Yazarlar

Şam’dan İstanbul’a bir otobüs gelecekse, kalkış durağı Doğu Guta’dır

Suriye’de protestolar başlayıp Şam’ın göbeğinde zulme karşı direniş başladığından beri adını duyuyoruz, Doğu Gûta’nın. Zaman zaman başlıca gündem maddesi oluyor. Özellikle rejimin, dünyanın gözünün içine baka baka, adeta canlı yayında, kimyasal silah kullandığı bölge olarak biliniyor. Peki, neresi bu Doğu Gûta ve neden Esed rejimi tarafından ölüm kusuluyor? Ve elbette bir diğer soru da bunca […]

Suriye’de protestolar başlayıp Şam’ın göbeğinde zulme karşı direniş başladığından beri adını duyuyoruz, Doğu Gûta’nın. Zaman zaman başlıca gündem maddesi oluyor. Özellikle rejimin, dünyanın gözünün içine baka baka, adeta canlı yayında, kimyasal silah kullandığı bölge olarak biliniyor.

Peki, neresi bu Doğu Gûta ve neden Esed rejimi tarafından ölüm kusuluyor? Ve elbette bir diğer soru da bunca katliama rağmen hala nasıl direniş ayakta duruyor?

Esed Rejimi ve Rusya’nın yoğun ablukası altındaki Doğu Guta’da yaşananları sizin için anlaşılır çerçevede izah etmeye çalıştık…

Şam’dan İstanbul’a bir otobüs gelecekse, kalkış durağı Doğu Guta’dır…

Kudüs fatihi Selahaddin Eyyübi’nin en çok sevdiği yerlerden biriydi burası. Zira Arap geleneğinde de nehri ve meyve ağaçlarıyla meşhur. Sıfatı ise “yeryüzü cenneti”…

 

SARAY’IN GÖLGESİNDE ÖLÜM: DOĞU GUTA

Doğu Guta denilen yer Suriye’nin başkenti Şam’ın merkezine çok yakın. Sadece 10 km doğuda…

Ayrıcalığı da buradan geliyor. Şam’ın doğusundaki bazı ilçe ve beldeleri içeren 104 kilometrekarelik bölgeden bahsediyoruz. Esed’in sarayında bir bomba patladığında sesi duyulacak derecede yakın. Haliyle, direnişin saraya bu kadar yakın bir bölgede devam ediyor olması zalimleri, tiranları, katilleri pek hoşnut etmiyor.

 

BÖLGEYE SORGUSUZCA GİREN TEK ŞEY ÖLÜM

Bölge 5 yıldır çepeçevre sarılmış durumda. Tünel veya kaçış gibi yöntemler dışında rejim güçlerinin haberi olmadan giriş çıkış yapmak mümkün değil.

Kimsenin çıkamadığı, hiçbir yardımın sokulamadığı bölgeye sorgusuz sualsiz girebilen tek şey ölüm ve zulüm…

Rusya’nın ve Esed güçlerinin bombardımanları altındaki bölgenin normal nüfusu 800 bin civarı. Ancak ölümler ve göçlerle gittikçe azalıyor. Şu an 400 bin sivilin yaşadığı tahmin ediliyor. Elinde silah olan direnişçi sayısıysa yakın zamana kadar 20 bin civarıydı. Bu sayı da gittikçe azalıyor elbet.

Doğu Guta’da azalmayan iki şey var…

Direniş ve zulüm…

Suriye’nin birçok bölgesinde ölüm kol gezmekle beraber, Doğu Guta’yı farklı kılan şeylerin başında dört bir yandan rejim güçlerince kuşatılmış olması geliyor. Direnişçilerin kontrol ettiği diğer bölgelerde manzara genellikle farklı. Çıkış noktaları, geçiş yolları var. Ancak Doğu Guta tam manasıyla açık cezaevi durumunda. Hatta sistemli şekilde morga döndürülmek isteniyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin Yahudilere uyguladığı zulümden farkı nerdeyse yok.

 

 

DOĞU GUTA VE GAZZE!

Bu manada Doğu Guta’ya yaşananları Gazze ile benzeştirmek de mümkün. Bir tarafı denizden olmakla birlikte etrafı tamamen İsrail tarafından ablukaya alınmış olan Gazze’de yaşananların daha kanlısı ve sürekli bombardıman yaşanan hali burada…

Doğu Guta’da ölümün sahibi çocuklar ve kadınlar…

Son üç ayda 700’den fazla sivil hayatını kaybetti. Bunların 185’i çocuk, 109’u kadın…

Sadece geçtiğimiz hafta ise 3 günde 200’den fazla sivil can verdi.

“Doğu Guta’da yaşam nasıl devam ediyor” gibi bir soru bir yönüyle anlamsız. Burada yapılabilen tek şey ölümü geciktirmek. Bir Esed askerinin kurşunu olmazsa, Rus uçağının bombası gelmezse, açlık ve hastalığa direnebilecek zamanı olan herkes ölümle randevusunu erteliyor.

Zaman zaman bölgeye yönelik ateşkes ve yardım adımları atılıyor. Ancak 1 senedir bölgeye yeterli gıda ve tıbbi malzeme sokulamıyor.

Bebekler ölüyor…

Çocuklar ölüyor…

Hastalar ölüyor…

 

KİMYASAL SİLAH KULLANILIYOR AMA KİME NE!

Doğu Guta’daki acımasızlığın en bariz göstergesi kullanılan silahlar. Esed rejimi sık sık kimyasal silah, varil ve misket bombaları kullanıyor. Bu silahların tamamı uluslararası anlaşmalarla yasaklı. Tabi ki kağıt üzerinde. Kime karşı kullanıldığına göre değişen bir adalet anlayışı söz konusu…

Dile kolay… Bölgede direniş başladığından beri 46 defa kimyasal silah saldırısı düzenlendi. 2013’te düzenlenen katliamda bin 400’den fazla sivil katledilmişti.

Bahane elbette “terörizmle mücadele”…

Ancak esas mesele…

Sarayının gölgesinde direnişin ayakta olduğunu görmeye dayanamayan bir zalimin çırpınışları…

Uluslararası kamuoyunu sorarsanız… Soramayın…

Gazze’de, Arakan’da, Mısır’da yaşananlara karşı nasıl bir tutum sergilendiyse manzara aynı. Hiçbir Batılı devletin Doğu Guta’da vatandaşı yok. O halde zaman zaman ölümler olabilir! Bazen kimyasal bomba da kullanılabilir! Siviller savaş ortamında ölebilir! Hem de yüzlercesi, binlercesi…

Kimin umurunda!

Umurunda olanlar ve “kim olursa olsun zalime karşı” durma düsturunu yaşatanlar için Doğu Guta, 21. Yüzyıl’ın en trajik ve çaresiz zamanlarının yaşandığı bir yer.

Daha şimdiden Doğu Guta’yı Sabra ve Şatilla gibi zihnimize kazıdık…

Daha şimdiden Hocalı, Doğu Guta bizim için…

Zalimin sarayının gölgesinde Doğu Guta, Yusuf’unu bekliyor…

 

 

 

 

 

 

 

 

Etiket /