvenlik Stratejisi (NSS) ve 2018 Ulusal Savunma Stratejisi (NDS) Pekin yönetimini, rakip ve düşman kategorisinde tanımlandırdı. Bu yazıya konu olan Hint-Pasifik Strateji Raporu’ ise cesur bir başlıkla, “Çin’i revizyonist bir güç” ilan ediyor. Bu durumun, küresel meydan okumaların nereye evirilebileceği üzerine önemli mesaj taşıyor.

“Çin 21. yüzyılın en belirleyici unsuru”

Pentagon raporunda Çin’den “ekonomik, siyasi ve askeri yükselişiyle 21. yüzyılın en belirleyici unsuru” olarak bahsediliyor. ABD, Soğuk Savaş dönemi ve sonrasında yaptığı gibi düşman aktörün tanımını ideolojik bir çerçeveye oturtmaya çalışıyor. Bu anlamda, ekonomik kazanımları nedeniyle Çin’i uluslararası sistemi sömürmekle itham ediyor. Çin’in arka bahçesi olarak bilinen Güney Çin Denizi’ndeki faaliyetler yasadışı sayılıyor. 11 Eylül sonrası milyonlarca Müslüman’a karşı hak ihlalinde bulunan Pentagon, Uygur Türklerine yapılan zulümlere raporda uzun uzadıya yer vermeyi bir çelişki olarak görmüyor. Raporda Çin tehlikesine şöyle vurgu yapılıyor:

“Hint-Pasifik ülkeleri, siyasi, ekonomik ve güvenlik çıkarları için ihtilafı kabul eden ve kendinden oldukça emin bir Çin’le karşı karşıya. Özgür uluslararası bir sistemden Çin kadar yaralanan başka ülke olmadı. Çin halkı, serbest piyasa, adalet ve hukukun üstünlüğünü arzularken, Çin Komünist Partisi sömürdüğü uluslararası sistemin temel değer ve ilkelerinin içini boşalttı. Hint-Pasifik bölgesinde dünya Müslüman nüfusunun yarısından fazlası yaşarken, Çin Komünist Partisi’nin Sincan’daki Müslümanlara sistematik ve kötü muamele uygulamasını bölge ülkeleri takip ediyor. Çin tartışmalı ‘yapay adalarda’ gemisavar füzeleri ile uzun menzilli füzeler yerleştirerek Güney Çin Denizi’ndeki ihtilafı militarize etmeye devam ediyor. Çin ordusu, aynı zamanda bombardıman ve gözetleme uçaklarıyla Tayvan çevresi ve yakınlarındaki faaliyetlerini arttırdı. Çin ulusal güvenlik çıkarlarına zarar vermekle suçladığı ülkelere ekonomik baskı uyguluyor”

Çin’le askeri rekabet

Amerika’nın geleceğini belirleyecek Hint-Pasifik stratejisinde Çin’e karşı çok somut askeri suçlamalar yer alıyor. Rapora göre, modernleşen ve güçlenen Çin ordusu, ABD’yi bölgeden uzaklaştırmayı hedefliyor:

“Çin’in ekonomik ve askeri yükselişi, yakın vadede Hint-Pasifik bölgesel hegemonyasını ve uzun vadede küresel meydan okumayı hedefliyor. Çin ordusu, çok çeşitli askeri programlar ve silahlara yatırım yaparak, güç kapasitesini arttırma yoluna gitti. Nükleer gücünü modernize etti. Siber, uzay ve elektronik harp operasyonları gibi alanlarda giderek karmaşık faaliyetler yürüttü. Çin, tüm ülkelerce kullanıma açık olan deniz ve hava alanlarında başka ülkelerin faaliyet göstermesini engelleyen (A2/AD) yeteneklerini geliştirdi.  2018 yılına gelindiğinde Güney Çin Denizi’ndeki yapay adalara yerleştirdiği gemisavar füzeleri ve uzun menzilli füzeler, Devlet Başkanı Şi Cinping’in verdiği taahhüdünü ihlal etti.”

Pentagon’un yayınladığı bu raporda 89 kez Çin kelimesi geçiyor. Çin’in büyüyen ekonomisi ve askeri gücü, ABD ulusal güvenliği ve refahının düşmanı olarak konumlandırılıyor. Buna rağmen bölgedeki uzmanlar, yıllardır süren Çin tartışmalarına rağmen, ABD’nin Ortadoğu’dan ayrılamamasını bir çelişki olarak değerlendiriyor. Obama döneminde, Asya-Pasifik’e ağırlık verileceği açıklanmıştı. Ancak yıllar sonra Ortadoğu’daki gerilimler Pentagon’un hala odak noktası olmayı sürdürüyor.

Rapordaki Rusya tanımlaması: Yeniden canlanan habis aktör!

Bu strateji belgesinde, Çin’den sonra en fazla tehdit olarak görülen ikinci ülke Rusya. Pentagon raporunda, Moskova yönetiminin Çin ile diplomatik, askeri ve ekonomik ilişkilerini geliştirirken, kendini ‘tarafsız bir üçüncü aktör’ olarak sunmaya çalıştığına vurgu yapılıyor. Rusların bölgedeki faaliyetlerinin ABD liderliğini ve uluslararası düzeni baltaladığına dikkat çekilen raporda şu ifadelere yer veriliyor:

“Rusya’nın Hint-Pasifik bölgesindeki çabaları arasında nüfuzunu arttırmak için ekonomik, diplomatik ve askeri araçların kullanılması yer alıyor. Moskova’nın Ukrayna’daki saldırgan faaliyetlerinden sonra uygulanan yaptırımların etkisini hafifletmek için Asya’daki bazı ülkelerle diplomatik ilişki kurmak suretiyle enerji ihracatı için fırsatlar arıyor. Rusya aynı zamanda, bölgedeki silah satışını ve ticari faaliyetlerini arttırmaya çalışıyor. Rusya, Hint Denizi’ndeki askeri varlığını düzenli olarak, Japonya Denizi’ndeki bombardıman ve keşif uçaklarıyla yeniden kuruyor. Alaska’nın doğusundan, ABD’nin batısına kadarki bölgelerde faaliyetler yürütüyor. Ruslar aynı zamanda kendini tarafsız bir üçüncü ortak olarak tanıtmak için Güneydoğu Asya’daki diplomatik girişimlerini yoğunlaştırıyor”

Haydut bir devlet olarak: Kuzey Kore

ABD ile Kuzey Kore arasında devam eden nükleer müzakerelere rağmen gözle görülür bir gelişme elde edilemedi. Trump ile Kim zirvesinde müzakereler için önemli mesajlar verildi. Washington yönetimi, Kore yarımadasını nükleer silahlardan arındırmayı hedefliyor. Ancak Pentagon’a bakılırsa, tek hedef nükleer silahlar değil:

“Başkan Kim’in taahhüt ettiği ‘nükleer silahsızlanma’ sağlanana kadar Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, Pentagon, küresel sistem, müttefiklerimiz, ortaklarımız ve rakiplerimiz için tehdit olmaya devam edecektir. Kuzey Kore’nin nükleer silah programı diplomatik bir çözüm için barışa açık olsa da, diğer kitle imha silahları, füze tehditleri ve güvenliğe meydan okumaları hâlâ bir gerçektir. Kuzey Kore’nin konvansiyonel silahları, nükleer teknolojisi, balistik füzeleri ve İran/Suriye gibi ülkelere kimyasal madde göndermesi güvenlik kaygılarımızı arttırmaktadır. Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ndeki insan hakları ihlalleri, ifade özgürlüğü konusundaki kısıtlamalar uluslararası toplum için derin bir endişe kaynağı olmaya devam etmektedir.”

Terminolojiyi değiştiren müttefik: Hindistan

69 sayfalık raporun büyük bölümü Çin ve Rusya tehdidi üzerine kurulurken, ABD için hayati müttefik olarak Hindistan öne çıkıyor. 2017 yılında Asya Pasifik yerine Hint-Pasifik kavramının kullanılmasının temel nedeni de bu. Pentagon, yıllardır kullanılan Asya-Pasifik kavramına bir çizik çekti. Bu şekilde hem Çin’i önemsizleştirmeye çalıştı hem de Hindistan’ın stratejik önemine dikkat çekti. Bu raporda Hindistan, Çin’i dengelemek ve kontrol altına almak için kilit ülke olarak görülüyor:

“Amerika Birleşik Devletleri ve Hindistan, ortak çıkarlar, demokratik değerler ve güçlü insani ilişkileri ile desteklenmiş bir stratejik ortaklığa sahip. ABD-Hindistan ortaklığı, son 20 yılda stratejik çıkarların bir araya gelmesine bağlı olarak önemli ölçüde güçlenmiştir. ABD ve Hindistan, Hint-Pasifik içinde ve dışında yeni ortaklıklar kurmak için ilişkilerini derinleştirmeye devam ediyor. 2016 yılında, ABD, Hindistan’a özgü “Büyük Savunma Ortaklığı” statüsünü verdi. Bu statüyle ABD, Hindistan’la savunma ortaklığını en yakın müttefik ve ortaklarıyla orantılı bir seviyeye yükseltmektedir.”

Raporda Hindistan dışında, stratejik ortak ve müttefik olarak tanımlanan ülkeler şöyle: Japonya, Güney Kore, Avustralya, Filipinler, Tayland, Singapur, Tayvan, Yeni Zelanda, Moğolistan, Sri Lanka, Maldivler, Bangladeş, Nepal, Vietnam, Endonezya, Malezya, Brunie, Laos, Kamboçya, İngiltere, Fransa ve Kanada.

ABD’nin müttefik tanımlarına rağmen, Çin’in “Kuşak ve Yol Projesi” kapsamında bölge ülkelerine yaptığı milyar dolarlık yatırımlar, sayısız kalkınma projeleri ve altyapılar için verdiği krediler, bu kesin müttefik tanımlamalarını anlamsızlaştırıyor. Hindistan kelimesinin 41 kez geçtiği raporda, Pakistan’a hiç değinilmemesi ve Çin-Pakistan ilişkilerindeki stratejik ortaklığa giden sürecin ele alınmaması, raporla ilgili eleştirileri de beraberinde getirdi.

Amerika Birleşik Devletleri, Hint-Pasifik bölgesinde hakimiyeti küresel liderlik için hayati görüyor. Pentagon’un önümüzdeki dönemde askeri ve ekonomik üstünlüğünü devam ettirmek için Hint-Pasifik’e yönelik daha somut adımlar atması bekleniyor. Trump yönetiminin ekonomik savaşı Çin’i dengelemek için bir başlangıç olarak yorumlanabilir.

Hint-Pasifik Strateji Raporu: https://assets.documentcloud.org/documents/6111634/DOD-INDO-PACIFIC-STRATEGY-REPORT-JUNE-2019.pdf

 

 

Etiket /