21 eylül 1995 yılının sabah saatlerinde güney delhi’deki hindu tapınaklarından birine ibadete giden bir hindu elinde bir kase sütle Şiva’dan olma Parvati’den doğma Hintlilerin fil burunlu tanrısı Lord Ganesha’nın huzuruna varır. Niyeti tanrı Ganesha’yı sütle beslemek ve belkide yıkamaktır (burada böyle ritüeller mevcuttur). Bir kaşık sütü Lord Ganesha’ya uzatan hindu abimiz heykelin sütü içtiğini farkeder. Her nasılsa bu haber öğlene doğru tüm Hindistana, akşama doğruda hintlilerin yoğun yaşadığı ülkeler olan Amerika, İngiltere, BAE, Nepal ve Kanada gibi ülkelere yayılır. İnsanlar akın akın sokaklara çıkıp bir ellerinde Lord Ganesha’nın heykelleri, diğer ellerinde sütlerle tapınaklara doğru yola düşerler. Tüm Hindistan ayaktadır. Siyasetçilerden yazar-çizerlere herkes bu olayı konuşmaktadır. Delhi’de trafik kitlenmiş durumdadır. Aynı gün Delhi’de satılan süt oranlarında %30-40 civarında artışlar yaşanmıştır. Hasılı çeşitli efsanelerinde döndüğü olay git gide büyürken her ne hikmetse Ganesha’nın heykeli bir türlü sütü içememektedir. Kimi tapınaklar Ganesha sütü içmediği için kapılara sürgüleri çekmişken kimilerinde ise Ganesha heykelleri sütle yıkanmaya devam etmektedir. Birkaç gün sonra anlaşılmıştırki olayın yaşandığı tapınakta bulunan Lord Ganesha heykeli sıvı emici bir maddeden yapılmış ve bu sebeple süt içtiği düşünülen heykel sütü içmemiş bir şekilde emmiştir. Aynı gün bazı tapınaklardaki heykeller gün içinde verilen yoğun sütten ötürü parçalanmaya durmuşlardır. Olayın yaşandığı tapınakta bulunan Ganesha heykeli ise hadiseden üç gün sonra yoğun sıvı alımından ötürü parçalanmıştır.
Bany. Kendisi hint yerlilerinden olup daha önce birlikte yaşadığım hintli ailenin aşçısıydı. Halen daha öyle. Bany henüz 6-7 yaşlarındayken Pannita’nın(evin hanımı idi kendisi) babası tarafından işe alınıyor. Pannitanın annesi ve babası Bany’e nasıl yemek yapılacağını, nasıl servis açılacağını ve buna benzer ev işleriyle alakalı bir çok şeyi zaman içerisinde öğretiyorlar. 60 küsür yaşlarında olan Bany, hayatının 55 yılından fazlasını Pannita ve ailesiyle geçiriyor. Bir nevi ailenin üyesi gibi yani. Burada çalışırken evlenmiş, burada çalışırken çocukları olmuş ve muhtemelen burada çalışırken ölecek gibi de duruyor. Çevresinde eşini sevmemesiyle tanınıyor. Bu sebeple eşi Hindistan’ın kuzeyinde dağ köylerinden birinde yaşarken kendisi de burada aşçılık yapıyor. Yılda sadece bir kere köye gidip oradaki işler yolunda mı diye bakıyor birde iyi kötü bir eşi var ona da selam verip geri dönüyor. Geri kalan zamanını ise Delhi’de Pannita ve ailesiyle birlikte geçiriyor. Oldukça masrafsız biri olan Bany Pannita’lardan maaşta almıyor. Onun maaşı, kendisine kalacak bir yer, her öğün yemek ve her akşam iki kadeh viski. Viski söylediklerine göre Bany’nin kendi talebi. Bu sebeple para istememiş Pannita’lardan. (Ne kadınmış ki adamı ne hale sokmuş diyesim geliyor) Akşam bize yemekleri hazırladıktan sonra iki kadeh içer ve yatmaya giderdi. Tabi yatıyor muydu yatmıyor muydu orası da bilinmez ya.. İşte böyle bir hikayesi var Bany’nin..
Yorum ekle