Müzisyen Ruhi Ayangil, “Osman Dede Efendi, Hammamizade İsmail Dede kimdir, nedir, nicedir, nasıl insanlardır, nasıl hükümleri vardır, bunları bilememenin aczi içerisindeyiz millet olarak. O yüzden kültürden irfana bir türlü yükselemiyoruz. Bundan dolayı umrana erişemiyoruz. Bir türlü büyük nehirlere vasıl olup, oradan okyanuslara açılamıyoruz.” dedi.
37. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı kapsamında düzenlenen “Ayasofya Ramazan Sohbetleri”nin konuğu olan Ayangil, konuşmasında 240’ıncı doğum günü münasebetiyle neyzen ve bestekar Hammamizade İsmail Dede Efendi’nin hayatını ve eserlerini ele aldı.
Ayangil, büyük bir bestekar olarak Dede Efendi’nin öncelikle tanınması ve anlaşılması daha sonra da tüm dünyaya tanıtılması gerektiğinin altını çizdi.
İsmail Dede Efendi’nin Mevlevi dervişlerinden biri olduğuna işaret eden Ayangil, “Dede Efendi, Yenikapı Mevlevihanesi’ndeki dergaha mensup. Gencecik bir derviş olarak 21 yaşında çile çıkarmaya ikrar veriyor, şeyhi Ali Nutki Dede’ye. Ali Nutki Dede ise mevleviyet tarihimizin gördüğü en müthiş isimlerden biridir.” diye konuştu.
“Yol ilahileri musiki kültürümüzün önemli bir parçasıdır”
Ayangil, İsmail Dede Efendi’nin Rumelili bir aileye mensup olduğunu belirterek, şu bilgileri verdi:
“Babası Cezzar Ahmed Paşa’nın mühürdarlarından Kesviyeli Süleyman Efendi’dir. Süleyman Efendi emekliliğini aldıktan sonra İstanbul’a gelir ve Rukiye isimli hanımla izdivaç eder. Şehzadebaşı civarındaki evlerinde Hamamizade İsmail Dede Efendi dünyaya geliyor. 1191 senei hicriyesi zilhiccesinin 10’uncu günü doğduğu için kendisine İsmail ismi veriliyor.”
İsmail Dede Efendi’nin ilk eğitimini aldığı sıbyan mektebinde sesinin güzel olduğunun fark edildiğini aktaran Ruhi Ayangil, “Okulda ilahici başı olarak görevlendiriliyor. Eskiden sıbyan mekteplerinde çocuklar ilahiler eşliğinde okula gidiyor ve dönüyorlardı. Bu grubun başında da İsmail Dede Efendi bulunuyordu. Bu çocukların söylediği ilahilere yol ilahileri deniliyordu. Bizim musiki kültürümüzün de önemli bir parçasıdır. Maalesef son örnekleri Sadettin Heper üstadımızın vefatı ile nisyana terk edildi.” ifadelerini kullandı.
“Dede Efendi’nin arkadaşı Şeyh Galip, Türk edebiyatının bir abidesidir”
Ayangil, Anadolu Kesedarı Uncuzade Mehmed Emin Efendi’nin, İsmail Dede Efendi’nin sahip olduğu müzik kabiliyetini keşfettiğini kaydederek, şunları anlattı:
“Mehmed Emin Efendi ile musiki meşkine başlayan Hamamcı oğlu İsmail, bu arada Yenikapı Mevlevihanesi’nde de mukabelelere başlıyor. Şeyh Galib de aynı dönemde aynı dergaha talip oluyor. Galib ise Yenikapı Mevlevihanesinin sonradan şeyhi, 19’uncu yüzyılın büyük şairi, dünya çapında Türk edebiyatının bir abidesidir. İsmail Dede Efendi’nin de arkadaşı. Yani Handel’le Shakespeare’in aynı okula devam etmesi gibi bir güzellik.”
İsmail Dede Efendi ile Şeyh Galib’in çile çıkardığı sırada sema meşk ettiklerine de değinen Ayangil, “Sema bir gösteri değildir. 20. yüzyılda, günümüzde kahvehanelerde, meydanlarda çengiyi, çalgıyı görüp de ortaya fırlayan, düğünlerde, nişanlarda semazenin döndürülmesi değildir. Sema zikrullahtır ve Hz. Mevlana semayı, ‘sema nedir bilir misin? Birinin sesini işitmek ve ona ulaşmakla kendinden geçmektir. Dostun hallerini görmek, hakkın lahut perdelerinin arkasındaki sırlarını işitmektir. Varlığı bırakıp kendinden geçmek, mutlak fena içerisinde beka zevki tatmaktır’ ifadeleriyle tanımlar.” dedi.
“Dede Efendi bize dert kapılarını açan bir gönül gözüdür”
Ayangil, İsmail Dede Efendi’nin yeterince tanınmadığına dikkati çekerek, şu değerlendirmede bulundu:
“Osman Dede Efendi, Hammamizade İsmail Dede kimdir, nedir, nicedir, nasıl insanlardır, nasıl hükümleri vardır, bunları bilememenin aczi içerisindeyiz millet olarak. O yüzden kültürden irfana bir türlü yükselemiyoruz. Bundan dolayı umrana erişemiyoruz. Bir türlü büyük nehirlere vasıl olup, oradan okyanuslara açılamıyoruz. Bu böyle bir dert olduğu için Yahya Kemal’i de, Ahmet Hamdi Tanpınar’ı da eşit derecede 20. yüzyılın başında yakmış, kavurmuş ve onları derin düşüncelere yönlendirmiştir. İsmail Dede Efendi bize bu dert kapılarını açan bir gönül gözüdür.”
Türk musikisinde yer alan eserlerin yeni nesillere aktarılmasının gerekliliğine de vurgu yapan Ruhi Ayangil, “Minimumda ebeveynler eğitiminden sorumlu oldukları çocuklarına bu nağmelerimizi bilmek ve aktarmak yükümlülüğü içerisindedir. İşte biz o zaman fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür, sevinçte, tasada beraber bir millet hüviyetini, bir kültür ve medeniyete sahip bir millet vasfını kazanabiliriz. İsmail Dede’ler bize veriyor bunun anahtarını. Bu olmadığı zaman yapı harcı tutmayan, tuğlaları bir sallantıda dökülen yıkık bir kulübeye benzeriz. Bir millet değil, bir yığın oluruz.” şeklinde konuştu.
Yorum ekle