Kültür

Edebiyata ‘tefekkür’ anlayışını getiren şair: Nabi

Klasik Türk edebiyatının önemli şairlerinden edebiyata “tefekkür anlayışını” getiren şair Yusuf Nabi, vefatının 307. yılında anılıyor. Şanlıurfa’da 1642 yılında dünyaya gelen şair Nabi’nin çocukluğunun yokluk ve sefalet içerisinde geçtiği biliniyor. Nabi, 24 yaşında İstanbul’a giderek eğitimine burada devam etti. Şiire yatkın olan Nabi, kısa süre içerisinde dönemin başkentinde tanınarak Damat Mustafa Paşa’nın katibi olarak görevlendirildi. Damat […]

Klasik Türk edebiyatının önemli şairlerinden edebiyata “tefekkür anlayışını” getiren şair Yusuf Nabi, vefatının 307. yılında anılıyor.

Şanlıurfa’da 1642 yılında dünyaya gelen şair Nabi’nin çocukluğunun yokluk ve sefalet içerisinde geçtiği biliniyor.

Nabi, 24 yaşında İstanbul’a giderek eğitimine burada devam etti. Şiire yatkın olan Nabi, kısa süre içerisinde dönemin başkentinde tanınarak Damat Mustafa Paşa’nın katibi olarak görevlendirildi.

Damat Mustafa Paşa, Padişah 4. Mehmet’in sürekli yakın çevresinde bulunduğundan şair Nabi’nin şiirdeki ustalığı da zamanla kulaktan kulağa yayıldı.

Şair Nabi, Padişah 4. Mehmet’in şehzadeleri için Edirne’de düzenlenen sünnet şenliklerini anlattığı ilk yapıtı “Surname” adlı mesneviyi ise 1675 yılında hazırladı.

Ardından kutsal topraklara hac farizası için giden duayen şair, bu beldelerdeki izlenimlerini ise 1678 yılında “Tuhfetül Harameyn” adlı kitapta okurlarıyla paylaştı.

İlham dolu Halep yılları

Nabi, adeta hayatının değişmesine vesile olan ve kendisini kollayan Damat Mustafa Paşa’nın 1686’da vefatı üzerine Halep’e yerleşti.

Yaklaşık 25 yıl Halep’te yaşayan Nabi, eserlerinin birçoğunu da bu ilham dolu kentte kaleme aldı.

Burada oğlu Ebulhayr nazarında, dönemin gençlerine öğütlerini kapsayan üçüncü eseri “Hayriyye” adlı ünlü mesneviyi yayınladı.

Halep Valisi Baltacı Mehmet Paşa sadrazam olunca Nabi’yi de yanına aldı. Bu dönemlerde şair Nabi, darphane eminliği, baş eğitmenlik gibi görevlerde bulundu.

Nabi’nin diğer eserleri arasında ise Türkçe Divan, Farsça Divan, Hayrabad, Terceme-i Hadis-i Erbain, Fetihname-i Kamaniçe, Zeyl-i Siyer-i Veysi ve Münşeat yer alıyor.

“Yok” mahlaslı şair

Eserlerinde oldukça yalın bir dil kullanan usta kalemin mahlasının ise Arapça ve Farsça “yok” anlamına gelen “Nâ” ve “bî” kelimelerinden oluştuğu edebiyat çevrelerince biliniyor.

13 Nisan 1712 tarihinde vefat eden Şair Nabi, Üsküdar’da Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi. Zamanla tahrip olan Nabi’nin mezarı ise dönemin padişahları 2. Mahmut ve 2. Abdulhamit Han tarafından da tamir ettirildi. Şairin ismi, memleketi Şanlıurfa’da okul, park ve kültür merkezlerinde yaşatılıyor.

Şair Nabi’nin, Osmanlı’nın duraklama devrinde yaşadığı, yönetim ve toplumdaki bozukluklara şahit olduğu için daha çok didaktik şiirler yazmayı tercih ettiği tahmin ediliyor.

Nabi, yaşadığı devrin sorunlarına, özellikle mesnevi tarzında yazdığı manzumeler aracılığıyla dinin, şeriatın, ahlakın ve faziletin gereği çerçevesinde çözüm bulunması konusunda yaptığı yararlı önerilerle edebiyatta farklı ve etkili bir yol çizmiştir.

17. yüzyıl klasik Türk edebiyatının önemli şairlerinden biri olan Nabi, edebiyata “tefekkür anlayışını” getiren şair olarak tanınmaktadır.