Kültür

İsyan Ahlakı’nı kuşanan adam: Nurettin Topçu

“İsyan Ahlakı” eseriyle, ahlaki bir varlık olma vasfını yitirmeyle yüz yüze kalan insana, isyanın da bir ahlakı olduğunu anlatan Cumhuriyet dönemi düşünürü, fikir ve ahlak adamı felsefeci Nurettin Topçu vefatının 44. yılında anılıyor. Baba tarafından Erzurumlu Topçuzadeler mensubu olarak 1909’da İstanbul’da doğan ve kimlikteki adı Osman Nuri olan Nurettin Topçu, altı yaşında Bezmialem Valide Sultan Mektebi’nin ana […]

“İsyan Ahlakı” eseriyle, ahlaki bir varlık olma vasfını yitirmeyle yüz yüze kalan insana, isyanın da bir ahlakı olduğunu anlatan Cumhuriyet dönemi düşünürü, fikir ve ahlak adamı felsefeci Nurettin Topçu vefatının 44. yılında anılıyor.

Baba tarafından Erzurumlu Topçuzadeler mensubu olarak 1909’da İstanbul’da doğan ve kimlikteki adı Osman Nuri olan Nurettin Topçu, altı yaşında Bezmialem Valide Sultan Mektebi’nin ana kısmına yazıldı. Sonrasında Büyük Reşit Paşa Numune Mektebi’ne verilen Topçu, burayı birincilikle tamamladı.

Topçu, o dönemlerde küçük bir sandıkta kitap ve gazeteler biriktirirken, imla öğretmeni Nafiz Bey sayesinde Mehmet Akif sevgisi ve hayranlığı kazandı.

Bir süre Vefa Lisesi’nde okuyan ve 1928’de İstanbul Lisesi’ni bitiren Topçu, aynı yıl Fransa’ya gitti ve hem Fransızca öğrenmek hem fark derslerini tamamlamak için Aix Lisesi’ne başladı. Buradan mezun olduktan sonra Strazburg Üniversitesi’ne geçerek felsefe öğrenimi gören Topçu, felsefe, ahlak, psikoloji, sanat felsefesi, tarih, mantık, sosyoloji, arkeoloji alanlarında eğitim aldı.

Sorbon’da felsefe doktorası veren ilk Türk

Felsefe doktorasını 1934’te Sorbonne Üniversitesinde veren Topçu, Türkler arasında ahlak üzerinde çalışan ilk öğrenci ve Sorbon’da felsefe doktorası veren ilk Türk oldu.

Fransa’da altı yıl boyunca süren eğitiminin sonucunda verdiği doktora tezi “İsyan Ahlakı” adıyla Türkçeye çevrilen Topçu’nun bu çalışması aynı adla Paris’te kitaplaştırıldı.

Topçu, başarılı çalışmasından dolayı üniversiteden altın saat, Amerika ve Kuzey Amerika’ya seyahat gibi ödüller almaya hak kazansa da bu ödüllerin hiçbirini kabul etmedi. Ödüllerin yerine üniversitenin giriş ve çıkış kulelerinde 24 saat Türk bayrağının asılmasını isteyen Topçu’nun bu isteği üniversite yönetimi tarafından yerine getirildi.

Avrupa’daki hayatı okul, ev, kütüphane arasında geçen Topçu, bu sırada Sosyoloji Cemiyeti’ne girerek, derneğin yayın organında felsefi yazılar yayımladı.

Topçu’nun fikirlerinde Maurice Blondel etkisi

Samet Ağaoğlu, Ömer Lütfi Barkan, Besim Darkot gibi, o yıllarda Fransa’da bulunan Türk öğrencilerle tanışan ve öğrencilik yıllarını Remzi Oğuz Arık ve Ziyaettin Fahri Fındıkoğlu ile geçiren Topçu, burada hareket felsefesinin kurucusu Maurice Blondel ile de tanıştı.

Blondel ile tanışması Topçu’nun fikirlerinin olgunlaşmasında önemli bir rol oynarken, hareket felsefesinin etkisinde kalan Topçu, bu felsefenin kavramlarını ve metodunu kullanarak ahlak sorunlarına kendi kültürü açısından baktı.

Dr. Adnan Adıvar’ın Türkçe dersi verdiği tasavvuf tarihçisi ve Hallac-ı Mansur mütehassısı Luis Massignon’a ise daha sonra bu dersi Topçu vermeye başladı.

Topçu, Sorbon’da başladığı Bergson üzerine çalışmasıyla doçent ünvanı almasına ve İstanbul Üniversitesi’nde iki yıl eylemsiz doçent olarak çalışmasına rağmen kendisine üniversitede kadro verilmedi.

Düşünsel ve kültürel alanda çalışmalarının bir bölümünü, kuruluşuna da katıldığı Türk Kültür Ocağı, Türk Milliyetçiler Derneği, Milliyetçiler Derneği ve Anadolu Fikir Derneği’nde sürdüren Topçu, Türkiye’ye döndükten sonra Galatasaray Lisesi başta olmak üzere farklı liselerde öğretmenlik görevi yürüttü.

Düşünce dünyasına yeni bir yön verdi

Nakşi şeyhi Abdülaziz Bekkine Efendi’ye intisab eden Nurettin Topçu, düşünce dünyasına yeni bir yön vererek “Taşralı” isimli kitabında “Yıldırım’ın Huzurunda” başlıklı yazısıyla şeyhinin ölümünden duyduğu büyük acı ve uğradığı yıkımını anlattı.

Topçu, Celal Ökten’den de İslami ilimler yönünden faydalandı ve daha sonra İmam-Hatip okullarının kuruluşu sırasında Celal Hoca ile mesai arkadaşlığı yaptı.

Hareket felsefesinden esinlenerek 1939’da “Hareket” dergisini çıkarmaya başlayan Topçu, bir ekol oluşturdu ve hareket felsefesini Türk okurlarına tanıttı.

Topçu, eğitim ve öğretime katkısını öğretmenlikte bırakmayıp felsefe, sosyoloji, psikoloji, mantık ve ahlâk dersleri için ders kitapları da yazdı.

“Anadoluculuk” düşünce hareketini savundu

Anadolu coğrafyasında yaşayan herkesi merkeze koyan “Anadoluculuk” düşünce hareketini savunan Nurettin Topçu, 1974’te İstanbul Erkek Lisesi’nden emekliye ayrıldı ve düşüncelerini sergilediği “Hareket” dergisini 1975’e kadar aralıklarla yayımladı

“Hareket, Allah’la insanın terkibidir” sözünü ölçü alan Topçu, eğitimden ekonomiye, ahlaktan politikaya, felsefeden bilime, insanı ilgilendiren her alanda yazılar yazdı.

Topçu, dergide yayımlanan “Çalgıcılar” başlıklı yazısıyla sürüldüğü Denizli’de Said Nursi ile tanıştı.

Anadolu toprağına ve Türk tarihine sıkı sıkıya bağlı bir milliyetçilik anlayışı geliştiren Topçu, milliyetçiliğin “devirlerin tahakküm sermayesi olan siyasi hezeyanlardan sıyrılması” gerektiğini savundu.

Fikirlerinin temel dinamiği İslama bağlılığı oldu

Topçu, makalelerinde ruhçu bir sosyalizmden söz ederken, “devrim” yerine “ilerleme” fikrini benimsedi ve fikirlerinin temel dinamiği İslama bağlılığı oldu.

“İsyan”ı da “insanı Allah’a götürecek yolları tıkayan her şeye başkaldırı” olarak tanımlayan Nurettin Topçu, Batıcılığın ve Batılılaşma çabalarının taklitten öteye gidemeyişinin nedenini kültür ile medeniyetin birbirine karıştırılmasında gördü.

Topçu, medeniyeti “İnsanlığın muayyen tarihi devirlerinde bir zümre cemiyetin benimsediği vasıtalarla çalışarak ortaya koyduğu ve yaşattığı teknik eserlerin ve yaşayış şekillerinin bütünü”, kültürü ise “Bir cemiyetin kendi tarihi içinde meydana getirdiği değer hükümlerinin bütünü” olarak tanımladı.

Nizam Ahmed imzasıyla da şiirler yayımlayan ve 1975 nisanında kansere yakalandıktan sonra aynı yıl 10 Temmuz’da vefat eden Topçu, İstanbul’un Fatih ilçesindeki Kozlu Mezarlığı’nda toprağa verildi.

“Topçu hem yerli hem evrensel bir düşünce ve hareket yolu açtı”

Nurettin Topçu’yu Cumhuriyet dönemi Türkiyesi’nin kalbi ve ruhu olarak tanımlayan Mehmet Kaplan, vefatının ardından Topçu için, “Ben onda Yunus Emre’nin çağın felsefesi ile yoğrulmuş büyük bir temsilcisini buldum. Hiç şüphe etmiyorum ki öbür dünyada yöneldiği yer Mevlana ve Yunus Emre’nin yanıdır.” ifadelerini kullandı.

Topçu’nun, medeniyet ve teknik hakkındaki görüşleri ile demokrasi tahlillerini bugün ve yakın gelecek için oldukça önemli bulan Ezel Elverdi, “Hareket” dergisini Topçu’nun vefatının ardından 1982’ye kadar yayınlanmasını sağladı.

Mehmet Doğan ise Nurettin Topçu için şu değerlendirmede bulundu:

“O, ‘isyan ahlakı’ kavramı ile hem yerli hem evrensel bir düşünce ve hareket yolu açtı. O yolun ne kadar farkında dünya? Bunu bilmiyoruz ama Türkiye’de farkında olanlar var. Düşüncesini hiçbir şekilde zamana, zemine, siyasete uydurmaya çalışmadı ki genellikle bizde böyle yapılır; her yerde de belki böyledir. ‘Bizim hareketimiz mesuliyet hareketidir. Davamız hayata uymak değil, hayatımızı Hakk’a uydurmaktır.’ cümlesi Nurettin Topçu hakkında bir fikir verebilir. Topçu, bana göre sağlığında bir ruh cephesi açmıştı. O, cephenin neyiydi derseniz, kendi tabiriyle, amelesiydi. Bizlerin de öyle olmasını arzu etti.”

“Vefa” ödülüne layık görüldü

Merhum Nurettin Topçu’ya, 2017’deki Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri’nde, “İnsanın var oluşunu sadece et, kemik, kan ve maddeden ibaret görmeyip ruhun derinliklerine inen, isyanın da bir ahlakı olduğunu ve bireyin toplumda bir ahlak nizamı çerçevesinde kendine yer edineceğini anlatan, bu millete Anadolu irfanının kıymetini ve düzen kurucu ahlakını kuşanmayı telkin eden, kadim İslam ve Türk tarihini, tasavvufu ve modern dönemdeki sosyolojik gerçekliği tahlil eden eserleri” dolayısıyla “Vefa” ödülü verildi.

Deneme, inceleme, öykü, roman, çeviri ve ders kitapları kaleme alan Topçu, ardında “İsyan Ahlakı”, “Yarınki Türkiye”, “İslam ve İnsan”, “Ahlak Nizamı”, “Ahlak”, “Devlet ve Demokrasi”, “Mevlana ve Tasavvuf”, “Kültür ve Medeniyet”, “Büyük Fetih” gibi birçok eser bıraktı.