Portre

Hepimiz Rupert Murdoch’un oluşturduğu dünyada yaşıyoruz

Sağcı medya baronu Rupert Murdoch bugün 90 yaşına basıyor. Onun haber imparatorluğu, ekranlarda yaratılan dünyayı yeniden şekillendirdi. Dürüst ve demokratik bir alternatif medya ihtiyacı hiç bu kadar mühim olmamıştı.

Rupert Murdoch’un muhafazakar sağla ittifakının tam olarak ne zaman başladığını bilmek zor. Murdoch’un  kariyerinin ilk zamanlarında benimsediği siyasi görüş oldukça eklektikti. Hatta Oxford’daki  öğrencilik yıllarında sosyalizmle bile ilgilenmişti. Bununla birlikte Ocak 1974 tarihi, Murdoch’un kendisini bir sağcı olarak konumlandırmasının başlangıç noktası olarak sayılabilecek bir andır. Bu tarihte Murdoch, Gough Whitlam’in Avustralya’daki İşçi Partisi hükümeti karşısında konumlandı. ABD Başkonsolosu tarafından gönderilen gizli bir diplomatik telgraf, Washington’a Murdoch’un “sahibi olduğu gazetelerin editörlerine Whitlam’ı öldürme” talimatı verdiğini bildirdi. Whitlam  bu tarihten sonra istifa etmek zorunda kaldı ve Murdoch yeni hükümetin yanında yer alarak kendilerine tüm desteğini sunmaya başladı.

Savaş sonrası dönemde sosyal ve ekonomik uzlaşmayı imkansız hale getirenlerden hala hayatta olan birisi varsa bu kişi Murdoch’dur. Murdoch, kendi ülkem olan Birleşik Krallık’taki  eğitimli elit kesim tarafından o kadar küçümsendi ki, televizyon yazarı Dennis Potter yakalandığı kanser hastalığındaki tümöre “Rupert” adını verdi. Ancak Murdoch’un tüm önemine rağmen, bizler hala bu uzun kariyerin, çağımızda siyaset ve medya arasındaki ilişki hakkında neler bize neler anlattığını tam olarak anlamış değiliz. Murdoch’un doksan yaşına geldiği gibi, bizlerin de ciddiyetle bu sorunun cevabını aramamızın zamanı gelmiştir.

Sola Karşı

Rupert Murdoch, 1931’de Avustralya’da bir gazeteci ailede doğdu. Babası Keith Murdoch, Birinci Dünya Savaşı’nda Gelibolu cephesinden  yaptığı haberler ile ülke çapında meşhur bir savaş muhabiriydi. Murdoch, Herald Grup’ta yönetici olarak yaşamına devam etti ve 1952’de ölümü üzerine Adelaide News’in kontrolünü ailesine bıraktı. Hâlâ yirmili yaşlarının başında olan oğlu, Adelaide News’i devraldı ve kendi imparatorluğunu kurmaya başladı. Rupert Murdoch, yirmi yıl içinde sektörün gördüğü en başarılı editör ve yayıncılardan biri haline geldi. Modern gazeteciliği onun icat ettiğini söylemek abartılı olabilir. Ancak, aynı zamanda çağdaşlarından çok azının ulaşabildiği ölçüde, haber merkezlerini modern anlamda kontrol etmeyi başaran da yine Murdoch’tur.

Murdoch ne olursa olsun, gazeteleri ve gazetecilik ticaretini bir yılan işleyicisinin yılanları sevdiği gibi seviyor. Okuyucuları nasıl çekeceğini ve rakiplerle nasıl pazarlık yapacağını biliyor. Ve o, yayıncılıkta radikal bir değişim yaratmak için küçük gazete tekniklerini kullanan kişidir. Gücünün temelini oluşturan, ticaretinin her yönündeki bu ustalığıdır. Bir dizi sağcı siyasi lider için hala bu kadar önemli olmasının da nedeni budur.

Murdoch Whitlam’ı açtıktan birkaç yıl sonra, İngiliz gazetelerinin skandal ve sol aşırılık haberleri nedeniyle Margaret Thatcher’ın savaş sonrası siyasi düzeni artık devam ettirmemesine yardımcı oldu. Tony Blair, Murdoch’s News Corporation’ın 1995 yıllık genel toplantısına katılarak, bu değişikliği kabul ettiğinin sinyalini verdi. İngiltere’de seksenlerin başlarında gençler arasında yaygınlaşan rekabetçi bireycilik kültürü, yaşlandıkça söz konusu kişilerde varlığını devam ettirerek onlar ile çocukları ve torunları arasında bir uçurum yarattı. Murdoch’un ABD medya dünyasına girişi daha sonra oluşan bir durumdu. Doksanlı yılların ortalarında, Fox News, Donald Trump’ı 2016’da Cumhuriyetçi aday olarak göstermeye hizmet eden popülist muhafazakarlığın koordinasyon odağı haline geldi.

Sol cenah, 1970’lerden itibaren küratörlüğünü yaptığı düşünce dünyasında, kadınlar ve azınlıklar için eşit hakları teşvik ederek medeniyeti yok etmeyi planlayan Sovyetler Birliği ajanlarıydı. Liberaller, kitleler için neyin en iyi olduğunu bildiklerini düşünen ikiyüzlü elitistlerdi. Bu arada, destekledikleri politikacılar, sözde kitleleri küçümseyenlerin yanında yer alarak onları istedikleri gibi yaşamaları için özgür bırakmak istiyorlardı. Gerçekte, sıradan halkın zaferi olarak gizlenen işçi sınıfı örgütlenmesine ve toplumsal kurtuluşa karşı bir isyan olduğu açıktı. Murdoch, ister the Sun’daki “çekici kızlar”, ister the News of the World’deki papazlar, ister Fox’taki Simpsonlar olsun, mesleğinin insanları eğlendirmek, skandallaştırmak ve meraklandırmak olduğunu asla unutmadı.

“Güvenilir Yayıncılar için Taşıma Ücreti”

Murdoch’un gazeteciliğin adapte olması gereken internet sektörü için hiçbir planı yoktu. MySpace’in komik bir şekilde kötü yönetilmesinden sonra, önce Google’ı ve ardından Facebook’un bir zamanlar gazete sektörünün temelini oluşturan reklam gelirlerini elinden alırken izlemek zorunda kaldı. Gelirlerini ödeme duvarlarıyla elinden geldiğince artırdı. Murdoch, 2018’de, Facebook ve Google’ın, kendi tekliflerinin “değerini ve bütünlüğünü” artıran satış noktalarına ödeyeceği “güvenilir yayıncılar için taşıma ücreti” çağrısında bulundu.

Her şeyin başladığı Avustralya’da hükümet, 2020’de yayıncıların sadece böyle bir ücret karşılığında müzakere etmelerine olanak tanıyan yasa tasarısı çıkardı; bir anlaşmaya varılamazsa, söz konusu internet platformları devlet tarafından atanan bir heyet ile yönetilmeye zorlanabilirdi. Gösterilen ilk direnişin ve ülkedeki hizmetlerini askıya alma tehdidinin ardından, Google büyük yayıncılarla bir anlaşma imzaladı. Ancak bu yılın Şubat ayında Facebook, hükümetin önerilerini protesto etmek için haber içeriğini kaldırdı. Fakat birkaç gün sonra teslim olarak müzakere yoluna girdi.

Medya Sistemi

Murdoch, sağ cenahın medyaya ve iletişime oldukça önem verdiğini gösterdiğinden dolayı sosyalist sol için oldukça önem arz etmektedir. Bu dönemin mimarları, ellerinden geldiğince Murdoch’u desteklediler çünkü bu sektörden gelecek desteğinin önemli olduğunu ve bir yayıncı/editör olarak becerilerinin onlar için yararlı olduğunu biliyorlardı. 2003’te Murdoch’un kontrol ettiği 170’den fazla gazeteden hiçbiri ABD-İngiltere’nin Irak’ı işgaline karşı çıkmadı. Oysa, 2011’de Murdoch’un The News of the World’ünde ortaya çıkan telefon hackleme skandalı başka bir şeye işaret ediyordu. Haber merkezleri onları yöneten kişilere, sonradan bir değer arz etmesi için yayınlanması gerekmeyen bir bilgi akışıyla ödüllendirir. Bilgiyi nasıl elde ettiği konusunda titiz davranmayan bir medya operasyonu, güç arayanlar için paha biçilmez bir değer olduğu kadar bir endişe kaynağıdır da.

Murdoch’un haber merkezlerinde yarattığı ve sürdürdüğü dünya görüşü, bugün İngilizce konuşulan dünyanın çoğunun dünya görüşüdür. Bu nedenle Murdoch’un imparatorluğuna karşı koymak Sol cenah için hayati önem arz eder ve izleyicileri bilgilendirmek kadar kendi yaşam dünyasını oluşturmak için kendi iletişim araçlarını üretmek zorunda olmasının da nedeni budur. Bernie Sanders kampanyasının 2020’de televizyon reklam bütçesini kendi lehine bir haber bülteni oluşturmaya harcayıp harcamadığını düşünün. Aynı şekilde, bir eyalet veya belediye hükümetinin Murdoch’u taklit etme cesaretini bulup kârlı dijital tekellerden gelir elde ettiğini ve bunları doğrudan halk tarafından yönetilecek bir gazetecilik sektörüne fon olarak kullandığını tahayyül edin.

Gazetecilik/ medya sektörü dijital platformlarda kendine bir yer bulamadıkça Murdoch’un gücü azalmaktadır. Ancak Murdoch her zaman olduğu gibi, yönetici sınıfın yanındadır ve çıkarlarını herkes kadar düşünmektedir. Sol cenah sosyal medyada her ne kadar dışlanan taraf olsa da, yayın ve basım sektörünün onlarca yıldır engellediği oluşumlar yarattılar. Bununla birlikte, Murdoch’un dijital platformlarla yapmak istediği anlaşma ile, Sol bir kez daha ayrımcılığa maruz kalacaktır.

Murdoch’a karşı çıkmak için liberallerle yarışmak yerine, onun uzun kariyerinin bize ne anlattığını anlamamız hayati önem taşıyor. Medya, siyasetin düşüncelere açık hale geldiği alandır. Murdoch’un tepkisel muhafazakarlığı her zaman hizmet ettiğini iddia ettiği kamuoyunu bölen ve şekillendiren bir medya sisteminin parçası olmuştur. Bu medya sisteminin liberal unsurları Sağın ilerleyişini durdurma konusunda yetersiz olsa da, mevcut siyasi düzenden duyulan memnuniyetsizliğin solcu ifadeyi bulmasını önlemede son derece etkili olduğu aşikardır. Jeremy Corbyn’in politik projesinin Guardian ve BBC tarafından ortadan kaldırıldığı gibi Bernie Sanders’ın 2020 kampanyası da MSNBC’nin stüdyolarında yerle bir edilmiştir.

Demokratik ve sosyalist siyaset, medyanın gücü hakkında herhangi bir yanılgıya yer veremez. İletişim kurumlarının devletin resmi yapısından ayrılması, özel servetin kamu yararına karşı devam eden zaferinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu durum, politikacıların ve medya kuruluşlarının stratejik adımlar atmalarına, bizi birbirimize yanlış tanıtmalarına ve çıkarlarımızı marjinalleştirmelerine izin verir. Sözde özel sektörün bir parçası olan medya, devam eden siyasal üretimin vazgeçilmez bir parçasıdır. Fakat gerçekte olan durum ise, medya kanallarını Murdoch gibi tercih ettikleri politikacıları desteklemek için kullanarak ticari gelirlerini büyütenler ve bu isimlerden herhangi birine meydan okumaya çalıştıktan sonra her türlü fondan mahrum kalarak aşırılık yanlıları olarak suçlananların karşı karşıya geldiği bir tablodur.

Medya kendisi yeni, dijitale öncelik veren bir sisteme adapte ederken, bu yeni sistemi kamuoyuna uygun hale getirecek bir düzende hemfikir olmamız gerekiyor. Bu nedenle, Murdoch’un zehirlediği kişilerin ölmesini ya da teknolojinin yalnızca doğru bilgiyi paylaşan bir araç haline gelmesini bekleyemeyiz. Murdoch’un birçok taklitçisi gazete bayilerinde ebeveynlerimizi, büyükanne ve büyükbabalarımızı bulduğu gibi bizi telefonlarımızda ve dizüstü bilgisayarlarımızda bulmaya başladı. Murdoch, antidemokratik bir devrimi desteklemek için özel mülkiyetin gücünü kullandı. Şimdi bizler yeni bir devrim istiyorsak demokratik olarak yönetilen ve halka açık bir kaynak olarak medyayı yeniden düzenlemek ve geliştirmek zorundayız.

 

Yazının Orijinali: https://jacobinmag.com/2021/03/rupert-murdoch-news-media-australia-facebook

Etiket /